Yıllar ne çabuk geçiyor, yollar ise bazen tam aksine duruyor. Yolların durması bazılarımızın kendi tercihi iken, bazılarımızınki başkaları tarafından durduruluyor. Yol, insan hayatında çok önemlidir. Yolun, yolculuğun arkasında zorluklar, zorunluluklar, acılar, en önemlisi de hayaller ve umutlar vardır. Yollar umutların bir aracı olsa da aslında yollar-o yollarda konaklamalar-gidememe durumunda yaşadığımız süreç ve deneyimler hayallerimizden ve umutlarımızdan daha değerli, yaşam tecrübesi adına kaçırılmaz fırsatlardır da.
Yol, doğa-coğrafya ve kültürlerle bir temastır; bu da hayatın en güzel renklerindendir. Yolcular da, o yolun geçtiği noktada yaşayanlar-mesela Denizlililer için de kültürel bir zenginlik, dolayısıyla hümanizm adına, önyargıların yıkılması adına, sınırların kalkması adına, yabancı düşmanlığının azalması adına, dostluk adına kaçırılmaz bir fırsattır. Yolcular adına çok konuşamam; çünkü onlar hayalleri ve umutları için yola çıktıklarından, hayalleri ve umutları daha önceliklidir kuşkusuz... Ben yolculuk yapmak yerine durağan yaşadığım için, yaşadığım şehire "yabancı"ların gelmesini hayatımın en büyük zenginliği olarak görürüm. Eğer İranlı kardeşlerimiz Denizli'ye gelmeselerdi, İran benim için çocukluğumda Irak ile savaşan ve şeriatin hakim olduğu bir ülkeden ibaretti. Çünkü hepimizin yaşam gailesi var ve dünya gerçeklerine dair bir çok şeyi ıskalamak zorunda kalabiliyoruz. Cahillik kaynaklı yabancılara karşı hala önyargı yok mu; var ama her kontakt önyargıları yıkmasa da, önyargıların azalmasını sağlar diye düşünüyorum.
Küreselleşme dedikleri sınırların kalkması, dolayısıyla insanların dostluk çerçevesinde kocaman ve tek bir ülke olarak yaşaması, işte bu kontakt sayesinde olacaktır. İnsanları birbirinden uzak kılan, birbirlerini anlaMamasındandır. Dil bu açıdan çok önemlidir. Ben fırsat bulup Farsça öğrenemedim ve İranlı arkadaşlarımızla pratik yapma fırsatını belki kaçırdım, belki yakalamak için çaba sarf etmedim. Konuyu fazla uzatmamak gerekirse, bizler bir fırsat yakalayamamış olabiliriz bu manada ama buradaki İranlı olsun, başka milliyetten olsun, ne kadar gitmeleri gecikse de, bu da onlara zor gelse de, aslında yolculuk esnasında demir aldıkları liman ve kültürünü teneffüs etmek de o kadar önemsiz olmasa gerek diye düşünüyorum. Eğer benim yolum İran'dan geçmek zorunda kalsaydı, ben bunu şansa ve fırsata çevirebilirdim belki/büyük ihtimal/ en azından. Burada yaşayan biri olarak, yaşadığım noktaya gelen diğer ülke dostlarımız benim adıma hep şans oldular. Çünkü yabancı kelimesinin anlam değiştirmesi, bu şekilde mümkün. Yabancı bir öteki değil aslında; farklı coğrafyadaki aynı insanlar. Farklılıklar ise birer renk. Hayat da bu renklerle, renkliliğiyle güzel ve daha yaşanılası.
10 sene boyunca çok İranlı arkadaşım oldu, başka milliyetlerden de. Hepsi de hayalleri ve umutları için sonunda yollarına devam ettiler. Bu hafta da gene iki arkadaşımız yola çıkacaklar. Ayrılıklar her zaman hüzündür ama biricik hayatımızı mutluluğumuz için nasıl yaşamak gerekiyorsa, o şekilde yaşamalıyız. Hüzünler, mutluluğumuzun baharatı olsun sadece. Şerogim(adının da nasıl yazıldığını tam öğrenemedim-hayatımda duyduğum en ilginç isimlerden biri) ve Şems'e bir ömür boyu mutluluklar diliyorum. 8.5 sene az değil, bir insan ömrünün epeyce büyük bir bölümüne tekabül ediyor. Kaldıkları süre boyunca onlar belki kendilerini hep misafir statüsünde gördüler ama aslında burası da onların evlerinden biri oldu. Umarım bir gün tekrar gelirler, umarım bir gün tekrar hayatı paylaşırız. Şahsım adına bize kattıkları tüm güzellikler için çok teşekkür ediyorum. Yolunuz açık olsun melekler!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder