tag:blogger.com,1999:blog-7654465013217604502024-03-17T01:26:08.812+03:00halil kandokAndrogay bir bohemcik!Halil Kandokhttp://www.blogger.com/profile/02801753217215224897noreply@blogger.comBlogger5154125tag:blogger.com,1999:blog-765446501321760450.post-65212936058781814842023-12-31T01:50:00.004+03:002023-12-31T01:50:42.546+03:00 NE 2024'TEN NE DE 2224'TEN BİR BEKLENTİM VAR!<p>2024'ten değil, 200 yıl sonra bile bu coğrafyadan bir şey beklemiyorum. Çünkü insanlar dijital çağda bile % 90'ın üzerinde dogmatikse-din odaklı yaşıyorsa, eğitime verilen önem her geçen gün azalırken, gerçek-evrensel demokrasiden uzaklaşılırken, insan hakları-hayvan hakları hiç kimsenin umrunda değilken, herkes eğitim-bilim-sanat vesaire yerine sadece paraya önem verirken, vatandaşın vergileri eğitime değil de cemaatler gibi lüzumsuz yerlere aktarılırken vesaire ne beklenebilir ki? Cemaatler, tarikatlar diyip geçmeyin; ülkeyi onlar yönetiyor; çünkü sisteme çok büyük baskıları var. Kızıl Goncalar dizisine RTÜK'ün yaptığı engellemelerden haberiniz vardır sanırım. Keşke aptal olsaydım da her yeni yıla umutla girebilseydim. Ben bir emekli olarak 7500 lira maaşla sokaktan bayat ekmek toplayıp hayatı idare etmeye-açlık sınırının altında yaşamaya çalışırken ve en üst mevkiinin maaşı şimdiden belirlenip benimkinin 25 katı oluyorken, vatandaşın hiç ama hiç düşünülmediği bu kadar ortadayken ben nasıl umutlanabilirim? 2024 yılında insanların hayata bakış açıları değişmeyecekken, ne değişebilir ki? İnsanlar açlıktan geberiyor, hala kral çıplak diyemiyor! İnanıyorum ki bu sistem, bu coğrafyada Yüz yıllar boyunca devam edecek; Çünkü çoğunluk memnun! 2024'ten tek isteğim; lütfen dogmatik insanlar kapımı çalmayın, beni aramayın, beni huzursuz etmeyin. Çünkü sizlere tahammül edemiyorum artık! 10 yıl mı yaşarım bundan sonra, 20 yıl mı bilmiyorum ama bu anlattığım insanlardan soyut yaşayacağım. Çünkü doğanın bana verdiği hayatı yaşatmadılar, hatta hayatımı mahvettiler. Çünkü ben onların yaşadığı gibi yaşayamam; Ben bencilce, adaletsizce, duyarsızca, eşit olmadan, özgür olmadan antidemokratik bir şekilde ve üstelik psikolojik ve fiziksel şiddetin altında sağlıklı ve huzurlu bir şekilde yaşayamam.</p><p>İnsanlar artık Yılbaşı kutlamasına günah gözüyle bakıyor ama inadına içeceğim, inadına kutlayacağım!</p><p>İnsanlar kötü gidişatın sebebinin kendileri olduğunu bilmedikleri gibi, bir de her şeyin iyi gittiğine ve dünyanın bizi kıskandığına inanmıyorlar mı, kafayı yiyeceğim!</p>Halil Kandokhttp://www.blogger.com/profile/02801753217215224897noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-765446501321760450.post-77734145695086716872023-08-26T12:44:00.005+03:002023-08-26T12:44:26.970+03:00 HAYIRLI CUMARTESİLER!<p>Bugünlerde Türk Hafif Müziği sayfama çok zaman ayırdığım için, diğer sayfalarımı ihmal ediyorum. Biraz manevi duygulardan bahsetmek istiyorum bugün. Herkesin manevi anlayışı yetiştiği ortama ve yapısına göre farklılıklar gösterir. Tabi belirleyici olan insanın genetiksel yapısıdır. Çünkü, mesela bazıları dağ başında yaşar dine inanır, bazıları dini bir ortamda yetişir ama hayata daha bilimsel gözlerle bakar, çevrenin baskısı bile şekillendiremez onu. Zaten etrafınıza şöyle bir bakarsanız; dine inananların bilimsellikten ve özgürlükten uzak, inanmayanların ise daha demokratik, daha özgürlükçü, daha bilimsel ve gerçekçi, hayatlarını dinden bağımsız yaşadıklarını görürüz. Hatta şöyle ki, dine inanmayanların daha vicdanlı, daha duyarlı, daha adil, daha eşitlikçi olma durumu söz konusudur. Dine inanan bir kişi hayvan ölümünü normal karşılarken, dine inanmayan bir kişi bütün canlıların eşit yaşama hakkını savunup, onları korumaya ve kurtarmaya çalışır. İnançlıların gözünde hayvan bir maldır mesela, inançsızların gözündeyse hayatın bir parçası, doğayı var eden unsurlardan biri. </p><p>Bugün günlerden Cumartesi. Cumartesileri çok severim. Çünkü kapitalizmin dışında bir zaman dilimidir. Bugün çalışmayarak köle olmazsınız, okula gitmeyerek keyif yapabilirsiniz, kısaca tatildir, hayatı keyfince yaşamaktır, tabi sömürgeci sistemin işçileri Cumartesi günü çalışmaya zorladığı bir coğrafyada yaşadığımızın da farkındayım, onun için değerlidir şahsım adına, hatta kutsalımdır! O yüzden Cumartesilerime saygı gösterilmesini isterim.</p><p>Ben öte dünyaya, cennet-cehennem kavramlarına, dine inanmayanlardanım. İnsanlarda şöyle bir algı var; eğer bir insan inançsızsa, vicdansızdır, duyarsızdır, kısaca kötü bir insandır. Oysa ne alaka. Eğer bir insan akıllıysa bilinçlidir, ve dolayısıyla erdemlidir. Ama bilinçli insanlar şekilci-toplumsal olmayıp mantık çerçevesinde hareket ettikleri için, vicdansızlıkla itham edilebilirler, edilirler de. Çünkü çoğunluğa uymuyorsan, nefrete hedef olmaktan kurtulamazsın. Diyebilirsiniz ki, sen de çıbanbaşı olma ve herkese uyuver. Yani bu şu demek oluyor; sen kendin olma, kendin olmaktan çoğunluk için vazgeç. Vazgeçe vazgeçe bireysellik diye bir şey kalmamış zaten. Benim kaç tane hayatım var; başkaları için fedakarlık yaparak niye mutsuz olayım ki? Beni, ben olarak kabul etmeyenler, benimle hiç görüşmesinler.</p><p>Ben cennetin de, cehennemin de bu dünyada olduğuna inananlardanım. Bu dünyada her türlü kötülüğü yapacaksın, her türlü sevgisizliği, saygısızlığı, anlayışsızlığı, hoşgörüsüzlüğü yapacaksın, sonra bir çok şeyi öte dünyaya bırakacaksın. Nasıl bir şey bu gerçekten? Bu dünyada ne yaparsan, sen o'sundur. Eğer bu dünyada erdemli yaşamamışsan; öte dünya beklentileri, dilekleri sadece bir kendini kandırmadır.</p><p>İnsanlar din çerçevesinde bir şeyler yapıyorlar. Mesela kurban kesiyorlar. Ne için? Tanrı için! Tanrı'nın buna gerçekten ihtiyacı olduğuna mı inanıyorsunuz? Hangi Tanrı diye sormuyorum bile. Fakirleri doyurmak için mi kurban kesiyorsunuz? Niye 3/2'sini dağıtmayıp deepfreeze atıyorsunuz, kıyma yapıyorsunuz, kavurma yapıyorsunuz? Benim gördüğüm kadarıyla, kurban demek bol bol et yemek demek. Hadi inkar edin, çarpılısınız bak! Eğer amacınız insanları sevindirmekse, gelirinizin 3/1'ini yardım olarak dağıtın. Tabi sıkar değil mi? İki yüzlüler sizi! Bakınız ben işçi emeklisiyim ve maaşımın en az 3/1'ini sokak hayvanlarına mama olarak dağıtıyorum. Bazen hayvanlar için ek giderlerle bu oran daha da yükselebiliyor. Bakınız ben geri zekalı değilim. Dine de inanmıyorum ama vicdanlı biriyim. Ben bir insan ölünce falan arkasından güzel temenniler bulunmayı beceremem. Çünkü içimden gelmez. Çünkü toprağa karışıp humus olacak. Bir insan bu dünyada ne ise, o. Ben bir insanla ne kadar sevgi saygı içersinde olduysam, sonrası yoktur benim için. Onun dışındaki yapılan her şey benim için akıl dışılıktır. Bu benim kendi düşüncelerim. İnsanlar istedikleri şekilde nasıl mutlu olacaklarsa, o şekilde maneviyat yaşayabilirler ama benim manevi anlayışım, benim cennetim cehennemim sadece yaşarken. Ölenlerin arkasından yapılanlar, benim için sadece geride kalanların vicdanlarını rahatlatmak için yaptıkları bir tatmin şeklinden başka bir şey değildir. O yüzden maneviyatınızı yaşadığınız süre boyunca gerçekleştirin. Bugün bir hayvanın karnını doyurup başını okşadıysanız, benim için en kutsal ibadet şeklidir. Bir yaşlının size selam verip sizinle sohbet etme isteğini kırmadıysanız ve onun yaşama umudunu tazelediyseniz, bir insanın öldükten sonra arkasından okunan duadan daha değerlidir bu. Şahsen ben bunları yaptım bugün. Tamam sokak kedilerine mama vermek benim bir rutinim, becerebiliyorsanız sizin de rutininiz olsun ama beceremezsiniz siz yaa, çünkü böyle bir duyarlılık yok sizde, ama ama bir yaşlı kadın bana selam verdi ve beni durdurdu ve benimle sohbet etti. Pozitif bir enerji oluştu ortamda. Çünkü onu dinledim, o da mutlu oldu. Sonra yaşlı bir insanı daha kırmadım... Yaşlı demişken, sadece anne-babanıza bakmaktan ibaret değildir bu sorumluluk, gerçi onu da yapmıyorsunuz da... Bugünkü ikinci yaşlı dedi ki, evlatlarım kabul etmiyor, yaşlılar yurduna gitmeyi düşünüyorum. Bana imkan versinler sadece kedilere değil, bütün yaşlılara da bakarım. Eğer vicdan yoksa, ebeveynleriniz de sizin yanınızda yaşlanıp hayata veda etmedilerse, dediklerimi anlamak isteyeceğinizi sanmıyorum. Ben bir çoğuna göre vicdansız, duyarsız, günahkar, hatta deli biriyim; keşke binde birim olabilseydiniz. Vicdan ve duyarlılık konusunda niye mütevazi olayım ki, takdiri niye duyarsız bir topluma bırakayım ki; bana deli gözüyle bakan bir topluluğun onayına ihtiyacım yok; asıl onlar benden ders çıkarmalı. Hayırlı Cumartesiler!!!</p>Halil Kandokhttp://www.blogger.com/profile/02801753217215224897noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-765446501321760450.post-41701767488493541722023-06-22T19:58:00.005+03:002023-06-22T19:58:24.501+03:00 1 ABD Doları eşittir 24,70 Türk Lirası<p>Ne tuhaf değil mi; 22 senedir Türkiye'de ekonomi ve demokrasi her geçen gün daha kötüye gidiyor ve buna rağmen iktidar ve seçmen bu kötü gidişatta ısrar ediyor. Burada bir yönetememe ve yanlış seçme durumu söz konusu ve bunun görmezlikten gelinmesi, bu kötü gidişatın artık kanıksanması ve normal olarak algılanmasıyla alakalı olsa gerek.</p><p>Seçimlerin tutuğun parti yarışı değil de kendi kendini eşit, özgür ve sağlıklı bir şekilde yönetebilme olduğunu bilseydi keşke insanlar. İnsanlar bilmiyor kötü gidişatın sebebinin yanlış yönetimler ve yanlış seçimler olduğunu. İnsanlar bilmiyor ki dövizin yükselmesinin ve dolayısıyla yaşam koşularının ekonomik olarak kötü olmasının sebebinin yönetenler olduğunu. İnsanların kötü yönetime boyun eğişinin sebebinin cahillikten başka bir açıklaması olamaz. Ama insanlar cahil olduklarını da bilmiyor. Çünkü cahil olmayan bir insan boyun eğmek yerine sorgular. Yöneticiler kendisinin 10-15 katı maaş alırken ve de başa geçmeden önce sıfırken, sonrasında trilyoner olurken; insan kendisinin açlık sınırının altında yaşamasına şükür diyorsa, yaşasın kral diyorsa; bu gerçekten sağlıklı bir durum değil. Siyaset iktidar olup cebini doldurmak yeri değil, tam tersi toplumun refah durumu yükseltmek için talip olunan bir yer. Niye hayır diyemiyorsunuz ki, niye itiraz edemiyorsunuz ki? Korkunuz ne? Dünyanın bir çok ülkesi çok kısa sürelerde refah düzeyi yüksek toplumlara dönüşürken, insanın barınma yani ev ve beslenme güvencesinin bile olmamasının ve buna eyvallah demesinin akıl ve mantıkla hiç alakası yok. Tabi onlara sorsan bizi kıskanıyorlardır, bütün dünya bizi kıskanıyordur. İktidarların en büyük afyonu din elden gidiyor, vatan elden gidiyor, aile ve ahlak elden gidiyor yaygarasıdır. Oysa insanlar sağlıklı beslenemedikleri için beden ve kafa sağlığı bile olmayan bireylere dönüşmüşler. Nasıl sağlıklı beslenebiliriz diye düşünmemiz gerekirken, bari ekmek pahalanmasa diye dua ediyoruz. Aslında istenilen durum tam da bu; daha kötüsü olacak diye insanlar hallerine şükrettiriliyorlar. İnsanlar kötü yaşama alıştılıyorlar ve yavaş yavaş her geçen gün bile isteye kötüye götürülüyorlar. Çünkü insanlar iyi yaşarlarsa, itiraz ederler. Dolayısıyla insanlar daha iyi yaşama umudu ve daha kötüsü olmasın diye şükrettirilerek ömürlerini tüketip gidiyorlar. Bazıları saraylarda yaşarken, bazıları barakalarda yaşamıyor bile, sadece ömürlerini tüketiyorlar. Oysa her insan kendisine yetebilecek kadar üretiyor ama onlar sadece birer köle muamelesi görüyor, yöneticiler de günlerini gün ediyor. İnsanlar o kadar cahiller ki, destekledikleri sistemin kendilerini zerre kadar bile düşünmediğini, kendilerine birer köle gözüyle baktığını göremiyor. İnsanlar ömürlerini kirada geçiriyor ya da ev taksidi ödeyerek. Sonra bir bakmışsın, yemek yiyecek diş kalmamış ağızlarında, yürüyemiyorlar bile. Ama gene de yaşasın kral demekten vazgeçmiyorlar. </p>Halil Kandokhttp://www.blogger.com/profile/02801753217215224897noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-765446501321760450.post-73738358404457423752023-06-18T14:41:00.006+03:002023-06-22T19:57:39.598+03:0017-22 Haziran 2023 facebook notlarım<p>17</p><p>Yarattığınız ülke, eşcinsellere şiddet; demokrasi bu mu, insan hakları bu mu, insanlık bu mu, vicdan bu mu; gurur duyuyor musunuz? Bu sistemi destekleyen herkes, sizinle irtibatımı kesiyorum; bana selam bile vermeyin; çünkü ben de sizden nefret ediyorum ölesiye!</p><p>Eşcinsellere uygulanan şiddete milletin tepkisine bakın; utanç verici.</p><p>Eşcinsellere istediğiniz kadar şiddet uygulayın, isterseniz bütün eşcinselleri öldürün; heteroseksüel ilişkilerden çocuklarınız gene eşcinsel doğacak. Doğanın gerçeğini yobaz düzen asla değiştiremez. Eşcinselliğin sonradan olduğuna inanmak ve bunu yok etmeye çalışmak cahillikten ve zorbalıktan başka bir şey değildir.</p><p>Homofobiden eşcinsel haklarını desteklemeyen herkes sorumludur. O yüzden hepinizden de nefret ediyorum!</p><p>Yeniden dünyaya gelme şansım olsaydı, asla nefret kültüründe doğmak istemez, bir Afrika kabilesine bile razı olurdum!</p><p>İnsan hakları ve demokrasiyi desteklemeyenlerin; şiddeti, nefreti desteklemesi nasıl bir insanlıktır!</p><p>Cahille sohbeti kestim!</p><p>Zeki Müren ve Bülent Ersoy'u alkışlayan bir ülkenin 21. yüzyılda geldiği nokta, eşcinsel haklarına destek verdiği için Mabel Matiz ve Melike Şahin'in Denizli konserlerini yasaklaması şeklinde.</p><p>18 Haziran</p><p>Artık şarkı söylemek bile yasak!</p><p>İnsanın canının yanması için illaki etinin kesilmesi gerekmez; o nefret var ya, o nefreti bilmek bile yetiyor!</p><p>İnsanın canının yanması için illaki etinin kesilmesi gerekmez; o nefret var ya, nefreti bilmek bile yetiyor.</p><p>Homofobiye rağmen insanın içindeki sevgiyi, hoşgörüyü koruyabilmesi o kadar kolay bir şey değildir! Yaşamayan bilemez!</p><p>Homofobiye rağmen insanın içindeki sevgiyi, hoşgörüyü koruyabilmesi o kadar kolay bir şey değildir. yaşamayan bilemez.</p><p>Hayatta haklı varoluşunuz için bir dayanak ararsınız ve kimseden çıt çıkmaz! Bu esnada küçücük bir haklısınız sözcüğü bile o kadar mutlu ederki insanı, kulaklarınıza inanamazsınız. Sonrasında ağlamak bile en büyük mutluluktur. Bu dediklerimi insanların anlamasını beklemiyorum. Çünkü hiç kimse kaşının üzerinde gözü var diye öldürülmüyor ki... Çünkü herkes homofobi tarafında toplanmış...</p><p>Eşcinseller sokaklarda hak mücadelesi verirken dövülüyor ama insanlar kendi kutlamalarındalar.</p><p>İnsanlar kapitalizmin-sömürgeci sistemin kölesi olmuşlar ama herkes kölelikten çok memnun - mutlular! </p><p>Dün güvenlik güçlerinin LGBTİ'lere saldırsını her izlediğimde zangır zangır titredim. Homofobik bir toplumun kılının bile kıpırdamadığını, hatta saldırıdan içlerindeki homofobiyi beslediği için aldıkları hazza dair sosyal medya paylaşımlarından gördük. Homofobi her LGBTİ-eşcinsel için onulmaz bir yara, hiçbir zaman geçmeyen bir travmadır. Çünkü her LGBTİ birey bu saldırıya ve baskıya maruz kalmıştır ve ne zaman tekrar saldırıya uğrayacağının korkusunu yaşar. Çünkü toplumun gözünde eşcinsel olmak, en öteki olmak demektir ve bu saldırıya, ötekileştirmeye, ayrımcılığa, aşağılanmaya, dışlanmaya maruz kalmak için illaki eşcinsel hakları için bir eylemde bulunuyor olman falan gerekmez. Çünkü homofobi-eşcinsel nefreti her eşcinselin eşcinselliği üzerinden, karşı tarafın zorda kaldığı zaman başvurduğu ilk yoldur. Seni ister fiziksel ister, sözlü vurmaya çalışır. Ve sen hep zırhlarını kuşanmış, gardını almış olarak beklemek zorunda kalırsın. Çoğu zaman da susarsın, içine atarsın. Saldırılar hep yaralar içinden seni ama akan kanını kimse görmez. Çünkü onlar vurmuştur, yaralamıştır ve nefretlerini tatmin ederek mutlu olmuşlardır. Hayatımda karşılaştığım, sosyalleştiğim bir çok insan bunu yaptı. Unuttuğumu mu sanıyorsunuz kendi kendilerini küçülten insancıklar. Sizler küçücük beyinlerinizle eşcinselleri aşağıladığınızı zannedebilirsiniz ama ne kadar karaktersiz olduğunuzu da sergiliyorsunuz, farkında değil misiniz? Bu yazdıklarım kendimi acındırmak için falan değil, nefretinizi yansıtıyorum sadece kör gözlerinize, cahil beyinlerinize...</p><p>19</p><p>İktidarın belediye konserlerinin engellendiği sanatçılar, siz niye bu belediyelerde konser veriyorsunuz; reddedin; eğer özgürlüklerinizi elinizden alan sisteme tepki koyuyorsanız, para için konserlerine de çıkmayın.</p><p>Arkadaşım daha iyi koşullarda yaşayabilme fırsatını değerlendirmememi benim minimal yaşama yapıma vermeyip cimrilik olarak değerlendirdi. Tabiki de hiç üzülmedim. Her şey benim tercihim çünkü. Kedilerimle çok mutluyum. Nazar değmemesi için daha fazla kedilerden bahsetmek istemiyorum. Neşe Karaböcek'in Kertenkele albümüyle adeta mest oldum, kutsandım, yükseldim de yükseldim; elleri ayakları öpülesi diva Neşe Karaböcek, Tanrıçam benim! Rejimdeyim ama tavada 2 yumurta yaptım, yarıdan fazlasını kedilere verdim, kalanını yufka ile yanında peynir ve domatesle yedim; sanki saray mönüsü gibi o kadar tat aldım ki, anlatamam... Mutluluk neydi Abidin?</p><p>Yalnızca aklıma-vicdanıma hesap veririm!</p><p>20</p><p>Türkiye Gündemi; Zam, Şeriat, Hüdapar, Hizbullah, Furkan, Homofobi...</p><p>21</p><p>Hak ve özgürlük alanlarını genişlettik demiş...</p><p>Biz eşcinseller nolcaaz; biz insan değil miyiz, biz 85 milyona dahil değil miyiz; biz vergimizi vermiyoz mu, biz vatandaşlık görevlerimizi yerine getirmiyoz mu, özgürlüğü biz niye haketmiyoz? Dine göre genişleyen hak ve özgürlükler, demokrasiye göre daralmış!</p><p>90'ların ve 20'li yaşlarımın başı... Üniversite sınavlarında aldığım puan Çanakkale'deki Fotoğrafçılık bölümünü tutuyordu. Tabi o dönem benim ekonomik olarak üniversiteyi başka bir şehirde okumam söz konusu bile değildi. Çünkü karnımı doyurmak için yaşadığım şehirde çalışmaktan başka hiçbir seçeneğim yoktu. Çalışma hayatım boyunca da açıktan 5 tane üniversite bitirdim. Fotoğrafçılık da en çok severek yaptığım iş olduğu için içimde uhde kalmaması için Halkla İlişkiler, İşletme, Sosyoloji ve Felsefe'den sonra bitirdiğim son bölüm oldu. Öğrenmeye devam ama yaşım itibariyle okul okumaya artık noktayı koydum. Bana geçmiş olsun...</p><p>22</p><p>Yanlış anlaşılmasın, ne haddime insanların nasıl yaşadığına ve hayata bakış açısına karışmak... Ama o kadar çelişkili insanların yaşadığı bir dünyadayız ki... İnsanlar hem sistemden şikayetçi hem sistemin bir parçaları, hem yokluktan bahsediyorlar ama hiç de öyle değiller gibi, hem vicdandan bahsediyorlar hem dünya umurlarında değil; tamamen akıl ve mantığa aykırı bir durum... Komşum kurbanlıklar çok pahalı dedi. Ben de hayvanlara yardım et diyemediğim için kurban kesmek yerine bütçen elverdiği kadar insanlara yardım et dedim. Bu sistemi destekleyen insanlara niye yardım edeyim dedi. Bak ben hayvanlara yardım ediyorum dedim. Seni takdir ediyorum dedi. Sadece takdir ediyor ama icraat yok. Hep çelişki hep çelişki. Mesela dün ben de arkadaşlara eşlik ettim; insanlar krizden bahsederken dışarıda yemek yeme kültürünün evde yemek yeme kültürünü geçmesi karşısında hayretler içindeyim... Hep çelişki hep çelişki...</p><p>Adam ara sokakta 200 km. hızla gidiyor. Elimle yavaş işareti yapıyorum, suratıma tuhaf tuhaf bakıyor. Az kalsın benim Monik kızı ezecekti. Arabada 2-3 kadın var ya, onlara hava atacak güya. 50 metre ileride ölü bir kedi yavrusu. O çarpmasa bile insan türünün benzer zihniyetteki trafik canavarları başka bir yerde gene çarpacak, çarpmış da. Parka spora geldim, yemişler yemişler parkın orta yerine etmişler adeta. Keşke insanlarda yeme kültürü değil de okuma kültürü olsaydı. Kadınlar toplu olarak sabah kahvaltısını yapmaya parka gelmişler. Keşke kitap okumaya gelselerdi. Çünkü yeme kültüründen gerie bir şey kalmayacak...</p><p>KÜLTÜR HEYBESİ;</p><p>Buluşalım ve her buluşmamızda insanlar kedilerine verilen süre zarfında sanatsal ve kültürel birikimlerini paylaşsın! Hayatta hiç sevmediğim şey insanların trip yapmasıdır. Akıl sağlığınız yerindeyse ve konuşma yetiniz varsa, havalara girmek ve sorun yaratmak niye? İşiniz düşünce konuşmak, istediğiniz olmayınca falan kibirlenmek bana çocukça geliyor. Bi' kendinize gelin yaa. 3 günlük dünyada kimse sizi çekmek zorunda değil.</p>Halil Kandokhttp://www.blogger.com/profile/02801753217215224897noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-765446501321760450.post-64266391377352313992023-06-17T01:49:00.003+03:002023-06-17T01:49:21.243+03:00ÖNYARGI, YANLIŞ BAKIŞ AÇILARINA BİR BAHANE!<p>Muhafazakar sürecin son yıllarında eşcinsellere ve kadınlara karşı saldırılar, özellikle son günlerde sokaklardaki kadınlara karşı bedenleri üzerinden günah babında dine dayalı sözlü müdahaleler iyice arttı. Bakınız, eğer İran'da kadınlar saçlarının teli görünüyor diye dövülerek öldürülüyorsa, İran da şeriata bir gecede geçilmedi. Halk uyandığında ülkenin bütün kalelerini yobazlar ele geçirmişti zaten. Üzerinde yaşadığımız coğrafyada da özgürlükleri getireceğiz diye diye (Eşcinsellere de hakları verilmeli diyenler şimdiler de eşcinselliği sapkınlık olarak tanımlıyor) 2 geri 1 ileri politikasıyla bütün yönetim birimlerini tek ele geçmediler mi? Şimdi adil bir şekilde yargılanabiliyor, seçimleri bile şeffaf bir şekilde gerçekleştirebiliyor muyuz? Kim inanıyor muhafazakar iktidarın şaibesiz bir şekilde yıllardır iktidarda kaldığına; sayım sürecinde elektrik trafolarına kediler girmiyor mu, arıza bahanesiyle seçim sonuçları veri ekranları donmuyor mu, oylar iktidar kazanıncaya kadar tekrar tekrar sayılmıyor, seçimler iptal edilmiyor mu? Niye oluyor bütün bunlar? Çünkü 20 küsur yıllık süreçte aynı kafadan 2 nesil yetiştirildi. Hani diyoruz ya açlık sınırının altında yaşamamıza rağmen niye taraftar oranlarında bir değişiklik yok; çünkü kendilerine benzeyen bir toplum yarattılar. Bundan sonra da demokrasi anlamında bir değişiklik beklemek bana ütopik geliyor. Çünkü değişim tepeden değil tabanda olursa öyle gerçekleşir. Kendi tarafları özelikle ahlakçılık yapılarak tribünlere oynanıp coşturuluyor. Yönetenlerle yönetilenler arasında "al gülüm ver gülüm" şeklinde karşılıklı bir çıkar politikası oluşturulduğu için artık olumsuz yaşam koşulları bile kanıksanmış ve kimse bundan şikayetçi değil; ve destekledikleri sistem çökerse daha da kötü olacaklarına koşullandırılmışlar. Artık doğru(yanlış olmayan), demokrasi, eğitim, sanat gibi toplumları geliştiren kavramlar "onlar"ın gözünde birer öcü ve kendilerine benzetemediklerini "vurmak için tereddütsüz bir gerekçe. Artık eşcinsellik sapkınlıktan da öte dış güçlerin bir oyunu ve LGBTİ kavramı terörizm ile eş değer görülüyor. Kadın hakları falan eşcinsel hakları gelecek diye engelleniyor; tıpkı İstanbul Sözleşmesi'nin iptali gibi. Seçimlerde muhalefeti vurmak için bir numaralı propaganda, "aileyi çökertecek ve muhalefet eşcinsel evliliğe izin verecek" diye eşcinsel karşıtlığı oldu, bir çok şehirde eşcinsellere karşı nefret mitingleri düzenlendi. Tuttu mu; tutmaz zannediyorduk ama tuttu. Artık eşcinsellik suç sayılsın, yasaklansın nidaları yüksek tondan söylenmeye başladı. Şortlu ve omuzları açık kadınlar başımıza taş yağacak diye rahatsız edilmeye başlandı. Bir çok insan "Aman, biz ne açık kadınız, ne de eşcinseliz" diye olanları umursamayabilir ama gün gelecek kapalı olanların ve muhafazakar olanların da hakları, özgürlükleri ellerinden alınabilir. Afganistan ve İran'ın geçmişini bir araştırın, ner'den nereye gitmişler geriye doğru... Hep laik kesimi düşünerek şeriat buralara gelmez diye iyimser bir tablo çizdik ama geldiğimiz noktaya bakarsanız aslından muhafazakarların bekledikleri süreden daha hızlı şekilde amaçlarına ulaştıklarını görebiliriz. Düşünsenize; bütün birimler tek elden yönetiliyor ve özgür bir şekilde seçim yapılamıyor; bundan daha ötesi ne olabilir ki? Konuyu çok uzatıp yazıyı gene sıkıcı hale getirdim. Aslında amacım tek bir cümleyle, "bakış açısına önyargı bir bahanedir" diyecektim. Yani insanların çıkarları için yanlış bakış açılarını önyargılar yüzünden diye açıklarsak, onları haklı çıkartırız. Eğer insanoğlu çıkarsız olsa, önyargılara falan bakmadan, yanlış bakış açılarını pat diye düzeltebilir, düzeltmesi gerekir. "Cahillik yüzünden önyargı" söylemi falan, yanlış bakış açılarından vazgeçmemek için sadece bir bahanedir. Erkek egemen ve cinsiyetçi yapı da iktidardan vazgeçmek istemediği sürece eşcinsellere ve kadınlara yanlış bakış açılarını değiştirmek istemeyecek ve önyargı gibi, din gibi, cahillik gibi dayanakları bahane etmeye devam edecektir.</p>Halil Kandokhttp://www.blogger.com/profile/02801753217215224897noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-765446501321760450.post-23951201277682332312023-06-02T13:47:00.009+03:002023-06-17T02:02:59.547+03:002-7 Haziran 2023 facebook notlarım<p>2</p><p>GERÇEKTEN İSTİSNALAR HARİÇ BEN İNSAN SEVMİYORUM!</p><p>Travesti arkadaşım yıllar önce terkettiği memleketi Denizli'ye dönüyor İzmir'den. Dönünceye kadar bir arkadaşında kalıyor ama buraya gelinceye kadarki süreci biraz sancılı. Arkadaşı iki kedisimi kabul etmiyor ve şu yağmurlu havada kediler dışarıda. Sokağa mamasını vermesineyse, sokak sakinleri "kediler yüzünden çocuklarımız hasta oluyor" diye karşı çıkıyor. Ey insanlık, sen ölmemişsin, sen daha insan olamamışsın ki...</p><p>Bugünlerde ben de sancılı bir süreç geçiriyorum. Kısırlaştırmaya vereceğim sokak kedilerinin psikolojisi beni çok üzüyor. Evde 10 yavru kedi var bu yıl sokaktan gelen ve 4 tanesini daha kuru mamaya alıştıramadım...</p><p>Eşcinsellik erkek bedeninde kadınlık, kadın bedeninde erkeklik, bazen kendini ne erkek ne kadın hisseden nötr, hem sevme hem sevilme eylemini içinde barındıran; heteroseksüellik gibi çok keskin kalıpları olmayan, özgürlüğü ve hayatı dolu dolu ve eğlenerek yaşamayı seven, buna rağmen bir o kadar da duyarlı ve sorumluluk sahibi, çevreci, aktivist ruhlu bireylerden oluşan bir kesimin cinsel yönelimi, yaşam tarzıdır. Dolayısıyla yaşam kültürleri de sanat, spor, moda, edebiyat, sosyalleşme vesaire babında farklı renkler ve ögeler barındırması da kaçınılmaz olabiliyor. Kalıplaşmış cinsiyetçi erkek egemen dünyaya da bu renklilik tuhaf, ürkütücü gelebiliyor. Bu yabancılılık ise doğaya yabancılıktan başka bir şey değil. Erkek egemen dünya kendi doğallığını bile kaybetmiş durumda ki, toplumsal cinsiyet anlamında erkek egemen ve cinsiyetçi bir dünyaya cahil kaldığı sürece de hayatın renkleri tehdit zannedilmeye devam edecektir. Oysa eşcinsellik sert dünyayı insancıllaştıran bir yumuşatıcıdır. Eğer eşcinsellik olmasaydı çok daha ilkel bir dünyada yaşanıyor olabilirdi. Eğer homofobi de olmasaydı belki dijital dünya şu anda ilkel sayılıp yapay zekanın ileri boyutunu bile yaşıyor olabilirdik. Çünkü hayatı geliştiren filozoflara, bilim adamlarına, sanatçılara, hatta devrimci liderler bakarsanız; tamamına yakınının eşcinsel olduğunu görürsünüz...</p><p>Bu minik kız da araba kaportasından kurtarıp evin şekeri olanlardan. İlk iki-üç miyavladı. Yavaş yavaş alışıyor artık. Nezlesini atlattık antibiyotik ile. Yemesi normal. Tabiki sokak koşullarının kazandırdığı bir ürkeklik hala mevcut. Evde doğup senin kokunu en başta içine çekenlerin özgüveni, sokaktan eve gelenlerle aynı olmuyor... #cat #kedi</p><p>3</p><p>Haziran ayı, eşcinsellerin Onur ayıdır. Çünkü eşcinsellerin sisteme karşı ciddi anlamda ilk direniş Amerika'da Haziran 1969'da başlamıştır. 1978'de düzenlenen Gey ve Lezbiyen Özgürlük Günü Yürüyüşü için San Francisco'lu sanatçı Gilbert Baker'ın altı ayrı renkten tasarladığı tasarladığı "gey bayrağı/gökkuşağı bayrağı"ndaki renklerden; pembe seksi, kırmızı yaşamı, turuncu şifayı, sarı güneş ışığını, yeşil doğayı, turkuaz sanatı, mavi huzuru ve mor da ruhu sembolize ediyor. Ancak üretim sırasında pembe renk kumaş yetersiz kaldığı için, renk sayısı da bayrakta tek kalmasın diye turkuaz ve çivit mavisi birleştirildi.</p><p>Gökkuşağı Bayrağının sembolik anlamı ise, onur, umut ve farklılığı temsil etmesi.</p><p>4</p><p>Her toplum kendi dinini yaratmıştır ve kendi dininin doğru olduğunu savunur.</p><p>5</p><p>YAŞAM BOYU ÖĞRENİM VE EĞİTİM!</p><p>Bugün üzerimden büyük bir yük kalktı. Açıktan da olsa Halkla İlişkiler, İşletme, Sosyoloji ve Felsefe bölümlerinden sonra 5. üniversitem olan Fotoğrafçılık bölümünün son ders sınavını verdim. Ne için okudum bu kadar bölümü; çünkü benim varoluş felsefem öğrenmek üzerine kurulu olduğu için, yaşam boyu öğrenim ve eğitime inananlardanım. Bir işe yarayacak mı; hani Türkiye'de okumayı hep bir işe yaramasıyla bağdaştrımaya çalışırlar ya; ben zaten bir işe yarasın diye okumadım ki; öğrenmenin size hayatı kolaylaştırdığını ve bildiklerinizin ne zaman ne işe yarayacağını tahmin bile edemeyeceğinizi söyleyeyim. Hatta bu sayede daha özgüvenli oluyorsunuz; çünkü bilgi tecrübesi çok işe yarıyor; ezik olmuyorsunuz, korkak olmuyorsunuz, kendinizi, haklarınızı çok güzel savunabiliyorsunuz. Tabi öğrenmek diyince aklınıza sadece okul gelmesin. Ben mesela çalıştığım için 43 yaşına kadar hiçbir spor branşıyla ilgilenememiştim; 43 yaşımdan sonra kendi çapımda iyi sayılabilecek seviyede tenis ve badminton oynamaya başladım, yüzmeyi ve bisiklete binmeyi öğrendim. Tabi bundan sonra da yaşıma uygun olarak, yani kaslarım ve zihnim elverdiği sürece öğrenmeye devam edeceğim; bilgi insanın daha bilinçli, dolayısıyla daha kaygısız ve daha keyifli yaşamasını sağlıyor. Bilerek insan hayattan daha çok zevk alıyor. Bundan sonra sırada ne mi var; şakır şakır İngilizce, belki başka yabancı diller; hem bu sayede zihnimi diri tutarım. Ve tabiki de öğrendiklerimi hayata geçirmek; mesela fotoğrafçılık!</p><p>Hayatımda kıyafet ütüleme olayının olmadığını biliyor muydunuz? Zamandan tasarruf! Tişört ve kot pantolunundan ibaret hayatım!</p><p>6</p><p>Hayvan, çiçek böcek sevmem diyenle de karşılaştım, müzik dinlemem diyenle de, kitap okumayı sevmiyorum diyenle de, hayatında hiç dans etmemişle de, spor yapmayı zaman kaybı olarak görenle de, film izlemekten sıkılanla da, okul okuyup da ne olacak diyenle de, vesikalık-resmiyet dışında fotoğraf çektirmeyenle de, vesaire... Siz yiyip içip mıçan ve sevişmeyi bile bilmeyip veya günah diye üremek için ilişki dışında ne için varsınız bu dünyada...</p><p>7</p><p>Önümüzdeki günlerde dini bayram olarak kutlanılacak gün için beni rahatsız etmezseniz çok sevinirim!</p><p>YAŞAMA HAKKINA SAYGI DUYULMADIĞI SÜRECE MEDENİ OLUNMAZ!</p><p>Dijital çağda, bilgi çağında yaşadığımız şu günlerde, gezegenimizin geleceğinin düşünülmeyerek, yaşam kültürünün gelenekselleşmiş tarafının sürdürülmeye çalışılmasını geri kalmışlık olarak görüyorum. İsterdim ki yaşam zincirinin insan türü dışındaki halkalarının dünya gezegenine oksijen sağladığı, hayat verdiği bilinsin ve yaşam kültürümüz de öldürmek üzerine değil de yaşatmak üzerine bir dönüşüme uğrasın. Bu ayrıca insan türünü erdemli hale getirecektir; anlayışlı, hoşgörülü, empatik, duyarlı, vicdanlı, faydacı, kısaca gerçek anlamda hümanist, vesaire yapacaktır. Artık geleneksel varoluşlarımızı güncellemeliyiz; varoluşlarımızın sanatsal, estetik, zarif, sportif, edebi ve medeni, bilimsel vesaire olma zamanı gelmedi mi daha?</p><p>7</p><p><br /></p><p>Bir arkadaşım diyor ki, "Halil hayat bize ne zaman güzel olacak, ne istiyorlar bizden?", bir arkadaşım da aynı benim gibi düşünüyor, "Nefret ediyorum insanlardan, daha şiddetli bir doğal seleksiyon gerekli" diyor. Benzer duyguları yaşamadığımı söyleyemem ama beni hayata bağlayan, düze çıkaran hep kediler ve sanat olmuştur...</p><p>8</p><p>Seçimlerden sonra Dolar fırlayacak, fiyatlar uçacak deniyordu ve beklenenler olmaya başladı bile. Herkes de olacakları bile bile açlık sınırının altında yönetilmeye devam dedi. Kendi düşen ağlamaz, dünya yansa yorganım yok içinde. 5 yıllık stok alış verişimi yaptım, kira da vermiyorum. Biz laikler, özgürlükçüler, sosyalistler; merak etmeyin bir şekilde yolumuzu buluruz, BİZE BİR ŞEY OLMAZ gerçekten. HİÇ ÜZÜLMÜYORUM hayat pahalılığına... Bir travesti arkadaşımın dediği gibi benim üzüldüğüm şu; biz demokratikler hayatı kolaylaştırmak için mücadele verelim, sonra bize karşı olanlar gelsin, bu nimetlerden faydalansın; en çok buna canım yanıyor.</p><p>Seçimlerden sonra bayrak sallayanlar; zamlardan sonra da isyan etmeyin, bayrak sallamaya devam edin.</p><p>Yaşı 67 olmuş bir kadın apartman temizliğine geliyor. Emekli olmadın mı dedim, benim sigortam yok dedi. Bu haftaki merdiven yıkama parasını borcuna verecek, pazara gidecek ama pazar parası yok. Nereye oy verdin dedim. MALUM! Kendi düşen ağlamaz! Ne yapacaksın dedim, bilmiyorum dedi!</p><p>Dolar 23'ü geçti, Yuro 25'i. Damat Dolar 10-15 lira olacak diye çok beklersiniz diyordu. Çok beklemedik!</p><p>Bu düşünce sadece HÜDA PAR'a ait değil elbette. İnsanların neredeyse tamamına yakını için hayvanlar bir MAL. İnsanlardan nefret etmem için en büyük sebep. Ben de aynı türdenim ama insan türünden nefret ediyorum, nokta; sözüm meclisten dışarı, istisnalar kaideyi bozmaz. Ben bir yavru kedi hastalandı mı sabahlara kadar uyuyamıyor, onu hayata kazandırmak için her şeyi yapıyorum. Eğer insnanlık hayvanlara acımasızca öldürülecek bir mal gözüyle bakıyorsa, lütfen uzak dur insan türü benden, uzak dur! Tanrım kafayı yiyeceğim bu vicdansızlar yüzünden. Ben nasıl güvenebilirim ki böyle bir zihniyete; bu zihniyet bir de meclise girdi...</p><p>Hayaldi, gerçek oldu; DOLAR 30'A DOĞRU YOL ALDI! Demek ki çok zaman geçmiş olmayıp unutulmadığı için bazıları parayı hala sıfırlar atılmadan önceki rakamlarla telaffuz ediyor. İyi ki unutumamışlar. Gene 1 liraya milyon, bin liraya milyar dememize az kaldı!</p><p>Eğer bir hayvanın yaşama hakkına inanmıyorsanız, ben sizin ne sevginize inanırım, ne de size güvenirim!</p><p>9</p><p>Dinin eğitimde ne işi olduğu apaçık ortada aslında. Talep var, aileler çocuklarının dindar yetiştirilmesinin iyi olacağına inanıyor. Sanat kurslar aç bakalım kim gelecek; hiç kimse... Zemin yobazların istedikleri şekilde at oynatmasına müsait. Kitleler din odaklı yaşamasa, şarlatanlar inan o zahmete girmezler.</p><p>Dünyanın en büyük, en önemli transvestisi bugün, 9 Haziran 1952'de doğdu. Dünyanın hiçbir transvestisi onun kadar güçlü bir sese sahip değil, onun kadar notalara kusursuz basamıyor. Doğadaki her sesi anında solfej ile deşifre edibilecek bir kapasiyete sahip... Dünyanın hiçbir transvesitisinin, hatta sanatçısının repertuarı onunki kadar geniş değil. O dünyanın en şahsına münhasır, bunlunduğu coğrafik konum itibariyle en dervrimci insanı. Söylediklerimi, eşcinsellikle barışamamış insanlar kaale almasın, hatta defolsunlar, gözüm görmesin! Bakınız, benim müzik tarzım Bülent Ersoy tarzıyla asla örtüşmez ama bir albümünü koyup önyargısız dinlemeye başlarsanız, ne kadar yüce bir sanatçı olduğunu anlarsınız...</p><p>FENERBAHÇE'YE DÜŞEN YILDIRIM!</p><p>Arina eğer Türk olsaydı, şimdiye kadar paraya para demeyen bir dizi oyuncusu olurdu. Çünkü Türkiye'deki oyuncular yeteneği olmayıp da fiziği ile raiting yapanlardan oluşuyor.</p><p>10</p><p>GELSİN HAYAT BİLDİĞİ GİBİ!</p><p>Her sabah olduğu gibi bu sabah da kedilerimin bir güne daha problemsiz başlamalarının mutluluğuyla uyandım. Onlar hasta olmasın, başlarına bir şey gelemesin; en büyük mutluluğum. Çok miskinim bugünlerde, yorgun... Canım bir şey yapmak istemiyor, dinamik değilim, spora bile gitmek gelmiyor içimden. Ama bu mutsuz olduğum anlamını taşımıyor, aslında mutluyum, huzurluyum, takıntılarım yok... </p><p>Dünden ziyan olmasın diye daha da paflanmadan üzerlerini bıçakla kazıyıp kızarttığım yumurtalı ekmekler hazır olunca, yanında 2 dilim peynir ve 3-5 zeytinle, dünden kalan çayı ısıtarak kahvaltımı biraz erken yaptım bugün. Söylediklerim şu ekonomik bozuk süreçte bile, İnstagram'laşmış dünyada biraz abartılı gelebilir. Ben de herkesin anlayışına sahip olsam, bana da hatta samimiyetsiz bile gelebilir ama hayata bakış açılarımız farklı. Bu dünyaya bazıları yemeye-içmeye, gezmeye-tozmaya gelir, benim gibi bazılarına da yeme içme günlük 2 bin kalorilik benzin ihtiyacı gibi bir şeydir. Minimal yaşam, özenti bir modern insan tarzı değildir; bir ruh meselesidir; ruhta varsa vardır, yoksa yoktur. İçinde yaşadığımız çevreyi koruma ruhu, pardon ama biraz "bilinç" gerektiriyor. Eğer kıymanın kilosu şu kadar, alıp yiyemiyorum diye şikayet eden bir kitle olursa, sokak hayvanlarını itlaftan bahsedenlerin meclise girip ülke yönetmesi kaçınılmazdır. Yeri gelmişken hatırlatayım. Eğer insan toplulukları kendilerini demokratik şekilde ve sosyo ekonomik olarak daha iyi düzeyde yönetecek olanları değil de; kendilerini açlık sınırının altında antidemokratik olarak yaşatanları tercih edip ve bunu bir kutsal kazanım gibi kutluyorsa, MÜSTEHAKtır. Hatırladığım 70'lerin son çeyreğinden Özal dönemine kadar yokluk sürecini bilen, yaşam tecrübesi olan, dinin değil de bilimin şekillendirdiği biri olarak, misafir olduğumuz gezegenin kedilerinin yanına sığınıp onlara hizmet ederek, her koşulda en uygun şekilde yaşamayı başarmanın ayrıcalığıyla herkese hayatı bildiğiniz gibi karşılamaya devam edin diyorum....</p><p>Malatya elektirk, su ve doğal gaz zamlarına isyan ediyormuş!!! Pardooon! Bu zamları dış güçler mi yapıyor, CHP mi? Oyunuzu kime vermiştiniz? Hem de % 70!!!</p><p>İnsanlar hem yoksulluğa isyan ediyor, hem de demokrasiye değil muhafazakarlığa oy veriyor!</p><p>Muhalefet eşitlik; özgürlük, demokrasi, hak, hukuk, adalet, ekonomi dedi ama dinlemediniz, bildiğinizden şaşmadınız!</p><p>Böyle bir kafayla Türkiye hiçbir zaman ileri bir ülke olamaz! Kadın diyor ki, Kılıçdaroğlu zamanında Türkiye daha kötüydü? 22 yıldır malum parti iktidar, öncesinde Kılıçdaroğlu yok. Bu kafada milyonlarca insanın olması... Bu kafa derken şunu demek istiyorum; insanlar gerçekleri bilmek yerine, birisi ne derse ancak ona inanacak kapasitede.</p><p>Eşcinseller de birer insandır. Dolayısıyla eşcinseller de insanca yaşama hakkına sahiptir. Ama eşcinseller insanca yaşayamamaktadırlar. Eğer eşcinselsen, askerde sana çürük raporu verirler. Eşcinsel bir öğretmensen, polissen, kısaca herhangi bir eşcinsel memursan, görevini elinde alırlar. İşsiz kaldığın için aç kalmamak adına seks işçiliği yaparsan, bu sefer ahlaksız ilan edilirsin. Eşcinsel olduğun için ayrımcılığa maruz kalırsın, aşağılanırsın, dışlanırsın, ötekileştirilirsin, nefrete hedef gösterilirsin, şiddete maruz kalırsın, hatta öldürülürsün... İnsanca yaşama hakkı için gösteri yaparsan, yürüyüş yaparsan da; polisler tarafından tutuklanırsın. Siz şimdi buna eşitlik, özgürlük, demokrasi, hak, hukuk, adalet, insanlık mı diyorsunuz?</p><p>11</p><p>Her insanın yapısına uygun varoluş hakkı, bir onur meselesidir. Cahillik-yobazlık onur oluyor da, bir eşcinselin eşcinsel olarak yaşama hakkı niye onur meselesi olmasın? Eşcinsellerin insanca yaşama hakkı mücadelesi eylemlerini yasaklayabilirsiniz, bu yüzden eşcinselleri tutuklayabilirsiniz ama biz eşcinseller yaşadığımız sokakta, mahallede, şehirde bir eşcinsel olarak yürüyerek onur yürüyüşümüzü her gün gerçekleştiriyoruz zaten. Asıl onur yürüyüşü budur. Asıl onur; yobazlığa, cahilliğe, eşcinsel nefretine rağmen hayatın içinde utanmadan bir eşcinsel olarak varolabilmektir. Sosyal yaşamın içinde aşağılamalarınıza, dışlamalarınıza, dalga geçmelerinize karşı cesurca varolmaya devam edeceğiz; rahatsız oluyorsanız, biz değil siz gideceksiniz, siz kabuğunuza çekileceksiniz. Çünkü bu dünya eşcinsellerin de!</p><p>Gülşen sahneye bu sefer eşofmanla çıktı ve ahlakımız korunmuş oldu, ahlaklı bir şey olduk artık. Bakalım bu sefer Gülşen'in nesini konuşup da hapse attıracaklar?</p><p>54 yaşındayım artık. 55'imin ilk günü. Umarım bundan sonra yalnızlığımı rahatsız edecek hiç kimse olmaz hayatımda...</p><p>Cahillik, yobazlık işte böyle bir şey; hayata değer katan insanlardan rahatsız olmak!</p><p>15</p><p>Benim için hayatta hiçbir şey ve hiç kimse vazgeçilmez değildir. En tutkunu olduğum şeyden bir anda vazgeçebilir ve bir daha hatırlamayabilirim bile. Mesel sevgili mi dediniz, orgazmdan ibarettir benim için; ya terk ederim ya da terk edene kurtulduğum için teşekkür... Arkadaş mı dediniz; herkes haddini bilecek! Tek sevdiğim kendimimdir. Kendime saygıda kusur edilmemesi gerektiğinin bilincindeyim! İşinize gelirse...</p><p>16</p><p>Boğazların türbanla sıkılıp, başa bir de araba farı gibi kocaman gözlüklerin yerleştirildiği sembolü sevmiyorum; nokta!</p><p>Akşam pazarına gittim ucuza domates bulurum diye, pazar dağılırken bile domatesin kilosu 15 liraydı. Hiçbir şey almadan geri döndüm. Çürük domates toplayanlar, pazarcıların giderken attıkları soğanları toplayanlar... Dediklerim size yalan gelebilir ama gerçekleri yansıtacağım diye bu insanların fotoğrafını çekip yayınlamak hem ahlaki hem de hukuki değil. Gerçek bu! Bütün bunların sebebi yandaşlara göre kötü yönetim değildir tabi; dış güçler, lgbti, muhalefet ve de Tanrı'nın başı açık - baldırı çıplak kadınlar yüzünden insanlığa cezasıdır! Bugünkü beslenmemi açıklayayım... Sabah öğününü es geçiyoruz, öğleyin kahvaltıda kızarmış ekmek ve 2 dilim peynir, bir bardak çay, akşam üzeri de bir tabak makarna ve bir yumurta. Sayın seyirciler, bu ülkenin insanlarının büyük çoğunluğu en düşük limitten 7 bin lira ile geçinmeye çalışan insanlardan oluşuyor. Ve bu insanların başka ek geliri yok. Mesela ben, 54 yaşından sonra ne iş yapayım; çalışırsın çift dikiş yapıyor diye eleştirirler, çalışmazsın tembel derler. Ayrıca emekli maaşıyla pazara gidip sebze - meyve de alamayacaksak ya yaşamayalım, ya da yaşasın kral demekten vazgeçelim artık. Ben sistemi destekleyen insanların yüzünü bile görmek istemediğim için, sosyal hayatımı bile terkettim. Bari evimde bu insanların yüzünü görmezsem, huzur içinde yaşarım diye düşünüyorum... Gerçekten sistemi sanki çok matahmış gibi destekleyen insanları görmeye tahammül edemiyorum. Hiçbir şey belli etmiyorsam, nezaketimden.</p><p>Ben sadece homofobiklere, cinsiyetçilere ve de sistemi destekleyenlere, vesairelere karşı değil; karşı olduğum şeyleri destekleyenlerle arkadaşlık yapanlara karşı da soğuyorum!</p>Halil Kandokhttp://www.blogger.com/profile/02801753217215224897noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-765446501321760450.post-6510833997566292892023-06-02T13:40:00.008+03:002023-06-02T13:43:30.787+03:00Eşcinselliğe sapkın diyenler başarılı eşcinsellere karşı niye iki yüzlü?<p> LGBTİ'lere sapkın diyenler, şu anda A Milli Takımı başarıdan başarıya koşturan ikilinin LGBTİ bireyi olduğunu bilmiyor mu? Sapkın kim, sapkın demek ne? Bülent Ersoy, Zeki Müren vesaire ve de sporda başarılı olanlar değil de gücü olmayan eşcinseller mi? Bülent Ersoy, özellikle bu yılki seçimlerde her mitingde sapkın LGBTİ'ler bizden içeri giremez, muhalefet LGBTİ'ci diyenler tarafından saraylarda iftar vakti ağırlanırken sapkın olmuyor da, kim bu sapkın LGBTİ'ler? Zeki Müren "Paşa" oluyor da, biz niye sapkın oluyoruz? Ülkeyi başarıya götürenlere sessiz kalınırken, eşcinsellerin geneli üzerinden niye nefret politikası izleniyor? Bir eşcinselin insanca muamele görmesi için sanatçı, transseksül veya başarılı, güçlü mü olması gerekiyor? İnsanca yaşamak için bir insanın niye artı özellikleri olsun ki? Bütün eşicnseller kuruşu kuruşuna vergilerini öderken, vatandaş olmanın koşullarını yerine getirirken, üstelik açık ve dürüst olmalarına rağmen niye sapkın ilan ediliyorlar? Gizli eşcinsel olup, heteroseküsel evlilik yapıp-karşı cinsi üzüp, heteroseksüel bir yaşamla samimiyetsizce kamufle olsak çok mu iyi olacak? Sapmak, özünden ayrılmakla alakalıdır. Eğer eşcinseller, eşcinsel kimlikleriyle varolmak için mücadele vermeyip zoraki heteroseksüelliğe itilirlerse, işte o zaman sapmış olurlar. Biz eşcinseller dürüst ve cinsel kimlikleriyle gurur duyan onurlu inanlarız. Çünkü biz ancak bu şekilde gerçekleştirebiliriz kendimizi. Asla heteroseksüelliğe sapmayacağız, eşcinsel olarak varolacağız; kabul etmiyorsanız da bu kendi ruhsal probleminiz, gidiniz tedavi olunuz. Çünkü homofobi bir ruhsal bozukluktur; eşcinsellik değil!</p><p>Not 2: Sporda kadın eşcinselliğinin kabul edilmesi erkekliği tehdit etmeyip, dahası pekiştirdiği için. Erkek bir eşcinslein mesela futbol dünyasında kabul görmesi günümüzde ve Batı'da bile kolay bir şey değil mesela.</p><p>Başarılı bir eşcinselin toplumsal kabulü ise, bu tür eşcinselleri kabul edenlerin ailelerinin bir parçası olmaması. Nasıl olsa bizden değil, yeter ki uzak dursunlar kafasında bir homofobi düzeyi.</p><p>Nice sanatsal, entellektüel insan tanıdım benimle sorun yaşamayan ama eşcinselliğimle yan yana duramayan, hatta kaçan!</p>Halil Kandokhttp://www.blogger.com/profile/02801753217215224897noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-765446501321760450.post-67892629190190553202023-06-02T00:45:00.002+03:002023-06-02T01:12:27.939+03:001 Haziran 2023 facebook notlarım<p> Doğu ile Batı arasındaki fark: bir tarafta insan haklarını tehdit edecek derecede nefret suçu söylemlerinde bulunan hacıların-hocaların milyonlarca insanı peşinden sürüklediği bir ülke, bir tarafta sadece gerçekler üzerinden siyaset yapan ve Cumhurbaşkanı olmak için eşcinsel olmanın hiçbir sakıncasının olmadığı bir medeniyet. Sizce demokrasi ne taraftadır? Sizce insanca yaşamak nerede mümkündür? Derim ya; bilinçsiz insanlar olduğu sürece, şarlatanlar hep olacaktır. Adamın sosyal medyada milyonlarca takipçisi var!</p><p>Eşcinsel evliliklerin yasal olmasını engelleyecek tasarı Meclis'e gelecekMİŞ.</p><p>Sayın seyirciler benim fiziksel veya ruhsal ilişki yaşamam için mülkiyetçi sistemin imza karşısında beni onaylamasına ihtiyaç duymuyorum. Sosyal haklar konusunda da birilerinin himayesine ihtiyaç duyacak kadar aciz değilim. Sistem iktidarını sürdürebilmek için eşcinseller evlilik istiyor diye yaygara kopararak homofobik toplumun ayarlarıyla oynayıp oy toplamaya çalıştı, o kadar. Ahlakçılık üzerinden prim yapmak adına ne konuştunuz be benim sindirim sistemimin uzantılarını nasıl kullanmam gerektiği konusunda. Toplumsal yaşam bu Ortaçağ kafasıyla yönetilirse, eller aya gitmeye, biz yaya kalmaya devam ederiz... Döt kadar Letonya bile eşcinsel birini Cumhurbaşkanı yaparken, biz hala eşcinsel düşmanlığıyla politika yapıyor, vatandaşlar olarak karbonhidrattan başka seçeneğimiz olmadığı için de, bari ekmek pahalanmasa diye dua ediyoruz.</p><p>Sayın seyirciler korkmayın, bir eşcinsel olarak evlilik falan istemiyorum. Çünkü bir çiçekle ömür mü geçer ayol!</p><p>Bana soruyorlar, sevgilin var mı diye? Çok sevgilim var; çünkü çeşitlilik olmadan yaşayamam ben!</p><p>Ekmek 10 lira olacakmış. Hiç umrumda bile değil; sistemi inşa ederken bana mı sordunuz?</p><p>Ekmeğin 10 lira olmasını fırsata çevireceğim; ekmeği tamamen kesip 65 kiloya düşebilirim artık!</p><p>Ecinsel evliliğin önüne geçeceklermiş; oh ne ala; daldan dala, daldan dala!</p><p>Ne saçma bir dünyada yaşıyoruz; yıllarca Kürtçe yasaklanmaya çalışıldı; oysa okullarda ikinci dil olarak okutulsaydı ve biz de öğrenseydik ve türküleri daha anlamlı dinleme şansına kavuşsaydık...</p><p>Yıllarca o Kürt, bu Çingene, öteki Bulgar, beriki Ermeni, en ötekisi Yunan, Alevi, Yahudi vesaire diye hep siyasi bir nefret empozesiyle yetiştirildik! Biz de bu ötekilerden bir değil miydik? Bana diyorlar ki, sen yabancılarla çok çabuk kaynaşıyorsun? Yabancı mı; o da ne ki? Biz de onlara göre bir yabancı değil miyiz? Sen insan ayırmazsan, insanlar da seni kucaklar; bu kadar basit! Eğer birilerini şu-bu diye ötekileştiriyorsanız, onlara farklılıklarından dolayı set çekiyorsanız; bu sizin kapasitesizliğinizden, yetersizliğinizden; dolayısıyla anlayışsız oluşunuzdan dolayı, varoluşunuzu ancak nefretle, birilerini ötekileştirerek gerçekleştirebilmenizdendir. Oysa yabancı kaldığınız şeyleri deneyimleyerek tanısanız, hayatı daha sevgi-hoşgörü ve huzur içinde yaşayacaksınız.</p>Halil Kandokhttp://www.blogger.com/profile/02801753217215224897noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-765446501321760450.post-68098372744711871472023-05-30T20:57:00.010+03:002023-05-31T13:22:48.376+03:00Eşcinseller ölsün mü?<p> Bir gün eşcinsel olduğum için öldürülürsem, akan kanımda homofobik sistemi destekleyen herkesin parmağının olduğu unutulmasın!</p><p>Katil sayılmak için illaki silahı çeken olmak gerekmiyor. Nefrete sessiz kalarak verdiğiniz cesaret, sizi gerçek bir katil yapar!</p><p>Eşcinsellik günah diyip de herkesin tercihine saygı duyarım lafı o kadar aptalca ve duyarsızca ki..!</p><p>Eşcinsel hakları konusunda ben İran, Uganda, vesaire ve Türkiye arasında fark görmüyorum; homofobinin ne zaman nasıl kendini göstereceği belli olmayacağı için, büyüğü küçüğü olmaz. Bir ülkenin en yüksek mercisi eşcinselliğe sapkınlık diyorsa, cahil bir bireyi de kalkar bir eşcinseli nasıl olsa eşcinseller sapık diye öldürebilir. Nefretin suç sayılması için, illa ki ölmek gerekmiyor. Çünkü nefret suçları, nefret söylemlerinden cesaret alır.</p><p>Homofobik sistemi kendi aile bireylerim de, akrabalarım da, arkadaşlarım da, tanıdığım eşcinseller bile, toplumun çoğunluğu da destekledi. Eğer siz beni bunca zamana kadar anlayamadıysanız, ben size ne anlatsam boş. Ama diyebileceğim şu ki, ben nefreti, şiddeti, ayrımcılığı hiçbir şekilde hak etmedim ama siz hak etmişim gibi davrandınız. Yanlış yaptınız! Sizleri elbette ömrüm boyunca affetmeyeceğim. Bilerek veya bilmeyerek de olsa vebalimi aldınız.</p><p>Bir siyasi sistemin en üst mercisinin seçimden sonraki ilk konuşmasından...</p><p>"Bu CHP, LGBT'ci midir? Bu HDP, LGBT'ci midir? Bu İYİ Parti, LGBT'ci midir? O yanındaki bazı ufaklıklar var, onlar da LGBT'ci midir? Peki AK Partiye, MHP'ye, Cumhur İttifakının diğer üyelerine LGBT sızabilir mi? Her seçim bizim için bir yeniden doğuştur... "</p><p>Ben köyde doğdum. Eşcinsellik konusunda birilerinden, bir şeylerden etkilenmenin söz konusu bile olamayacağı küçücük bir köy. Yıl 1969. Kendimi bildim bileli kız gibiydim, hep kendi cinsime-erkeklere ilgi duydum. Şimdi ben böyle doğmuşken, kendimi böyle hissediyorken, kendimi bu doğrultuda gerçekleştirmemin hiç kimseye zararı yokken; siz beni nasıl yargılayabilirsiniz? İran'da eşcinseller idam ediliyor, Uganda da eşcinsellik suç sayılıyor ve eşcinseller yeni yasayla birlikte idam edilecek, Türkiye'de ise eşcinsellik kötü bir şeymiş gibi seçimlerde oy kazanmak için eşcinsellerin aleyhinde propaganda yapılıyor. Hiç vicdanınız sızlamıyor mu hiç kimseye zarar olmayan eşcinselleri kötü gösterenleri desteklerken?</p><p>Biz eşcinseller, sırf eşcinsel olduğumuz için ölelim mi? Bunu mu istiyorsunuz? Oysa eşcinseller heteroseksüel ilişkilerden doğuyor. Var olanlar yok olsa bile, yeni doğan çocuklar belli bir orada gene eşcinsel doğacak. Bu durum canlı tarihinden beri böyle ve değişmesi söz konusu bile olmayacak. Ama yobazlar eşcinselliğin özenilerek olduğunu anlatamaya devam edecek, cahiller de buna inanmaya...</p><p>31 Mayıs</p><p>Bir çok insan ARTIK ülkeyi terketme kararı almaya başladı. Ben de Haziran ayından itibaren hazırlıklara başlıyorum..!</p><p>Seçim kazanılır sokaklarda deli gibi bağırılır, tutulan takım şampiyon olur sokaklarda deli gibi bağırılır. Kaldıramıyorum!</p><p>Asalet dedir, zerafet nedir haberiniz var mı? Sanırım bunun için genlerimizde Rönesans olması gerekiyor!</p><p>Döviz yükselmeye, zamlar gelmeye başlamış. E bunu herkes biliyordu. Siz istemediniz mi bunu? Güldürmeyin yaa insanı!</p><p>Kendi türümün sorumluluğunu kaldıramayacağım için asla almayı düşünmediğimden yalnız olmayı tercih ettim. Dünya tersine dönse de ölünce bir şey hissetmeyeceğim ve ardım da da merak ettiğim hiçbir şey olmayacağı için tınnn! Yani her zaman dediğim gibi, Zeki Müren'den şarkılar; Dünya yansa yorganım yok içinde, kendi düşen ağlamaz, herkes hak ettiğini yaşar, hak ediyorsa düşene bir tekme de sen vur!</p><p>22 yıllık sürecin devam etmesini isteyerek ve onaylayarak hiçbir şeyin değişmeyeceğini, daha kötüye gideceğini bilmiyor muydunuz?</p><p>Muhabir türbanlı kadına soruyor, kıyma 360 lira olmuş, oyunuz kime? Kadın cevap veriyor, 1 gram alırım ama oyum gene de..!</p>Halil Kandokhttp://www.blogger.com/profile/02801753217215224897noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-765446501321760450.post-69776486157372065282023-05-29T16:19:00.006+03:002023-05-30T19:38:09.362+03:0029 Mayıs 2023 facebook notlarım<p> Ben de günümüz belgesi olarak yaşadığım yer ve zamana göre rastgele fotoğraflar çekiyorum... Onları paylaşmıyorum. Beki yıllar sonra, eğer yok olmazlarsa, gelecekte belge olarak birilerinin işine yarar...</p><p>Umut denilen şey sadece benim içimde olan ve beni iyileştiren bir şey, o kadar. Yoksa eşcinselliği lanetleyen ve eşcinselleri sapık ilan edenleri destekleyen eşcinsellerin olduğu, kadın ile erkeği eşit görmeyenleri destekleyen kadınların olduğu, insanları açlık sınırının altında yaşatanları destekleyen yoksulların olduğu, kendilerini ölüme terk edenleri nasıl oluyorsa destekleyenlerin olduğu bir yerde; umut denilen şey gerçek olabilir mi hiç?</p><p>Süresiz olarak demokrasi ve insan hakları detoksuna-diyetine giriyorum; hayatımdaki bütün muhafazakarlara paydos! Her şeye rağmen bir eşcinsel olarak bu ülkede çatır çatır eşcinselce yaşayacağım ve hiçbir yere gitmeyeceğim ama bütün muhafazakarlara kapılarımı kapatacağım; çalmayın kapımı emi! Kalbim taş size karşı! Hem benim doğama karşı çıkacaksınız, hem de benimle hayat paylaşacaksınız öyle mi; yok öyle yağma! Defolun hayatımdan!</p><p>EŞCİNSEL HAKLARI, İNSAN HAKLARIDIR!</p><p>Bilmeyenlere hatırlatayım; kırmızı bölgeler laiklerin, demokratiklerin, insan haklarına, eşcinsel ve kadın haklarına inananların, eşitlikçilerin, özgürlükçülerin daha ağırlıklı yaşadığı bölgelerdir. Bu seçimler Türkiye gerçeğini bir kez daha ortaya çıkardı! Biz de demokratiğiz diyen turunculara diyeceğim o ki; eşcinsel ve kadın haklarına inanmayan bir demokrasi, demokrasi sayılmaz! Benim insanca yaşama hakkımı gasp edenleri destekleyenleri ben asla demokratik olarak göremem. Eşcinsel hakları, insan haklarıdır! Şu gerçeği unutmayın; laiklik ve demokrasi ile muhafazakarlık yan yana asla olamaz. Çünkü bir taraf özgürlükçü, bir taraf baskıcı.</p><p>Herkesin seçimine saygı duyulmalı lafına çok irrite oluyorum; başkasına saygı duymayana saygı mı duyulur ayol?</p><p>7 yıldır TV izlemiyor, gazete okumuyorum. Çünkü yandaş. Artık Twitter'ı da takip etmeyeceğim. Çünkü trol gündem zaman kaybı!</p><p>Benim için canlı türü açısından insan hayvan farketmiyor. İnsan türünden çocuğum olsaydı, hayvan türünden farklı olmazdı-farklı davranmazdım. Nasıl bir ebeveyn miyim? Kedileri kendimden daha çok düşünüyor, yıllardır rahat bir uyku bile uyuyamıyorum. Şu anda da dışarıdakiler hariç evde 10'u yavru olmak üzere 18 kedi var... Ve bu sirkülasyon hiç bitmiyor... Bazıları sokağa karışıyor, bazıları hayata veda ediyor, yeniden doğanlar, sokaktan gelenler... Eger vicdanı olan bir canlıysan, sorumluluk bir vazifedir. Şikayetçi olmak falan diye bir şey olamaz. Çünkü bize oksijen sağlayan, hayat veren doğanın zincir halkaları...</p><p>Hülya Koçyiğit, "85 milyonu kucaklayan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı kutluyorum." demiş. </p><p>Ben de diyorum ki...</p><p>Sevgili Hülya Koçyiğit... Çocukluğumda herkes Türkan Şoray'ı severken, ben sizi severdim. Sebebini bilmiyorum. Belki daha masumiyet timsaliydiniz. Günümüzde, size yapılan o kadar eleştiriyi nasıl görmezden gelebiliyorsunuz anlamak imkansız. O kadar sosyal içerikli filmleriniz ve mesajlarınızda samimi değil miydiniz gerçekten? 22 yıllık süreçte sosyo ekonomi ve demokrasi olarak ne kadar geriye gittiğimizi göremiyor musunuz gerçekten? Siz ki kadın hakları konusunda çok duyarlıydınız. Bu iktidar eşcinsellere de haklarını verecek diye İstanbul Sözleşmesi'ni iptal etti. Bu iktidar biz eşcinselleri sapıklar diye her mitingde nefrete hedef gösteriyor. Gerçekten vicdan denilen şey sizde hiç kalmadı mı? Eşcinsellerin insan sayılmadığı, korunmadığı bir iktidar sistemini nasıl kutlayabiliyorsunuz? Siz yoksul biri de değilsiniz; hür iradenizle yandaş olmayan bir duruş sergileyemez misiniz ki? Arkanızdan "4 yapraklı yonca" diye bahsedilmeyecek artık, biliyorsunuz değil mi?</p>Halil Kandokhttp://www.blogger.com/profile/02801753217215224897noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-765446501321760450.post-31124306396030504762023-05-28T23:00:00.004+03:002023-05-28T23:00:44.464+03:00LGBT ve LGBT'ci ne demek?<p><br /></p><p>Bu seçimlerde iktidarın muhalefeti karalamak-gözden düşürmek için tribünlere oynadığı konu, erkekliğe-erkek egemen yapıya tehdit olarak görülen-gösterilen toplumun ahlakçılığının zirvesi olan eşcinsellikti. Ahlak demiyorum bakın ahlakçılık diyorum, çünkü gerçek ahlak dürüstlüktür; ahlakÇILIK ise beden ve cinsellik üzerinden insanları zapturapt almak için oluşturulan ve namus ve ahlak anlayışıdır. Seçim boyunca sapıklık diye eşcinseller lanetlendi-nefrete hedef gösterildi, muhalefet de LGBT'ci diye karalanmaya çalışıldı. LGBT ne demek; lezbiyen, eşcinsel, transseksüel, biseksüel demek. Yani insan demek, bu ülkenin de vatandaşı demek, anası-babası olan insanlar demek, kısaca eşcinsel demek. Eşcinseller de herkes gibi/kadar vatandaşlık görevlerini fazlasıyla yerine getiriyorlar; vergilerini veriyorlar, askerlik görevlerini yapıyorlar, ailelerine bakıyorlar, kabul edilseler de edilmeseler de her anlamda toplumun birer parçaları. Ben dürüstüm, çünkü açık bir eşcinselim., sicilim de temiz. Bir eşcinsel olarak beni aileme sorun, akrabalarıma, çevreme, yaşadığım memlekete sorun; kimseye yük olmadan, zarar vermeden, herkese faydalı olamaya çalışarak yaşayan bir insan olmak dışında kim ne yapmışım? Bir tane kişi çıkıp da Halil şu kötülüğü, şu yanlışı yapmıştır diyebilir mi? Peki niye eşcinsellik kötü bir şeymiş gibi muhalefet LGBT'ci diye karalanırken, eşcinsellik sapıklık ilan edilip, eşcinseller nefrete hedef gösterildi? Bu kişileri destekleyenler, biz eşcinselleri ne kadar kötü duruma düşürdüklerini göremiyorlar mı? Sonra kalkıp da bizim derdimiz eşcinsellere ayrımcılık yapmak değil, dış güçlerin dayatması LGBT'cilik demesin? LGBTİ, eşcinsel bireylerin kısaltmasının baş harfleridir; iddia edildiği gibi dış güçlerin bir dayatması değildir. Ben köyde doğdum büyüdüm; 70'lerde bana hangi dış güç eşcinselliği dayatmış olabilir ki? Çocukluktan itibaren nasıl olduğumu ilkokul öğretmenime sorun, köydeki Musa efendiye sorun; hepsi de diyecektirler ki, evet Halil farklıydı, kız gibiydi, hassastı, duyarlıydı... Hala da eşcinselim, hala da hassasım, duyarlıyım ve kendimi faydacılığa adamış biriyim. Benim öyle çoğu insan gibi maddesel hedeflerim hiç olmadı; sadece bulunduğum ortamda birilerine, bir şeylere faydalı olmaktı amacım ve öyle de yaşayıp gidiyorum. Bu LGBT dediğiniz, LGBT'ci dediğiniz kişiler, algı yaratmaya çalıştığınız gibi ne aile kavramını, ne toplum düzenini bozan bir şey. Canlı tarihinden beri var olan eşcinsellik, yüzyıllardır kimseye zarar vermemiş de, 2023 yılında Türkiye'yi mi tehdit etmeye başlamış? LGBT'ci diye kötülediğiniz muhalefet, insan hakları çerçevesinde, herkesin eşit ve insanca yaşaması için bir şeyler yapmaya çalışıyor. Yanlış olan eşcinsellerin de insanca yaşaması mı, onları sizin gibi sapık ilan etmek mi? Eğer eşcinsellere sapık diyenleri savunuyorsanız, bir eşcinsel olan benimle irtibatınızı kesin; çünkü benim ikiyüzlü insanlarla işim olmaz; gerçek dürüstlük istiyorum ben! Dürüstseniz, karşılaştığımız zaman, miktir git *bne diyin bana!</p><p>***</p><p>Arkamdan o kadar çok konuşuluyor ki, ama beni karalayacak-yerecek bir şeyimi bulamayacağınız gibi, ben kendimi bildiğim için de, ne söyleseniz tınnnn! Halil obne diyeceksiniz, Halil inatçı diyeceksiniz, Halil kavgacı diyeceksiniz, Halil hırslı diyecekseniz..! Peki niye Halil böyle; aynaya bakın, göreceksiniz; Halil'i bu hale getiren sizsiniz çünkü! Oysa Halil dünyanın en mülayim insanıydı...</p>Halil Kandokhttp://www.blogger.com/profile/02801753217215224897noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-765446501321760450.post-2893069771462155112023-05-27T22:24:00.001+03:002023-05-27T22:24:07.439+03:0026-27 Mayıs facebook notlarım<p>26 Mayıs</p><p>Kaldığım binanın karşısındaki binanın önündeki arabalardan birinin kaportasına girmiş ve bağırıyordu. Çıkardım, eve getirdim. Nezle ayrıca. Ağızlarının kenarında kurumuş kanlar vardı. Zayıf değildi. Büyük ihtimal annesini emiyordu ama yolunu şaşırdı, annesini kaybetti. En fazla 2.5-3 aylık. Niye mi paylaşıyorum bütün bunları? Sanmıyorum duyarlılık konusunda birilerine örnek olacağını falan. Duyarlılık ve vicdan insanın hamurunda varsa vardır, yoksa da yoktur. Vicdanlı olmayı birileri öğretmedi bana; ben vicdansız bir dünyaya rağmen/karşı kendimi bildim bileli böyleydim. Her konudaki paylaşımlarım, hiçbir şekilde birilerine-bir yerlere gönderme değil; ben yazarak döküyorum içimi. İşine gelmeyen zaten ne takip eder, ne de okur.</p><p>İnsanlar kedilere yardımcı olmaya çalışmamdan ötürü bana, "sen cennetliksin" diyorlar. Yanlış anlaşılmasın, öyle diyenleri kötülemek falan değil amacım. Ama cennet denilen yer varsa ve cennete gitmek kedilere bakmak kadar kolay bir şeyse, peki siz niye o cennetin anahtarından sahip olmaya çalışmıyorsunuz; herkes bir kedi sahiplense, hem çevre bir düzene girer, hem de herkes cennete gider. Demem o ki, takdir bile samimiyetsiz.</p><p>Kediye nezlesi için antibiyotik verdim, hapşurması geçti. Karnı tok olmasına rağmen vücut direnci ve ısısı için enjektörler su ve mamasını da verdim. Artık bağırmıyor. Belki ortamın sakin olması, adaptasyonu hızlandırdı.</p><p>27</p><p>Ayrımcılığa karşıyım ama demokrasiden, laiklikten, bilimsellikten, insan haklarından uzak yobaz, cahil insanları reddediyorum! Çünkü benim eşit, özgür ve insanca yaşama hakkıma kasdediyorlar! Küçücük Lüksemburg'ta bile kişi başına düşen milli gelir 132 bin dolarken, Türkiye'de 21. yüzyılda bile hala ekmek bari pahalanmasın diye dua edip artık eriği bile tane hesabı ile alıp 5 tanesine 5 lira öderken ama buna rağmen vatandaştan alınan vergilerin nereye gittiği belliyken, açıkça söyleyeyim, siyasete atılan kişilerin köşeyi dönmesi gerçekten alın teriyle mi, biz vatandaşlar 8-10 saat çalıştığımız halde açlık sınırının altında yaşarken durum neden böyle, siyasiler bizden daha zeki insanlar mı? Tarikatlar nedir, kimlerdir de bunlara para akıtılır; bu tarikatların topluma ne faydası var? Dünyaya ışık olacak neyi icat etmiş bu tarikatçılar? Şunu demek istiyorum, ben cahillerin, yobazlarım seçimlerinin neden mağduru olayım? Sakallı cübbeli sarıklı demokrasiden anlamayan, terör örgütü olarak anılan insanların mecliste ne işi var; Konca Kuriş domuz bağıyla bağlanıp Hizbullahçılar tarafından 35 gün boyunca işkence edilip, öldürülüp, sonra bir evin zeminine gömülüp üzerine beton atılmışken, ve Meclise giren kişilerin bu Hizbullahçılarla bağlarının olduğu bilinirken, bütün dünya bu Hizbullahı terör örgütü olarak tanırken, Hizbullahı terör örgütü olarak tanımayan şeriatçıların Mecliste ne işi var? Hayatımızı bu insanlar ve bu insanlara inananlar, bu insanları destekleyenler yüzünden insanca yaşayamadık. Desteklediğiniz insanların nerelere uzandığını, geleceğimizi ne hale getirebileceklerini görmekte fayda var.</p>Halil Kandokhttp://www.blogger.com/profile/02801753217215224897noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-765446501321760450.post-20694809107171877822023-05-25T22:24:00.005+03:002023-05-25T22:24:40.761+03:0025 Mayıs 2023 facebook notlarım<p> Kimsenin obalını almak istemem ama karşımdaki, arkası küçük bahçeli apartmanın sahibi ve kiracıları pattadanak bir anda binayı boşaltıp gittiler. Her şey normal akışındaydı. Yani binanın yıkılıp yerine yenisinin yapılacağı durumu falan yoktu Çünkü bina sahibi ağaçları falan budatmıştı. Aslında buna budatmak denmez, resmen katliam denir; çünkü sadece ana gövdeleri kalmıştı ağaçların. Niye paylaştım bu durumu; çünkü bina sahibi kedi düşmanıydı. Kedileri taşla kovalıyordu. İkincisi bahçesindki otlara zehir atıyordu. Hatta kaydettim bile bu durumu. Ve en son zehir atmasından sonra mahallemizin Çiko'su ölmüştü. Benim Kara ve Grey kedilerim de zehirlenmişti ve can çekişerek ölmüşlerdi. Kimseye beddua falan değil bu ama masum canları yakanların ahı, kimsenin yanına kar kalmaz.</p><p>SAPIĞINIZ GELDİ!</p><p>Artık sadece oyumu vereceğim; demokrasinin olmadığı, seçimlerin adaletli yapılmadığı, seçim kurulunda herkesten kişilerin bulunmadığı seçim karşısından çok üzgünüm ama vasıfsız bir kişi olarak başka da yapabileceğim hiçbir şey yok. Eğer ben siyasi olsam, muhalefet olsam, o seçim kurulunun başında başka partilerden kişilerin de olmadığı bir seçimi asla kabul etmem. Gerekirse Avrupa'dan gözetmen tutulsun; çok mu zor bu? Eğer iktidar partisi olarak kendine güveniyorsan, her konuda şeffaf olmak zorundasın. Mal varlığının sorgulanmasına da izin vermek zorundasın, siyasi dünyanın geri planında nelerin döndüğünün araştırılmasına da. Yoksa bunun adı demokrasi olmaz. Bir kere kendine benzemeyenleri nefrete hedef göstermek, hangi demokraside vardır ki şeriattan başka. Ne demek yaa, eşcinsellere sapık falan demek? Bülent Ersoy sapıksa, neden iftara çağırıyorsunuz o zaman. Bülent Ersoy da iftara gidince demiyor ki, sapığınız geldi! Yanlış anlaşılmasın, ironi yapıyorum. Bir eşcinsel olarak bir trans kadına elbette sapık demeyeceğim, onların düşüncesinden seslendirme yapıyorum.</p><p>BİR MEDYA FİGÜRÜ TANIDIĞINIZ ÜZERE HAFTADA BİR DERİSİNİ GERDİRİYOR! Bu sefer göğüs dekoltesindeki çizgileri yok ettirmek için yatmış masaya. Sen hani 60 yaşında değil, nüfus cüzdanına bilmem kaç yaş büyük yazılmıştın? Peki bu çizgiler niye var öyleyse? Yaş küçült, deriyi gerdir; gene aynı yaşta hayata veda edeceksin oysa!</p><p>Yazık, bazıları nelerle uğraşıyor, bazıları nelerle... Mutluluk bu kadar yapay ve kandırmaca olmamalı; insan, hayatı ve hayatın gerçeklerini sevmesini öğrenmeli. Ne kadar meşakatli bir şey insanın kendini karşı cinse sevdirmeye çalışması. Gerçek sevgi, sevdiğini olduğu gibi kabul etmektir. Karşı taraf da yapay bir güzellik taraftarıysa, buradaki sevginin samimiyeti sorgulanmaz mı? İnsanın kendi yaşıtıyla sevgi durumunu gerçekçi bir şekilde yaşasa daha doyurucu olmaz mı? Bülent Ersoy kendi yaşıtımla beraber olup da dede mi diyeceğim diyor; peki senin çocuğun yaşındaki ki sana ne diyecek?</p>Halil Kandokhttp://www.blogger.com/profile/02801753217215224897noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-765446501321760450.post-76529789918734796392023-05-24T18:42:00.004+03:002023-05-24T18:42:58.619+03:00 AYRIŞTIRDILAR, AYRIŞTIRTTINIZ!<p> AYRIŞTIRDILAR, AYRIŞTIRTTINIZ!</p><p>"Şimdi buradan soruyorum. Sivas cevabını versin. Bu CHP, LGBT'ci mi? HDP, LGBT'ci mi? İYİ Parti, LGBT'ci mi? Yanındakilerde LGBT'ci midir? Peki LGBT, AK Parti'ye sızabilir mi? MHP'ye sızabilir mi? Yeniden Refaha sızabilir mi? Büyük Birlik'e sızabilir mi? Cumhur İttifakı'na sızabilir mi? İşte aramızdaki fark bu. Biz, ailenin kutsiyetine inanıyoruz. Onun için aile bizde kutsaldır. LGBT filan bizim semtimize uğrayamaz. İnşallah seçimden sonra aile ile alakalı Anayasa değişikliği konusundaki adımı atacağız. Destek buluruz, bulmayız ama biz adımı atacağız."</p><p><a href="https://www.ogretmenlersitesi.com/cumhurbaskani-erdogandan-lgbti-ve-aile-icin-anayasa-degisikligi-aciklamasi">https://www.ogretmenlersitesi.com/cumhurbaskani-erdogandan-lgbti-ve-aile-icin-anayasa-degisikligi-aciklamasi</a></p><p>Yukarıdaki sözler devletin en üst mercisinin son sözleri. Buradan şunu çıkartabiliriz. "Eşcinselliğe karşıyız, seçimlerden sonra da eşcinsellik aleyhinde yasalar çıkartacağız!" Sürekli dile getirildiği gibi eşcinsel dernekler kapatılabilir, muhafazakar kesimin istediği gibi eşcinsellik suç sayılıp eşcinseller hapse atılabilir, hatta gün gelir İran'daki gibi eşcinseller idam edilebilir. Bir gün ipe giderken, bu sistemi destekleyenler arkamdan vah-vuh etmeyin; eşcinsellerin başına her gelenden, siz de(asıl) sorumlusunuz. Çünkü siz cesaret veriyorsunuz. Bir eşcinsel olarak yaşadığım her şiddet ve sıkıntıdan, bu sistemi destekleyen en yakın akrabalarım ve aile bireylerim de sorumludur. Evet bu güne kadar direkt bana müdahele edemediniz ama desteklediğiniz sistem elinden gelen her türlü kötülüğü yaptı, daha kötüsünü de yapacak. O yüzden hiçbirinize hakkımı helal etmiyorum. Siz de bana haklarınızı haram etmeyin. Bu dünyada insanca yaşayamamışız zaten, haklarınızın haram olmasının lafı mı olur. En önemlisi de irtibatı kesin benimle. Ben kesiyorum çünkü. Nezaketen selam alır selam veririm ama gönülden bağ kopuk!</p><p>Bu sayfa bir eşcinselin sayfasıdır. Eğer homofobikseniz, değilseniz ama homofobik sistemi destekliyor, açık söyleyeyim, homofobik sisteme-eşcinsel düşmanı sisteme oy veriyorsanız, gidin, gerçek hayatta beni tanıyanlar da selamı sabahı kessin. Çünkü bana dolaylı olarak olsa zarar verenleri destekleyenlerle işim olmaz. Bu sistem eşcinsel düşmanı göremiyor musunuz; ben kime ne yaptım da bana zarar veren bir sistemi destekliyorsunuz?</p><p>Ne tuhaf değil mi; İnsanlar görülmeyen, duyulmayan şeylere inanıyorlar da, benim eşcinsellik gerçeğime karşı çıkıyorlar. Bu, akıl dışılıktır! Keşke önyargılı olacağınıza, körü körüne cahilliklerin peşine takılacağınıza; gerçekler konusunda biraz araştırarak, okuyarak öğrenip bilinçli olsanız. Bilginin çözemeyeceği, halledemeyeceği hiçbir sorun yoktur. Ama bilimsel bilgiden bahsediyorum, hurafelerden değil! Mesela tereddütte kaldığınız veya çok inandığınız ama yanlış olma ihtimali olan, hatta yanlış olma ihtimali olmadığına inandığınız ve toplumda gündem oluşturan bir kelimeyi Google'a girin ve okuyun... Her gün bir kelimenin bildikleriniz dışında bir karşılığının olup olmayacağı zahmetine girin. Çünkü bu dünyaya sadece yiyip içip mıçmaya ve körü kötüne cahilliklere inanmaya gelmedik. Kendinizi geliştirerek ölün ki, topraklar bile şaşırsın..! Çünkü ne dünya sizin ekseninizde dönüyor, ne de dünya sadece sizin dünyanızdan ibaret!</p><p>BİR GÜNÜM NASIL GEÇİYOR!</p><p>BİR EŞCİNSELİN GÜNÜ NASIL GEÇİYOR DİYE DE AÇABLİRİZ BAŞLIĞI!</p><p>HANİ SAPIK DİYORLAR YA BİZE!</p><p>Her günüm nasıl geçiyor; tenis oynamak dışarı her çıktığımda mutlaka fotoğraf çekmek dışında sokaktaki ve evdeki kedilerin bakımı, ondan sonra 4-5 saatlik uyku dışında sürekli bilgisayar başında AYNI ANDA müzik dinleyerek, bütün müzikleri indirip dosyalayarak, onlarca sayfamı ve bloğumu güncelleyerek ve güncelleme yaparken okuyarak, çünkü bir kelime veya konu, başka bir kelime veya konuyu öğrenmeye itiyor, açıköğretim derslerimi çalışarak, sosyal medyayı takip ederek, vesaire.. Bazen bilgisayar çok sayfa açtığım ve aynı anda çok iş yaptığım için kasıyor, kilitleniyor, kapatıp tekrar açmak zorunda kalıyorum... Ama çok haz duyuyorum bu durumdan. Çünkü dedikodu yapmak, okey oynamak, pikniğe gitmek, kahvehaneye gitmek vesiare bana çok boş geliyor, zaman katliamı gibi geliyor... Geçenlerde bir arkadaş diyor ki, İngilizce öğrenmek istiyorum ama öğrenemiyorum; Haziran'dan sonra 3 ayda şakır şakır İngilizce konuşulabileceğini ispat edeceğim sizlere... Tabi 5 bin kelime ve gramerleri bilip de pratik eksikliğinden dolayı sadece beyinsel translate'yi yapamamak, yazarken sorun olmayıp da ama hızlı konuşamamak İngilizce bilmemek sayılırsa... Şuraya bağlamak istiyorum; zamanı doğru kullanırsan, insanın öğrenemeyeceği-yapamayacağı bir şey yoktur.</p><p>YENİ YAŞIMLA BİRLİKTE</p><p>Haziran ayından sonra, yeni yaşımla birlikte(54 oluyorum artık), eklem problemlerime rağmen tekrar dans etmeye başlayacağım, gitara dönmeyeceğim ama alıp da beklettiğim ve içimde uhde olan "ukulela"mı çalmaya başlayacağım, yazılarım kayıt altına alacağım-kitapsal projelerimi gerçekleştireceğim, her gün 1ir film izleyeceğim, zaten uyanık olduğum ve bir şey yapmadığım sürece sürekli müzik dinliyorum ama keşfetmediğim bir şarkı veya sanatçı kalmasın istiyorum, yakın doğa güzelliklerini ziyaret etmeyi düşünüyorum yaz ile birlikte, vesaire... Dolayısıyla tenise artık çok az vakit ayıracağım...</p><p>Bir tane dilek tutma hakkım olsaydı; kediler ölmesin, hasta olmasın, başlarına bir şey gelmesin isterdim!</p><p>Oyum, eşcinsel düşmanlarına karşı CHP'ye! Benim düşmanlarıma oy verenlerle de bundan sonra asla işim olmaz!</p>Halil Kandokhttp://www.blogger.com/profile/02801753217215224897noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-765446501321760450.post-40926046397034840982023-05-22T23:37:00.004+03:002023-05-22T23:37:15.806+03:00NE KADAR ANLAYIŞLI NE KADAR HOŞGÖRÜLÜ NE KADAR DUYARLISINIZ ACABA?<p>Anlayabilir misiniz doğduğunuz günden itibaren insanların % 99'unun kabul etmediği, ötekileştirdiği, ayrımcılık yaptığı, nefret ettiği, sapık ilan ettiği, şiddet uyguladığı, hatta öldürdüğü eşcinsel kesimin bir parçası olmanın ne demek olduğunu? O kadar da abartma dediğinizi duyar gibiyim. Evet diz eşcinsellik karşıtı olmayabilirsiniz, ötekisi ayrımcı olmayabilir, berikisi bir eşcinsel öldürmemiş olabilir ama eşcinsellik karşıtı % 99 kesimin büyük çoğunluğu eşcinselliği kabul etmiyor ve etmeyenlerin sessiz kalması da ayrımcılığı, ötekileştirmeyi, nefreti, eşcinsellere olan şiddeti, katliamı onaylıyor anlamını taşır. Çünkü nefret, bu sessiz kalabalıktan cesaret almaktadır. Zaten o sessiz kalabalık da zaten eşcinselliği onaylamadığı için sesini çıkarmıyor homofobiye. İşte eşcinsellerin bir ömrü bu nefrete maruz kalmakla geçiyor. Kimisi gizli eşcinsle olarak yaşıyor, kimisi heteroseksüel yaşama boyun eğiyor, açık eşcinseller de nefretin hedefinde yaşıyor. Hani heteroseksüellerin bir yaşamı vardır; hayalleri, ailesi, kariyerleri, toplumsal kabul görmeleri, kendileriyle övünmeleri, gurur duymaları, alkışlanmaları, vesiare... Önleri açıktır yani bir şey yapmaları ve varoluş mücadeleri için... Ama eşcinsellere karşıtlığa, ayrımcılığa, nefrete, bir çok engellemeye rağmen varolmaya çalışmaktadırlar. Gizli olurlarsa öğrenilirim korkusu yaşarlar, açık olurlarsa; okulda, işte, ailede, toplumda, her yerde dışlanırlar, aşağılanırlar, engellenirler. Eşcinsel olduğu için okuldan uzaklaştırılan insanlar var, eşcinsel olduğu için meslekleri elinden alınan eşcinseller var, eşcinsel oldukları için sürekli dalga geçiliyor eşcinseller, HATTA EŞCİNSEL OLDUKLARI İÇİN DEVLETİN BİLE HEDEFİ HALİNE GELİYOR EŞCİNSELLER. Bakın ne diyor Cumhurbaşkanı, İçişleri Bakanı, Aile Bakanı, Din işler başkanı, vesaire..? Google girin, görürsünüz. Gerçekten anlayabilir misiniz hayatınız boyunca nefret edilen bir insan olmanın ne demek olduğunu? Bu yüzden yapmak istediklerinizi yapamamanın, hayellerinizi gerçekleştirememenin ne demek olduğunu? Hep üzerinizde kimliğinizden dolayı sürekli bir baskı altında olmanın psikolojik gerginliğini falan... Been, her anlamda bağımsızlığını ilan etmiş biri olarak bu ülkedeki en rahat eşcinsellerden biriyim ama bütün eşcinseller benim özgüvenime, kimliğiyle barışıklığa, homofobiye karşı mücadeleye dirençli olmayabilirler. Bir çok eşcinsel, sırf topluma, çevresine, ailesine erkek gözükmek için sevmediği karşı cinsle evlenmek zorunda kalıp, hem kendi hayatını hem de evlendiği kişinin hayatını mahvetmektedir. Muhafazakar bir toplumda cinsel kimliği ve din arasında çatışma yaşayıp mutsuz olmaktadır. Bir çok eşcinsel, cinsel yönelimi-eşcinselliği yüzünden eğitim hayatını tamamlayamamakta veya işlerinden atılmaktadır. Lafı fazla uzatmayayım; şu hayatta eşcinsel olmak kadar zor bir şey yoktur. Hani dininden, milliyetinden, renginden, dilinden, etnik yapından, vesaireden dolayı öteki olursun ve bu çok zorunuza gider; işte eşcinseller bu ötekileştirilen ötekiler tarafından da kabul edilmemekte, ötekileştirilmektedirler. Örneğin en ayrımcılığa maruz kalanlar zencilerdir veya bazı etnik yapılar diyelim; işte eşcinseller kesimler tarafından da nefret edilmektedir. Ötekinin bile ötekisi olmak ne demek anlayabilir misiniz? Ben homofobik değilim diyebilirsiniz ama insanların en az % 90'u homofobik, kalan % 9'u da ben homofobik değilim diyen sözde homofobik olmayan homofobikler.</p>Halil Kandokhttp://www.blogger.com/profile/02801753217215224897noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-765446501321760450.post-941699868130849142023-05-22T14:36:00.007+03:002023-05-23T13:02:23.638+03:0022-23 Mayıs 2023 facebook notlarım<p> Baştan kimsenin manevi duygularını rencide etmemek olduğunu belirteyim de, zaten çiçeğin böceğin bile kendisiyle eşit yaşama hakkına inan biri olarak, benim insanları üzmek gibi bir derdim olabilir mi, bir kaç gündür sosyal medyada deli bir kızın hayvan taklidi yaptığı videosu dönüyor ve altına yapılan yorumların neredeyse tamamının dogmatik olması, gökyüzünden şifa dilenmeis falan, gerçekten şartellerimi attırıyor. Arkadaşlar, kardeşler, güzel insnalar... Biz 21. yüzyıldayız ve artık bazı bilimsel-genetiksel gerçeklerin olduğunu akıl edelim, bu kadar maneviyatınızdan muzciler beklemeyelim. Biliyorum, dogmatik olmak da genetisel bir durum ama insan bilgilenerek kendini maneviyata-dogmatizme-gerçek dışılıklara bu kadar kaptırmayabilir. Çözüm aramak, hatta gerçekleri kabul etmek bile, bir şeyleri gökyüzüne havale etmekten daha çok işe yarayacaktır. Bir şeylerin iyileşmesi, iyi olması için isteyelim ama bu istekleri misal dilek ağacına çaput bağlamak şeklinde değil de, eğer çözümü varsa bunun için çabalayarak veya değiştirilmesi mümkün değilse de onu-o şeyi, kendi seviyesinde en iyi yaşatmaya çalışalım.</p><p>Evrenim herkese sevgi ile mutlu olmanın ne kadar kolay ve paha biçilmez olduğunun ışığını yaksın... Sabahları bir kuble meleklerin sevgisinden alırsanız, o gün akşama kadar pozitif enerjiniz yüksek kalır. Sendromsuz Pazartesiler, iyi hafta başları...</p><p>Sevgili İrem, bilirsin seni sevgi arsızı olduğun için değil, akılını sevdiğimiz için severiz; dolayısıyla çok gerçeksin. Bu sevgilinmiş öğrendiğimiz kadarıyla. Sana göre yakışıklı, ben ise kaslı erkekleri kaportasını yamultmuş olarak görürüm. Sen de sevilmeyecek biri olmadığın için, bu adamın sana olan sevgisinden şüphemiz yok. Sen de görsellk konusunda bir türlü komplekslerinden kurtulamadığın için şekilcisin. Adeta bakın ben seviliyorum, nahan da seviliyorum demek istiyorsun. Amaaa, insan aklına, bu delikanlı da şöhret olmak istiyor duygusunu getirmeden edemiyor. Zaten uzun süreli bir aşk falan dilemiyorum; hayat kısa, ve aşklar da tükenir. Yaşa kız dibine kadar yaşa! Havanı da at görgüsüzce!</p><p>Evrenim vicdanımı körelt benim. Bu sene sokaktan hamileyken getirdiğim ve doğuran kedilerin kısırlaştırılması için hayvan hastanesiyle konuştum. Yüreğim parçalandı. Doğaya müdahale edilmesi çok canımı acıtıyor. Canlarının yanmasından çok psikolojileri, korkuları üzüyor beni. Araba kaportasından çıkarttığım ve 6 aylık olan yaramaz kız Monik göndermek daha çok üzüyor. Keşke onların yerine defalarca benim kısırlaştırılma şansım olsaydı... Kalbime bir tane balyoz indiresim geliyor sertleşmesi için...</p><p>İnsan anlamaz mı yaa bir eşcinsel olarak insanların homofobik-eşcinsellik karşıtı tutumlarını; o insanlarla karşılaştığım zaman beynimde negatif enerjiler depreşiyor ve kimyam bozuluyor. Dolayısıyla onlara öküz gibi bir bakış fırlatmaktan kendimi alamıyorum... Ah vicdanım kanamasa, onların aklını başına getirmesini öyle bilirim ki, beni görünce iliklerini düğmelemek zorunda kalırlar. Ama takozları insan etmek için uğraşmaya bile değmez. Benim korkum sadece vicdanımdan. Yoksa aklın alt edemeyeceği hiçbir şey yoktur hayatta... Akıl ve vicdan birarada olunca, insan kötülük yapamıyor, eli kolu bağlı kalıyor... Yoksa insanların anlayacağı dilden intikam almasını benden daha iyi beceren olamaz şu dünyada... Homofobik insanlara bakıyorum da, aslında o kadar korkak ve zavallı insanlar ki... Üf desen sinecek delik arayacak türden. Ama ben bana bahşedilen hayatı zehir etmek istemiyorum kendime... Bana yaşatılanlardan dolayı evet kalbim taş kesildi insanlara karşı ama kendime olan sevgi ve saygım, işte o sınırda durduryor beni... Bende de bardağın taşma noktası olur ve ne yaptığımı bilmeyecek kadar kendimi kaybeder, gözüm döner mi bilmiyorum...</p><p>Fotoğraf gibi resim, bana göre resim değildir. Kişiye özel fırça darbeleri, bizim beynimizde-hayal gücümüzde sanat eserine bir estetik bakış açısı katabilecek bir pay bırakmalı.</p><p>Devletin en yüksek mercileri, son yıllarda ve özellikle seçim sürecince eşcinselliği sapıklık gibi göstermekte hiç sakınca görmediler. Oysa...</p><p>Eşcinsellik de heteroseksüellik gibi bir cinsel yönelimdir. Her insan ya eşcinsel, ya da heteroseksüel doğar; insanların cinsel yönelimlerini sonradan seçtiğine mi inanıyorsunuz? Peki siz niye heteroseksüelliği seçtiniz, eşcinseller niye eşcinselliği seçmiş olabilir? Milyonlarca eşcinsel yanılıyor olamaz, doğa yanılamaz çünkü. Eşcinseller de birer insandır, eşcinsellerin de birer ailesi vardır, eşcinseller de vergisini veren, askerliğini yapan, avukat, doktor, öğretmen, vesaire olan ve toplumsal faydası olan insanlardır. Ki vasıfsız da olsalar eşcinseller de insanca yaşama hakkına sahiptirler. Gerçek demokrasilerde insanları cinsel yönelimlerinden dolayı nefrete hedef göstermek bir suçtur. Çünkü eşcinseller bu nefret söylemleri yüzünden öldürülmektedirler. Sizin tanıdığınız biri veya çocuğunuz sırf eşcinsel olduğu için öldürüldü mü? Benim bir çok arkadaşım, kimseye bir zarar vermediği halde sırf eşcinsel oldukları için şiddetlere maruz kaldı ve öldürüldüler ve onların da anneleri, babaları vardı; çünkü onlar eşcinsel gezegeninden ışınlanmadılar; onlar da hayatın çocuklarıydılar. 21. yüzyılda insanların çıkarları için iktidarda kalmak adına politikalarına eşcinsel nefretini-eşcinsel karşıtlığını-homofobiyi alet etmeleri; çağ dışı, insanlık dışı, demokrasi dışıdır. Ve eşcinselliği karalayarak politikalarına alet edenleri destekleyenler de çağ dışı, insanlık dışıdırlar.</p><p>23 M</p><p>Çok az inan demokrasi için siyaset yapar, çok insan ise çıkarları için. Türkiye'de siyasilerin mal varlıkları niye sorgulanamıyor, milletvekili koltuğundaki kişiler neden milletin sözcüsü olamayıp partilerinin sözünden çıkamıyor? Milletvekili olmak birilerinin sözünden çıkmayıp ömür boyu yüksek maaş almak için mi? İnsanlar emekli olmak için komik rakamlarla karın tokluğuna yıllarca çalışırken, Milletvekillleri niye 4 yılda emekli oluyor? Topluma 4 yılda çok şey kattıkları için mi? Oysa çoğu zaman meclise bile gelmediklerini ve geldikleri zaman da sadece oturduklarını veya oylama yapılırken el kaldırmaları veya karşı partilerin sesini susturmak için bağırmaları dışında bir şey görmüyoruz... Bence milletvekillleri bağımsız seçilmeli, özellikle din üzerinden siyaset yapmaları falan yasaklanmalı. hele insan haklarına hizmet etmeyen milletvekili olmamalı. Mitinglerde baktığımızda, siyasiler resmen nefret söylemlerinde bulunuyorlar, halk için orada değiller de iki kutubun savaşçıları gibiler, toplum da aynı kafadan, yani kutuplaşmış şekildeler ve iyi yönetilmek için değil de taraftar olmak için destekliyorlar siyasileri-partileri. İyi yönetilmek kimsenin umrunda değil; herkes desteklediği partiye körü körüne oy veriyor.</p>Halil Kandokhttp://www.blogger.com/profile/02801753217215224897noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-765446501321760450.post-31975308243364884912023-05-17T11:48:00.010+03:002023-05-21T19:18:10.366+03:0017-21 Mayıs 2023 facebook notlarım<p>Daha düne kadar devlet nerede, çoluğumuz çocuğumuz göçük altında bağıra bağıra can verdi, iktidar kurtarma çalışmalarını engelledi diyordunuz; ne oldu? Bunları hatırlatanlar suçlu mu oldu? Kimse CHP'ye oy versinler diye değil, içlerinden geldiği için yardım etti. Kimsenin amacı yardımların hesabını sormak falan değil, saptırmayın konuyu. Anlaşılamayan; dün iktidara tepkili olanların, şimdi sessiz kalması, niye destekçisi olduğu... Avrupa'dan, dünyadan Türkiye'ye bir Afganistan, bir İranlı gözüyle bakılıyor. Çünkü insan hakları yok, demokrasi yok, eşitlik-özgürlük yok... Tabi yandaşlara göre vardır; çünkü aynı zihniyette olursan, körü körüne desteklersin tarafını. Bakınız, ben bir eşcinselim ve bu ülkede eşcinseller sadece gökkuşağı renkleri taşıdığı için bile tutuklanabiliyor. İstanbul üniveristesi olaylarını hatırlayın. Muhafazakarlar her türlü hakareti, eylemi yaparken sessiz kalınıyor ama insanlar, insanca yaşama haklarını savununca suçlu ilan ediliyor. Eğer konuların dışında olursanız, elbette gerçeklerden bihaber olursunuz. Yobaz-gerici medya her gün eşcinselleri sapıklar diye nefrete hedef gösteriyor. Bu ülkenin en üst merciileri eşcinsellere nefret üzerinden oy toplamaya çalıştı. Oysa bu yapılan Batı'da suçtur. Tabi Batı, bu kesime göre ahlaksız bir kültür ve coğrafyadır. Twitter'da yobazların paylaşımlarını ve cahilliklerini görüyorum da, yemin ederim midem kaldırmıyor, hasta oluyorum... Eşitlik-özgürlük, sadece senin yaşamını karşılayan bir şey değildir; sana benzemeyenleri de kapsarsa, öyle demokrasi olur. Burası İslam ülkesi diye savunma yapamazsın; kimse dogmatik olmak zorunda değil. Artık dünya insanı olmanın zamanı gelmedi mi? Niye hayata hala kapkaranlık bakılır ki? İnsan haklarını, demokrasiyi boşverin; bu iktidar açlık sınırının altında yaşatıyor bizi göremiyor musunuz? Seçim promosyonu olarak yeni 7500 lira yapıldı emeklilik maaşları. Daha düne kadar 3 bin liraydı. Biraz gerçekçi olun; yaşadıklarınızla söyledikleriniz çelişmesin. Örneğin eriğin kilosu kaç lira haberiniz var mı? Tarım ülkesinde mevsiminde erik yiyemiyoruz. Ayrıca 22 senedir aynı kişilerin ülkenin başında kalması kadar adaletsiz bir şey olabilir mi? İkitdarda kalabilmek için meclis çoğunluğuyla sürekli yasa değiştiriyorlar. Şunu da son olarak hatırlamakta fayda var; bu ülkedeki yabancılardan şikayetçi olanlar da, açlıktan şikayetçi olanlar da, hayatın zorluklarını çeken ve standart altı yaşayanlar da gene yandaşlar değil mi? Sanırım kötü yaşamak kanıksandı ve normalleşti. Batı'da kuruşluk zam oldu mu insanlar sokaklara dökülüyor, biz aynı ürünü 2. defa almaya gittiğimizde bile fiyat sabit kalmıyor. Şimdi bütün bunlara razı gelip, çok güzel yaşıyoruz diyenlere beter olun değil de ne denir?</p><p>Daha düne kadar elbirliğiyle toplanan milyarlarca para için bu ülkenin zor zamanda güç birliği yaptığından bahsedilip müteşekkir olunuyordu; şimdi ne oldu da "yardımınız batsın" diye yapılan bu yardımlar küçümseniyor. Gerçekten biz unutkan bir milletiz. Acılarımızı da, yapılan haksızlıkları da, iyilikleri de, her şeyi de bir çırpıda unutabiliyoruz. Benim yardım konusunda içim ferah. 1 kuruş bile yardım etmemiştim; ben insanlara yardım etmeyi aklımdan sildim zaten. Çünkü ben zor da kalınca, aynı iktidar bana sen yardımı hak etmiyorsun diye, benden 500 kilo kömür yardımını esirgemişti. Ben düşsem, daha obne diye bir tekme de onlar atar. O yüzden kalbim taş ve akıl-mantık çerçevesinde hareket eden biriyim...</p><p>Bu ülkedeki yabancılardan şikayetçi olanlar, açlık sınırının altında yaşayanlar kimler; bu ne yaman çelişki demezler mi?</p><p>Benim için özgürlüğe-eşitliğe sırtını dönenler yaşayan birer ölüdür. Nezaketimden dolayı cevap veriyorum onlara!</p><p>Dün tenisten dönüyorum, adamın biri yanındakine bağıra bağıra konuşuyor. "Sen Tanrıya inanmak istiyorsan, etrafına bak, her yer delil" diyordu. Bir yaratılış var, ben bing bang derim, İslam dinine göre sen kendi tanrına inanırsın, Batı Hristiyanlığa inanır, Uzak Doğu Budizme inanır, vesaire ama bu seni tek doğru yapmaz ve bırak başkalarını eleştirmeyi, senin kendi inancını bağıra bağıra tanıtma hakkını bile vermez. Ben her gün eşcinsel marşı çalsam hoparlörlerden, saygı duyar mısın? Peki ben senin inanç biçimini niye benimseyeyim? Geri zekalı mıyım ben? Keşke böyle kulaktan dolma bilgilerle propaganda yapacağınıza, oturup haftada bir bir bilimsel kitaplar, makaleler okusanız. Felsefe nedir, Sosyoloji, Matematik, Biyoloji, Antropoloji, Mantık vesaire nedir, keşke biraz da bunlara eğilseydiniz...</p><p>Çevresel faktörlerden çok genetiksel faktörlere, tanrıya değil evrene ve astrolojiye inanıyorum.</p><p>Ayşegül Didem Doğan Eskişehir'de gözaltına alınmış. Sanki onun gibi düşünen sadece o; bir tane günah keçisi bulacaklar ya!</p><p>Sizin için insanlık, vicdan nedir; benim için vicdan ve insanlık, sokakta bir kedi sesi duyduğum zaman, acaba başına bir şey mi geldi diye basıp gidememektir.</p><p>18</p><p>İnsanlara bakıyorum; mutluluk anlayışları; ev, araba, bankada mümkün olduğunca kabarık bir hesap, lüks ve eğlenceli bir yaşam, kariyer, şan-şöhret, sevgili-aşk-seks, vesaire... Oysa bunlar bana göre sadece basith bir egonun tatmini. İnsan okuyup öğrenerek, çevreye faydalı olarak, vicdanı rahat olarak, çevresindekileri-farklılıkları anlayarak ve onlara hoşgörülü olarak, birilerini-bir şeyleri yaşama kazandırarak, fütursuzca tüketici olmak yerine az ile varolarak, sanatla beslenerek, bir şeyler yaratmaya çalışarak, vesaire ile daha doyurucu tatmin olmaz mı? İnsanların kaçta kaçı üzerinde yaşadığımız gezegenin ömrünü düşünerek hareket ediyordur ki? Bu dünya gerçek, öte dünya sadece maneviyattan ibaret; oysa bize hayat veren Dünya'nın tek gerçek cennet olduğunu anlayabilseydik! Qui bana her geldiğinde, bugün de hayatta kalabildiğine sevinerek çok mutlu oluyorum. Hayatta hiçbir bireysel maddi varoluş, doğadaki canlıların hayatta kalabilmeleri kadar beni mutlu etmiyor. Hayvanların umursanmamasından, hatta çiçeklerin kopartılmasından bile çok rahatsız oluyorum. Bitki örtüsünün düşünülmemesi bana göre katliamların en büyüğüdür. Çünkü yaşamın kaynağı oksijeni sağlayan Dünya'daki bitki örtüsüdür. Dediklerimden bir şeyler anladınız da, işinize gelmedi değil mi?</p><p>19</p><p>Hayatta her fedakarlığın, her emek ve çabanın; az veya çok mutlaka insana kattığı bir güzellik vardır.</p><p>20</p><p>Seçimler sadece senaryo. Çünkü sonuçlar belli, millet de cebinden çıkan masrafla sadece bir figüran. Bunu muhalefet de biliyor, millet de. Yapılacak bir şey yok artık. Çünkü devletin bütün kurumları artık iktidarın elinde. Çünkü S. Soylu seçimlerden önce Cumhur ittifakının 322 milletvekili çıkaracağını ve Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı için alacağı oy oranının % 49.5 olacağını söylemiş. İmamoğlu da Cumhurbaşkanlığı İkinci tur seçimlerini Erdoğan'ın % 50.3 olarak kazanacağının bilindiğini iddia ediyor.</p><p>Vatandaşlar YSK'nın, iktidarın elinde olduğunu bilmiyor biliyor musunuz; orada muhalefetten de insanların bulunduğunu zannediyor.</p><p>YSK sadece iktidarın elinde olunca, sayılan oylar bilgisayar ortamında çok kolay yer değiştirebiliyor. Dolayısıyla seçimler formaliteden ibaret kalabiliyor. Bunu ben söylemiyorum. Eğer Twitter kullanıyorsanız, paylaşımlardan bu durumu örnekleriyle görebilirsiniz. Yoksa ben bunu nereden bileceğim ki...</p><p>Bir iktidarın koltukta 22 yıl kalmasının demokratik çerçevede mantıklı hiçbir açıklaması olamaz. Çünkü çoğulcu olunmadığı sürece tek elden yönetim, demokratik olamaz. Çünkü bir ülkenin bütün kurumları zapdedilmişse, neyin nasıl olacağına bir kişi karar veriyorsa, bunun demokrasiyle alakası olamaz. Bir insanın kaç kere Cumhurbaşkanı seçileceği bile bellidir, o da iki defa. Ayrıca üniversite diploması da gerekmektedir.</p><p>21</p><p>Canınız dolma mı istedi? Marketin çürük ürünler bölümünden yarı fiyatina aldığınız biberleri halka halka doğrayıp köyden gelen bulgurla pişiriyorsunuz. Soğan koymayı unutmayın. 10 dakikalık bir iş</p><p>Keşke diktatörlüğün olmadığı, dinin olmadığı, ahlakçılığın olmadığı, hatta Hristiyanlığa bile razıyım, tamtamların olduğu bir Afrika'da falan doğsaydım!</p>Halil Kandokhttp://www.blogger.com/profile/02801753217215224897noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-765446501321760450.post-2215067331943169862023-05-17T01:47:00.009+03:002023-05-17T01:47:56.337+03:0015-16 Mayıs 2022 facebook notlarım<p> 15</p><p>Bu sistemi etrafımdaki, en yakınımdaki insanlar inşaa etti. Bazıları akıllandı, bazıları enkazın altında hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam ediyor.</p><p>Acı çekmek nedir? Fiziksel olarak canın yanar, hayatın akışında sevdiklerini falan kaybedebilirsin... Bunlar değildir bana göre acı çekmek. Çünkü bunlar olasılık çerçevesindedir. Acı çekmek; ötekileştirilmektir, doğal yapına uygun olan olarak yaşayamamak, yaşam haklarının elinden alınması ve bütün insanlığın buna seyirci kalmasıdır.</p><p>Demokrasiye, insan haklarına karşı çıkanları kabul etmek ve bunlara saygı duymak diye bir şey olamaz!</p><p>Öldükten zaman arkamdan dini bir şey yapılmasını istemiyorum. Kuşa kurda yem olmak benim için daha kutsal!</p><p>Tarih seni alkışlayacak, hile ile iktidarda kalmaya çalışanları değil!</p><p>Hayat tecrübelerimden biri de, mutsuz insanların çok gergin, çok tepkisel ve çok anlayışsız oldukları; çok vurdum duymaz olanların da kapasitesiz!</p><p>16 Mayıs</p><p>İnsanlara tavır koymam için olumsuz davranışlarının direkt veya bana yapılmış olması şart değil; bana karşı yapılan üstü örtülü de olsa hakaretvari, aşağılayıcı, dalga geçici söylem ve davranışlarla, başkalarına yapılan olumsuz her türlü söylem ve davranış, tavır koymam için yeterlidir. Çünkü insanın olumsuz davranışlarının sebebi, karakteri ve kişiliğidir, ve başkalarına yaptığını bir gün bana da yapabilir. Dediğim gibi bana yapılan yanlışın açık veya net olması şart değil; kimin ne demek istediğini anlayacak bir kapasitem var şükür!</p><p>Hikio Mavis bardağı beğenince, açıklama gereği hissettim. Ben uzun zamandır kıyafet, mutfak veya her türlü kullanım eşyaları satın almıyorum. Kullandığım eşyaların veya kıyafetlerin tamamı bizim çöpe bırakılanlar. Temizliyorum, kullanıyorum. Bundan da ne utanıyorum, ne de bir sakınca görüyorum. Çünkü ben minimalist-az ile yetinmeye çalışan ruha sahip, kapitalizme karşı bir kişiyim ve kişiliğime ters bir hayat sürmek istemiyorum. Ölümlü dünyada lüks yaşamak gurur duyulacak değil, utanılacak bir şey... Herkesin sıfır ve pahalı bir tüketici olması, onları benden üstün kılmıyor çünkü. Benim için önemli olan erdemli bir insan olmak; eşitlikçi, özgürlükçü, adaletli, demokratik, vicdanlı, empatik-anlayışlı, hoşgörülü, vesaire...Hikio Mavis de aynı şekilde evinin eşyalarını tamamlamış, böylece hayvanlarına mama parası arttırmış. Aynı benim gibi. İnsanın yalnız olmaması, başka duyarlı ve vicdanlı insanların olması, insana bu konuda cesaret veriyor...</p><p><br /></p><p>This is Lorin! Nora'nın kızlarından! Bana diyorlar ki, 9 yavru kediyi ne yapacaksın, sahiplendir. Sizce kolay bir şey mi bu? O içine çekmiş benim kokumu ve bana guveniyor, beni görünce kucağıma gelmek istiyor... Kolay mı bunları bırakmak? #cat #kedi</p><p>Twitter'da paylaşımlarda görüldüğü üzere, sandıkta sayılan oylar bilgisayar ortamında Millet ittifakından Cumhur ittifakına aktarılmış. Vatandaşlara kızıyorduk ya millet akıllanmamış diye, millet akıllanmış ve CHP'ye oy vermiş ama oylar yer değiştirmiş. Ben zaten sonuçlar açıklanırken şoklardaydım. İnsanların sokağa taşan CHP iradesi, nasıl bu şekilde tam tersine yansır diye. Nitekim sandıklar açıldıktan sonra % 60 Cumhur ittifakı kazanmış gibi bir görüntü ortaya çıktı, sonra oylar % 49.5'ta sabitlendi. Bazılarının dediği gibi muhafazakar iktidar kazanmak adına çok az kalan oy oranı için sandıklara itiraz etmez miydi? Çünkü itiraz etse, bu sefer gerçekler ortaya çıkacak, oy kaydırmaları ortaya çıkacak, daha düşük oy alacaklar belki de.</p><p><br /></p><p>Hala muhafazakar iktidarın seçimi kazandığına inanan var mı? Oooo, o kadar çok var ki!</p><p>Ben de eski milliyetçi parti nasıl % 10 barajını aştı diyordum; belgeli iddialara göre oylar kaydırılmış!</p><p>Meclis seçimi istedigimiz gibi bitmedi ama ikinci turda Erdoğan seçilemezse, milletvekili de olmadığı için dokunulmazlığı kalmayacak ve yargı yolu açılabilecekmiş!</p><p>Meclis seçimi istedigimiz gibi bitmedi ama ikinci turda Erdoğan seçilemezse, milletvekili de olmadığı için dokunulmazlığı kalmayacak ve yargı yolu açılabilecekmiş!</p><p>Bir gün mutlaka YARGILANACAK-LAR! Göreceksiniz!</p><p>YSK'ya hala güveniyor musunuz?</p><p>Erdoğu'nun OYU % 49 DEĞİLmiş!</p><p>SEÇİMLER İPTAL EDİLSİN!</p><p>İnsanlarda en çok şaşırdığım şey, iktidardan korkmaları!</p><p>"Kula kullauk edenlere yazıklar olsun!" diyordu ama rahmetli çok iktidarcıydı... Orhan Gencabay ölmüş!' Pardon ölmemiş, asparagasmış! Öldü haberini okuyunca yüreğim hiç de ağzıma gelmemişti!</p><p>Saygıyla anılmak varken bir insanın tüm yaptıklarını iktidarcı olarak yıkması ne kadar acı bir şey. Aynı şey Hülya Koçyiğit için de geçerli... Fotoğraftaki diğer kişi kadına bakış açısı sebebiyle asla saygıyla anılmayacak birisi zaten..</p><p>Orhan Gencebay ölmüş; üzüldüm mü; zerre kadar bile. Hayatımdan 22 seneyi çalanları destekleyene niye üzüleyim ayol!</p><p>Hayatımdan 22 yılı çalanları destekleyen sadece ünlülerin ölümüne değil, en yakınımdakilerin ölümüne bile üzülmeyeceğim! Ben bir eşcinselim ve eşcinselliği lanetleyenleri, sapık ilan edenleri destekleyenler de aynı zihniyettendir çünkü... Çünkü bir eşcinsel olarak bana acı çektirenler, bu destek sayesinde acı çektirdiler.</p><p>Oy kaydırmaları belgelerle ortaya çıkmasına rağmen YSK neden bir açıklama yapmıyor?</p><p>Biz seçime falan gitmedik; neyin ne olacağı belliymiş zaten; senaryo gerçekleştirilmiş!</p><p>Bir insanın(O. Gncby) ölmeden, öldü haberiyle arkasından kötü konuşulduğunu öğrenmesi nasıl bir şeydir acaba?</p><p>Deprem bölgesinden muhafazakarlara % 70 oy gelmesine vatandaşların tepkisine aynen katılıyorum!</p><p>Hiç uyuyasım yok; twitter gündemi çok heyecan veriyor. Yarın, ertesi gün, daha öbür gün çok şeylere gebe!</p><p>Beter olsunlar!</p><p>Ay çok seviyorum bu sözü!</p><p>Seçim sonucu millet hala uyuyor diye çok üzülmüş, hatta sinirden ağlamıştım. Ama millet uyanmış da, örtbas edilmeye çalışılıyormuş</p><p>M. Troller gerçekleri örtbas etmek için milletin bam teli üzerinden sosyal medyada suni gündem yaratmaya çalışıyorlar!</p>Halil Kandokhttp://www.blogger.com/profile/02801753217215224897noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-765446501321760450.post-82597064252935847212023-05-15T12:04:00.006+03:002023-05-15T12:04:32.893+03:00Müstehak!<p> İnsnalar hak ettiğini yaşar! Beter olun! Sünya yansa yorganım yok içinde! İnsnaları anlayamadığımda, Zeki Müren'den "Dünya yansa yorganım yok içinde!" şarkısını dinler ve yoluma devam ederim. Başlarına gelen en büyük felakette bile de zerre üzülmem!</p><p>Bundna sonra sadece kendim ve kediler için yaşayacağım!</p><p>Aydınlanma çağını yaşamamış toplumlarda 50-100 yılda bile ilerleme göremeyiz, örneğimizde görüldüğü gibi. Ama açlık sınırının altındayken, bıçak kemiğe dayanmışken, ölümün soğuk nefesi ensede hissedilmişken; belki dedim, bir umut belki, belki, belki, belki..! Sonra Avrupa ülkeleri arasındaki insani gelişmişlik sıralamasındaki sonunculuğu hatırladım! Olabilir dedim, geçtim!</p><p>Coğrafya kader derler ya; keşke Kosova, Moldova, San Marino, hatta Linştenştayn'da bile doğsaydım..!</p><p>Umutlanmamam gerektiğini, kimsenin Kudret kadar kaygılanmamasıyla anlamalıydım. Her gün aradı beni; "Halil her gün bizi nefrete hedef gösteriyorlar, ya sistem değişmezse ne olur halimiz?" diye. Hiç kimse Kudret kadar bile duyarlı olamadı. Araya CİM market zincirinin pirinç reklamı giriyor, hala depremzedeler için yardım çağrısı yapılıyor, hayat... Sonra Zeki Müren'den şarkılar dinlemeye devam ediyoruz. Şimdi uzaklardasın, Sen benim eski değil eskimeyen dostumsun..!</p><p>Bi' 5 sene sonra 59 yaşında olacağım. O zaman kadar kim öle, kim kala! O yüzden her şeye noktayı koydum, inzivaya çekiliyorum. Çünkü kimsenin duyarsız yaşam biçimine tahammül etmeye gücüm yok, aptal da değilim. Bu, benim son iyi yaşama umudumdu. Artık gelecek yüzyıl insanları hayal kursun, umutlarıyla yaşasın. 54 senelik ömrümde bir değişiklik olmadığı gibi, daha da geriye gittik. İnsan hakları ve demokrasi diye bir şey kalmadı. Ülkenin en üst merciisi seçim mitinglerinde biz eşcinselleri her gün kötüleyerek prim yapmaya çalıştı, bizleri sapık diye nefrete hedef gösterdi. Demokrasi bunun neresinde? Böyle bir zihniyeti destekleyen herkesten de nefret ediyorum. Bu insanlara diyeceğim o ki, artık bana selam falan verip de benim nezaket kurallarımı zorlamayın lütfen... Uzak durun lütfen..!</p><p>Müstehak!</p><p>Yobazlarla işim olmaz zaten de, yobazları onaylayan da yobazdır zaten de, yobazlara sessiz kalanlar da benim için aynı kefedesiniz!</p><p>Bazıları diyor ki, "Herkes hür iradesiyle istediğini destekleyebilir, saygı duymak gerekir!"</p><p>Bu çağda ne demek bu yaa!</p><p>Midem bulanıyor gerçekten, kusmak geliyor içimden..!</p><p>Dün geleceğimiz oylandı ama hiçbir şey olmamış gibi insanlardaki rahatlığı ne anlayabiliyor, ne de kabul edebiliyorum!</p>Halil Kandokhttp://www.blogger.com/profile/02801753217215224897noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-765446501321760450.post-48186575150157761142023-05-07T23:46:00.009+03:002023-05-15T14:38:52.822+03:003-13 Mayıs 2023 facebook notlarım<p>3 Mayıs</p><p>Bir ülkeyi büyük yapan nüfusu, yüzölçümü, silah gücü vs. değil; demokrasi ve insan haklarına verdiği önemdir!</p><p>Eşcinselliği insan hakları olarak görmeyen bir düşünce sistemi ilkeldir, yobazdır ve geri kalmaya mahkumdur!</p><p>Çekya 10 milyon nüfuslu bir Orta Avrupa ülkesidir. Kişi başına milli gelirden asgari ücrete kadar 85 milyonluk Türkiye'den çok daha iyidir. Daha da önemlisi demokrasisi bizden kıyaslanamayacak derecede daha iyidir; sonuçta Avrupa ülkesi. Eşcinsel birliktelikler yasal olarak tanınmakta ve eşcinsel evlilik de yasalaşma sürecindedir. Eşcinsel fuhuş da yasal olarak serbesttir. Bu anlattıklarım Müslüman bir ülke için demokrasi değildir tabi; çünkü Müslüman ülkelerde eşitlik, özgürlük, insan hakları gibi kavramlar bireyin yararına değil, zararına olan kavramlar zannedilmektedir. Biz ekmek derdindeyiz; onlar demokrasi, eşitlik, özgürlük, insan hakları derdindeler; farkımız bu işte.</p><p>5 Mayıs</p><p>MUHAFAZAKAR siyasilerin eşcinselliğe, laikliğe bakış açılarına bakar mısınız; tamamen nefret ve ayrımcılık yüklü!</p><p>EVET BEN LGBTİ ÇOCUĞUYUM, EŞCİNSELİM, OBNEYİM, TUPUM! </p><p>SİZİN KİTABINIZDA EŞCİNSELLİK OLMAYABİLİR AMA BENİM DOĞAMDA EŞCİNSELLİK VAR VE BEN SİZİN KİTABINIZA GÖRE YAŞAMIYORUM, YAŞAMAYI DA AKLIMIN UCUNDAN BİLE GEÇİRMEDİM! SEÇİMDE-SANDIKTA NE ÇOCUĞU OLDUĞUMUZU GÖSTERECEĞİZ!</p><p>SEÇİMLERDEN SONRA ŞAMPANYA PATLATMAZSAM DA NAMERDİM!</p><p>TEKRAR LAİK DÜZENE DÖNECEĞİZ!</p><p>***</p><p>HOMOFOBİKSENİZ-EŞCİNSELLİK KARŞITIYSANIZ, ÖNCE ELİNİZDEKİ AKILLI TELEFONLARI BIRAKACAKSINIZ!</p><p>Yıl 1856... Nikola Tesla'nın doğduğu yıl. Dünyanın en büyük mucidi olarak görülüyor.</p><p>Nikola Tesla; jeneratör, elektriksel deşarj tüpleri ve X-ışını görüntüleme sistemlerini bulmuştur. Kablosuz iletişim alanında da pek çok çalışmaya ortak olmuş, kablosuz güç deneyleri sayesinde aydınlatmaların dünya çapına yayılmasına yardımcı olmuştur. </p><p>Bu ne demektir; buzdolabından, televizyona, çamaşır makinesinden internete hayatımızı kolaylaştıran elektronik eşyaların, kablosuz iletişimin temelleridir...</p><p>Nikola Tesla bir eşcinseldi. </p><p>Yıl 2023... Türkiye... </p><p>CuMhurbaşkanı diyor ki: Eşcinsellik kutsal kitaabımızda yok!</p><p>İçişleri Bakanı diyor ki; Biz LGBTİ çocuğu değiliz!</p><p>Yani ülkenin en üst siyasi yöneticileri, eşcinselleri nefrete hedef göstererek, onlara karşı ayrımcılık ve nefret suçu işliyor. </p><p>Ve en önemlisi bu nefrete prim veren milyonlarca insanın olması; siz de onlardan mısınız? </p><p>Evet yıl 2023 ve bizimkiler bilimle uğraşacaklarına, onlara hayatı icatlarıyla kolaylaştıran insanların cinsel kimlikleri üzerinden nefret üretiyorlar. Eğer eşcinsellikten nefret ediyorsanız, önce o elinizdeki akıllı cep telefonlarını, interneti bırakacaksınız.</p><p>Nikola Tesla diyor ki; O kadar cahilsiniz ki, dininiz var diye ahlaka ihtiyacınız olmadığını sanıyorsunuz!</p><p>***</p><p>Hayatı kayıt altına almak, yani yazmak ne kadar önemli bir şey. 2017 yılındaki ameliyatından sonra yazdıklarımı okudum da, iyi ki de yazıyorum diyorum...</p><p>7 Mayıs</p><p>Kaybetmekten korkmuyorlar, zaten kaybedecekleri ayan beyan ortada; yargılanmaktan korkuyorlar!</p><p>Demet Demir Türkiye'nin ilk görünür, en azından benim gözüme çarpan ilk aktivist LGBTİ bireylerindendir. Onlar İstanbul gibi kozmpolit bir şehirde ayrımcılıklarla daha çok karşılaşan ve toplum baskı ve şiddetini bizlerden daha çok yaşayan, Türkiye'deki diğer eşcinsellere varlıklarıyla cesaret veren bir jenerasyondu. Demet Demir hala hayatın içinde sisteme karşı direnen bir birey. Bu ülkede hayatı belgesel yapılması gereken, mücadelesiyle onurlandırılması gereken bir isimdir. Aşağıdaki fotoğraf, annesinin doğum gününü kutladığı az önce paylaşılmış bir fotoğraf. Hani cahil ve dolayısıyla homofobik olan toplum, eşcinselleri-transseksüelleri lanetliyor ya, onları ahlaksız buluyor ya, onlara ellerinden gelen her türlü kötülüğü yapıyor ya; oysa gerçekleri bir bilseler, onlar kadar ailelerine düşkün, ebeveynlerinin sorumluluklarını onlar kadar alan bir kesim olamadığını görürüler. Çünkü onların yürekleri bir başkadır; hassastır, duyarlıdır, vicdanlıdır... O yüzden eşcinsel çocukları-nızı kesinlikle dışlamayın; yarın kimin kime muhtaç olacağı hiç belli olmaz.</p><p>Ben hiçbir kimsenin paylaşımının altına kötü yorum yapmam; bana ters geliyorsa es geçerim. Bana kötü yorum yapanlara da asla cevap vermem; çünkü benim için aslolan; inandığım ve arkasında durduğum gerçeklerim, gerekirse hukuk, bir de herkesin ifadesi kendi karakterinin bir etiketidir; çünkü beni değersizleştirmeye çalışanlar, kendilerini açık etmektedirler aslında.</p><p>Kaybetmekle kalmayacak-sınız-lar; yargılanacak-sınız, yargılanacaklar, yargılanmalılar! Her bir kuruşun bile hesabını vermeliler!</p><p>Zengin olan siyasilere bakıyorum da; ne benden daha fazla kapasiteleri var, ne daha akıllılar, ne de daha girişimciler!</p><p>Muhafazakarlar her gün eşcinselleri nefrete hedef göstererek nefret suçu işlerlerken ve adalet buna sessiz kalırken, bu kesimin de yaşadığı eşcinsel ilişki iddiaları da sosyal gündemden düşmüyor. Ben "oha" olmuyorum, zerre şaşırmıyorum. Çünkü aslolan eşcinselliktir, ortamını ve fırsatını bulan herkes yaşayabilir bunu; tecrübeyle sabittir.</p><p>Muhammet Yakut'un iddialarını Twitter'dan izleyebilirsiniz. Kerimcan Durmaz'ın, Binali Yıldıırm'ın oğluyla ilgili yaşadıklarına dair iddiaları...</p><p>Mutlu oldunuz mu? Şimdi korktuk da oylarımızın yönünü bize taş atanlara mı yönlendireceğiz? Hesap vereceksiniz. Bunlara oy verenlere de diyecek hiçbir şey bulamıyorum...</p><p>Muhafazakarlığa karşıyım. Eşcinselim. Cumhurbaşkanlığı oyum Kılıçdaroğlu'na, parti oyum da TİP'e; buyrun taşlayın!</p><p>Şiddete ancak haksızlar ve korkaklar başvurur!</p><p>İnsanın içi dışına yansır. Oy vereceğim kişinin yüzünde hinlik görmemeliyim. Kılıçdaroğlu'nun yüzüne bakınca pozitif bir enerji görüyorum. Bu adamdan bir kötülük gelmez. Oyum Kılıçdaroğlu'na. Siz de oy vereceğiniz kişinin yüzüne bakın; ne görüyorsunuz, iyi düşünün!</p><p>Artık dinazorlar tarafından değil; kendi jenerasyonum ve entellektüel birikimi olan, bana umut veren geleceğimi gördüğüm, onlarda kendimi bulduğum genç insanlar tarafından yönetilmek istiyorum...</p><p>Vatandaşını, vatandaşına saldırtana oy vermek hangi akla hizmet eder ki?</p><p>Muhafazakarları kaybetme ve hesap verme korkusu sardı ama battıkça batıyorlar!</p><p>Seçim çok basit; 1 kilo soğanı 30 lira yapana mı, yoksa emekli maaşınızı 18 bin lira yapacak olana mı? Benim oyum, emekli maaşımı 18 bin liraya yapacak olan Kılıççdaroğlu'na. Çünkü az önce kuru fasülye yaptım, içine soğan koyamadım!</p><p>8 May</p><p>Fenerbahçe'nin şu anki başarısı, parayı bastırıp da oluşturulan bir puzzle değil; sabırla, emek verilerek meydana getirilen bir kimyadır. Arina, Ana ve Melissa çocuk yaşta dahil edildiler FB'ye. Özellikle Ana Cristina meyvelerini daha bu yıl vermeye başladı ve şu anda FB'yi sırtlayan isim. Eda desen Fenerbahçe ruhuyla karılmış bir enerji. Gizem desen Vakıf'tan ayrılan bir oyuncu olarak FB ile öyle bütünleşti ki, şu anda Türkiye'nin en iyi performansına sahip liberosu. İnanıyorum ki Milli Takıma ilaç gibi gelecektir. Herkes niye Aslı diyordu? Aslı'daki çevikliği bilenler, Aslı'nın başarısına şaşırmaması gerekir. Sakatlık geçirmesine rağmen şu anda ligin en iyi blok performansına sahip oyuncusu ve Eczacı maçında 7 blok yapmış. Macris'i oyunculara yüksek top atmadığı için çok eleştirdik ama çok profesyonel bir pasör olduğunu kimse inkar edemez. Melisssa Vargas'ı ise anlatmaya kelimeler yetmez; bir ömürdür o... Evet, Arina'da form düşüklüğü var ama toparlayacaktır kendini; ölüsü bile bir maçta 3'ü ace olmak üzere 15 sayı üretiyor...</p><p>#fenerbahçevoleybol #fenerbahçe #sarımelekler</p><p>Yobazlar her türlü nefret eylemini gerçekleştiriyor, mesela eşcinsel karşıtlığı eylemi-bu ülke bunu da gördü be, ama eşcinseller yürüyemiyor; niye; saldırıya maruz kalabilirlermiş, o yüzden yapmamalılarmış, yapmalarına da izin vermiyorlar zaten. Peki valiliğin ve emniyetin görevi ne; onların görevi sadece muhafazakarların güvenliğini sağlamak mı? Aynı şeyler İmamoğlu'nun seçim mitinginde dün yaşandı. Neymiş; valilik uyarmış, bu mitingi yapmamalıymış. Bu ülke muhafazakarların değil; bu ülke laik Türkiye Cumhuriyeti! Nokta. Polis de bütün vatandaşların güvenliğini sağlamak zorunda. Nokta! Burası diktatörlük mü de iktidara her şeyi yapsın, sadece iktidarın güvenliği sağlansın...</p><p>Muhafazakarlar her yaptıklarıyla ne kadar güvenilmez olduklarını ispat ediyorlar ve yaptıkları boomerang gibi kendilerine zarar veriyor...</p><p>Var mısınız iddiasına; CHP Konya'da bile kazanacak! Sonunda Konya da düştü!</p><p>Tunceli'de anket sonuçları! Kılıçdaroğlu % 100, diğerleri otur, Sıfır!</p><p>Türbana giren Tuğçe Tayfur, tekrar başını açmış...</p><p>Sizi yoran insanları çıkarın hayatınızdan, engelleyin her yerden!</p><p>BENİ FOTOĞRAF ÇEKMEKTEN BİLE SOĞUTTUNUZ İNANIN!</p><p>Bu ülkede en nefret ettiğim şey, insanların fotoğraftan anlamamaları, fotoğrafın değerini bilmemeleri... Bunun arkasında yatan ise, açık ve net söyleyeyim; CAHİLLİKLERİ. Cahil insanlar da sanattan anlayamaz. Fotoğraf onlar için narsistik bir tatmin aracı, bir hatıra ve de resmi belgelerde kullanılan bir vesikalıktır sadece. Yıllarca çektiğim fotoğrafları, çektiğim kişiler ya yok etmemi istemişlerdir, duyan da porno zannedecek ki olsa bile kendi verdiği pozlar sonuçta, ya da yazılarımda, sosyal medyada, or'da bur'da kullandıktan sonra kaldırmamı istemişlerdir. Bir fotoğraf kullanıldıktan sonra o fotoğraf pat diye internet ortamından silinmez ki; internette belli bir süre kalır. İkincisi benim kontrolüm dışında yazılarımda kullandığım fotoğrafları ben başka mecralardan nasıl kaldırtabilirim ki... Yaa bunları da boşverin, insanlar o kadar korkak ki, toplu kareye girmeye bile çekiniyorlar. Bu korkaklık sadece fotoğrafın kötü amaçlı kullanılma korkusu falan olsa anlayabilirim ama insanların kendileriyle yüzleşmeye bile cesaretleri yok. Bir fotoğraflarının olmasını istiyorlarsa, artist gibi görünmek istiyorlar. Ama biz sizi artist gibi görmüyoruz ama doğal olarak üstelik çok daha güzel görüyoruz. Fotoğraf konusundan hayatım boyuna sadece bir kişiyi rahat gördüm. O da zaten çok güzel poz veriyor... Bu ülkede fotoğraf sanatı bile yapılmaz! İnsanlara sanat dediğin zaman bile, bu onlar için sadece bir zorrrt! Yaa, 1 Mayıs'ta toplu fotoğraf çekilmişiz, onu bile sosyal medyadan kaldırmamı istiyorlar. Ama o karede ben de varım. Ben niye kaldırayım 10 kişinin olduğu bir fotoğrafı sırf sen istiyorsun diye!</p><p>Ben açık bir eşcinsel ve ateist biriyim. Eğer benimle hayatı paylaşmaktan rahatsız oluyorsanız, benimle hayatınızı 1 saniye bile paylaşmayın. Ben hiç kimseye hadi sosyalleşelim demiyorum ki. Benim hiç kimseye ihtiyacım yok ki... Kaç kere kere sosyalleşelim dedim, kaç kere telefon açtım, kaç kere evinize geldim... Yormayın artık beni yaa!</p><p>Kimseye minnet etmemek kibir değildir; cahil bir toplumda moralini bozmamak için bir önlemdir!</p><p>Bir insana veya insanlara yıllarca katlanırsınız, katlanırsınız... ve bir anda hayatınızdan silersiniz; çünkü bardak taşmıştır artık ve içiniz buz gibi serinler artık!</p><p>Bir siyasi demiş ki, adını anarak onurlandırmayyım, "LGBTİ derneklerinin tamamını kapatıp, kamuya açık alanlarda propaganda yapmalarını engelleyeceğiz. Gençlerimizi deizm, ateizm ve eşcinsellik gibi felaketlerden koruyacağız.".</p><p>Dernekleri kapatsanız ne olacak ayol. Eşcinsellik canlıların varoluş tarihinden beri var; çünkü doğanın yapısında, insanın genlerinde var ki, dünyaya eşcinseller geliyor. Geliyor derken uzaydan değil, erkek ve kadın cinsiyetinin birleşmesinden dünyaya geliyor. Kendi genlerinizde varolan bir gerçekten nasıl korunacaksınız? Benim eşcinselliğim değil ki diğer insanların eşcinselliğinin sebebi; kendi genlerinizdeki eşcinselliğin, çocuklarınızda meydana gelmesi. Aslında biliyor musunuz; eşcinsellere karşı olan bu nefretin sebebi, eşcinselliğin genetiksel olmadığına, sonradan özenerek olduğuna inanmaları falan değil; siyasi çıkar için, erkek egemen toplumun bam teli-hassas noktası üzerinden ahlakçılık yaparak bunu prime-oya dönüştürmeye çalışmaları. Üniversite okumuş bir insan, ne kadar dindar olursa olsun, eşcinselliğin özenilerek olmadığını bilmeyeceğini mi sanıyorsunuz; sadece kendi çıkarları için cahil kesimi kandırmaya çalışıyorlar işte. Her zaman söylüyorum; milyonlarca eşcinsel yanılıyor olamaz!</p><p>10 Mayıs</p><p>Ben engelli bir kediyim. İnsanlar kuyruğumu dibinden kopardı. Halil o yüzden bana Kui ismini verdi. İnsanlara istesem de güvenemiyorum artık. Halil mama verirken bile Halil'i de istem dışı tırmalayabiliyorum. Ama Halil bana kızmak yerine önlemini alarak mama veriyor. Kuru mama zaten kaplarda hazır oluyor da, yaş mama verirken kepçeyle koyuyor kaba mamayı.</p><p>Benim TİPim!</p><p>Ben kapalı toplumlardaki kadınların başlarını manevi sebeplerle ve kendi rızalarıyla değil, toplum ve erkek baskısıyla örttüklerine inanıyorum! Erkek ört diyor örtüyorlar, aç diyor açıyorlar! Bağımsız hareket eden kadınlara da feminist veya şey diyorlar! Kadınlar hür iradeleriyle hareket etmedikleri sürece, kadın hakları diye bir şey gelmez!</p><p>Türkiye'de eşcinsellerin tamamına yakını iyi ki de eşcinsel doğmuşum demez ve çocuklarının, torunlarının, yakınlarının, hatta aşık olup sevdikleri kişilerin eşcinsel olmasını istemezler. Bir sihirli değnek olsa, ertesi gün heteroseksüel olmak isterler. O yüzden eşcinselliklerini ikili toplumsal cinsiyet üzerinden (gizli eşcinsel)erkek ve (trans)kadın rolleriyle yaşarlar. Yani homofobiktirler. Dolayısıyla Türkiye'ye, eşcinseller eşcinsellikleriyle barışmadıkları ve gurur duymadıkları, arkasında durup açık bir şekilde savunmadıkları sürece eşcinsel hakları gelmez, LGBTİQIA+99 harf dizilimiyle ütopik bir kandırmaca içersinde yaşarlar giderler...</p><p>Neden TİP; çünkü eşcinsel haklarını açık ve net, SAMİMİ bir şekilde destekleyen tek parti.</p><p>LGBTİ arkadaşa hangi partiye oy vereceksin dedim, Meral hanıma vereceğim dedi. Oysa Meral hanım, torunumun eşcinsel olmasını istemezdim, demişti. Pardon LGBTİ'ler de eşcinsel olmak istemiyorlardı değil mi?</p><p>LGBTİQIAP+ diye bir şey yoktur, cinsel yönelim olarak eşcinsellik ve heteroseksülelik vardır. Homofobik ve erkek egemen bir toplumda da hassas nokta erkekliğe tehdit olarak algılanan ve ötekileştirmeye maruz kalan eşcinselliktir; LGBTİQIAP+'daki eşcinsellik dışında tanımlamalar: toplumsal bir etkiyle oluşmuş, dışlanmamak ve kabul edilmek için bir varoluş ifadesidir. Mesela trans-vestilik; topluma kendini kabul ettirmek için toplumsal cinsiyetle ambalajlanmış cinsiyetçi bir paket gibidir. Mesela biseksüelliğin heteroseksüel tarafından eşcinselliğe ne? Hatta o tarafıyla eşcinselliğin toplumsal bir duruş sergilemesini engelliyor. Toplum içinde heteroseksüel olacaklar, gecenin karanlığına eşcinsel! Lezbiyenlik de bir eşcinsellik değil mi zaten? İnterseksüellik ise bedensel bir durum. Peki aseksüelliğin eşcinsellikle ne alakası var; sevişmek istemiyorsa sevişmesin. Mesela panseksüel; herkesle ayırt etmeden sevişmek istiyorsa, toplumun rahatsız olduğu-homofobi sadece eşcinsel tarafıyla alakalı değil mi? Bakınız, her toplumun bir sürü ötekisi vardır ama ötekileirn de ötekisi, hatta LGBTİQIAP'leirn de ötekisi eşcinselliktir.</p><p>Kendisi eşcinsel olup travesti olarak toplumsal bir varoluş sergileyen bir bireyin çocuğunun eşcinsel olmasına şiddetle karşı çıkması kadar homofobik bir durum olamaz!</p><p>11</p><p>Bir haftadır rejimde olduğum için çavdar ekmeği yiyiyordum. Bugün şeker, tansiyon ne varsa düştü, titremeye başladım, az kalsın bayılacaktım. Leyla'nın üzümlü kekleri bile kesmedi. Hemen koydum tarhana tenceresini ocağa, bir taraftan da yumurtalı ekmekleri kızartmaya başladım, peynir kalıbını da çıkardım, çorbaya biraz da kuru acı biber attım... Tahta masayı da kurdum. Lanet olsun rejim sana! Oh be, dünya varmış!</p><p>Aşk dediğin nedir ki kedi sevgisinin yanında?</p><p>Kedilere aşkımdan kafayı yiyeceğim!</p><p>12</p><p>1 ay sonra 54 yaşında olacağım. Sakallarım ağardıkça, gözümün etrafındaki çizgiler belirginleştikçe ve kel kafamla çoğunluğun aksine kendimi daha çok seviyorum. Eski fotoğraflarıma bakıyorum, hiç beğenmiyorum. Yaslandıkça hayatı ve kendimi daha çok seviyorum. Belki yapay, silikon ve fotoşoplu dünya, gerçekliğin güzelliğini ortaya çıkardığı içindir...</p><p>Bu ülkede en irrite olduğum şeylerden biri... Mesela ırkçılık, ayrımcılık, ahlakçılık, homofobi, vesaire yaparlar; kimse sesini çıkarmaz, hatta alkışlar ama yolsuzluk yapanı, haksızlık yapanı eleştirirsin; senden kötüsü olmaz. Demek ki herkes aynı kaba mıçıyor! Gerçekler niye acıtıyor; çünkü herkes çıkarları doğrultusunda hareket eden birer y*laka sanki! Hırsızlık yaptığı ayan beyan ortada olanlara bile, gözünle gördün mü diyorlar ve onlarla arkadaş olmaya, onun tarafını tutmaya devam ediyorlar. Çünkü "bana dokunmayan yılan bin yaşasın duyarsızlığı" da var. Şöyle de bir gerçek var; bana arkadaşını söyle, senin kim olduğunu söyleyeyim!</p><p>MUHAFAZAKAR İKTİDAR BİR YOLUNU BULUR VE MUTLAKA KAZANIR DİYENLER; N'ABER?</p><p>Hala muhafazakar iktidar bir yolunu bulur ve seçimi kazanır diyenlere diyeceğim o ki, sizin canınız hala ya onları istiyor, ya da gerçeklerden bi'habersiniz! Muhafazakar iktidar bu seçimde çok büyük hezimete uğrayacak. Onların korkusu seçimi kaybetmek değil, hesap vermek. Artık onların koyu taraftarları bile onlara oy vermeyecek. Sokaklara baktığınız zaman bile seçimi kimin kazanacağını anlayabilirsiniz; kazanacak olsalar, sokaklar onların varlığıyla kendini gösterirdi. Artık insanlar bilinçlendi ve kime oy vereceği konusunda çok eminler ve boş vaatlere karınları tok olduğu ve mitinglerle kandırılmaya veya bir kilo makarnayla veya 500 kilo kömür yardımıyla yaşanmadığını anladıkları için, e tabi yerel seçimlerle deniz olan kaynaklar da kendilerinin kontrolünden çıkınca, bol keseden tanıtımım da yapamıyorlar, dolayısıyla ibrenin de yönü belli ve dolayısıyla rüzgar nereden esiyorsa insanlar da rüzgarı o taraftan arkalarına aldıkları için-kimin darısı çoksa onun tavuğu olmak da diyebiliriz buna, sonuç olarak görünen köy de klavuz istemiyor.</p><p>Arabanın ulaşım aracı, evin barınma alanı, maddiyatın ihtiyaçları karşılama değil de lüks yaşam biçimine dönüştürülüp sınıf belirlediği toplumlar; eğitim, bilim, sant, spor gibi bireyleri geliştiren unsurlara önem vermediği sürece geri bir toplum olmaya mahkumdur!</p><p>Arabanın içinde adam sarışın ve çok güzel bir kadına bağırıyor; kabul et artık, diye. Kadın sadece bakışlarını karşıya dikmiş susuyor. Adam bağırma hakkını ekonomik gücünden mi alıyor? Kadın bu gücü kaybetmemek için mi susuyor?</p><p>Kendini ve hayatı seven bir ben yarattığın için teşekkürler hayat, teşekkürler mom, teşekkürler dad!</p><p>13</p><p>POMPEİ GÜNLER BAŞLIYOR!</p><p>Bu seçimlerde eşcinseller muhafazakar iktidarın günah keçisi oldu. İktidardakiler eşcinselleri nefrete hedef göstererek, bunun üzerinden oy toplamaya çalıştılar. Deprem oldu eşcinsellik yüzünden dediler, sel bastı eşcinsellik yüzünden dediler, Korona virüsü bile eşcinselliğe bağladılar. Eşcinseller sapık ilan edildi, kitabımızda yok diye lanetlendi. İktidar, "Muhalefet eşcinsel evlilik getirecek, çocuklarınızın erkek arkadaşıyla evlenmesini mi istiyorsunuz?" diye homofobik toplumu eşcinsellere karşı daha da kışkırttı. Eşcinseller elbette, Batı'da suç sayılan bu nefret söylemlerini asla unutmayacak. Hani din ayrımcı değildi. Eşcinselleri nefrete hedef gösterenlere ve de bunlara oy verecek olanlara diyeceğim o ki, yarından itibaren POMPEİ günler başlıyor. Hepinize geçmiş olsun! Başımıza nur yağacak! Yani laik ve demokratik günler başlıyor, özgürlük ve eşitlik günleri başlıyor...</p><p>Eurovision'da gelinen nokta... Şu anda büyük final yapılıyor ve az sonra oylamaya geçilecek. Büyük final derken, Avrupa ülkeleri bağımsızlıklarını kazandıkça, Avrupa ülke sayısı arttı ve Avrupa Yayın Birliği'ne üye ülke sayısı atınca, 2 yarı final yapılarak katılım sayısı 26'ya düşürülüyor. Şu anda 1 milyonun üzerinde kişi izliyor. Siyah beyaz TV günlerinden yarışmanın Youtube üzerinden yayınlanma noktasına gelindi. Türkiye 10 senedir yarışmaya katılmıyor. İktidarın tabanına sırf eşcinsellik üzerinden prim yapmak için. Çünkü toplumun en yüksek ahlakçılığı homofobi üzerinden. İlk defa bu yıl hiç heyecan duymuyorum Eurovision'dan. Birinci belli olsa da yatsam diye bakıyorum. Sanırım sonucu beklemeden uyuyacağım...</p>Halil Kandokhttp://www.blogger.com/profile/02801753217215224897noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-765446501321760450.post-24153101693530463342023-04-29T02:50:00.005+03:002023-05-03T15:04:44.550+03:0028 Nisan 2023 facebook notlarım<p> Ve inanç sistemi kendi dilinde olmayan kaç tane millet var acaba bu dünyada? İnsanlar dua ederken anlamını bilse ne olur yani? Mesela namaz kılarken okunan duaları kelime kelime hissederek mi okuyor insanlar? Hayır, Hatta Arapçasını bile doğru düzgün bilmiyorlar; mırıldanıp geçiyorlar. Çünkü insanlar Arapça bilmiyor ki doğru öğrensinler ve anlamını bilerek ibadet etmiş olsunlar. Sokaktan geçen insanları durdurun ve bir tane sure okumasını isteyin, bir tanesi bile acaba bir sureyi tam olarak biliyor mu; Türkçeye zaten çeviremez de... İbadetin Arapça yapılmasının sebebi, insanları din noktasından kontrol altında tutmak. Bir kere insanların % 99'u değil, tamamına yakını kutsal denilen kitabın Türkçesini bir kere olsun okumamıştır bile. Çünkü kitap okumayan bir toplum böyle şeylere kafayı yormaz. Keşke matematik, geometri gibi alanlara daha fazla önem verseydik de, birilerinin güdümünden çıkıp, bireysel olarak kararlar alan ve yaşayan insanlara dönüşseydik... Şunun da altını çizmekte fayda var; yazdıklarım öyle insanların inanç sistemini falan rencide etmek zannedilmesin; çünkü benim insanları ötekileştirmek, onlara ayrımcılık yapmak, aşağılamak gibi düşüncelerim yok... Benimki konuya pozitif bilimler çerçevesinde gerçekçi bir bakış açısı. Pozitif bilimler derken, elle tutulur, gözle görülür, deneylerle kanıtlanmış gerçeklerden bahsediyorum...</p><p>Oyum her an TİP'e kayabilir. Çünkü ömür geçip gidiyor; hep muhafazakarların gitmesi için en güçlü muhalif partiye oy vermekten veya bunun için strateji yapmak adına istemediğim partilere oy vermekten, istediğim düşünceleri oy sistemiyle bir türlü destekleyemedim. Bu benim için çok büyük bir ayıp.</p><p>Kimlere oy verdiğinizi biliyor musunuz? Tecavüz tecavüzdür, tecavüzün rızası mı olur? Rıza olursa, tecavüz sayılmaz zaten. Akıl baliğ olmayan bir çocuğun da rızası rıza sayılmaz; kandırılabilir ancak. Geleneksel aile sisteminin de çocukları bu tür yanlışlara sürüklemek için yaş büyüttükleri falan da bilinen bir gerçek. Tecavüzcüsüyle evlenmenin namus kurtardığına inanılmıyor mu toplumda? Bu toplumda sanki mal satar gibi "kız satmak" veya "bunun satımı gelmiş" gibi kadını değersizleştiren tabirler yok mu? Bakan koltuğu böyle bir zihniyet..!</p><p>Öte dünya ile iş yapan mı bizi açlık sınırından kurtaracak?</p><p>Bizi yönetenlerin zihniyetine bakıyorum da, biz şimdiye kadar eğer şeriat ülkesi olmadıysak, laiklerin dengeyi sağlamasıyla kurtarmışız ülkeyi şeriattan. Adamlar çıkarları için iktidarda kalmak adına resmen öte dünya üzerinden strateji yapıyorlar. Maşallah buna prim verecek bir kitle de mevcut. Tekrar söylüyorum; dinin akademik, bilimsel, deneysel hiçbir gerçekliği yok! Manevi olarak insanların kendilerini tatmin etmeleri en doğal hakkıdır ama "bu inanç sistemi"; insan hakları, eşitlik, demokrasi, özgürlük, adalet vesaireden daha üstün olamaz. Olursa bu dünyada insanca yaşayamayız; sen kadın diye ikinci sınıf muamelesi görürsün, öteki eşcinsel diye linç edilir, beriki ahlaksız diye dövülür, ötekisi hak ediyor diye başına gelenlere sessiz kalınır vesaire... Herkes istediğine inansın ama ülke yönetmek belli bir eğitim seviyesi ve geniş bir bakış açısı gerektirir... Bana göre de lise mezunu olmayanın oy verme hakkı olmamalı, bir üniversite bitirenin 1 oy hakkı, 5 üniversite bitirenin de 5 oy hakkı olmalı. Ülkeyi yönetmeye aday olanların da en üst seviyeden demokrasi sınavından geçmesi ve bunu da yedek yönetici olarak en az 5-10 yıl stajını görmesi ve göstermesi gerekir. Sanırım en önce demokrasi ve insan hakları üniversiteleri açmak gerekiyor.</p><p>İktidardakilerin kaygısı seçimi kaybetmek değil; yargılanmak! Zaten kaybedecekler; tutuşmaya başladılar bile!</p><p>Herkes bu dünyada yargılanmalı; özellikle hak yiyenler; o zaman dünyada insan kalmaz değil mi? KALMASIN!</p><p>Matematik ile gelişmişlik paraleldir! Okullarda öğrencilerimizin zorlandıkları için en sevmedikleri ders hangisidr? MATEMATİK! Özellikle 60'lar ve 2000'lerde İmam Hatiplere daha çok önem verilmiştir... Ve bu süreçlerde sosyo ekonomik ve demokrasi olarak da geriye gitmişizdir..!</p><p>Bir çocuğum olsaydı, ona asla din ve tanrı kavramlarından bahsetmezdim. Bilimsel bilgilerle donatıldıktan 20 yaşından sonra eğer böyle bir şeye ihtiyaç duyarsa, kendi seçimine bırakırdım. Çocuklar geleneksel toplumlarda ayrımcı ve nefret yüklü, şiddet yüklü, cinsiyetçi yetiştiriliyorlar. Homofobi niye var, cinsiyetçilik niye var? Eğer bir toplum geri kalmışsa, bunun sebebi; din, gelenek-görenek, ahlakçılık, milliyetçilik gibi toplumsal dayatmalardır! Kadının yeri evi dersen, % 50 iş gücünden yoksun kalırsın ve 50 milyon insan ürettiğiyle, 100 milyon insanın ürettiği bir olmaz. Düşünün bir kişi çalışacak, en az 4-5 kişi hazırdan yiyecek; bu ülke kalkınır mı? Kadın çalışıp üretirse, sosyo ekonomik ve demokratik olarak güçlü oluruz. Tabi yobazlara göre çalışan kadın bilmem nedir. Tabi namus onlara göre beden üzerinden cinsellikle ölçülür.</p><p>Dinde zorlama yok diyorlar ya; din çocukluktan itibaren insanlara dayatılmaktadır! Kabul etmeyenler ise kafir ilan eidlmektedir!</p><p>Yanlış anlaşılmasın da, anlaşılırsa da tınnnnn, hiç sevmediğim şeyler; mangal, piknik, okey, kahvehane, bir de dövme, pardon bir de estetik operasyonlar... Bana çok banal geliyor!</p><p>Mesela ben kır gezintisine mi çıkacağım; karnımı doyurur, tuvaletimi yapar, dişlerimi fırçalar öyle çıkarım; biraz dolaştıktan sonra da yorgunluğumu atmak için kitap okurum. Mesela okey oynayacağıma bilimsel bilgilere dair makaleler okurum, kahvehaneye gideceğime herhangi bir branşta spor yaparım, dövme yaptıracağıma resim yapar fotoğraf çekerim, estetik yaptıracağıma kendimle barışır ve kendime aşık olurum! Daha kolay ve faydacı değil mi sizce de?</p><p>Gerçekten bilmem kaç tarihinde olan komedinin senaryo değil de darbe olduğuna hala inanan var mı? Seçimlerden sonra her şey gün yüzüne çıkacak!</p><p>2023 Cumhurbaşkanlığı seçim anketleri... Ben inanıyorum ki, CHP % 70'in bile üstüne çıkarken, adını ağzıma almak bile istemediğim % 20'yi bile geçemeyecek! Göreceksiniz!</p><p>AVRUPADA DEMOKRASİ SIRALAMASINDA SONUNCU OLMAK NASIL BİR DUYGU HİSSETTİRYORDUR ACABA BAZILARINA?</p><p>Muhafazakar iktidara oy verenlerin demokrasi kaygısının zerre kadar bile olduğuna inanmıyorum! Mesela onlar eşcinsel hakları nedir bilmezler. İnsan hakları ne anlama geliyor onu da bilmezler. Kadın hakları falan asla inanmadıkları şeydir. Çevre, hayvan, yabancı hakları vesaire o kadar uzaktır ki onlara...</p><p>HA HA HA HA HA HA HA HA; BENİM ADIM HALİL EVET AMA BENİM ADIM EŞ-CİN-SEL; BUNU NE KADAR RAHAT DİLE GETİREBİLİYORUM DEĞİL Mİ? ÇÜNKÜ HAYATTA HİÇBİR ŞEY UMRUMDA DEĞİL!</p><p>Onunla evlenmeye ne zaman karar verdim biliyor musunuz? Çalıştığı fabrikada doğuran kediye sahip çıktığı, kediyi dışarıya atmak isteyen patronuyla kavga ettiği ve işi bırakmakla tehdit edip, işi yerini terk ettiği zaman. Aslında biz Evrenin huzurunda evliyiz (Aslında evrenin huzurunda bütün sevgililerim benim için değerli ve evli sayılırım. Onlar beni bu şekilde kabul ediyor ve seviyorlar. Tek kişiyle hayat mı geçer ayol?!). Söz, nişan falan formalite ama kimseyi çağırmadığımız "kına"yı yaptık-yaktık, sırada belki 15 Mayıs'tan sonra düğün, nikah..! Aile bireylerimden hiç kimsenin geleceğine inanmıyorum. Belki yeğenlerimden gelen olur. Homofobik olmayan bazı kadın arkadaşlarım da gelir. Beni tanıyanlar elbette dedikodumu yapıp, dalga bile geçeceklerdir. Düşünüyorum da, kendi yaptıkları her şeyin kutsal olması ve başkalarının yapıları ve yapılarına uygun yaşam biçimlerinin onları gıdıklaması, dürtmesi falan nasıl bir kapasitesizliktir acaba?</p><p>İYİ Kİ DE EŞCİNSEL DOĞMUŞUM; TEŞEKKÜRLER MOM, TEŞEKKÜRLER DAD!</p><p>Son günlerde İ** partili bir milletvekilinin eşcinsel kasetinden bahsediliyor ve bu kaset yandaş bir medyanın elindeymiş ve açıklayacaklarına dair açıklama yaparak seçim öncesi bir algı operasyonu söz konusu...</p><p>Eşcinsellik mi utanılacak bir şey; yoksa insanların yapılarına uygun kendilerini gerçekleştirmelerini karalamak mı, homofobiden dolayı gizli olmak zorunda kalan eşcinselleri deşifre etmeye çalışmak mı, eşcinselliği ortaya çıkartıldıktan sonra onu işinden-gücünden ve sosyal yaşamdan ihraç etmek mi?</p><p>Ben mesela eşcinselliğimden niye utanayım? Dürüst olup kadınlarla evlenmediğim ve onları hayal kırıklığına uğratmadığım için mi? (Ailelere sesleniyorum; eşcinsel çocuklarınızı kadınlarla evlendirip, hem eşcinsel çocuklarınızın hem de kadınların hayatlarını mahvetmeyin). Ben hırsızlık yapmadım, haksızlık yapmadım, tecavüz etmedim, kimseye şiddet uygulamadım, cinayet işlemedim; söyleyin askerliğini yapmış, vergisini veren ve topluma faydalı biri olarak bir eşcinsel olarak/sırf eşcinsel olduğu için niye utanayım? Siz kadın erkek beraber oluyorsunuz, ben erkek erkeğe. Utanmak yerine kendimle gurur duyuyorum. Çünkü kendim de , eşcinselliğim de çok değerli benim için. Çünkü ben eşcinsel olmasaydım, bu kadar mükemmel bir insan olamayabilirdim! Eşcinsel olmasaydım, mutlaka bir defom olur, topluma zararlı bir şey yapabilir, en azından heteroseksist bir toplumda fırsattan istifade kadınları üzebilirdim.</p><p>İsim vermeyi pek sevmem... Bir milletvekili, bakan düzeyinde, LGBT denilince, içinde hayvanla evlenmek de var demiş. Çok yaralayıcı açıklamalar bunlar. Bir eşcinsel olarak en tahammül edemediğim şey, hayvanlara yapılan her türlü kötülüktür. Gerçekten bu kadar da saçma karalamalar olamaz. Bu mevkiden bu tür söylemler karşısında bir insan olarak çok utanıyorum. Ne diyeceğimi bilemiyorum, şoklardayım...</p><p>Muhafazakarlar eşcinselleri, kadınları, EYT, öğrenci, Fenerbahçe, Alevi, feminist vesaire bir çok kesimi ayrıştırarak bunlar üzerinden prim yapmaya çalışırken oy kaybettiğinin farkında bile olamayan bir kesim. Artık devir değişti, kandıramazsınız kimseyi; çünkü herkes neyin ne olduğunu biliyor artık. Fransa basını muhafazakar kadınların bile CHP'yi desteklediğini yazmış. Sen bana eşcinsel olarak sapık desen kaç yazar ayol; herkes benim ne olduğumu biliyor!</p><p>Cahiller okumayan ve kendilerini güncellemeyen kesim olduğu için, dünyanın değiştiğinin bile farkında olmazlar ve bu devranın hep kendilerinin istediği gibi sürüp gideceğini sanırlar.</p><p>29</p><p>Kaşkay Türkleriyle, İran'dan sığınmacı olarak Türkiye-Denizli'ye gelenler vasıtasıyla tanıştım. Dilleri Farsça'dan etkilenmeyip özünü koruduğu için çok güzel Türkçe konuşuyorlardı. İrandaki nüfusları 2 milyon. Bu Türkler konar göçer bir yaşamları olduğu için Yörükler gibilerdir ve Türk kültürünü devam ettirmektedirler. Köken olarak Oğuz boyundan geliyorlarmış.</p><p>20 yılda gelinen nokta; hak hukuk vaadi verilen eşcinsellerin lanetli ve sapık ilan edilmesi!</p><p>30</p><p>Dijital çağın özeti... İnsanlar reel olarak sosyalleşirken bile sanal olarak sosyalleşmekten kurtulamıyor. Artık günümüzün 1 numaralı sosyalleşme aracı, akıllı telefonlar üzerinden kullanılan sosyal medya.</p>Halil Kandokhttp://www.blogger.com/profile/02801753217215224897noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-765446501321760450.post-21316764905013799042023-04-25T16:09:00.005+03:002023-04-27T01:41:33.905+03:0023-26 Nisan 2023 facebook notlarım<p> 23</p><p>Hayatımın çalınmış 22 yılından dolayı, muhafazakarları asla affetmeyeceğim... İnsan ömrünün 3-4/1'ıne tekabül eder bu zaman dilimi. Oy verenlere de, yönetenlere de kızgınım. Ben hayalleri ve umutları olan bir çocuktum. Özgürlüklerimizi çaldılar, demokrasimizi çaldılar; ülkeyi 200 yıl geriye götürdüler. Ama umudumuzu asla yitirmemeliyiz. Yaşasın #23nisan, yaşasın #atatürk! Kahrolsun yobazlar! Kahrolsun!</p><p>Muhafazakar iktidara bırakın oy vermeyi, uzayda yaşanılacak yeni bir gezegen yaratacak olsalardı bile gene vermezdim. Görünen köy klavuz istemezdi çünkü. Muahafazakarlık demek; kısaca özgürlük karşıtlığı demek. Bunu bilmemek demek, cahillikten bile öte aptallıktır. Vakti zamanında bu mecra, "eşcinsellere de hakları, hukukları verilmeli" dediği zaman bile inanmamıştım. Adamlar din üzerinden hareket ediyorlar-siyaset yapıyorlar, elbette ülkeyi de din üzerinden yöneteceklerdi. Son yıllarda bu iktidarın eşcinseller başta olmak üzere kendilerine ters düşen kesimlere neler yaptığını görmemek için kör olmak gerekir; KÖR MÜSÜNÜZ? Adamlar milleti 22 senedir doğal gaz vaadiyle kandırıp, paranın alım gücünü neredeyse sıfıra düşürdü; siz hayatınızda hiç bu kadar pahalılık gördünüz mü? Ben hayatımda hiç bu kadar antidemokratik bir süreç de yaşamamıştım. Yaşadığımız haksızlıklara rağmen, başımıza bir şey getirirler diye sesini çıkaramayan dilsiz bir topluma dönüştük. Devlet, hükümet denilen kurum korkulan değil; güven duyulan bir şey değil midir? İnsan korktuğu sistemi destekler mi? Ben şu an elime gökkuşağı bayrağı alıp sokağa çıksam, polisler beni tutuklar; 22 yılda gelinen nokta, özetle bu. İnsanlar, insan olarak özgürce yaşayamıyorlar. Benim özgürlüğüm onlara zarar verdiğinden değil; samıt bir toplum istiyorlar! Çünkü atı istedikleri gibi o zaman oynatabiliyorlar. Kısa bir süre sonra Atatürk'ün yolunda rotamıza laik, demokratik ve özgür bir şekilde devam edeceğiz! Yaşasın Cumhuriyet, yaşasın Atatürk, kutlu olsun 100 yılımız! Güzel günler göreceğiz elbet. Çünkü pusula ellimizde!</p><p>İnsanları tanımak için direkt kendilerini anlatmalarına gerek yok; yaşam tarzlarına, tutumlarına, tavırlarına bakın; kim olduklarını anlarsınız; mesela dini bayramları mı mesajla kutluyorlar, milli bayramları mı? Erkeklikle mi dalga geçiyorlar, eşcinsellikle mi? Örnekleri daha çoğaltabiliriz. İşin kötü tarafı ne biliyor musunuz; insanların hala hayata evrensel değil de, kendi pencerelerinden bakıp, sadece kendilerinin doğru olduklarına inanmaları! Daha da kötüsü ne biliyor musunuz; yanlışları eleştirenlerin bile bir duruş sergileyemeyip yanlış tarafta yer almaları! El Fatiha!</p><p>24</p><p>Tanrı benim için içimdeki bütün varoluşlara karşı eşit olarak hissettiğim "vicdan"dır. Siz Tanrı'nıza kurban kesebilirsiniz ama benim Tanrım öldürmeyi değil, yaşatmayı istiyor benden! Son Bir ay içerisinde eve aldığım kedi sayısı 9'u yavru olmak üzere 11, 4-5 ay önce araba kaportasından çıkartarak büyüyen Monik ve sokğa atılan Tomi ile birlikte 13. Amacım insanlara ne kadar vicdanlı olduğumu göstermek falan değil, beni tanıyanlara ve ulaşabildiklerime insaflı olmayı göstermek. Çok konuşmak istemiyorum. Çünkü kimseyi kötülemek istemiyorum! Konuşursam, dünyada iyi insan sayısının yok denilecek kadar az olduğu ortaya çıkar. Din üzerinden belli kesimi nefrete hedef gösterenler falan, gerçekten Tanrı'nızın olduğuna inanıyorum musunuz? Ben ateistim, dine inancım yok ama benim Tanrım var; çünkü vicdanım var! Üstte ortada gördüğünüz küçük yavru daha 1.5-2 aylık falan. Eve almasam sokakta arabalar ezecekti. Bu kadar kediyi, özellikle evin sahibi konumundaki yıllardır birlikte yaşadığım diğer kedilere falan kabul ettirmenin ne kadar imkansız olduğunu falan anlayabilir misiniz bilmiyorum. 2 büyük kedim yavrulu kediler yüzünden evi terk ettiler. Önce çok üzüldüm ama yavruları hayata tutundurabilme gerçeği, diğer kedilerimin evi terk etme üzüntümü bir nebze olsun hafifletiyor.</p><p>Hiç kimsenin inanç şekli beni ilgilendirmez ama başkalarının inanç şekli benim insan haklarımı gasp ediyorsa, ben o inanç şeklini ne onaylar, ne tasvip eder, ne de onun üzerinden kişiliğime yapılan hakaretlere ve zararlara amenna derim. İnançlılar namaz kılmadığım, oruç tutmadığım, hacca gitmediğim, kurban kesmediğim için benim cehenneme gideceğime, hatta eşcinsel olduğum için benim cayır cayır yanacağıma inanabilir. Oysa bütün bunlar kültürel bir inanç ve de toplumsal bir bakış açısı; bilimsel ve doğal hiçbir gerçekliği yok. Benim cennet-cehennem, günah-sevap anlayım; eşitlik, özgürlük, demokrasi, insan hakları, adalet, saygı, sevgi, hoşgörü, anlayış, faydacılık, samimiyet gibi gerçekler ve gerçek anlamda erdemli davranışlar üzerine kuruludur. Kimler cehenneme gider derseniz; hak yiyenler ve hak yiyenleri, adaletsizleri, zorbaları destekleyenler, gerçekleri görmeyen ve görmezlikten gelenler, gerçek anlamda vicdanı olmayanlar vesaireler cehenneme gider. Ben kendi anlayışıma göre direkt cennete gidecek olanlardanım. Çünkü başımı yastığa huzur içinde koyuyorum; Çünkü ben hak yemiyorum, ayrımcılık yapmıyorum, canlı öldürmüyorum, şiddete başvurmuyorum vesaire... Hesabımı da Tanrı'ya bırakmıyor; vicdanıma ve adalete veriyorum. Öte dünyaya bir şey kalmıyor anlayacağınız! Bu dünyada bütün kötülükleri yap, hesabını öte dünyaya bırak; ne kadar akıllısınız!!! Ben geri zekalı değilim yalnız! Herkes yaptıkları haksızlıkların, yolsuzlukların hesabını; sıkıyorsa bu dünyada versin! Siz de hesap sormasını bilin!</p><p>MUTSUZ OLMANIN SEBEPLERİ!</p><p>Mutlu olmak için, ama gerçek anlamda mutlu olmak için, insanın önce kendini tanıması ve ne istediğini bilmesi gerekiyor. İnsan kendini keşfedip, tanıyıp ne istediğini bildikten sonra, yapısına uygun olarak çok keyifli bir hayat sürebiliyor; ne fazlasını istiyor, ne de lüzumsuzunu. Böylece hiçbir şeyi yüksünmediği için, hayatını dolu dolu yaşayabiliyor. Etrafımdaki insanlara bakıyorum; uzaktan kumandalı robotlar gibiler; hepsi birbirinin aynısı bir yaşam sürüyor; adına da toplumsallık diyorlar. Zamanı çok olan ve o zamanı boş olarak harcayıp, sonra da sıkılan insanlar mutsuz olurlar. Çünkü onlara biçilen bir yaşam tarzı vardır ve onun dışına çıkamadıkları için, bir süre sonra tıkanırlar. Zamanlarını doğru değerlendiremezler. Dolayısıyla enerjilerini doğru kullanamadıkları gibi, kötü bile kullanabilirler, hatta kullanmaları kaçınılmazdır. Gerçekten geleneksel toplumların şaşmaz rutinleri var. Dolayısıyla rutine uymayınca da tatmin olamıyorlar, uyunca da bu rutinler kendi yapılarına uymadığı için gene mutlu olamıyorlar. Yaratıcılıkları yok, sanat yok, hobi yok; olanları da kötülüyor ve dışlıyorlar. Aslında insanların kültürlerini, inançlarını, normlarını, hatta yaşam standartlarını, işte bu yaşam tarzları belirliyor. Kabuklarını kırmayıp kendilerini değişime kapayınca da, aynı tas aynı hamam devam ediyorlar; bu da onların yaşam kalitesini düşürüyor ve mutsuz oluyorlar.</p><p>İnsanların iyi veya kötü olduklarını ekonomik durumunuz veya sağlığınız iyiyken, sizden çıkarları varken anlayamazsınız; bir elden ayaktan düşün veya para sıkıntınız olsun veya çıkarlarına ters düşün; gerçek yüzlerini o zaman görürsünüz. Öz kardeşiniz bile size sırtını dönebilir. O yüzden lüzumundan fazla iyi niyetli olmak yerine gerçekçi olun ki hayal kırıklığı yaşamayın. Mesela bir eşcinsel olarak ben; eğer maddi sıkıntı içinde olsam, sağlıklı olmasam; itin köpeğin rezili olur, hatta cinsel yönelimim yüzünden en yakınlarım tarafından bile dışlanabilirdim. Çünkü biliyorlar ki, onlardan öğünüm gelmiyor ve de hiçbir konuda ağızlarını açtırmayacağım.</p><p>HOMOFOBİKLER BİRER PİSLİKTİR!</p><p>Evren, eşcinsellere homofobik davranan insanların öldüklerini gösterir. Yabancı uyruklu bir arkadaşım da Türkiye'de kaldığı sürece çok homofobiye maruz kalmıştı. Eşcinsel olduğu için kazıklanmış, aşağılanmış, dışlanmış, tehdit edilmiş, bir çok engelle karşılaşmış, hatta tartaklanmıştı... Sokağa çıktığı zaman parmakla obne diye işaret ediliyordu. Çınar'daki esnaflardan biri de onu her gördüğünde obne diye herkese gösteriyordu. Bir gün ne olmuş biliyor musunuz; bu homofobik moruk, eşcinsel arkadaşımın gözleri önünde kalp krizi geçirip gebermiş. Biz buna hiç üzülmemiş, tam aksine içimiz buz gibi olmuş, serinlemiş-rahatlamıştık! Çünkü dünya bir pislikten daha temizlenmişti. Evet, açıkça söylüyorum; homofobik insanlar benim gözümde dünyayı kirleten birer pisliktirler!</p><p>Ülke kötü yönetildiği zaman benim gözümde suçlu olan yöneticiler değil, o yöneticileri bile bile oraya getiren kitlelerdir.</p>Halil Kandokhttp://www.blogger.com/profile/02801753217215224897noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-765446501321760450.post-72399571054524117902023-04-22T00:00:00.007+03:002023-04-22T00:03:21.618+03:0016-21 Nisan 20121 facebook notlarım<p>DALLAS DİZİSİ VE EŞCİNSELLİK ONLARIN YAPTIKLARININ YANINDA MASUM KALDI!</p><p>Skandal 1:</p><p>Muhafazakar parti yandaşı 2 çocuklu ve evli türbanlı bir kadın gazeteci, "eşcinsellik aileleri yıkıyor, İstanbul Sözleşmesi boşanmalara sebep oluyor" diyor ve ardından kocasını evli ve çocuklu, kendisine abla diyen bir adamla aldatıyor, kocasından ayrılıyor, sevgilisini de karısından boşandırıp kendisi evleniyor.</p><p>Skandal 2:</p><p>Eski Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanı."Oğlunuz erkek arkadaşıyla evlensin istiyorsan oylar Kılıçdaroğlu'na" diye tweet atıyor ama bu belediye başkanının travesti Okşan ile ilişki yaşadığı iddia ediliyor.</p><p>Skandal 3: "Gezi'de kullanılmış prezervatif bulundu, eşcinsel ilişkiye girilmiş!" diyen gazeteci R. O. K. nın da travesti Okşan ile ilişki yaşadığı iddia edilip, sosyal medyada konuyla ilgili bir video veya fotoğraf paylaşılmış ama bu gazeteci olayın FETÖ kumpası olduğunu, görseldeki kişinin kendisi olmadığını iddia etmiş.</p><p>***</p><p>Yaşar Nuri Öztürk, " Son yüz yıl içinde insan yakmaktan devleti soymaya, oğlancılıktan kadın ticaretine kadar ne kadar pislik varsa hepsinin altında dincilerin imzası var. Bunları yapan bir tane ateist gösteremezsiniz bana. Ve bunlar Allah'ın avukatı gibi iş yapıyorlar".</p><p>*</p><p>Son 22 yıllık süreç, içinde yaşadığımız muhafazakar kesimin adeta turnusol kağıdı oldu. Bu süreç yaşanmasaydı, hep kendilerini masum ve mağdur olarak göstereceklerdi. Bu sürece dair belleğimiz o kadar zengin ki, sonrasında ne kitaplar yazılacak, ne filmler çevrilecek, ne stand-up'lar yapılacaktır kimbilir. Hani Osmanlı dizilere konu oluyor ya, 22 yıllık sürecin yanında o dizler çok yavan kalacak!</p><p>*</p><p>Nasıl bir sevgi, nasıl bir sevmek olduğu ne anlatılabilir, ne de anlaşılabilir; insanın canı, nefes alması, cennetin merkezi gibi bir şey... Hayatta bir kedinin kokusunu içine çekmek kadar güzel hiçbir şey tatmadım hayatta... Sen hayatı yaşamamışsın öyleyse diyebilirsiniz; ben hayatı kimsenin tahmin edemeyeceği dibine kadar yaşadım ama kedi kokusu bambaşka bir şey; hayatın ta kendisi!</p><p>*</p><p>İnsanlık tarihi 10 milyon yıl öncesine dayanıyor. Çok merak ediyorum hayata bilimsel gözlerle bakan kaç kişi vardır acaba İslam dünyasında falan? Öte dünyadan bahsediyorlar, Kuran'dan bahsediyorlar, tek bir yaratıcıdan bahsediyorlar..; bunlara inanmak, bilimsel gerçekleri yok saymaktır. İnsan gerçekler karşısında kendini nasıl kandırabiliyor acaba? Ben kandıramıyorum. Keşke milyonlarca, hatta milyarlarca yılı yok sayabilsek, öte dünyanın falan olduğuna tereddütsüzce inanabilsek. Cennete gideceğime o kadar eminim olduğum için cennet-cehennemin, öte dünyanın olmasını çok isterdim. İnanıyorum ki, Tanrı olsaydı beni çok severdi! Ama şu kısacık hayattan sonra olmayacağım. Belki reenkarnasyon falan olabilir mi bilmiyorum ama buzulların soğuk cehennemli, Afrika'nın veya Asya'nın sıcak cehennemli öte dünyasına asla inanmıyorum, inanamıyorum; inan Halil diye kendimi yumrukluyorum ama beynim izin vermiyor buna! İçime "ŞEYTAN" mı kaçtı ne?</p><p>***</p><p>Diktatörlük rejimlerinin iki temel ortak yönleri vardır.</p><p> Her şeyden önce diktatörler kendisini ve kendisiyle bağlı bir dar çevreyi ülkenin ve rejimin asıl sahibi olarak görürler. Tek söz sahibi bu çevre ve ülke adına diktatördür. Mutlak güç odur.</p><p> Sözünün üstüne söz istemez. Kural koyucudur. Otoritesi esastır. Koyduğu kurallar tartışılmazdır. Değişik fikirlere tahammülü yoktur. Farklılıkları kendisine, dolayısıyla ‘ülkeye ihanet’ olarak görür ve yaşanılan dönemin durumuna göre yaftalar. İtiraz edenler kimi zaman terörist, kimi zaman vatan haini, kimi zaman ise işbirlikçidir.</p><p> Diktatörlüklerin, diktatörlerin diğer özellikleri, ülkeyi ‘malları’ gibi gördükleri için ülkeyi ‘karlılık hesabı ile ticarethane’ gibi yönetirler. Kendileri patron, yakın çevresi ise ortaklarıdır. </p><p>İnsan hükmedilen ‘teba’ noktasındadır. Kendisine hizmet ettiği, itiraz etmediği, yapılanlara göz yumduğu oranda değer görür.</p><p> Ülke çıkarı, bekası, kendisiyle başlar, kendisiyle biter. İstediği an ülke değerlerini satışa sunar, istediği bedeli almayı kendisine ‘hak’ olarak görür.</p><p>Tüm bu olguların aksine, büyük devletlerle ilişkilerinde hoşgörülüdür. Çünkü büyük devletlerin desteği olmadan, ne iktidara gelebilir, nede iktidarını koruyabilir. </p><p>https://www.cumhuriyet.com.tr/.../dunyanin-gidisati-ve...</p><p>***</p><p>Nezaket denilen şey, kalabalık ortamlarda, ağzı kulaklarında samimiyetsizce bir tebessüm+kibarlık ve saygı kurallarına uymak değildir; Nezaket yaşamın her alanında, insanların görmediği yerlerde bile, insanın hayata, insanca bir bakış açısıdır. İnsanlara nasıl bakıyorsun-hatta hayvanlara, onları küçümsüyor musun, kibirli misin, onları hiç kimsenin olmadığı ortamlarda bile statüsüz-sınıfsız kucaklayabiliyor musun vesaire, bütün bunlardır, senin gerçek karakterin ve kişiliğindir nezaket. Bizim ülkemizde nezaket ile görgüsüzlük birbirine karıştırılıyor. Zannediliyor ki şatafatla hava atanlar çok nezaketli insnalar. Oysa onlar aşağılık kompleksli hasta ruhlu insanlar. Mesela davet veriyorlar, davetlere katılıyorlar, şıkır şıkır oluyorlar, ayakları yerden kesiliyor-dötleri kalkıyor yani, kendilerini bir şey zannediyorlar, hava atıyorlar; kısaca sosyete özentisi olmayı falan nezaketli olmak zannediyorlar.</p><p>***</p><p>Twitter gündem maddelerinden biri 15 Temmuz'un tiyatro olduğuna dair. Paylaşımlardan bir aynen aşağıdaki gibi..</p><p>(AvAliDvrmAn</p><p>@XLAvukat_IQ</p><p>Serdar Akinan'ın gözaltı nedeni</p><p>15 Temmuz Tiyatrosunun perdesini aralamış olması diyor Dilipak</p><p>"Tuzağa çekilen MAK timinden önce bölgeye 3 helikopter dolusu IŞİD militanı indirilmiş. Bunun kayıtları var. </p><p>Tutanak tutan polis ise iki gün sonra öldürüldü. MOBESE kayıtları var")</p><p>Bir gün bütün gerçekler ortaya çıkacak. O zaman ne diyecekler, aaa tiyatroymuş gerçekten diyecekler. Ama sadece bunu diyecekler ve masumlar öldüğüyle, oyunlar da onandığıyla kalacak. Yani işin en kötüsü, yapanın yaptığının yanında kar kalması olacak!</p><p>***</p><p>ŞEFFAFLIK ÖNEMLİ VE ZOR MESELE!</p><p>Hükümet aleyhinde bir paylaşım yapıldı mı; ya sosyal medya kapatılıyor, yay yayınlanan paylaşımlar kaldırılıyor ya da paylaşım yapan kişiler hapse atılıyor. Neden? Söylenenler gerçek değilse, doğrusu bu dersin, ispat edersin. Eğer baskı varsa, demek ki doğru!</p><p>***</p><p>Kalpleri kırılmaması için yakınlarım veya tanıdıklarımın kutlaması dışında dini hiçbir ritüeli kabul etmiyorum. İnsanların kültürel inançlarını kabul etmem için, öncelikle benim insanca yaşama haklarımın kabul edilmesi gerekiyor. Hiç kimse kalkıp da bana Halil eşcinsel Onur Günün kutlu olsun demiyor çünkü. Ben ne salağım, ne de geri zekalıyım. Saygı denilen şey karşılıklı olur. Bana bir bütün olarak saygı duymuyorsanız, hatta selamınızı bile kesin! Kalmış şunun şurasında 3 günlük ömrüm; önce insna hakları, ondan sonra kültür!</p><p>*</p><p>Din denilen olguyu tamamen bıraktığımda 20'li yaşlarımdaydım. Çünkü insan okudukça ve aydınlandıkça daha gerçekçi oluyor. Din ile benim hayata bakış açım ve yaşam tarzım çok çelişiyordu. Eşcinsel olduğum için beni lanetleyen bir dini kabul etseydim, ben kendim olamaz ve kendimle çatışırdım. Huzurlu bir yaşam için kendim olmayı seçtim. Aslında ben çocukluğumdan beri içinde yaşadığım kültürle çatışıyordum. Hayvanların kesilmesi-hatta onların her şekilde kullanılması, ağaçların kesilmesi, kahvehane kültürü, evlilik vesaire tüm geleneksel rutinler beni adeta boğuyordu. Biliyor musunuz ben çocukken bayramlarda camiye gönderildiğimde, camiye gitmeden sokaklarda dolaşıp eve öyle dönüyordum. Bu bayramın da benim için bir anlamı yok. Arkamdan dedikodumu yapanların bayramlarının bütünleştiriciliğine falan inanamam. Bunları yazarken bir telefon geliyor. Denizli bilmem ne partisi Milletvekili adayıymış ve bayramımı kutlamak için aramış. Tabiki de genel bir mesaj. Bayram demek der demez, şırrak telefonu kapattım. Artık 21. Yüzyıldayız. Ben insan hakları ve demokrasiden başka bir şey istemiyorum. Benim bayramım, herkesin özgürce yaşadığı bir dünya ile mümkün olabilir ancak.</p><p>*</p><p>Hassas bir psikolojim olduğu için kimseye minnet etmeden yaşamanın yollarını daha çocuk yaştan itibaren öğrendim. Hep bir evimin, bir de emekli maaşımın olmasını istedim. Kümes gibi bir yerde de yaşasam, maaşlar açlık sınırının altında da olsa bunu başardım. Onun dışında tüm hedefim hayatımı istediğim gibi yaşamak oldu. Her ay tüm kazancımı-maaşımı, kitaplara, dergilere, gazetelere ve müzik albümlerine yatırıyordum. Çünkü hayattaki en büyük tutkum okumak ve öğrenmek, bir de sanattı. Çünkü bu sayede insan olabildim, kendimi tamamlayabildim. Kalan ömrümü de bu doğrultuda yaşayacağım, hayatımı da insanlarla değil hayvanlarla paylaşacağım!</p><p>*</p><p>Çocuklar çektikleri acıların, büyüklerinin düşüncesizliklerinden olduğunu bilmezler. Keşke çocuklarımıza daha güzel yarınlar için mücadele edebilecek bir eğitim seviyesine ulaşabilseydik. Bayramların dini anlamda bir değeri yok benim için ama içinde yaşadığımız kültürde insanlar özellikle bayramlarda sevdiklerinin yanında olmamasının çok büyük üzüntüsünü yaşarlar. Ülkemizdeki son depremlerde sevdiklerini kaybedenlerin bu bayramda yaralarının tekrar kanadığının farkındayım. Benim dileklerim ne acıları dindirebilir, ne de yarınlara çare olabilir. Umarım bir gün eğitimli bir toplum oluruz ve yaşadığımız acıları çocuklarımıza tekrar tekrar yaşatmayız...</p><p>****</p><p>Ne demek LGBTİ'cidir. N'olmuş yani eşcinsel olduysak? İnsan değil miyiz? Bu ülkeye vergi vermiyor muyuz, askerlik yapmıyor muyuz? Eşcinseller bu ülkedeki ana - babanın çocukları değil de uzaydan mı fırlatıldılar? Sonra bir de bütün vatandaşları kucaklamaktan bahsederler; tam aksine kutuplaştırıcı bir politika izlediklerini göremiyor musunuz; istediğiniz kadar eşcinselleri ötekileştirin; onlar bu toprakların insanları ve nefretinize rağmen bu topraklarda yaşamaya devam edecekler! Bunlardan LGBTİ'lere karşı bir ses duydunuz mu falan ne demek? Dinciler gibi onlar da mı lanetlesinler eşcinselleri? Bunu mu istiyorsunuz? Nerede sevgi, barış? İftarda saraya çağrılan Bülent Ersoy LGBTİ değil mi? Sandıklarda 16 milyon eşcinselin oyu, sizi tarihe gömecek!</p><p>*</p><p>Bilimsel araştırmalara göre eşcinsellik oranı % 20'dir. Bu da Türkiye'de 15-20 milyona tekbül eder. Hani n'erde derseniz? Büyük çoğunluğu gizli!</p><p>***</p><p>Etrafımız tedavisi mümkün bile olmayacak boyutta hasta ruhlu insanlardan geçilmiyor.</p><p>Saadet Partisi Avrupa Kadın Kolları Halkla İlişkiler Başkanı Merve Nalbant, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda:</p><p>"Bu fotoğrafı paylaşan birçok hesabın altına yapılan yorumları tek tek okumaya çalışıyorum ve görüyorum ki insanımız birliğe, beraberliğe güzelliklere hasret kalmış. Bütün yorumlarınız çok güzel, çok kıymetli. Teşekkür ederiz. Bir kez daha genel başkanımla, partimle, teşkilat mensuplarımızla gurur duydum. #BirleşeBirleşeKazanacağız." demiş. </p><p>Yobaz basından Ali İhsan Karahasanoğlu yaptığı değerlendirmede:</p><p>"Merve Hanım diyor ki insanımız birliğe, beraberliğe, güzelliklere hasret... Erdoğan ile beraberlik kursaydınız, Erdoğan'ın partisiyle ittifak yapsaydınız, Cumhur İttifakı'na katılsaydınız. Orda çok daha büyük bir birliktelik oluştururdunuz. Hem de yanı başınızda eşcinselleri, homoseksüelleri, ibneleri görmezdiniz. Daha düzgün insanları görürdünüz. Tamam hepsi cennetliktir diyemem ama en azından alnı secdeli insanlarla birlik beraberlik kurduğunuzu görmüş olurdunuz. Şimdi yanıbaşınıza baktığınız zaman Merve hanım belki bir gay belki bir lezbiyen, belki bir homoseksüel, belki bir imam hatip düşmanı, belki bir ateist belki bir komünist, belki bir terörist... Her biri yanıbaşınızda olabilir. Dolayısıyla onlarla birlik beraberlik içinde olmaktan dolayı kıvanç duyuyorsanız buyrun duyun." demiş.</p><p>N'olur yani yanı başınızdaki kişiler eşcinsel, ateist, komünist olsa? Ayrıca her size benzemeyene terörist demek de apayrı bir akıl tutulması olsa gerek! Bana göre yobazlar daha tehlikelidir ülke geleceğine cahillikleriyle daha fazla zarar verdikleri için!</p><p>***</p><p>Tuğçe Tayfur şarkıcılığı bırakmış, tesettüre girmiş. Tesettüre girmemiş de sanki Paris Moda haftasında defileye çıkmış gibi. Eğer tesettür kadının cinsel cazibesini örtmekse, Aleyna Tilki bile, Tuğçe'nin yanında inanın sönük kalıyor!</p>Halil Kandokhttp://www.blogger.com/profile/02801753217215224897noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-765446501321760450.post-67429772726332954312023-04-17T15:29:00.003+03:002023-04-17T15:29:33.965+03:00AKILSIZ HOMOFOBİKLER!<p>Dinciler tarafından bilinen bir hoca demiş ki...</p><p>Eğer Lut aleyhisselam eşcinsellik rezaletini telin etmeseydi o da helak olacaktı. Ulema münkere karşı çıkarak Allah’ın(cc) rahmetini celbeder, musibetin umumileşmesine mani olur. Ey alimler, arifler rezaletin tervic edilmesine karşı çıkınki RABBİMİN gazabı değil rahmeti gelsin!</p><p>Kendilerini yüksek göstermek için aynı doktor reçetesi gibi bir de arapça konuşmuyorlar mı..!</p><p>Ben Türkçeleştirilmiş halini yazıyorum....</p><p>Eğer Lut efendi eşcinsellik rezaletini lanetlemeseydi o da yok olacaktı. Sarıklı dinciler, kötülükten men ederek Tanrının bağışlayıcılığını çağırır, kötülüğün-EŞCİNSELLİĞİN yaygınlaşmasına engel olur. Ey din hocaları, algısı güçlü olanlar, rezaletin-EŞCİNSELLİĞİN kabul edilmesine karşı çıkın ki Tanrının öfkesi değil bağışlayıcılığı gelsin!</p><p>Burada kötülüğün eşcinsellik kasdedilmesi, belki homofobiklerin bir uydurması olabilir. Çünkü Tanrı varsa bile ne yarattığını kötüler, ne de yarattıkları arasında adaletsiz olur. Eğer olayı Tanrı'ya bağlayacaksak, yani her şeyi tanrı yaratıyorsa, eşcinselliği de Tanrı yaratmıştır. Milyonlarca eşcinsel yanılıyor olamaz ki eşcinsel olsun!</p><p>Eğer birazcık tarih okursanız, insan türünün bilimin gelişmediği en başlarda doğa olaylarını Tanrı'ya verdiğini, böylece inancın doğduğunu, zamanla dinlerin oluştuğunu ve bunun kültürün bir parçası olduğunu, zamanla toplumsal normlara dönüştüğünü, çok tanrılı dinlerden tek tanrılı dinlere geçtiğini falan görür.</p><p>Artık 21. yüzyılda iletişim, internet, bil-teknoloji çağındayız ve her şeyin makul ve mantıklı bilimsel gerçekçi bir açıklaması varken, kalkıp da yanardağ patlamasını veya depremi eşcinsellere Tanrı tarafından verilmiş bir ceza olarak düşünürseniz, bunun inandırıcılığı olmaz... Bilimsel bir dünyada Komik duruma düşersiniz, ciddiye alınmazsınız. </p><p>Devir değişti artık. Her şeyin bilimsel bir açıklaması var. Bir şeylerden lüzumsuzca korkmaya ve bir şeyleri uydurmaya gerek yok. Kutsal olan insan hakları ve demokrasidir. Sen kalkıp günümüzde bir insanı cinsel yöneliminden-eşcinselliğinden dolayı nefrete hedef gösterirsen, bunu ne vicdan kabul eder, ne insanlık kabul eder, ne Tanrı kabul eder, ne de hak hukuk düzeni kabul eder... </p><p>Ama sen cahilsen, bilmediğin şeylerden nefret eder, buna da tabulaştırılmış din gibi kavramlar üzerinden kılıflar uydurmaya devam edersin. Seni de cahillerden başka kimse tınlamaz bile. Şimdi ben, sen günah diyorsun diye ben eşcinselliğimi yaşamayacak mıyım? Tınnnn! Ayol kime ne benim önümden arkamdan ve bunlardan nasıl tasarruf ettiğimden! Bi' defolup gidin artık hayatımızdan akılsızlar!</p>Halil Kandokhttp://www.blogger.com/profile/02801753217215224897noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-765446501321760450.post-56514753959348774392023-04-17T12:27:00.001+03:002023-04-17T12:27:54.521+03:00Niye erkek eşcinseller değil de kadın transseksüeller milletvekili adayı?<p> Baştan asla ve asla yıkıcı olmadığımı, aksine en küçük bir çabayı bile ama samimi olursa, çığ gibi büyüyebilecek bir umut olarak gördüğüm belirterek başlayayım. 90'lardan itibaren eşcinsellerin görünür ve hak taleplerini dile getirmeye başlamasından itibaren, eşcinsellik gerçeğinin muhalefete oy toplamak için vitrin malzemesi olmasıyla birlikte homofobi de siyasi pencerenin tutucu tarafında kendini göstermeye başladı. Seçim zamanında muhalefet LGBT dediği an, hatta demediği an bile, eğer kendi olumsuzluklarını örtmek için hedef şaşırtmak adına toplumun hassas noktaları olan ahlakçılık üzerinden, nefret yoluyla insanların % 90'nın sapık olarak gördüğü LGBTİ, muhafazakar troller tarafından "trendTopic" yapılıyor. LGBTİ demokrasinin en uç noktası olarak görülürken, diğer taraftan da en ahlaksızlık olarak görülebildiği için, malzeme yapılmaya da müsait olduğunun altını çizmek gerekiyor.</p><p>Son yıllarda kitlesel olmayan ve iktidar olmaları düşük olan partiler, LGBTİ'lerden de Milletvekili aday adayları göstermeye başladılar. Yani bir kaç kişi diyelim de, öyle aman aman bir rakam olduğu zannedilmesin. Onlar da tabiki de ilk sıradan gösterilmedikleri için daha önceki yıllarda olduğu gibi seçilme ihtimalleri söz konusu bile değil. Önümüzdeki seçimlerde de şimdilik bildiğim kadarıyla 2'si TİP, bir HDP'den olmak üzere üç LGBTİ ama 2'si trans, biri de zaman zaman biseksüel, zaman zaman lezbiyen olan bir kişi aday gösterildi. İşte burası çok önemli; Eğer Türkiye'deki eşcinsel Onur Yürüyüşlerine falan bakacak olursanız, LGBTİ denildiği zaman, ilk önce akla gelen erkek eşcinsellerdir, çünkü görünür olan onlardır, hak mücadelesi veren onlardır ve toplumun da erkekliğine tehdit olarak gördüğü erkek eşcinselliğidir. </p><p>Buna rağmen neden erkek eşcinseller milletvekili adayı gösterilmez de, heteroseksizmin bir parçası olarak görebileceğimiz transseksüeller ve erkek dünyanın tehdit değil de fantezi olarak gördüğü kadın eşcinsellikten aday gösterilir? Bu küçük partilerin veya muhalefetin LGBTİ dostluğuna veya eşcinsel haklarına gölge düşürmüyor mu? Türkiye'de belli noktaya gelmiş o kadar edebiyatçı, iş insanı, siyaset yapmasa da düşünsel alamda çok üst seviyeden siyasi birikime sahip ve eşcinsel haklarını savunabilecek bilinçli eşcinsel varken; neden LGBTİ adayı olarak bir iki transseksüel gösterilir? Teklif götürülmüş de red mi etmişlerdir, yoksa partiler bilinçli eşcinseli bilerek mi tercih etmemektedirler? Yanlış anlaşılmasın, konunun aday gösterilen LGBTİ'lerle alakası yok. </p><p>Partiler, eşcinsel haklarının güçlü bir şekilde savunulmasını istemeMektedir midir acaba? Hani biz LGBTİ hakları konusunda samimiyiz, adaylarımız formaliteden değil manasında bir şeyler söylüyorlar ya; ben şahsen LGBTİ-eşcinsel haklarının Türkiye'de siyaset yapanlar tarafından ciddi ciddi düşünüldüğüne inanmıyorum. Çünkü Türkiye'de siyaset; toplum ve demokrasi için değil, siyaset yapanların çıkarları ve ideolojileri için yapılan bir şey. Öyle olmasaydı, bunca siyasetçi birbirini yemek yerine işbirliği içinde faydalı bir şeyler yapmaya çalışırlardı. Siyasilerin ağızlarına bakarsanız, hep birbirini karalama ve nefret var. Hiç insanlar için güzel bir şey yapma vaadi yok. Verilen vaatlerin açlık sınırının altında yaşayan bir toplum için ekonomik olması kaçınılmaz elbet ama 21. yüzyılda üst perdeden bir demokrasi ayarı vermek için de ortaya çıkmak gerekmez mi artık? </p><p>Türkiye de herkes için çıkarlar ön planda olduğundan, talep edilmediği sürece de herhangi bir konuda bir şey yapmak kimsenin işine gelmez. Eşcinseller hak istemese, eşcinsellik bir sapıklık olarak görülmeye devam eder. Toplumun gözünde nedir eşcinsellik; cinsel gücü olmayan travestilik. Transseksüel adaylar da bu anlayışa cuk oturuyor zaten. Diyebiliriz ki; bazı partiler toplumu ürkütmeden, LGBTİ'lerin ağzına bir parmak bal çalıp oylarını almaya talip. Türkiye'de eşcinseller hak talebinde bulunmuyor mu; bulunanlarınki duyulmuyor, diğerleri de toplumla aynı kafadan; yani toplumsal cinsiyete uygun LGBTİ'lerden oluşuyor; talepleri de heteroseksistçe; yani kadınlık ve erkeklik üzerinden; cinsel yönelim üzerinden değil! </p><p>Türkiye'de eşcinseller ezik; cinsel yönelimleriyle barışık olmadıkları için, aynı toplum gibi homofobikler. Eşcinselliğimle en barışığım diyen eşcinselin bile yeni bir toplum inşa etmek yerine (toplumsal)cinsiyet kimliği üzerinden varolma durumu söz konusu. Oysa bu şekilde varolma, toplumda varoluş içinde yaşanılan kültüre göre bu şekilde de olsa, varoluşa gerçek bir çözüm değil, sorunu besleyen bir durum. Eşcinsel haklarının Türkiye'ye gelebilmesi için, öncelikle şu cinsiyet meselesini bir sıfırlamak gerekiyor. İnsan olarak varolalım, cinsel yönelimimizi de cinsiyet kavramının dışında içimizden geldiği gibi konumlandıralım. Benim cinsel yönelim varoluşum için, illa ki kendimi belli bir cinsiyet kavramına hapsetmem gerekmiyor. Biyolojik cinsiyetten bahsetmiyorum, toplumsal cinsiyete indirgenmiş cinsiyet kimliğinden-kadınlık erkeklikten bahsediyorum. </p><p>Tabi bütün bunlara istinaden diyebilirsiniz ki; siyaset veya politika, içinde yaşanılan topluma, kültüre, sürece göre yapılır; ben de o zaman diyoruım ki, eğitim düzeyi düşük toplumlarda siyaset yapmanın bir anlamı yok; boşa kürek çekme! Aynı tas aynı hamam olacak olduktan sonra, bu kafayla bir şey değiştirilemeyeceğine göre, her şey formalite ve ne haliniz varsa görün. Zaten biraz çizginin dışına çıktığın zaman, LGBTİ dünyası bile bundan rahatsız oluyor. Eşcinsel hakları dediğin zaman, bir eşcinsel olarak seni bile transfobik, bifobik, vesaire ilan ediyorlar. Bu yüzden eşcinsel hakları için bir şey yapabilme potansiyeli ve isteği olanların da şevki kırılıyor. </p><p>Keşke eşcinsel hakları gelince bu LGBTİ+ denilen kesim, işte o zaman kendilerini istedikleri şekilde ifade edebileceklerini anlasalar. Çünkü toplum diğer ifade cinsel kimlikleri kendilerine tehdit olarak görmüyor; Çünkü transseksüeli de heteroseksizme dahil, biseksüeli de, interseksüeli de. Çünkü onlar toplumsal cinsiyeti tehdit etmiyorlar, farklı şekilde de olsa daha besliyorlar. Asıl kabul edemediği eşcinsellik. Asıl kabul edilmeyen engelleri aştığı zaman, diğerleri otomatik olarak haklarına kavuşmuş olacak zaten. LGBTİ'lere sormak istiyorum; siz hangi taraftasınız; eşcinsellik mi, heteroseksizm mi?</p>Halil Kandokhttp://www.blogger.com/profile/02801753217215224897noreply@blogger.com0