1 Nisan 2011 Cuma

Siz Gerçek Evlat Acısının Ne Olduğunu Bilir misiniz?


"Siz evlat acısı nedir bilir misin?" derler ya biyolojik olarak çocuk sahibi olanlar, acaba onlar kendilerinin olduğu yoldan, üreme yoluyla çocuk sahibi olmayanların evlat acılarının şiddetini tahmin edebilirler mi? Hiç zannetmiyorum! Öyle olsaydı dünyanın bir tarafı ağlarken, bir tarafı gülmezdi. Bir taraf açlıktan ölürken, bir taraf parasının hesabını yapmazdı, boğazından lokma bile geçmezdi. "İnsanın acıyan yeri başka, ağlayan yeri başka" demesin bana hiç kimse. Bana evlat acısından bahseden insanlık hayvanlara işkence ediyor, hayvanları katlediyor.

Bugün okuduğum bir haberde Türkiye'nin Adana şehrinde, yurdum insanının evlatları iki sokak köpeğine, iki aylık olanın kulaklarını keserek, iki yaşında olanın da boğazından iple asarak ayağı kopma noktasına gelene kadar işkence etmiş. Ne yazık ki kulakları kesilenin kulakları artık eski görevini göremeyecekmiş, diğerinin de ayağı kangren olmuş. Tedavi edildikten sonra bu köpeklere aile aranıyormuş. Var mı acaba 75 milyonluk ülkede gerçekten evlat acısının ne olduğunu bilip de bu köpekleri evlat edinecek bir babayiğit?! Çünkü onlar bilmiyorlar, inanmıyorlar değil mi dünyanın varoluşunun, dengesinin doğanın bütün parçaları sayesinde olduğunu. Onlara göre dünya kurulmuş, insanların-erkek insanların hizmetine sunulmuş, diğerleri de onlara hizmet etmeleri için yaratılmış.

Hiç kimse bana bu işkenceleri yaparken, özellikle seyrederken insanlıktan, sevgiden, evlat acısından bahsetmesin. Durduk yerde hiç kimseye zararı olmayan canlıların başlarına gelenleri gördükçe, şu dünyada yaşamaktan utanç duyuyorum. İşine gelince kullan onları, işine gelmeyince de öldür. Sen doğasından kopar canlıları, sonra da onlara hayvan muamelesi yap. Sonuçta hepimiz hayvanız eşit yaşama hakkına sahip. Tek farkımız konuşabilmek mi? Konuşmadan da yaşandığına göre, bu ayrıcalık hakkı tanımaz hiçbir canlıya.

Ben biyolojik olarak çocuk sahibi olmadım, olmayacağım da. Belki bir insan evladı da edinmeyeceğim. Çünkü o kadar çok hayvan var ki sıcak bir yuva bekleyen. Çünkü onlar daha çok bakıma, ilgiye, sevgiye muhtaçlar.

Aşktan, sevgiden bahsedenler neredesiniz? Her canlı türü kendini türünü doğal olarak daha çok sever. İnsanların üstün olduğunu iddia edenler, sevgi kelimesini ağzından düşürmeyenler göstersinler bakalım büyüklüklerini, karşılıksız-çıkarsız sevgilerini.

Çok mu abartılı söylediklerim? Olabilir. Size soruyorum öyleyse; Siz gerçek evlat acısı nedir bilir misiniz? Ben çok iyi bilirim de. Gerçek evlat bana göre doğurmadığını, doğurtmadığını kendi çocuğun gibi sevebilmektir.Ben daha bir yaşını doldurmamış Kara'mızı kaybettim ve acısını her gün çok derinden hissediyorum. Kendime sürekli soruyorum "Hayvanlara karşı duyarsız olanlar normal de, ben mi çok anormalim?" diye.

Ben Kara'mı, Kara'm kedimizi öptüğümde duyduğum mutluluğu hiç kimsede duymadım. Çünkü hayvanlar severken ve sevilirken hiç karşılık beklemiyorlar. O da arkadaşlarıyla oynadıktan sonra yine bana gelirdi onu karşılıksız sevdiğimi bildiği için. Siz onlara yemek vermeyi karşılık olarak mı görüyorsunuz? Onları bağımlı hale getirip, bir de aç bırakmayı mı düşünüyorsunuz yoksa, yoksa değil öyle zaten.

Siz bir hayvanla kucak-kucağa, nefesiniz birbirine karışarak uyudunuz mu hiç? O zaman yabancı kalmışsınız demektir gerçek sevgiye, gerçek evlada. Bir arkadaşım benim hayvanlara olan sevgimi hiç hijyen bulmamıştı. Göstermelik kompleksli hijyenden, katışıksız gerçek sevgi çok daha sağlıklı bence. Hatta ruhların dezenfeksiyonu için birebir hayvanlar. Öfkeyi, nefreti, kötü elektriği tamamen yok ediyorlar.

Hayvanlar insanlara karşı ürkektirler, haklı olarak da güvenmezler canlarıyla ödeyecekleri için bu samimiyetin bedelini. Çünkü  insanlar onlara hiç dost olarak yaklaşmadılar, onları kendi dünyalarının dışında tuttular. Hayvanlara güven vermek, kişinin kendisini manevi açıdan çok ehlileştirici oysa. Başkalarına zarar verme duygunuz tamamen yok oluyor, gerçek anlamda insanlaşıyorsunuz. İçinizde ötekileştirme duygusu kalmıyor, herkesi, her şeyi seviyorsunuz. "Hayvan sevmeyen, insan sevmez" derler ya, çok doğru. Çünkü içinde sevgi olan, bunu ayrımcı olarak kullanmaz, herkese verir. Hayvanlar da sevginin paylaşılması, derinlerdeki gerçek sevginin ortaya çıkması konusunda çok faydalı, gerekli hatta.

"Öyle Bir Geçer Zaman Ki" dizisinin Alman oyuncusu Wilma Elles Türkiye'de en çok sokaklardaki hayvanların; Kedilerin, köpeklerin, kuşların çokluğuna şaşırmış. Garibim ne kadar çok hayvan sever olduğumuzu sanmış galiba veya ne kadar hayvanlara karşı sorumsuz olduğumuzu da olabilir. Sevgiyi bir kenara bırakalım, sorumsuzluktan da öte onlara neler yapıldığını bir bilse?

Şimdi birileri diyecek ki, "onlar" da hayvanlara işkence ediyor. Bırakın ya kendi kültürümüzün onlarınkinden daha demokratik olduğunu iddia etmeyi? Benim kulaklarım yoruldu bu iddiaları duymaktan, ama bazılarının çeneleri yorulmadı hala anlatmaktan. Hem başkalarının yanlış yapması, herkese yanlış yapma hakkını mı doğurur? Çok demokratik, çok hümanist, çok hayvansever olduğumuz için mi bu kadar eleştiri geliyor, cezalar geliyor hak ihlallerine karşı Batı'dan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden? Her şeyin doğrusunu "biz" biliriz değil mi? Öderiz cezamızı, bildiğimiz yoldan şaşmayız. Bu ülkede bir kedi öldürmenin bedeli sadece 687 lira çünkü.

Ayrımcılığın hiçbiri ihmal edilmemeli, hepsiyle ayrı-ayrı mücadele edilmeli ama önce en güçsüz olanlar, insanların zulmüne maruz kalanlar ve bu zulme seyrci kalınanlar kurtarılmalı. Çünkü onların da bir tane hayatları var, kısacık hayatları var ve insanlığın hiç kaale almadığı yaşama hakları var. İnsanlık nedir gerçekten? Heteroseksizmin dışında kalan diğer canlıları öldürmek mi? Öyleyse ben o gruba dahil değilim ne yazık ki? Ne insanım, ne de bilindik-toplumsal anlamda bir cinsiyetim var; Eşcinsel bir hayvanım!

İnsan hayvan öldürmeyi bıraktığı zaman ancak birbirini öldürmeyeceği noktaya gelebilir. Bu tabi direkt hayvanların öldürülmesinin bırakılmasıyla alakalı değil. O noktaya gelinceye kadarki sürecin  değiştirilmesiyle  mümkün ama önce canlıların yaşama haklarının hiç tereddüt etmeden, hiç ayrımcılık yapmadan, bu kediydi-bu köpekti, bu eşcinseldi-bu transseksüeldi demeden  yasalaşması gerekiyor.

Gerçek hayvan sevgisi ne sonradan görmelerin süs köpekleriyle sosyeteye girme çabası, ne de korkak heteroseksistlerin bulldog cinsi köpeklerle özgüven kazanmaya çalışmasıdır. Gerçek evlat sevgisini bilenler de sadece biyolojik olarak çocuk sahibi olanlar değildir. Kutuplardaki fok balıklarının başları ezilerek öldürülürlerken, yanıbaşınızdaki kedilerin-köpeklerin işkence yapılırkenki çığlıklarını duyabiliyor musunuz, görebiliyor musunuz ne halde olduklarını, onlarında yaşama hakları olan birer canlı olduklarını düşünebiliyor musunuz? İşte ondan sonra bana evlat acısından bahsedebilirsiniz: Yoksa herkes doğurup-doğurttuğunu ve büyüttüğünü çok sever. Önemli olan en ötekisini sevebilmektir gerçek sevgi adına, insanlık adına.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder