9 Temmuz 2012 Pazartesi

Eşcinsel Karşıtlığı Gizli Eşcinselliğin Göstergesidir

Son yıllarda özellikle ülkemizi baz alırsak, eşcinsellik görünür oldukça nefret söylemleri de paralelinde artmaya başladı ve dün de en büyük sosyal paylaşım sitesinde eşcinselliğin yasaklanmasını isteyen bir nefret söylemi "trend topic" olup denilen gündem listesine girdi.

İnsanları yok saymak, karalamak bu kadar kolay mı olmalı gerçekten. "İnsan hakları ve eşitlik" diye mangalda kül bırakmayanların tek taraflı eşitlik ve özgürlük anlayışının bir yansıması bu nefrete dayalı cesaretler.

Gerçekten eşcinsellerden nefret edenler niye nefret ettiklerini bile bilmiyorlar tam olarak. Eşcinsellik kabul edilmiyor ya, bundan alınan cesaret ve eşcinsellerin meydanı boş bırakmalarından dolayı, ağzı olan esip-gürleyerek kahramanlık yapıyor işte. Eşcinselliğin de ne demek olduğunu tam anlamıyla, hatta hiç bilmiyorlar. Bakmayın uzman olanların falan ağızlarının laf yaptığına. Onlar da arkadan ilişkiden ibaret sanıyorlar eşcinselliği. Bilmedikleri için de korkuyorlar. Tanrı'nın Lut Kavmi'ni eşcinseller yüzünden cezalandırdığına inanmaları bile bile bu konudaki bilgi kapasitelerinin göstergesi sayılmaz mı?

Tarafsız uzmanların da dediği gibi, eşcinsel nefretinin ve dolayısıyla düşmanlığının arkasında yatan, kişinin bastırdığı veya gizli yaşadığı kendi cinsel yönelimini örtme çabasından başka bir şey olabilir mi? Hep diyorum ya, mesela benim homofobiklerin saldırılarına maruz kalmama rağmen, bir gün olsun heteroseksüel cinsel yönelimden nefret etmek gibi bir düşünce aklımın ucundan bile geçmedi. Gerçi aynı hataya eşcinseller bile düşüp, karakterleri, olumsuz psikolojileri cinsel yönelime yüklemeye çalışmıyorlar değil (Bu da içselleşmiş homofobi olsa gerek). Oysa cinsel yönelim yeme-içme gibi canlıya dair temel bir kendini gerçekleştirme eylemidir. Uyku ne kadar suçludur, yeme-içme ne kadar suçludur, sevişme-sevme ne kadar suçludur insanların kötü davranışlarından. Rahatça uyuyabildiğimiz, rahatça dışkılayabildiğimiz ve rahatça yiyip-içebildiğimiz için, hiç bu temel ihtiyaçlardan dolayı insanlar birbirinden nefret etmiyor, ama sevişme eylemi ahlakçılık kapsamında ele alındığı için ve belli, yani  heteroseksist kurallar çerçevesinde sevişmediğimiz takdir de, heteroseksüelce olsa bile içimizden geldiği gibi özgürce sevemiyoruz, sevişemiyoruz. Öyle olunca da özgürce sevişenleri ahlaksız ilan ediyor, onları cezalandırmaya kalkışıyoruz. İşte eşcinsellik de böyle bir şey. Bir insan eşcinsel olmasa, cinsel yönelimini özgürce yaşayabilse, eşcinsellikten, eşcinsellerden niye nefret etsin ki? Eşcinseller bir yerlerine bir şey mi yapmış da eşcinsellikten korkup, eşcinsellerden nefret ediyorlar.

Bu eşcinsel düşmanlarının, yani homofobiklerin (Bir de eşcinsel karşıtlığını homofobi olarak görmüyorlar ya, illet oluyorum. Bu karşıtlık homofobi değilse, eşcinsellik bir yerinize mi dokunuyor da karşıt oluyorsunuz?) nefrete sebep olan korkularının arkasında din falan o kadar kuvvetli değil aslında. En büyük korkuları eşcinselliklerinin ortaya çıkıp, eşcinsel olarak bilinme korkusu. O yüzden horozlanıyorlar, o yüzden erkekleniyorlar.

Bu eşcinsel karşıtlarının çoğunun eşcinsel ilişki yaşadığına bile inanıyorum ben. Nereden mi inanıyorum, hatta biliyorum? Eşcinseller kimlerle yatıp-kalkıyorlar Allah aşkına? Erkek geçinen aktif kesimle değil mi? Neden feminen görünüp veya travesti olup da aktif cinsel hayatları olanları tercih ediyorlar? Çünkü kendileri de her şekilde eşcinselliği yaşamak istiyorlar ve yaşıyorlar da eninde-sonunda ama pasif ilişki yaşadığı düşünülenleri tercih ediyorlar özellikle. Çünkü "Ben onu kadın zannetmiştim" veya uçkurlarına hakim olamama bahanesinin bertaraf olmasını hiçbir zaman istemiyor bu korkak homofobikler. Ameliyat olan transseksüel seks işçileri de sırf bu erkekliklerini kaybetmeleri yüzünden müşterilerini kaybediyorlar.

Bu arada küçük bir not düşmek istiyorum. Açık eşcinseller her türlü ayrımcılığa ve saldırıya hedef oluyorlar ama içinde fazla duygusallık barınmasa da cinselliğin en alasını yaşıyorlar. Saldırılara açık adres oldukları gibi, her türlü ilişki için de kolayca ulaşılabilen açık adres oluyorlar.

Konumuza dönersek, açık eşcinseller her anlamda pasif bilinmelerine rağmen, en çok onlar aktif ilişki yaşamak zorunda kalıyorlar. Çünkü eşcinselliğin pasifliğine şartlanmış eşcinseller de feminen görünümlü veya travestilerle yani birbirleriyle ilişki yaşamak istemiyorlar. Maço görünümlü erkeklerle beraber olmak istiyorlar ama o maço görünümlü erkek zannettiklerimizin derdi de zaten pasif olmak. (Gerçi kendileriyle beraber olan ve erkek geçinenleri eşcinsel olarak kabul etmeyen eşcinsellerimiz ve translarımızın büyük çoğunlukta olması da apayrı mesele) Bu konuda siz üstüne gitmeseniz bile, size güvendikten sonra onlar size kendilerini teslim edeceklerdir mutlaka. Dertleri o olmasa beraber oldukları eşcinsel de olsa, travesti de olsa bedensel olarak erkek olan bir kişiyle ne işleri olabilir ki? Amaç sadece cinsel ilişki olsa bile, eşcinsel olmasalar niye kendi cinslerini tercih etsin ki bu kişiler.

Konunun dağıldığını falan zannetmeyin. Bu bahsettiğim, yani bastırılmış, gizli eşcinsel ilişki yaşayıp erkek olduklarını iddia eden kişiler, eşcinsel karşıtları oluyorlar anlayacağınız. Yaşıyordur, yaşamak isteyip kendini tutuyordur, o kadarını bilemeyeceğim artık. Benim anlattıklarım birebir tanıklıklarıma dayanan gerçek hikayelerin temsili ifadesi.

Avrupalarda, Amerikalarda siyasilerin falan eşcinsel karşıtı olup da, sonradan sevgilileriyle yakalanıp, sonrasında eşcinselliklerini itiraf etmelerine şahit olmuyor muyuz? "Burası Türkiye, buradaki siyasilerde ve eşcinsel karşıtlarında eşcinsel yoktur" demek, ne kadar akıl ve mantık dahilindedir. İran'ın "Bizde eşcinsel yok" demesinden bir farkı olabilir mi böyle bir savununun?

Bilmiyorsanız altını çizeyim; Eşcinsellik heteroseksüellik gibi bir cinsel yönelimdir ve eşcinsellerle heteroseksüellerin yaptıkları, yapabildikleri her şey birbiriyle aynıdır. Yani "Eşcinseller şu olamaz, bunu yapamaz" diye bir şey yoktur. Çünkü sağlıklı her insanın cinsel yönelimi ve cinsiyet kimliği ne olursa olsun, aynı biyolojiye sahip olduğu için, her bir şeyi yapmak istediği takdirde yapabilme kapasitesi vardır. Çünkü eşcinseller veya transseksüeller sadece sindirim sistemlerinin uzantılarıyla veya duygularıyla hareket edebilen canlılar değillerdir. Eşcinseller ayrı bir sınıf olup da heteroseksizme dahil olmaya çalışmıyorlar. Varolan sistemin içinde eşcinseller var ve bazıları kendileriyle barışıp açılıyor, bazılarının istemeyerek de olsa eşcinsellikleri ortaya çıkıyor-çıkarılıyor, dışlanıyor, bazıları da eşcinsel karşıtlığı yaparak homofobilerini kusuyorlar işte. Bir bütün var ve eşcinseller de o bütünün bir parçası. Sadece o bütün eşcinselliğe küstürülmüş.

Son yıllarda homofobinin artmasının sebebi de başta da dediğim gibi eşcinselliğin görünür hale gelmesi ve heteroseksizmi tehdit eder hale gelmesi. Eşcinselliğin ne olduğunu tam olarak bilmeseler de eşcinsellik diye bir gerçeğin olduğunu, eşcinsellerin olduğunu herkes biliyor. Eşcinsellerin görünür olması ve eşcinsellerin haklarını geri istemeleri rahatsız etmeye başladı sistemi. Bu sistemin eşcinselliğe karşıt bölümü de sabahtan beri anlatmaya çalıştığım, eşcinsellikleriyle barışamamış kesim oluyor ne yazık ki? Çünkü kendilerini anlatma ve kabul ettirme zahmetine katlanmak, suya-sabuna dokunmadan, hayatlarını kendileri gibi doğal olmadan, gizli-saklı idareten olsa yaşamak istedikleri ve "Kendimiz gibi olursak ya hiçbir şey yaşayamazsak" diye korktukları için, karşıymış gibi görünmek daha kolaylarına geliyor.

Mesela ben bir eşcinsel olarak kabul edilmeyen bir durum olsa, o duruma direkt karşıt olmak yerine o durumu anlamaya çalışırım, çözmeye çalışırım. İçsel veya dışsal bir sorunum yoksa benim cinsel yönelimime benzemediği için heteroseksüellikten niye rahatsız olayım ki? Hadi oldum diyelim! Bir şeyi yok sayarak, üstünü örtmeye çalışarak çözülemeyeceğini en cahili, en aptalı dahi bilir. Varolan bir gerçeği ne kadar yok sayabilirsin ki? Kan çıksa dahi, öldürsen dahi, gene heteroseksüel geçinenlerden peydahlanmayacak mı bu eşcinseller ve eşcinsellik.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder