Eşcinselliğe karşı empati kurulamamasının sebebi, layığıyla yaşanamamış heteroseksüelliktir. Çünkü insan kendini gerçekleştirip tatmin olduktan sonra kendine benzemeyenlere karşı hoşgörülü, saygılı olabilir. En azından umrunda olmaz farklılıklar. Bir insan kendine ahlakçılık yapıyorsa, kendi doğasına sınırlar çiziyorsa, kendine en büyük engeli kendisiyse, empati kuramaz-kendini başkalarının yerine koyamaz. Kodlamalar yüzünden kendisine bile fedakarlık yapamıyorsa, başkalarına niye toleranslı olsun ki.
Hazımsızlık dediğimiz şey de insanın kendini gerçekleştirememesiyle alakalıdır. Belki insanlarda empati duygusu gelişecektir ama kendini gerçekleştiremediği için, başkalarının, özellikle farklılıklarının kendini gerçekleştirmesini hiç hazmedemez. Kendine ahlakçılık yapan, kendine benzemeyenlere, ötekilere hayli-hayli ahlakçılık yapmaz mı, nefret suçu işlemez mi?
Bu yazıya vesile olan öpüşen iki erkeğin fotoğrafı ama fotoğrafı konuya bağlayan tecrübelerime dayanarak heteroseksüellerin kendilerinden, kendine benzemeyenlere-başkalarına-ötekilere anlamaya hiç sıranın gelmemesi. Hatta bir eşcinselle, bir transseksüelle, travestiyle, kısaca LGBT bireylerle karşılaşıncaya kadar onları hiç akıllarına bile getirmiyorlar. Ayaklarına takılınca da nefretleri depreşiyor. Sonuçta toplumun ahlaksızlıkla, sapıklıkla itham ettiği kesim oluyor LGBT'ler. Dünyanın öte başına yerleştirilen, havzalalarının almadığı farkılıkları anlamak için de niye zahmete girsinler ki.
Dedim ya insanlar kendilerini anlasalar, başkalarını da anlayacaklar. Sen nasıl karşı cinse ilgi duyuyorsan, herkesin de bir ilgi duyma yapısı var. Sen kendini ne kadar normal karşılıyorsan, ben de kendimi o kadar normal karşılıyorum. Bir insanın kendini normal karşılayıp da, kendine benzemeyeni anormal karşılaması, kafasında bir problem olduğunu gösterir. Kolay koşullanmışlık, koşullanmışlıktan sıyrılamamak bile bir problemdir halledilmesi gereken, halledilebilecek olan.
Çevreme bakıyorum, eşcinsellerle dost olanlar ya eşcinsellerin cinsel yönelimleri haricinde başka özelliklerinden dolayı dost olmuşlar ya da samimi dost değiller. Yani eşcinsellikle dost olan daha yok veya yok sayılabilecek kadar az. Gerçek dostluk karakterle değil, kimliklerin farklılığına rağmen kurulabilen dostluklardır. Kendine benzeyen karakterle kim olsa dost olabilir. Zaten eşcinsellerin eşcinsellikleri öğrenildikten sonra gerçek dostluk da kalmayabiliyor.
Evet, ben heteroseksüellerle dostluk kurabiliyorum, en azından kurmaya kapım sonuna kadar açık. Çünkü insanları cinsel yönelimleriyle kefeye koymuyorum. Daha doğrusu cinsel yönelimleri, onlara bakış açımı etkilemiyor. Çünkü heteroseksizme rağmen benim, kendimi kimlik anlamında gerçekleştirememe gibi bir sorunum yok. Önümde kendim olarak bir engelim yok yani.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder