Mantıklı düşünürsen, şu "kızlı-erkekli" meselesi ne kadar saçma bir konu. Eğer uygulamalar yüzünden bu konuyla insanların gündemi meşgul ediliyorsa, hayatlarına müdahale ediliyorsa bu düpedüz yobazlıktır, cahilliktir. Ahlakın ne alakası var kızla, erkekle, (yaşansa bile sana ne) cinsellikle. Heteroseksizmin kurallarına göre olursa normal, herkesin yapısına, isteğine, arzusuna göre olursa ahlaksızlık olabilir mi bir şey? Niye ahlaksızlık, yaşanmadığı için. Niye tabu olarak kalıyor, çünkü insanları heteroseksizmin kölesi yapmanın en garanti yolu. Çünkü temel bir ihtiyaç olduğu için, kimsenin boş veremeyeceği bir durum. Yaşayamadan duramazsın, kendi keyfine göre yaşarsan ahlaksız ilan edilirsin. Bu kadar basit.
Haklılıklarının gerekçesi de muhafazakar demokrat olmalarıymış. Demokrasiyle muhafazakarlık yan yana olamaz. Kendi özgürlük, eşitlik, ahlak anlayışını herkese dayatırsan, bu diktatörlük olur, demokrasi değil. Din, gelenek v.s. de zaten heteroseksizmin muhafazakar yapısının haklılık bahanesi.
Cinsellik gibi doğal eylemlerin sorun hale getirilmesinin asıl sebebi ve suçlusu, sözde demokrat olarak heteroseksizmin çıkarlarına uygun kurallarını dikte edenlerden çok, kendilerini tam anlamıyla demokrat sayıp da muhafazakarları "iyi iş yapıyorlar" diye savunan, ama kendi çıkarlarına ters düşünce karşı çıkan kesim.
Aslında bu tür insanlar gerçek muhafazakarlardan daha tehlikeli ve de yobazlığın önemli sebeplerinden. Neden tehlikeliler? Gerçek yüzlerini bilmiyoruz, demokrasi var zannediyoruz, bir bakmışız yobaz kültürün ortasında yaşıyoruz. Neden yobazlığın kaynağı dedim onlara? Muhafazakarlığı dayatanların cesaret kaynağı, onlara zemin yaratan işte bu görünmeyen ve demokrasiyi sırtından bıçaklayan iki yüzlü samimiyetsiz sözde demokratlar oldukları için. Koynumuzda yılan besliyoruz resmen.
Transseksüel bir arkadaşım kendisi açtı konuyu. Çünkü huyunu bildiğim için özgürlükçülük konusunda onunla sidik yarıştırmayı lüzumsuz ve anlamsız buluyorum. Çünkü bir yere varamıyorsun. Kendi bokuna düşman olanla neyi halledebilirsin ki. Transseksüel ama "keşke doğuştan erkek veya kadın olsaydım" pişmanlığı içersinde, sanki tercihiymiş gibi. İşte bu arkadaşımız dedi ki, "Yobaz diyeceksin ama ben de öğrencilerin kızlı-erkekli bir arada yaşamasına karşıyım. Bir transseksüel olarak çok hızlı ve özgür bir seks hayatım var ama kızımın asla bir erkekle aynı evde yaşamasını istemezdim." İşte ülkemizdeki demokrasi anlayışı bundan ibaret. Kendilerine mübah olan, başkalarına haram, günah ve de ahlaksızlık oluyor. Gel de inan bunların demokratik olduklarına.
Bunlar ne ideolojilerinden vazgeçebiliyorlar, ne de doğal yaşamlarından. Çelişkili durumlarının acısını da şeffaf olanlardan, dürüst olanlardan, doğal olanlardan çıkartıyorlar. Çünkü doğalarıyla barışamıyorlar. İki yüzlü oldukları için de varlıklarını devam ettirebiliyorlar. İki taraftan birini seçemiyorlar. Muhafazakar olsalar yaşamlarından vazgeçmek zorunda kalacaklar, dürüst olsalar muhafazakar ideolojilerine ters düşecekler.
Yıllardır çözemediğim konuysa, insanın doğasına, kendisine neden karşı olduğu. İnsan kendisiyle barışık olsa, kimse ona ters gelen bir şeyi dayatamaz ki. Sen ona fırsat verdiğin için dayatır. Demek ki insanın inancı kendine, doğasına değil ki, yanlışların karşısında duramıyor.
Biliyorum korkudur dayatılan yanlış şeylere insanların seslerini çıkartamamasının sebebi ama kendi yapılarında olmasa bu yobazlık, ne kadar katlanabilir ki insan kendisine uymayan şeylere? Hayat boyu da korkulur mu?Hayat boyu boyun eğilir mi sana dayatılan şeylere? İnsan nefes aldığı süre boyunca da vazgeçer mi kendinden? Ben cesarete bakmam, cesaretin kaynağına bakarım. Başbakan da işte bu sözde demokratlardan cesaret alıyor.
Mesela başka lezbiyen bir arkadaşım var. Muhafazakar iktidarın ekonomik başarılarından dolayı savunucusuydu daha düne kadar ama ne zaman özel hayata müdahale söz konusu oldu, karşılarında yer aldı.
Mesela bir gazeteci de utanıyormuş muhafazakar iktidarı zamanında desteklediği için. Zamanında eleştirenlere de, "O zaman iyi şeyler yaptılar destekledim, şimdiki yaptıkları kabul edilemez olduğu için karşılarındayım." diyor. Peki muhafazakar iktidarın on küsur yıllık süreçte uyguladıkları projede katkınız olduğunu nasıl görmezsiniz? 1 yıl değil, 3 yıl değil, 5 yıl değil. Zaman zaman kürtaj gibi, zina gibi konularla da çıkış yaptıklarında falan niye uyanamadınız? Tabi iki ileri, bir geri vitesle uyuttular sizi. Uyuya uyuya da, sıra özel odalarımıza müdahaleye kadar geldi. Yakında sokakta başı açık gezmek de suç olacak şimdiden söyleyeyim. Yasal yasaklara gerek yok. Aynı zihniyetteki insanlar "kızlı-erkekli" öğrencilere evleri boşaltması için baskı yapıyorsa, sokakta müdahalede bulunmamasının garantisi var mı? Zaten 20-30 sene sonra ele geçirdikleri sistemle kendileri gibi nesil yetiştirecekleri için, herkes kendisi kapanacak, kendisi muhafazakar olacak, eskiden kalan özgürlükçüler de taşlanacak.
Çok katı olacak ama, Anayasa değişikliği için referandum yapıldığında, amaçlarının yargıyı, askeriye dahil kısaca tüm kurumları, birimleri ele geçirmek olduğu o kadar bariz belli olmasına rağmen, sanatçısından aydınına herkes muhafazakar yapıyı destekledi. Evet benim başım kel olduğu için "hayır" dedim, ya siz? Geldiğimiz nokta her yede türban, özel hayata-odaya müdahale. En önemlisi de yargıyla beraber eğitim sisteminin elden gitmesi. Yani adalet sistemimizi ve geleceğimizi kaybettik. Özgürlükçülük artık terörizm olarak değerlendiriliyor yargıda. Okullardaki durumun neticesini de 5-10 yıl sonra yetiştirilen nesilden anlarız. Üniversitelerde "hayır" diye direnen gençlik varsa, X kuşağının çocukları oldukları için. Şu sistemle de Y kuşağıyla birlikte özgürlükçülük biter diye düşünüyorum.
Uzaktan bir akrabam demişti ki, "Dindarlarda, ateistlere göre daha fazla vicdan vardır." Onun için mi Tanrı adına, din adına sözcülük yapılıyor, doğal yapılarından dolayı insanların özel yaşamlarına, kişisel haklarına müdahale ediliyor?
Karamsar bir tablo çizmiş olabilirim ama benim algılarım ne yazık ki böyle. İnsanlar kendi kendilerine bile demokrat olamadıkları sürece de, toplumsal demokrasi söz konusu olamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder