1 Kasım 2013 Cuma

90 yıl sonra çıktığımız noktaya, GERİye döndük


Şafak Pavey'in konuşmasının metnini okudum ve resmen acıdım güzelim ülkemin getirildiği konuma. İnsanlar hala türbana özgürlük meselesinin altında yatanın ne olduğunu göremiyorsa, ne denilebilir ki? İşin en acı tarafı da bazı özgürlükçülerin falan da, türbanın bir özgürlük meselesi olduğuna inanarak bunu savunması. Akıl tutulması veya türbana özgürlük verilince, türbanı savunanların kendilerine (Özgürlükçülere) özgürlük verileceğini zannetmesi olsa gerek. Kısıtlanmayı özgürlük olarak dayatanlardan, gerçek bir özgürlük beklenebilir mi?

Geldiğimiz noktaysa, türbanlıların meclise girmeleri, protez bacaklı bir milletvekiline pantolon yasağı. Acaba Şafak Pavey'e "İnançlarımıza ters bir örnek olarak mecliste ne işin var?" mı denmek istiyor? Doğru ya, Şafak Pavey hem düşünce olarak, hem de görüntü olarak onların inançlarına ters. Kadın her zaman erkeğin dediklerini savunan bir heteroseksist olmalıdır!

Şafak Pavey'in de dediği gibi bu türbanlı milletvekilleri şimdi farklılıkları, onların yapılarına ters olanların haklarını savunacaklar mı? Dereyi geçmeden önce bile kendilerine benzemeyenlere karşı çıkarlarken, dereyi geçtikten-meclise istedikleri şekilde girme hakkını elde ettikten sonra mı savunacaklar?

Felaket derece de acı olansa, özgürlük karşıtlığının özgürlükçülerden çok, özgürlük karşıtlarının kendi hayatlarını zindan edeceğini görememeleri. Doğayı engellemek, haliyle engelleyenlere de zarar verecektir. Anlamsız savaş yapanlar dünyayı yıkarlarken, kendilerini de harabeye çevireceklerdir kuşkusuz.

Başını türbanlayan bir milletvekili "Başımı tekrar açarak kendimi kirletmeyeceğim" demiş. Sizler geleceğinizi göremeyecek kadar heteroseksizmin esiri olmuşsunuz ki temizliği-kirliliği saça indirgiyorsunuz. Yakın bir gelecekte acaba türbanla bile meclise girebilecek misiniz? Sizler kadınların, çocuklarınızın geleceğini ellerinden alıyorsunuz heteroseksizme sembolik olarak alet edilerek.

İnsanların 90 yıl önce ellerine verilen özgürlükleri ayaklarıyla geri tepmesi, insanın önce kendine ihanet etmesidir ve mantıklı bir aklın kabul edemeyeceği bir şeydir bu durum. İnancın saçla-başla alakası olabilir mi? Bir şeyin altını çizmek istiyorum. Eğer inanç türbanla oluyorsa, lütfen çelişmesin o zaman inançlılar. Hem günümüz modernliğinin nimetlerinden faydalanacaklar, hem de inançlarına ters düşecekler bu yüzden.

Basit bir örnek vereyim. Baş türbanla sıkılıp, dar pantolon ve badilerle uzuvlar meydanda bırakılıyorsa, sevgilileriyle el ele tutuşabiliyorlarsa ulu-orta, yani başı açıklara-laiklere haram gördükleri davranışları başlarını örttükleri için kendilerine hak olarak görüyorlarsa, bu inanç değil, ideolojidir, türbanlılar da bu ideolojinin vitrinidir.

Eşitliği bırakın, kadını erkeğin emrine sevk eden bir inanca ne kadar güvenilebilir? Bağımsız olan kadın inançsız mı oluyor şimdi? Söze gerek yok, uygulamaya bakarsanız eğer, inanç denilen şeyin kadınları nasıl geri plana ittiğini görürsünüz. Acaba din mi istiyor bunu, erkekler mi?

Her seferinde söylemek zorunda kalıyorum. İhtiyacı olan inanır ve buna saygım sonsuz ama inanç birileri üzerinden ideolojilere alet edilmemeli. Edenleri anlıyorum da, edilenleri heteroseksizme rağmen anlayamıyorum. Şafak Pavey'in de dediği gibi kadın hakları konusunda 120. sırada olmak özgürlük müdür?

Neticede özgürlükçülerden çok, bataklıkta boğulmayı özgürlük zannedenlere olur. Çünkü onlar özgürlüğü beyinlerinde bile tahayyül edemeyeceklerdir artık. Çünkü türbanlı kadın milletvekilinin dediği gibi heteroseksizme formatlanıyor beyinler. Formatlanmasa, Arap ülkelerindeki kadınların konumlarını ve ulaşmak istedikleri noktayı görürlerdi.

Umarım bir gün,  Atatürk'ün o dönem için dediği gibi Batı'dan geri kalmamızın sebebinin, Batı'yla bağlarımızı koparmaktan kaynaklandığı geç olmadan anlaşılır da, Cumhuriyet'in kurulduğu dönemden çok daha geriye gitmeyiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder