2 Mart 2017 Perşembe

Mülteciler de senin benim gibi insandır unutmayın..!

...Ve onlara karşı daha hassas olmalıyız.

Doğduğun topraklarda huzur yok, yürüdüğün yollarda huzur yok, gideceğin toprakların da garantisi yok huzur açısından, insanlık açısından...

Dünkü yazının "Kazanmak nedir, kaybeden kim?"in devamı:  Kazanılan ne, kaybeden kim?


Bugün (de) mutluyuZ. Çünkü kötülere rağmen iyi niyetimizi bozmadık, sabırla ve güzellikle işi halletmeye çalıştık. Hakkımızı, gasp edenler sanki kendilerine aitmiş gibi verirlerken zorlansalar da ALDIK. Nerede nasıl durulması gerektiğini bilmek çok önemli neticeye ulaşabilmek için. Art niyetlilere aptallık olduğu için ikinci bir şans vermek aklımın ucundan bile geçmeyecek kadar kendine saygı duyan biri olduğumdan, herkesin anlayacağı dileden konuşmaktan da gocunmam ama yeri gelir alttan alıp dereyi geçinceye kadar ayıya dayı demesini de bilmek gerekiyor. Bugünlerde de amaç kaybımzı telafi etmek olduğu için mülayim kimliğime büründüm. Belki tatlı sert olmak en güzeli. İkili oynamak hiç tarzım değil ama agrasif bir kişilikken, olgun ve sağ duyulu  bir kişilik sergilemek de bazen neticeye ulaştıracak bir ortam hazırlayabiliyor.

İnsanların yaptıklarını düşünüyorum da, çok saygısızca, çok haksızca, çok insanlık dışı. Anlayamıyorum birilerinin hakları üzerinden hayatta kalış şeklini. Sabırlı davranmamız, kötülerin kötülüklerini yapmaya devam etmelerini neden olabilir ama insanların başkalarına yaptıkları kötülük kendi tükenişlerini hazılar eninde sonunda. Kötü ne kadar ayakta kalabilir? Bütün insanlara kötülük yapıp, kötülük yapacak başka insan kalmayınca yalnız kalmaz mı? Kimse onunla muhatap olmayınca ne yapacak? Bi' de ayrıca kötülüğe maruz kalanların dile gelmesiyle, kötülerin adı dileden dile yayılarak sonları daha da hızlı gelmez mi? Kötüler bunu bilmiyor mu? Bile bile... Huylu huyundan vazgeçmiyor işte ve de herkes günü kurtarma derdinde. Hiç kimse uzun vadeli düşünerek sağlam bir karakter oluşturmak ve de dürüst bir kimlikle çevre edinme derdinde değil. Herkesin hayatta bir varoluş ve kalış stili var işte.

Çok acı ki şunu gördüm; mağdur insan daha da mağdur ediliyor. İnsanlar acımasız ve çıkarları için insanlıklarını elden bırakabiliyorlar. Mülteci olmak ne kadar zordur bilir misiniz; ama buna rağmen insanlar bu kişilerden faydalanmaya çalışıyor, onları hiç anlamaya çalışmıyor, hatta onlara kötü-öteki gözle bakıyor. Onları-mağdurları anlayabilmemiz için illa ki kendimizin de mi aynı konumlara düşmemiz gerekiyor? Nasıl bir insanlık gerçekten; hem mültecilerden maddi olarak faydalanıyoruz, hem de onları istemiyoruz, üstelik bir de kazıklamaya çalışıyrouz. Sorsan hiç kimse kötü değildir, hiç kimse suistimalci değildir, istirmarcı değildir... Bir insanda karşısındakine saygı yoksa, ondan bir hayır gelmez biliyor musunuz?

Konunun ne olduğuna gelirsek... Mülteci bir arkadaşımız cep telefonu edinmek isterken 2-3 ay sürüncemede kaldı. Eşten dosttan topladığı paralarla iki bin lirası kaldı telefoncuda. Ve doğru düzgün bir telefon vermediler eline. Ve bu engelli arkadaşımız belki de 200 kere, evet yanlış duymadınız yazı ile "ikiyüz" kere ayaklarına gitti ve hep bahanelerle başka güne bırakıldı işi. Sonunda benden yardım talebinde bulundu ve ben de yanlış hatırlamıyorsam 5 kere gittim arkadaşımla beraber ve kaybımızı telafi edebildik nihayet. Şimdi mülteci arkadaşlar yabancıyız diye seslerini çıkaramayabiliyorlar. Ve dolayısıyla işlerinin güzellikle halledilmesini istiyorlar. Ama ne yazık ki bu iyi niyet susistimal ediliyor. Çünkü herkes biliyor ki onlar yabancı ve sesleirni çıkaramaz. Kötülere sorsan kötü bir niyetimiz yoktu, biz elimizden geleni yaptık, süreç böyle gelişti falan diyecekler...

Ben de kısaca şunu diyorum... Bir insan günlerce sürüncemede bırakılıyorsa, hiç samimi değilsiniz ve karşınızdakine zerre kadar bile saygınız yok. Bu saygısızlıktan dolayı da ne söyleseniz boş. İnandırıcı değilsiniz, iyi değilsiniz ve de haksızsınız. Çünkü iyi bir insan karşısındakini bu kadar hafife almaz. Ne demek vücut engelli bir insanı 200 defa ayağına getirmek ve de işinin görülmemesinin başka birilerinin eline kalması. Demek ki adam başkasından ayrdım istemese, hakkının üstüne yatılacak. İyi mi oldu şimdi? Dün de dediğim gibi kazanılan ne, kaybeden kim?

Çıkarcılar açısından kazanılan hiçbir şey yok ama kaybedilen koskoca bir insanlık var. Mağdur arkadaşımız tecrübe kazandı bundan sonraki günlerde daha dikkatli olması açısından ama insanlara karşı bir kez daha güvenini kaybetti ve özelikle son bir ayda psikolojik yıkıma uğradı. Ve bu demoralizasyonun hiçbir şekilde telafisi yok. Yoklukların, zorlukların yanında bir de moral çöküklüğünün ne kadar zor bir şey olduğunu tahmin edebiliyor musunuz? Hayalleri için yola çıkmış insanların geçici bir süre kaldıkları limnalarda acı tecrübeler edinmesi çok kötü bir şey. Bu tür zorluklara hazırlıklı mı olmak gerekiyor bilmiyorum. Doğduğun topraklarda huzur yok, yürüdüğün yollarda huzur yok, gideceğin toprakların da garantisi yok huzur açısından, insanlık açısından. Çünkü insan her yer de insan! O yüzden ben mülteci olmaktan çok korkuyorum ve doğduğum topraklarda deliriyorum, delirtiyorlar; razıyım buna!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder