15 Haziran 2012 Cuma

Eşcinsellik ve Islık Çalmak Bıçaklanma Sebebi Olabilir mi?

Nefret suçlarına karşı aynı sözleri söylemekten gına geldi artık ama eşcinsellere karşı işlenen nefret suçlarına karşı ne toplumda, ne de hükümette duyarlılık namına hala yaprak dahi kıpırdamıyor. Eşcinsellikten nefret olağan hale bile geldi ki, eşcinselliğin suç sayılması için imza kampanyalarına bile izin veriliyor. Nefret ve eylemlerine karşı ne vatandaşın, ne hükümetin, ne de mağdur olmalarına rağmen eşcinsellerin bile tepkisi var.

Adam eşcinsel olduğu için bıçak çektiğini söylüyor, darp ediyor, bıçaklıyor ama eşcinseller, transseksüeller nefret suçları kapsamına alınmıyor. Artık tereddütümüz yok hükümetin LGBT'lere karşı kastından. Çünkü eşcinsellere, transseksüellere karşı yapılan saldırıların cinsel yönelimlerinden, cinsiyet kimliklerinden kaynaklandığına dair hiçbir şüphe olmamasına rağmen, eşcinsellik, transseksüellik yasalarda tanımlanmadığı için, LGBT'lere karşı işlenen suçlar nefret suçları kapsamına alınıp, nefret suçları kapsamında değerlendirilemiyor ve bu yüzden LGBT'ler saldırılara maruz kalmaya devam ediyor.

Adam "eşcinsel" diye birisini bıçaklıyor ama elini-kolunu sallaya-sallaya dolaşmaya devam ediyor. Bu ne demektir; Karşına bir eşcinsel daha çıkarsa bıçaklayabilirsin. Bunun başka bir anlamı olabilir mi? Tutuklanması için kaç eşcinsel veya transseksüel bıçaklaması gerekiyor veya öldürmesi mi gerekiyor illa ki? Yasaların bir amacı da, suçlar daha oluşmadan suçları engellemek değil midir yaptırımlarıyla? Sadece işlenmiş suçlara karşı infaz kararı vermek değildir sanırım yasaların, dolayısıyla yargının görevi.

Eşcinsel olmak veya ıslık çalmak bıçaklanmak için yeterli bir sebep midir? Yoksa eşcinsellik doğa dışı bir ilişki olarak görüldüğü için mi eşcinsellere karşı sudan bahanelerle yapılan saldırılara karşı sessiz kalınıyor. Heteroseksüellere heteroseksüel oldukları için bıçakla saldırılıyor mu? Sırf ıslık çaldığı ve cinsel yönelimi heteroseksüel olduğu için kaç kişi bıçaklanmıştır? Erkeklerin birbirlerine karşı ana-avrat konuşma tarzları bile günlük konuşma diline dönüşmüşken, bir eşcinselin ıslığı  mı insanları rahatsız ediyor, tahrik ediyor? Sokakta erkeklerin sözlü veya fiziksel tacizlerinin haddi-hesabı yok. Onların bu saldırılarına maruz kalanlar da kendilerini savunmak için bıçaklasınlar mı saldırganları? Tabi hak var, hukuk var heteroseksüeller için işleyen ve onları koruyan. Eşcinselleri, transseksüelleri insan yerine koymuyorlar ki, onları koruyan yasa çıkarsınlar. "Hukuk önünde herkes eşittir" diyorlar ama "kendilerine-sisteme uymuyor" diye kabul etmeyip yasa dışı bıraktıkları kişileri yasaların korumamasını, en başta Devlet ve tüm sorumlu birimler görmezlikten geliyorlar, görevleri olduğu halde bir hiç uğruna saldırılan, öldürülen eşcinseller ve transseksüeller için bir şey yapmıyorlar. Devlet'in ve tüm eşcinsel karşıtlarının, bunun böyle olmasını istediklerine dair bir itirazı olan var mıdır acaba hala?

Hükümeti de bunun böyle olmasını istiyor, vatandaşı da ama birilerinin bu nefret suçlarına dur demesi gerekiyorsa, bu merci öncelikle Devleti yöneten hükümettir. Haksızlıklara karşı dayanma gücünün tükendiği an gelince, bir yerlerden ciddi kırılmalar yaşanacaktır ama o zamana gelinmeden insan hakları herkes için eşit olarak uygulansa daha karlı çıkmaz mı herkes? Hakkın iade edilmesi için illa ki kan mı akması gerekiyor? Gerçi kurban olarak görülen eşcinsellerin akan kanlarının da bir önemi yok eşcinsellik karşıtı bir Devlet için?

Islığın nerden ve kimden geldiği de çok önemli. Islığı erkekler çalabilir ancak. Islıklanmak erkekliğe yakışmaz. Hele bir erkek tarafından ıslıklanmak söz konusu bile olamaz, kan çıkar alimallah. Çünkü erkek edilgen değildir, elde edilen değildir, beğenilip tercih edilen değildir. Erkeğin gücüyle bağdaşmaz ıslıklanmak. Erkekler kadınlar tarafından ıslıklanırlarsa, belki o zaman latife olarak görebilirler ıslıklanmayı. Erkek güçlüdür, beğenir, göz koyar ve elde eder. İçinden gelirse de ıslık çalabilir, laf da atar ama bir erkek veya hele eşcinsel tarafından yan bile bakılmak istemezken asla ıslıklanmak istemez.

Eşcinsellere, transseksüeller karşı yapılan nefret saldırıları bütün herkesin gözü önünde cereyan etmesine rağmen, hiç kimse müdahale etmiyor. Aslında bütün bu olan haksızlıkların sebebi duyarsız olan seyirci toplum. İnsanlar hak ettikleri yaşamları yaşıyorlar ama kurunun yanında yaş da yanıyor. İnsanlarımız "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" duyarsızlığında. O yılanın bir gün kendilerini de sokacağını biliyorlar ama işte burada bir duyarlılık tutulması yaşanıyor. Ancak canları yanınca duyarlı olmak akıllarına geliyorlar. Akıl başa gelinceye kadar da iş işten geçmiş oluyor, yılanlar da sokmaya devam ediyor. Çünkü aklın başına geldiği zaman zaten sokulmuş oluyorsun ve sen başkaları sokulurken duyarsız kaldığın için, başkaları da sana karşı duyarsız kalıyor. Duyarsızlığın cinsiyeti, eşcinselliği olmaz ki. Bugün bana-eşcinselliğe, yarın sana-heteroseksüelliğe. Ama en ötekisine duyarlı olursan, en ötekisi de senin başka alanlardaki haksızlıklarına karşı yanında olabilir. Hem haksızlıklara karşı duyarlılık insanlığın gerekliliklerinden biri değil mi? Duyarlı olmayı öğrenirsek, duyarlı olunuruz zamanla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder