Televizyonda "Şanslı Masa" diye şaka programı var biliyorsunuzdur. Kısa sürede en çok izlenen programlardan biri oldu ama hala Şanslı Masa'ya yakalandıklarını anlayamayanları ben de anlayamıyorum. Demek ki insanlar birbirini tanıyamadan hayattan geçiyorlar. Şanslı Masa'ya yakalandığını bilmeyen taraflar yanındakinin saçmaladığının farkındalar ama olabilirlik dahilinde saçmaladıklarını düşünüyorlar galiba. Yoksa çoğu yeni tanışmış kişiler mi veya insanlar hayatları boyunca yüzeysel mi tanıyorlar birbirini? Aslında şekilci oldukları için, iç dünyalarına tam anlamıyla giremiyorlar galiba.
Bir de maço bir toplum olmamıza rağmen erkeklerin mülayimliği şaşırtıyor beni. Ne o sabır öyle? Bugüne kadar sadece bir kişinin sabrı taştı, o da bir tekme çıkardı daha yanındaki kadına sulanan erkeğe. Oysa bizim kültürümüzde yan gözle bakmak bile cinayet sebebi olabiliyor. Demek ki daha toleranslı olanlar tesadüfen Şanslı Masay'a takılıyorlar, yada Şanslı Masa ekiplerinin bilinçli tercihi yumuşak olanlar.
Yumuşak demişken, neden eşcinseller veya transseksüeller, travestiler hiç takılmıyor ki mu bu masaya? Takılıyorlar da yarışmacı olarak seçmiyorlar mı? Garibim eşcinseller gündüzleri linç edilmemek için sokağa çıkamıyorlardır belki. Hem sanıldığı gibi eşcinsellerimizin öyle dışarılarda harcayacak kadar paraları da olmayabilir.
Ama düşünsenize Şanslı Masa'ya eşcinsellerin takıldığını. Ne muhabbet olur, ne dedikodur olur. Belki de "bip" lenmekten ne konuştukları hiç anlaşılamaz. Eşcinsellerimizi gözönünde bulundurursak muhabbet konusu "aşk olur, seks olur" diyeceğim ama "masa" ekipler tarafından yönlendirildiği için, belki saçmalayan tarafa yarışmaya takıldığını bilmeyen daha fazla tahammül edemeyeceğinden çekip gidebilir veya daha çabuk anlayacağından, veya abukluğa subuklukla cevap verilip iyice zıvanadan çıkılacağından yarışma erken tamamlanabilir. Belki de çok yavan geçip, eşcinsellerin de sıradan olduğu anlaşılabilir.
Aslında eşcinsellerle heteroseksüellerin hiçbir farkı yok. Sadece biz birbirimizi farklı konumlandırıyoruz. Her yiğidin bir yoğurt yiyişi olduğu gibi, cinsel yönelimlerimiz de işte o kadarcık farklı. Hetero kültür baskın ve eşcinsel kültür de vardır, olmalı başka etnik köken ve bölgelerin kültürel farklılıkları olduğu gibi ama bunlar hayataımızın renkleri olmaktan ibaret kalmalı. Sağlıklı bir dünya için ortak bir yaşam dilini kullanmamız kaçınılmaz. Bu ortak yaşam biçimi kendimizden ödün vermek olmadığını bir kavrayabilsek.
Yarışmaya dönersek, normal hayatta şakaya bu kadar tahammül edebilir miyiz? Koskoca televizyona karşı ne yapabilir ki şakalanan? Üstelik televizyoncularla anlaşmış yanınızdaki-hayatınızdaki kişi. E bir de işin içine para girince nasıl da yumuşuyoruz ama. Ben olsam o paraya razı gelmem. Dizilerden bölüm başına 50-100 Bin lira götürenler, hayatın gerçeğinden daha iyi rol yapmıyorlardır herhalde. Hem yapsalar ne olacak? Vatandaş da şakalanırken reklamalardan televizyona milyonları kazandırmıyor mu? Hem de maskara olarak. Niye haklarını vermiyorlar insanlara? Ben olsam önce bu şakaya beni alet edeni çıkarırım hayatımdan, sonra da televizyon şirketini mahkemeye veririm. Enayi miyim ben üç kuruşa elaleme maskara olup, birilerine para kazandırayım?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder