Bugünkü haberlerden bir tanesi, içinde yaşadığımız erkek egemen kültürün birebir yansıması gibiydi. Belki kültürümüzü yansıtan daha önemli davranış şekilleri vardır ama eşcinsel olarak benim de çok karşılaştığım durumlardan biri olduğu için, bu tür davranışlar daha bir öne çıkıyor benim için ve heteroseksizmin tam bir ifadesi gibi geliyor bana. Aslında sadece bana öyle gelmiyor sanırım. Erkek egemen bir toplumda erkekliğin de bir varoluş şekli bu kabadayıca davranış şekli.
Erkeklik toplumumuzda güç sayılmaktadır. Fiziksel gücün arkasında da cesaretten çok korku yatar. Bir anlamda fiziksel güçle, zihinsel zayıflığa dayalı korkaklık örtülmeye çalışılmaktadır. Zihinsel zayıflık derken direkt zeka seviyesinden bahsetmiyorum. Kapasitesizliğin heteroseksizme dayalı çevresel faktörlerle-erkek egemen kültürle koşullandırılarak, bakış açısının daraltılmasından, tekdüzeleştirilmesinden bahsediyorum. Bu da bir anlamda insanın kendine sırt dönmesine, içsel çatışmaya sürüklenmesine sebep olmaktadır; Bir tarafta heteroseksit bir kişilik, bir tarafta hep bastırmak zorunda kaldığı doğal yapısı.
Bastırdığı kimliğiyle ilgili her türlü uyaran da onun için bir tehlike arz etmektedir ki, bu da korkuya dayalı nefrete, dolayısıyla dışarıya tepki, şiddet, cinayet olarak yansımaktadır. Çünkü heteroseksist bir toplumda doğal da olsa, erkekliğe ters bir yapı onun intiharı demektir. Ne tuhaf değil mi insanın kendince yapısına uygun yaşamasının, onun intiharı olması? Yani yapısına uygun kendince yaşamak yerine, kendinden vazgeçerek bir anlamda ölümü seçiyor ve heteroseksizm adına yaşamayı, yaşamak belliyor.
Bu durumun sadece çevresel faktörlerle, yani heteroseksizmin çocukluktan itibaren içselleştirilmesiyle direkt alakalı olduğunu düşünemiyorum. Asıl problem bu koşullanmaya yatkın olan yapı değil midir? Ne kadar şiddetli baskı olursa olsun, sağlıklı bir beyin, kişi kendi kimliğini tamamen kaybedercesine yıkanabilir mi? İnsan içgüdüsel olarak da olsa, kendini doğal yapısına uygun ifade etme ihtiyacı hissetmez mi bir daha asla? Kendilerini tam anlamıyla kaybetmeyenler veya kendinde olanlar gizli saklı da olsa kendilerini gerçekleştirebilirlerken, kendilerine tamamen yabancı kalanlar-bırakılanlarsa korkularına teslim olup, nefret, şiddet ve cinayet tepkisi vererek kendilerinden tamamen uzaklaşmaya çalışıyorlar.
Erkek egemen toplumda erkek olarak varolmak tek koşuldur. Artık varol da, nasıl varolursan var ol. Heteroseksizmin aleyhtarlığını kaldırabileceksen hafif bir erkek-yarım bir insan olarak da varolabilirsin, hayatından tam anlamıyla vazgeçme bedelini ödeyerek korku, nefret, şiddet, cinayet zinciriyle heteroseksizmin istediği şekilde bir erkek olarak da varolabilirsin. Erkekliğin en büyük korkusu, erkekliğin karşı kutbu-en ötekisi olan eşcinselliktir. Her şeye karşı barış yapılabiliyor da eşcinselliğe karşı bir türlü barış yapılamıyor. Neden? Çünkü heteroseksist sistem çıkarına uygun olarak bunu istemiyor. Kendisi olamayanlar da heteroseksizmin varoluşuna cesaret veren bir fırsat. Bir anlamda heteroseksizmi de bizden başkasının yarattığı düşünülemez değil mi?
Doğasına uygun yaşamaktan vazgeçmeyenler hayatta öyle veya böyle, açık veya gizli eşcinselliğin gerektirdiği gibi davranmaktan kendilerini alıkoyamazlar. Yani kendi cinslerinden hem duygusal, hem de fiziksel olarak vazgeçmezler. Bugünkü, yan baktı gerekçesiyle işlenen cinayet haberine bağlayacağım konuya-noktaya gelince... Eşcinseller kendi cinslerine bakarlar. Bazen bu bakışın ucunu kaçırabilirler de doğal olarak. İnsanın beğendiği cinse bakmasından doğal ne olabilir ki? Hem bakılanlar niye bunu iltifat olarak algılamazlar ki? Hani "güzele bakmak sevap"tı? Eşcinsele göre de bir erkek güzeldir, yakışıklıdır veya kadın eşcinsele göre de kendi cinsi aynı çekici konumdadır. Burada sorunlu olan bakan değil, bakılmaktan rahatsız olandır. Bakılan erkeğe kadın baksaydı rahatsız olacak mıydı peki? Kesinlikle hayır. Çünkü erkekliğe göre olması gereken budur. Ancak karşı cins birbirine bakabilir.
Niye rahatsız olur peki bir erkek bir erkeğin kendisine bakmasından? Yani bir eşcinsel olarak ben niye bir kadının bakmasından rahatsız olmuyorum, bunu iltifat olarak algılıyorum? Çünkü benim gocunacak bir yaram yok. Çünkü ben kendimle barışık açık bir eşcinsel olduğum için, karşı cins de baksa bunu bir beğeni ve iltifat olarak algılarım, kendi cinsim baksa da. Ama heteroseksist bir toplumda, bir erkek kendi cinsinin kendisine bakmasından rahatsız oluyorsa, gocunduğu bir yarası vardır. İster buna kendisi de eşcinsel olduğu için içselleştirilmiş bir homofobi diyin, isterseniz eşcinsel olmayıp, eşcinsel zannedilmekten korkup, toplumsal kaynaklı dışsal bir homofobi diyin, sonuçta bir homofobi, bir eşcinsel nefreti var.
O yüzden bir erkek bir erkeğin yan bakmasından rahatsız oluyorsa, tepkisi cinayete kadar varıyorsa, burada erkekliğe eşcinselce rahatsızlık veren bir dokunuş vardır. Yoksa bir erkek tanımadığı bir erkeğe hangi art niyetle bakabilir de, diğer erkek bundan rahatsız olur? Psikolojisi falan bozuksa, şiddet tarafını tatmin etmek için başka bir erkeğe saldırma bahanesi yaratabilir ancak. Yani "yan bakmak"tan rahatsız olma durumu ya eşcinsellikle alakalıdır, ya da psikolojisi bozuk olanların bahanesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder