Bugün klişe cümleler kurmak istiyorum acımı paylaşmak için. Hani "yüreğim yanıyor" derler ya, benim de her bir kedim kaybolduğu zaman, başına bir şey geldiği zaman, bu hayattan gittiği zaman yüreğim çok feci yanıyor işte. Elimin-ayağımın canı kesiliyor. Hayat böyle bir şey olabilir ama böyle bir hayat benim çok canımı yakıyor. Ağzı olup dili olmayan bu meleklerin hayatın yaşam düzenine kurban gitmelerini kabul edemiyorum. İnanın bir insanın ölümünden daha çok üzülüyorum. Çünkü kendilerini canavarlaşan sisteme karşı koruyamıyorlar. Evet bu seneki yavru kedilerimden ilk fireyi "Panda" kızımla verdik. Sabah kalktığımda yoktu ve hala yok. Dönmesi çok büyük sürpriz olur. Bugün zaten başka daha küçük bir kedinin caddede ölüsünü gördüm. Büyük ihtimal trafik canavarının kurbanı olmuştu. Sanırım "Panda" kızımın da başına aynısı geldi. Umarım birileri falan sevmek ve evinde bakmak için götürmüştür.
Diyorlar ki, "Bu kadar kediyi ne yapacaksın, çoğalınca nasıl bakacaksın?" Hiç çoğalamıyorlar ki. Daha 6 aylık oldu bu seneki yavrular ve bir tanesi gitti. Yaşına varmadan hepsi de şehir hayatının acımasızlığının kurbanı oluyorlar. Doğanın dengesi halkalardan biri olan kedigillere katkı bile sağlayamıyorum bu kadar çabalamama rağmen. Bu bile doğanın dengesini ne kadar bozduğumuzun göstergesi. Bir canlı türünü bir yıl bile yaşatamıyoruz. Ancak direnebilenler ayakta kalıyor.
Zaman her acıyı unutturuyor ama acıların yaşanmaması için değişen bir şey olmuyorsa neye yarar ki. Bu acıları yaşamamak için uzun bir süre kedilerden uzak durdum ama bu da normal duyarsızlıktan daha kötü bir duyarsızlık değil mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder