Mümkün olduğunca her gün geçmişten günümüze, dünyada müzik adına ne yapılmışsa dinliyorum. Bir sanatçıyı ele alıyorum, yaptığı bütün albümleri elden geçiriyorum. Bazılarına büyüleniyorum ve dinlemek için geç kaldığımdan dolayı hayıflanıyorum. Bazılarınınsa abartıldığı kadar olmadıklarını görüyorum. Dünyayı sallamışlar ama yaptıkları birkaç güzel iş oluyor, gerisi hikaye. Tabi her sanatçıyı dönemine göre düşünmek gerekir ki yaptıkları etkinin gücü anlaşılabilsin. Önümde keşfedilecek daha çok sanatçının olması hayatın sıkıcılığını önlemek için çok güzel bir fırsat.
Bugünlerde 70'lerin dünya starlarını dinliyorum. İsim vermeyeceğim, bazıları gerçekten ikon olmuşlar ama bulundukları konumu bana göre, (altını çizeyim bana göre) hak etmiyorlar. Belki de benim algım müsait değildir şu anda ve algımın açılması için biraz daha büyümem gerekiyor. Çünkü çocukken bazı sevemediklerimi şimdilerde severek dinliyorum, bazı sevdiklerimi de sevmekten vazgeçiyorum. Bazen de sevdiklerimden hiçbir zaman vazgeçemiyorum uzun süre onları ihmal etsem de.
Şimdilerde baştan sona dinlemeye çalıştığım Madonna. Çocukluğumun starı. "Holiday" döneminden biliyorum. "Like a Virgin", "Material Girl"lerle büyüdüm. "True Blue" döneminde benim en büyük starımdı ve albümü dinledikçe hala yaptığı en iyi albüm olarak görürüm. "Papa Don't Preach" da en iyi şarkısı. Bütün dünyaya kendini tanıtan, sevdiren "La isla Bonita" bu albümde. Albümde boş şarkı yok gibi. Düzenlemeleri de uzun vadeli ki hala sıkılmadan dinlenebiliyor.
Madonna hepi-topu 12 abüm yaptı ama o kadar çok yeniden basıldı, o kadar çok versiyonları yapıldı ki şarkılarının, sanki yaptığının 10 katı kadar daha albüm yapmış gibi. Yaptığı versiyonlar da satmayınca albümleri yeniden cilalayıp ilgi görsün diye piyasaya verilenlerden değil, gerçekten şarkılar yeniden yaratılmış. Bazen orjinallerini 20 kat soluyor. Tıpkı "Frozen" gibi. Albümdeki hali o kadar sıradan ki, single'daki haliyle hiç alakası yok.
Madonna albümlerinin versiyonlarını, ilaveli hallerini dinlerken çok yeni şeyler keşfediyorum müzik adına. Madonna yaptığı müzik tarzıyla favorilerimden değil ama etkilenmemek için kör ve sağır olmak gerek. Bir şekilde seni içine alıyor. Zaman-zaman Madonna'yı çok boşveriyorum, hatta hiç önemsemiyorum ama sonra ona müzik adına bile haksızlık ettiğimi düşünüyorum. Belki ihmalkarlığımın sebebi çocukluğumum starı olup, yaptıklarına an be an şahit olup sonradan değil, an be an keşfettiğimdendir. İhmal ettiğim versiyonlarıyla yeni bir yolculuğa çıktım Madonna dünyasında.
Not: Ben yapım gereği bir öyleyim bir böyleyim ama bunun çıkar amaçlı yalakalıkla alakası yok. İçimden o an öyle geliyor, ruh halim değişince başka şekilde geliyor. İnsanlara ters gelmesi, içimde hiçbir şeyi tutmayacak kadar şeffaf olmamdan kaynaklanıyor. Bir karalama defteri düşünün. Onları silmek yerine, yanlışlarımla, her şeyimle, görünmeyi seviyorum. Çelişkiliyim ama bu çelişkililik hayatı öğrendikçe doğruları bulmakla alakalı. Olması gereken de bu değil midir? Hayatta her şey değişkendir, her şey yanlışlanabilir. Hayat her anlamda göreceli bana göre. Bu düşüncelerinin arkasında durmamak değildir. Çünkü geçmişteki düşüncelerimi inkar etmiyorum ki. Değişken yapı hali anlaşılmazlığa neden oluyor ama bu durum beni de yormuyor değil. Ama memnunum halimden. Bu notu neden mi düştüm yazının sonuna? Bir yazımda Madonna'nın sadece görsel bir star olduğunu yazdığım için.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder