6 Aralık 2012 Perşembe

İnsanların Duyarsızlığından Daha Büyük Kıyamet Olabilir mi?

Siz hiç hem eşcinsel, hem mülteci oldunuz mu?

İnsanlar önümüzdeki günlerde kıyametin kopmasını beklerlerken, sanırım kendi yarattıkları kıyametin üstünü örtmeye çalışıyorlar. Kıyamet dediğin ne ki? Dünyanın sonuysa, bir canlının hayatının kararması da kıyamet sayılmaz mı? Savaş, şiddet, nefret, cinayet birer kıyamet değil mi? İnsanlar önce kendi yarattıkları kıyameti durdursunlar ki, ondan sonra dünyanın sonunun gelmesinden korksunlar. Ben insanlardan gelen kötülükler kadar hiç bir doğa olayından korkmamışımdır. Çünkü doğanın kendi kendine bir düşmanlığını olduğuna ihtimal vermiyorum. Eğer bir doğa olayı varsa, bu bir gereklilik, bir kendini gerçekleştirme, bir kendini tamamlamadır. Her doğa olayının ardında da insanların doğada yarattığı bir tahribatın hızlandırma etkisi yok mu?

Bir de gerçekten hiç işimiz gücümüz kalmadı da bu hurafelerle mi zaman öldüreceğiz? Benim için hayattaki en büyük felaket insanların cahillikleri, bencillikleri yüzünden meydana gelen ötekileştirmelerdir. Bu ötekileştirmeler yüzünden insanlar nefret cinayetlerine kurban gitmektedir, doğdukları topraklardan kaçmak zorunda kalıp mülteci konumuna düşmektedir. Ve bazı gerçeklerle karşılaşıncaya kadar da dünyadan bi' haber yaşamaktayız. Zannediyoruz ki hayat güllük gülistanlık, zannediyoruz ki sadece biz dertliyiz. Oysa hayatta bilmediğimiz ne zorluklar var.

Davi Kato ödülünü alan Kaos GL Derneği kurucu başkanı Ali Erol, mücadeleye eşcinsel haklarıyla başlayıp, bu mücadeleyi tüm ötekileştirilmişleri de kapsayacak şekilde genişlettiklerini söylemiş ödül konuşmasında. Ötekileştirilenlerin bile diğer ötekileştirilmişleri anlayamaması ne acı! Sadece kendilerinin zor durumda olduğunu düşünmesi ve bu konuda bir şey yapmaması ve yapmak istememesi ne zavallıca.

Bugünlerde mülteci bir arkadaşımızla görüşüyorum. Bir insan eşcinsel olduğu için mülteci olabiliyor ama bu arkadaşımızı mülteci olmayan eşcinsel arkadaşlarımızın anlayamadığı gibi, mülteci olan arkadaşlarımızın bile duyarsız kalabilmelerinin, insancıl bir açıklamasının-gerekçesinin olabileceğini zannetmiyorum. Haa, insanlarda hiç insaf kalmamış demek istemiyorum ama insanlar kendilerine bir şey bulaşmadan bir şeyler yapmak istiyorlar. Kalıcı çözüm düşüncesinde değiller. Mesela o an "karnını doyuralım yeter" düşüncesindeler.

Korkuyorlar ama korkularının dayanağı da söylentiden ibaret veya sadece ve sadece bahane. Kendilerini karşılarındakinin yerine koyabiliyorlar ama "asıl olsa o konumda olmayız" diye kestirip atıyorlar ve duyarlılıkları sözde kalıyor. "Vah-vah" diyorlar ama samimi değiller.

Mağdur durumda olanlar da belki mağdur konumunda olmasalar duyarsız olacaklar ama olaylara insanlık açısından bakılması gerektiğine inanıyorum ben her şeye rağmen, her halükarda. Kendimiz hiçbir zaman mağdur konumunda olmasak bile, mağduriyetin ne demek olduğunu bilmek, bilmiyorsak öğrenmek zorundayız insanlık namına.

Mültecileri tanımadan önce hayattaki en büyük zorluğu eşcinsellerin çektiğini sanırdım. Oysa hayatta eşcinsellik yüzünden mülteci olmak durumu da varmış! Bu yazımı okuyanlar bana "günaydın" diyecektir ama sözde bilinç ve duyarlılık gerçekleri, yani duyarsızlıkları o kadar kolay gidermeyecektir.

2 yorum:

  1. ötekileştirilenlerin içindeki ötekileştirmeler kadar halden anlamayan ama anlaşılmayı bekleyen kısır bir döngü yoktur. Hani sana dokunmayan yılan bin yaşasın derler ya artık dokunsa da dokunmasa da bin yaşıyor. işte kıyamet bu olsa gerek...

    YanıtlaSil
  2. çok haklısın canım ya... bu durumun çoğu kişinin frkında olmaması çok acı.

    YanıtlaSil