2 Nisan 2011 Cumartesi

Bas Tondan Ninniler

Günlerden gene bir Pazar zannettiğim ama Cumartesi günü (Bir keresinde çalışırken de Cumartesi'yi Pazar zannedip işe gitmemiştim. Hatta gazetelere bile isyan etmiştim "Neden Pazar olduğu halde Cumartesi gününün gazeteleri gelmiş" diye. İş yerimden eve gelmişlerdi başıma bir şey mi geldi acaba diye. Patronum "İşine gelmiştir Cumartesiyi Pazar zannetmen" diye laf çarpmıştı bana. Belki de çocukluğumda Cumartesi'nin tatil olmasına şartlanıp, kapitalizmin Pazar günümü çalmasına bir tepkisidir bilinçaltımın bu zannetmeler.) Radyom Babyloon'um açık her zamanki gibi, internet üzerinde aynı zaman diliminde ama farklı paralel ve meridyenlerdeki zamanda yolculuğuma eşlik eden. Nereden alışkanlık haline geldi bilmiyorum ama çocukluğumdan beri bizim evde içilen, İngiliz Kültürü'ne ait olduğu bilinen sütlü çayımı ben çaylı süt şeklinde yudumluyorum havanın beni mutlu eden kasvetiyle. Umutsuzluklarıma bazen boş verebiliyorum "aman sen de" diyerek fazla kaygı edinmemek gerektiği için her şey olacağına varıp ikna olunca hayatın biricikliğine namzet. Gerçi bireysel olumlu bakışlar tek başına fazla mesafe yol kat edemiyor duyarlılık genlerinde varsa.

Geçenlerde bahsettiğim, Libya'daki askerlerin tecavüzüne uğradığını iddia eden ve "fahişe" bahanesiyle deli muamelesi yapılarak belirsiz bir yere götürülen İman adlı kadından haber alınamadığı için başbakan Erdoğan'dan kurtarılması için imza kampanyası başlatılarak yardım talebinde bulunulmuş. Denize düşen yılana sarılabiliyormuş demek ki. Kimin aklına gelirdi ki, fahişe olarak lanse edilen başı açık, tırnakları ojeli bir kadın için türbanı özgürlük alanı olarak savunan bir sistemden yardım isteneceği.

Afganistan'da da Amerikalı bir adamının Kuran'ı yaktığı gerekçesiyle Birleşmiş Milletler'in yardım ofisi binası basılarak ikisinin boğazı kesilip 10 kadar kişi kaltledilmiş. Bu cinayetler Kuranı ve Tanrı adına mı işleniyor şimdi? Manevi duygulara tahrik unsuru öldürmenin sebebi olabilir mi acaba?

Evlenmek için tecavüz ettiğini söyleyen bir tecavüzcü de söylediklerinde samimi olduğu için serbest bırakılmış. Yani heteroseksizmin aile gibi kurumlarına hizmet edersen yaptığın her şey mübah oluyor! Kadın cinsi evlenmek istemiyor, evlensin benimle diye tecavüze uğruyor, şikayetçi olduğu halde sanki suç işlemiş gibi tecavüzcüsü serbest bırakılıp ödüllendirilerek yaptığı onaylanıyor, doğrulanıyor. Resmen şaka gibi.

Bir başka gazeteyi tıklıyorum ve Bianet' ten Şadiye Dürümcü' nün "Gündüzleri Taze, Geceleri Kurutulmuş Nane Renginde" yazısının kartpostaldan öte Prag şehriyle karşılaşıyorum. Başka bir zaman dilimi, başka bir dünya sanki. Keşke hepimiz Praglı olsaydık. İnsan hayal bile edemiyor gerçek de olsa sanat eseri gibi, tablo gibi bir yaşamı. Çünkü öyle bir yaşamı yaşamak için seyirci  bir ruha sahip olmak gerekir, kolaycı bir yaşamı hazmetmek gerekir. Görevimiz bütün dünyayı, heteroseksizmin hakim olduğu yaşadığımız yeri, en ücra-en ulaşılmaz yerleri yaşamın renkleriyle rengarenk boyamak değil mi gökkuşağı gibi birbirine geçişgen!

Bizim ülkemizde olanlarsa artık, ne kadar duyarlı olursan ol çaresizce seyrettiğin karabasan gibi üzerine çullanıyor her gün. Hetoreksist iktidar toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesiyle gurur duyuyor demeçlerinde ama çocuklar topuğundan yaralı doğuyor anne karnında bıçaklandığı için. Belki sekiz yerinden bıçaklanan ve hayatı tehlikesi devam eden annesi de olmayacak bir süre sonra. Sonra da çözümü idam da ara sen, hadım etmekte ara.

Asıl sorunun katiller, tecavüzcüler değil de onları bu hale getiren içinde yasasından, geleneklerine kadar her türlü yaşam biçimini barındıran heteroseksist sistem olduğunu ne zaman görmek isteyeceksiniz acaba? İşinize gelmiyor değil mi? Ölen öldüğüyle kalıyor nasıl olsa, yaşam da zamanda yolculuğuna devam ediyor. Zaman sadece içinde bulunduğumuz zaman  müdahalesi  mümkün olan ne yazık ki. Biz şu anki zamanımıza duyarsız kaldıktan sonra ne geçmişten ders çıkartılabilir, ne de geleceğin bir anlamı olabilir.

BAS TONDAN  NİNNİLER

Önce beslemeyi bırakmalıyız heteroseksizmi. Heteroseksizmin sazını eline alan bas-bas, bas tondan türkü çağırıyor yöresine uygun erkekçe. Transseksüel Okşan Öztürk "Sapığın insan hakkı mı olur?" diyerek tecavüzcülerin hadım edilerek ot gibi yaşamalarını istemiş. O otlar acaba ot olarak kalırlar mı transseksüel Okşan, yoksa ayrık otu gibi daha bir dallanır budaklanır mı bilinmez artık. Zaten "tecavüzcüler hadım edilsin" teklifi meclisten vize almış muhalefet de karşı çıkmayarak kamuoyunun beklentisi nedeniyle.

Tabi "sizler" bilime de inanmazsınız. İdamın tekrar yasalaşmasını isteyenlere göre de, Amerika'da yapılan araştırmada idamın yasal olduğu eyaletlerde, olmayanlara oranla cinayetlerin kıyaslanamayacak kadar fazla olduğu da bir safsatadır değil mi?

Radikal'den Sırrı Süreyya Önder "Bir ülkede darağaçları kurulmaya başladığında, ilmeğin sadece sizin istediğiniz boyunlara geçeceğinin hiçbir garantisi yoktur." diyerek ne güzel özetlemiş içinde yaşadığımız coğrafyanın zaman dilimini.

Muhafazakar partiden milletvekili aday adayı olan bir transseksüel de eşcinselliğin tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu iddia etmiş. Eşcinsel eğilimi olan çocuklar gözetim altına alınıp tedavi edilmeliymiş. Yoksa boşuna aday adayı göstermezdi eşcinselliği hastalık olarak gören bir parti onu.

Eşcinselliği hastalık olarak gören bir zihniyet acaba, sen kendini ne kadar doğal bir kadın veya erkek olarak görsen de, ne kadar heteroseksist bir düşünceye sahip olsan da seni kendilerinden kabul eder mi acaba? Düşüncelerini destekleyen senin gibilerden aldıkları  cesaretle seni ödüllendireceklerini, yamandığın erkekliğin uzun vadede de olsa seni ve senin gibileri görmezden geleceklerini mi sanıyorsun?

HETROSEKSİST TOPLUMUN CİNSİYET ANLAYIŞI BİYOLOJİK, TRANSSEKSÜELLERİ DE TAKLİT

Ben heteroseksizmin transseksüelliği desteklediğine hiç şahit olmadığım gibi, topun ağzında ilk onlar var LGBT olarak, en çok zulmü de onlar yaşıyor hali hazırda toplum düzenini bozuyorlar gerekçesiyle. Bu toplumun yani heteroseksist toplumun cinsiyet anlayışı biyolojik. Ne kadar transseksüel olursan ol, onların gözünde hiçbir zaman doğal sayılmayacaksın. Zaten sen ve senin gibiler bile hastalık olarak gördüğünüze göre, onların normal karşılaması beklenemez eşcinselliği, transseksüelliği. Onlardan ne beklenebilir ki bu konuda, taklit heteroseksistlerden ne bekleyelim.

Ben içselleştirilmiş homofobiyi, eşcinselliği hastalık olarak gören LGBT' lerin yönetimini asla tercih etmem. Çünkü onların birikmiş erkeklik veya kadınlık-heteroseksist öfkesi eşcinselliğe karşı daha yıkıcı olacaktır biliyorum, şahit olduklarımız kadarıyla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder