18 Nisan 2014 Cuma

"Benim Çocuğum" Belgeseli Denizli'deydi

Fotoğraf: Eren Gündüz

Denizli'de LGBTİ'nin tanımı, bilmeyenler için yeniden yapıldı; Lila, Gül rengi, Bordo, Turuncu, İlkbahar Yeşili

"Benim Çocuğum" belgeselinin Denizli'deki ilk durağı, Toplum ve Sağlık Topluluğu'nun davetiyle Pamukkale Üniversitesi'ydi. Akademisyen ve üniversite öğrencilerinin yanı sıra İranlı mülteci LGBTİ'ler de vardı etkinlikte. Belgeselin gösteriminin ardından LİSTAG üyeleri ve katılımcılar arasında soru-cevap şeklinde sohbet yapıldı. Katılımcıların ortak beyanı, bu etkinliğin, öncesinde eşcinselliğe karşı önyargılı olmasalar da, eşcinsellere karşı aslında hiç de samimi bir empati kuramadıklarını ortaya çıkardığı doğrultusundaydı; "Evet eşcinsellik, eşcinseller vardı ve biz eşcinselleri destekliyorduk ama ne kadar destekliyorduk, gerçekten destekliyor muyduk?" şeklindeydi. Katılımcıların çoğunun heteroseksüel olduğunu söylememe sanırım gerek yok. Zaten o kadar eşcinsel biraraya gelme cesaretini gösterse...

LİSTAG annelerinin çocuklarıyla yaşadıkları süreçten bahsederek başlayan sohbetin diğer konu başlıkları; 
ahlak ve dinin eşcinselliğe olan nefreti, 
Avrupa ve Amerika'da da homofobinin, transfobinin olduğu ama orada LGBTİ'lerin yasalarla korunduğu, 
yasaların tek başına yeterli olmadığı, farklılıklarla birlikte yaşamayı öğrenmenin de çok önemli olduğu,
LGBTİ hakları ve özgürlüklerinin, heteroseksüellerin özgürlüklerini kısıtlamadığı,
kimlik kabulünün LGBT'lerin kendi içlerinde de zor olduğu,
tıp fakültelerinde eşcinselliğe ve transseksüelliğe hiç değinilmediği ve bu fakültelerde eşcinselliğe karşı önyargıların hala mevcut olduğu,
kadın eşcinsellerden erkek eşcinsellere göre neden daha az bahsedildiği,
LGBTİ'ler sayesinde ebeveynlerin insanlığı hatırladığı,
heteroseksüel ebeveynlerin LGBTİ çocukları sayesinde kendi cinsel kimliklerinin farkına varmaları,
LGBTİ'lerin ruhsal problemleri olmadığı için tedaviye ihtiyaçlarının olmadığı ama homofobinin bir hastalık olup tedavilik bir durum olduğu,
elalemden çok ebeveynlerin çocuklarını düşünmeleri gerektiği,
ailelerde ve okullarda eşcinselliğin normalliğinin anlatılması gerektiği, 
eğitimcilerin eşcinsellik konusunda bilinçlendirilmeleri gerektiği,
homofobinin olduğu kültürlerde eşcinsellerin başka ülkelere gidip-gitmemeleri,
LGBTİ bireylerin homofobi ve transfobi karşısındaki hassas olma durumları, alınganlıkları,
Eşcinsellerin farklı siyasi kimliklerde olabilecekleri,
Transseksüelleri genellikle müşterilerinin öldürdüğü ve bunun altında yatan nedenin bastırılmış eşcinsellik paralelindeki homofobi olduğu... 
şeklindeydi.

"Benim Çocuğum" belgeselinin ikinci durağı Denizli Kent Konseyi idi. Denizli Büyük Şehir Belediyesinin bilgisi dahilinde gerçekleştirilen etkinliğe psikiyatristler, psikologlar, Kent Konseyi Başkanı ve Genel Sekreteri, kadın-genç-engelli meclis başkanları, sağlıkçıların, eğitimcilerin, LGBTİ birey ve ailelerinin ve daha bir çok grubun yer aldığı geniş katılımlı bir etkinlik gerçekleştirildi. Belgesel gösteriminden sonra gene katılımcılar ve LİSTAG grubu arasında soru-cevap şeklinde geçen bir sohbet yapıldı.

Eğitimcilerin eşcinsel çocuklar için ne yapması gerektiği, 
genelde eşcinsellere karşı nasıl davranılması gerektiği, 
homofobi ve toplumun eşcinsellik konusundaki iki yüzlülüğü,
LGBTİ ebeveynlerinin homofobi ve transfobiye karşı çocuklarını korumak adına tutumları, 
homofobinin altında yatan nedeninin eşcinselliğin ne olduğunun bilinmemesinden kaynaklandığı, 
eşcinseller ve transseksüeller için sığınma evleri, 
toplum kadar LGBTİ'lerin kendi içlerindeki homofobi ve transfobi, eşcinselliğin özentiyle yaygınlaşabileceğine dair önyargının yanlışlığı, 
görünürlük adına Onur yürüyüşlerinin sadece İstanbul'da değil, diğer şehirlerde de yapılması gerektiği... 
gibi konular tartışıldı.

LİSTAG grubunun altını çizdiği bir nokta vardı. Belediye kapsamında ve bilgisi dahilinde Nilüfer Belediyesi'nden sonra ikinci eşcinsel etkinliği noktasıydı "Benim Çocuğum" belgeselinin Denizli'deki gösterimi. LİSTAG grubunun Denizli Kent Konseyi'nde iki yıl önce de başka bir etkinliği olmuştu.

Gösterimlerden sonra, üniversitedeki etkinliği düzenleyen arkadaşlarla sohbet etme fırsatı buldum ve üniversite bünyesinde genelde hiçbir homofobiyle karşılaşmadıklarını söylediler

Belgesel hakkında ne dündüğüme gelirsek... Ülkemizde bu alanda bir ilk olan çalışmayı eleştirmek haddime düşmez ama zaten eleştirilecek de hiçbir tarafı yok. Sonuçta LGBTİ anne-babalarının, çocuklarının cinsel yönelim ve cinsiyet kimlikleriyle yüzleşme süreci anlatılıyor ve belgeselin aktörleri de çok samimi bir şekilde anlatmışlar duygularını ve yaşadıklarını. Bize gerçekçi bir şekilde geçiriyorlar acılarını, kabul süreçlerini ve mücadelelerini... Belgeselin artısı, LGBTİ aileleri yaşadıkları süreçle birlikte izleyiciye eşcinselliği ve transseksüelliği de öğretiyorlar herkesin anlayacağı dilden; eşcinsellik nedir, transseksüellik nedir... Kişisel olarak beğendiğim bölümün altını çizmeden geçemeyeceğim. Anne-babaların miting alanına giderlerken düşüncelerini seslendirdikleri bölüm ve İstiklal'deki Onur yürüyüşü çok profesyonelce ve de finale yakışır şekilde olmuş. Belki inanmayacaksınız ama "Onur" duydum final sahneleriyle. Anne-babalardan LGBTİ ve ailelerinin sıkıntılı süreçlerini gözyaşları içersinde izlerken, final sahnesindeki coşkuyla verilen mücadeleye değdiğini derinden hissediyoruz. Başta yönetmen olmak üzere emeği geçen herkese teşekkürler ve saygılar...

LİSTAG: LGBTİ Aileleri İstanbul Grubu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder