2 Eylül 2012 Pazar

Aşırı Muhafazakarlık Eşcinselliğin Keşfini Kolaylaştırabilir!

İktidarın muhafazakar olması, muhafazakarların daha çok kendini hissettirmesine sebep oldu. Yaşadığım şehirde türbanlıların görünürlüğünde fazla sokağa çıkmadığım için bir artış oldu mu bilmiyorum ama sokaklar eskiye oranla daha bir sessizleşti. Bunun sebebi de belki şehrin yaşam tarzındaki değişikliktir. Eskiden insanların sosyal hayatı paylaştığı ortamlar fazla olmadığı için, görünürdeki belli yerlerde yığılmalar daha fazla oluyordu belki de. Yalnız dikkatimi çeken resmi kurumlardaki türbanlı sayısının artışı (Hatta bir sağlık ocağında şahit oldum, doktorun birisi mesai saatinde sanırım Ramazan olmasından dolayı Kuran okuyordu. Mesai saati içersinde bir memur porno film izlese nasıl karşılanır acaba?) ve de sokaklarda panolardaki dini söylemler.

Mesela bugün gördüğüm bir reklam panosunda, “Her doğan, İslâm fıtratı üzerine doğar. Sonra, anne-babası onu Hıristiyan, Yahudi veya Musevi yapar.” diyordu. Bu söze istinaden ben de diyebilirim ki, "İnsanlar eşcinsel doğarlar ama heteroseksist sistemin aile birimi çocuklarını erkek ve kadın olarak cinsiyetçi bir biçimde yetiştirdikleri için erkek ve kadınlığa kendilerini kaptırırlar, homofobik olurlar."

Bu söz yani dinle ilgili olan söz, Muhammed Peygamberin bir sözüymüş. Amacım bu söze gıcıklık etmek falan değil. Herkesin bir inancı ve bunu ifade etme özgürlüğü vardır ama ben insanların herhangi bir dine mensup olarak doğduğuna inanmıyorum. Din bana göre heteroseksist sistemlerin kültürel yapılarının bir parçasıdır. Eğer insana dini eğitim vermezsen, o kişinin din diye bir şeyden haberi bile olmayabilir veya hangi kültürde doğduysa, o kültürün değerleriyle yetişir. Şimdi ben Müslüman bir kültürde doğmuş olabilirim ama annem-babam beni Müslüman yetiştirse de hiçbir dine üye olmayabilirim. Ve bu da ne ailemi ne de beni yetiştiren insanları kötü yapmadığı gibi, dine inanmamam da beni kötü yapmaz.

Benim kötü olmadığıma dair kendime olan inancım sonsuz ve bir çok Müslümandan daha hümanist olduğuma dair de hiçbir şüphem yok. Eğer dinin amacı iyilik, güzellik ve doğruluksa, benim dini ritüellere hiç ihtiyacım yok. Çünkü sadece insanlara değil, bütün tabiata karşı iyi olmaya çalışıyorum, güzellik yapmaya çalışıyorum. Mesela hayvanların bile insanlarla eşit yaşama hakları olduğuna inanıyorum. Evimi hayvanlarla paylaşırken onları o evin eşit bir ferdi olarak görüyorum.

Mesela ben hayvanların dini amaçlı kesilmelerini hayvan hakları ihlali olarak görüyorum. Bu benim düşüncem ve eğer özgürlük varsa bunu ifade etmemin bir sakıncası olduğunu zannetmiyorum. Bir canlının başına bir şey gelmediği sürece yaşama hakkını savunanın neresi kötü olabilir ki? Ama aşırı dindarlar bunu tahrik unsuru olarak algılayabilir.

Mesela Bolu'da elinde bira şişesi olan bir adamı ekmek alırken "Elde bira varken ekmek alınmaz" diyip döverek hastanelik ediyorlar. Ne yani, adam arpa suçu içtiği için açlıktan mı gebersin? Hani din eşitliği ve özgürlüğü savunuyordu? Adamı zorla kendi inancına dahil etmek insanlığa sığar mı? Hem adamın dini inancının şiddet uygulayanlardan eksiği olduğunu nereden bilebilirsiniz ki? Peki şiddet uygulamak ne kadar dinle örtüşüyor? Bu durumda dinin iyilik öğretilerine bira içen mi daha uygundur, insanlara nefretle şiddet uygulayanların mı? Ben  şiddet uygulayan biri olmaktansa, sevgi dolu ve inanmayan biri olmayı yeğlerim. Nitekim de öyle yapıyorum. Çünkü benim sevgimin ölçüsü heteroseksizmin kültürel değerleri değildir ve olamaz. Ben akıl ve mantık çerçevesinde doğaya ve doğada yaşayan herkesin, her canlının eşitliğine ve özgürlüğüne inanırım.

Gelelim asıl konuya ve muhafazakar sistemin kürtaja karşı çıkmasına. Şimdi "kürtaj katliamdır" falan diyorlar ya, silahlar, savaşlar ve her türlü canlı katliamları ne oluyor acaba? Hem de bir hiç yüzünden bu şiddet, nefret ve savaşlar. Oturup, konuşmak, anlaşmak varken silah ne kadar çözümdür acaba? Barış için silah ve savaşlar kadar mesai harcansa, insanlar huzur içinde yaşamazlar mıydı? Barış bir kelimedir, sen içini doldurursan öyle anlam kazanır.

Kürtajı engellemenin amacı da hümanizm falan değil. İnsanların seks hayatlarını kontrol edebilmek. Çünkü insanlar kürtaj olamayınca özgürce sevişemeyecekler. Yani heteroseksizmin dikte ettiği tek eşli yaşama dair aile hayatına mahkum edilecekler, böylece de heteroseksizmin kontrolü, dolayısıyla baskısı altında olacaklar.

Oysa herkesin aile anlayışı farklıdır. Benim içimde insanlık varsa, herkes, her canlı benim ailem olabilir ve kan bağım olmasa da ben onlara kan bağı olan ailelerden daha çok sevgi gösterebilir, onların güvencesini daha çok sağlayabilirim.

Peki özgür seksin kürtaj gibi bahanelerle ertelenmesi sevişmenin önüne geçebilir mi? Bastırılmışlıkların daha şiddetli arzu doğurduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek. Bu şiddetli cinsellik arzusunun tatmin edilmeyince şiddet ve tecavüze dönüşebileceğini de tahmin etmek zor olmasa gerek? İnsanlar peki evleninceye kadar ne yapacaklar? İnsanlar hiç hayatlarını yaşayamasın değil mi erken yaşta evlenip çoluk-çocuğa, aile hayatına bağımlı kalarak? Özgür seks yasak, kürtaj yasak, insanlar ne yapsınlar o zaman?

İnsanların doğasına uygun yaşaması engelleniyor, yaşarlarsa ahlaksız ilan ediliyorlar, sonra da gerçek ahlaksızlar cezasız kalıyor. Ahlaksızlığın hüküm sürdüğü toplumlarda, gizli ilişki veya tecavüzlerle insanların mağdur kalması kaçınılmazdır. Kürtaj yasaklandığı için de hamile kalan kadınlar ülkemizdeki olduğu gibi son örneklerde görüldüğü üzere tecavüz veya yasak ilişki sonucu doğan çocuklarını ya karınlarında kendi-kendilerine kurşunluyorlar, ya da çocuklarını aldıracak hastane bulamıyorlar. Kadınların durumunu heteroseksizmin düşünmesi söz konusu bile olamaz bu ahlakçı zihniyetle.

Bu anlattıklarım çok basit gelebilir ve koskoca iktidarlara yakıştırılmayabilir ama ne yazık ki heteroseksizm denilen şey işte bu kadar basit bir şey veya ben çok basit anlatmış olabilirim.

Başlık cümlemize gelirsek (Çünkü yazıdan önce başlığı attım.), ahlaksızlık gerekçesiyle insanların doğaları gereği ergenlikten sonra cinsel ilişi kurmaları engellenirse, bu durum eşcinselliği hastalık ve sapkınlık olarak gören heteroseksizmin aleyhine işler. Çünkü insanlar evleninceye kadar ilişki kuramazlarsa ya ahlakçıların kabul etmediği fuhuş başını alıp gidecektir, ya da insanlar içlerinde bastırdıkları eşcinselliği keşfedeceklerdir. Bu eşcinsellik heteroseksist bir kültürde dışlanmamak için tabiki de gizli olacaktır, gizli yaşanacaktır. Homofobi, özellikle içselleştirlimiş homofobi de dolayısıyla çok fazla olacaktır aşırı muhafazakarlığın getirdiği baskı sonucu..

Heteroseksizmin çıkarı için baskı amacıyla imal ettiği ahlak anlayışı geri tepip kendi ahlak anlayışlarını infilak ettirecektir. Sen cinselliği ahlaksızlık ilan et, yaşanmasına izin verme, insanlar kendilerini tutamayınca gene ahlaksız ilan et. Amaç üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek, amaç ahlak değil, ahlak bahanesiyle insanlar üzerinde baskı kurmak. Sonra da insanların doğasına uygun yaşamını yoldan çıkma ve şeytana uymak olarak lanetle. Valla özgür seks hayatımla şeytana uyuyorsam ve yoldan çıkmışsam ne ala. Çünkü ben böyle mutluyum, bu benim hayatım.

Muhafazakar kesim şunu unutmasın. Onların (muhafazakarların) anlayışına göre ahlaksızlığa özgür yaşamlar değil, haremlik-selamlık yaşamlar sebep olur. Bırakın insanları doğalarına uygun yaşasınlar, bakalım ahlaksızlık diye bir şey olacak mı? Sen çıkarların için doğanın gerçeğine ahlaksızlık dersen, doğal yaşam olur sana ahlaksız yaşam. Ahlakı yaratan da heteroseksizmdir, ahlaksızlığa sebep olan da. Bu da bu kadar basit işte.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder