13 Eylül 2012 Perşembe

Eşcinsellik Çevresel Bir Durum Olsaydı Eşcinseller Olmazdı

Heteroseksist bir dünyada, heterosekizmin eğitim sistemini kendi çıkarına göre şekillendirmemesi mümkün müdür? Hükümetler de yapılarına göre ideolojilerine uygun bir şekilde eğitim sisteminin çağdaş veya geleneksel olmasının belirleyicisidir. Tıpkı muhafazakar bir hükümetin eşcinselliği kabul etmeyerek eşcinselliğe karşı önyargıları besleyecek bir eğitim şeklini benimseyip, bunu da eğitim ve eğitim araçlarına yansıtması gibi.

Bakıyoruz kitaplara ve çevresel faktörlerin cinsel kimliğe etkisinden bahsediyor. Cinsel kimlik derken tam olarak ne demek istediğini kendisinin de bildiğini zannetmiyorum bu eğitim şeklinin. Çünkü sistem resmen cinsel kimliği, içine tamamen heteroseksizmin enjekte edildiği biyolojik-bedensel bir cinsiyet olarak tanımlıyor ki, hormonların ve özenti veya etkileşim yoluyla toplumsal rollerin, kişilerin cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği dahil her türlü cinsel kimliklerini şekillendirdiğinden bahsediyor.

Hep tekrar ediyorum ve öğrenilinceye kadar cinsel kimliğin sadece görünüş ve davranışına göre erkek veya kadın cinsiyetinden ibaret olmadığının altının çizilmesi taraftarıyım. Her kadın veya erkek bilindiği ve dayatıldığı üzere karşı cinsi sevmek, toplumsal cinsiyet yapısına ve bedensel yapısına uygun olmak durumunda değildir. Ama toplumun cinsel kimlik algısı çocukluktan itibaren toplumsal anlamdaki cinsel kimlik anlayışına göre şekillendirilmektedir ve bu eğitim dahil hayat boyu devam etmektedir. Bunda da tabi tek belirleyici heteroseksizmdir.

Eşcinsellerin bile bilmediği cinsel kimlikleri tekrar hatırlayalım mı?

Biyolojik cinsiyet: Bedensel erkek ve kadınlığı belirleyen ve doğuştan gelen bir yapıdır. Toplumun erkekliği ve kadınlığı tamamen o bölgelere yüklediği erkeğin penisinin, kadının vajinasının olma durumudur.

Toplumsal Cinsiyet: Heteroseksizmin çıkarına uygun şekillendirdiği erkeklik ve kadınlık rollerinin toplum tarafından içselleştirilmesi durumudur. Yani "erkeklerin ve kadınların nasıl davranması ve olması gerektiğini şekillerine bakarak anlayabilirsin" şekilciliğidir.

Cinsel Yönelim: Duygusal ve cinsel anlamda cinsiyetlerin, yani erkeklerin ve kadınların hangi cinse yöneldiği durumdur. Heteroseksist bir toplumda, dolayısıyla dünyada genellikle "erkekler kadına, kadınlar erkeklere yönelmelidir" diye kalıpsal bir önyargı mevcuttur ve bu yargının yıkılmaması için, eşcinseller de insan olmasına rağmen heteroseksizm onları gözden çıkararak, toplumun her birimini yapısına uygun şekilde muhafaza etmeye çalışmaktadır.

Cinsiyet Kimliği: Bu kimliği en sona koymamın sebebi, bunun insanlar tarafından hiç bilinmediği, kafaların bu kimliğe tamamen yabancı olmasından dolayı konuyu biraz açmak istemem. Yani insanın kendini hangi cinsiyette hissettiği veya hiçbir cinsiyete ait hissetmeyeceği tamamen gözardı edilmekte, ettirilmektedir. Görünüşte tek bir erkek veya kadın tipi, kılığı ve davranışının olduğu, bu kalıba uygun davranılması gerektiği inancı vardır. Oysa bir insanın toplum tarafından öğretilenin, dayatılanın dışında da hissettiği bir cinsiyeti, cinsiyet kimliği, kadınlığı-erkekliği vardır veya yoktur. Bundan kişi ancak kendisi tasarruf edebilmelidir. Çünkü yaşadığı hayat kişinin kendisine aittir. Birisinin "sen şusun" demesiyle olabilecek bir şey midir bu? Kendini nasıl hissediyorsan ve ona göre yaşarsan insan gibi yaşayabilirsin, mutlu olabilirsin, varolabilirsin ancak. Bu sadece cinsiyet kimliği için geçerli değil tabi, eşcinsellik gibi cinsel yönelimler için de geçerli.

Şimdi cinsiyet kimliği kişilerin toplumsal cinsiyet veya cinsel yönelim dışında kendilerini nasıl hissettiğiyle alakalı bir şey ama, heteroseksist toplum gibi eşcinseller, transseksüeller bu toplumsal yapının cinsiyet anlayışından kendilerini koruyabiliyorlar mı acaba? Sonuçta toplumun cinsel kimlik anlayışına uymayan kimlikleri olsa da, onlar da heteroseksizmin zararlı çevresel etkilerine maruz kalıyorlar ve bu durumu içselleştirip kendilerine yabancı kalabilme ihitmalleri var bana göre. İçselleştirilmiş homofobi veya transfobi bu etki kaynaklı değil mi? Toplumsal kimlik anlayışına uymayan farklı cinsiyetlerin kimlik anlayışları da heteroseksist etkiden payını almamış olabilirler mi?

Peki transseksüellik bedene yüklenmiş kadınlık ve erkeklik algısından bağımsız varolamaz mı? Kendini her erkek veya kadın hissedenin penisi veya vajinası olmak zorunda mı? Eşcinsellik gibi gerçeğin-doğanın inkar elmesinden rahatsız oluyoruz da bedensel doğalarımızın değiştirilmeye çalışılmasından rahatsız olmamız gerekmez mi? Kendimizi toplumsal kimlik anlayışına esir etmek değil midir bedensel doğamızı heteroseksizmin anlayışına göre kendimizi nasıl hissettiğimizle örtüştürmeye çalışmak.

Velhasıl cinsel kimlik anlayışının doğal yapısından çıkmasına, toplumsal yapıdan faklı olanlar da katkı sağlamış olmuyorlar mı kendilerini olduğu gibi kabul etmeyerek? "Olduğu gibi" derken bir yanlış anlaşılma olmasın. "Olması gereken" toplumsal cinsiyet algısı değil, bedensel ve yönelim olarak doğanın kimliklerinin heteroseksizmden kendini koruyabilmesidir. Yani ben kendimi istediğim şekilde hissedebilirim, istediğim şekilde yaşayabilirim ve toplumsal hiçbir tanımlamaya dahil olmayabilirim, özellikle bilindik anlamda kadın veya erkek olmayabilirim, olmak istemeyebilirim, görüntü olarak da kendimi onlara benzetmeye çalışmayabilirim.

Benim görsel veya davranışsal bir kategorimin olması şart değil ki varolabilmem için ama daha eşcinsellerimiz bile eşcinselliği travestilikle, transseksüellikle tanımlamaya çalışıyorlar, bu şekilde varolmaya çalışıyorlar. Belki bu da bir duruştur heteroseksizme karşı ama farklılıklara karşı önyargıyı besleyen, cinsiyet kimliklerinin, cinsel yönelimlerin varolmasına, kabul edilmesine faydası olmayan bir duruştur. Kendini tanımadan, keşfetmeden öğrenilmiş yaşamlar, "Yaşıyorum ama elimde değil ne yapayım" anlamında bir kendini reddediş ve acizliktir heteroseksizmin seksist düşüncesini onaylayan.

Ders kitaplarına bakıyoruz toplumsal cinsiyet algısına göre cinsel kimlikler tanımlanıyor ve insanlar buna göre şekillendiriliyor. Hükümet yetkilileri zaten bu eğitim şeklini benimsiyor ve de bunu açıkça dile getiriyor zaten "eşcinsellik doğa dışı, yanlış" diye ve eşcinselliğin doğal olduğuna dair bir düşüncenin müfredata girmemesi için ellerinden geleni yapıyorlar.

"Adamlar" farklılıkları açıkça yasalarda bile tanımayıp reddediyorken, eşcinsel bireyler mi yetiştirsin değil mi? E dolayısıyla homofobik yetişen çocuklar homofobik büyükler olarak zuhur edeceklerdir ve heteroseksist sistemin devamlılığını sağlayacaklardır. Eşcinsel olanlar ikiyüzlü olmaya mahkum olacak, olmayanlar da yeni heteroseksist bireyler yetiştirmeye devam edecektir.

Sorsan çağdaş eğitim veriyorlardır. Farklılıkları inkar eden bir eğitim sistemi ne kadar çağdaştır ki? Sonra da hükümetin başına geçenler "eşcinsellik doğal değildir" de der, hatta ileriye götürüp "eşcinsellik hastalık" da der, hatta hükümetin bazı yetkilileri "eşcinsellik günah, ahlaksızlık, sapıklık" diye fetva bile verir, sonrasında da eşcinseller öldürülür, hiç olmadı yaşama alanları sınırlandırılıp sindirilmeye, yok edilmeye, heteroseksist dünyadan vazgeçirilmeye çalışılır. Bütün bu baskı ve ayrımcılıklar da heteroseksizme cesaret verir ve güçlü kılar doğal olarak.

Ders kitaplarının falan da dediği gibi çevresel faktörler cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinin belirleyicisi olsaydı, herkesin heteroseksüel olması gerekmez miydi? Heteroseksist bir dünyada insanın yapısında-doğasında eşcinsellik olmasa kim buna cesaret edebilir ki? Tabi heteroseksistlere göre herkes heteroseksüel, olmayanlar sapmışlar doğalarından. İnsanların hiç işi-gücü kalmadı da dışlanmak ve ayrımcılığa maruz kalmak, öldürülmek için mi cinsel yönelimlerini değiştirecek? Eşcinselliği doğa dışı bulanların akıl ve mantık çerçevesinde bilimsel hiçbir dayanakları yok ama. Tataviye ahkam kesiyorlar işte. Ağızlarında bilim var ama kendi çıkarları ve inançları doğrultusunda bilim.

İçine dinin karıştığı, çocuklara din derslerinin seçmeli olarak dayatıldığı ve (Nedense o seçmeli din derslerinde, başka dinler veya dinsizlikler olmuyor. Başbakan da dedi ya "dindar bir nesil yetiştireceğiz" diye, bu konuda şüpheye mahal yoktur sanırım), mesajlarla "çocuklarınıza din dersini seçin" diye baskı yapıldığı, türbanın kamuya, Devlet kurumlarına açık bir şekilde girmesi için müzakaraların yapıldığı (Çünkü resmi kurumlara giderseniz, türban yerine peruk takan kadınlarla karşılaşabilirsiniz ve bu peruk şeklindeki türban yıllardan beri var. Sanki Yeşilçam filmlerinden fırlamış gibi nasıl da farkediliyor o peruklar hemen ilk bakışta) şu günlerde çağdaş eğitimden söz edemeyiz.

Söyler misiniz cinsiyetçi yetişen ve cinsiyetçi hale gelen Devlet nasıl eşit ve çağdaş eğitim verebilir ve davranabilir ki? Haremlik-selamlık bir sistemle nasıl sağlıklı bireyler yetiştirilebilir ki? Tabi eşitlik ve özgürlük anlayışı herkesin kendi çıkarına uygun şekilde ideolojileştiriliyor. Ben eşcinselsem, eşitlik, özgürlük, insanca davranış neyime! "Ya heteroseksüel olacaksın, ya da defolup gideceksin, yoksa biz göndermesini biliriz" anlayışı hakim heteroseksist Devletlerde. Bi' de çıkıp konuşuyorlar ya, ayrımcılıklarını marifetmiş gibi dile getiriyorlar ya, inanamıyorum!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder