Bugün yazmayacaktım ama insan kendini rahatsız eden veya yeri geldiğinde mutlu eden düşüncelerini paylaşamadan edemiyor kendisiyle çok barışıksa, yanlış anlaşılma pahasına, hatta birilerini üzmek-kırmak pahasına.
Malumunuz yaz mevsimi demek, karpuz mevsimi demektir. Aldığım karpuzu soğusun diye dolaba koymadan önce, bıçakla ortadan keserken çok olgun olduğu için bıçağı karpuza değdirir-değdirmez ortadan ayrıldı ve bıçağın ağzı mermere çarparak mermer hafiften çizildi, çentiklendi. Cana geleceğine mala gelsin ama mal da canın yongası işte atalarımızın da dediği gibi.
Anlatmak istediğim olaysa karpuz kesmeden önce oldu, karpuz da üstüne tam denk geldi.
Ben hayatımda hiç bayılmadım ne soğuktan, ne sıcaktan, ne korkudan, ne şiddetten, ne de başka bir şeyden. Ameliyat da olmadığım için narkoza da maruz kalmadım. Sadece uyku anında kendimden geçmişimdir ama uykum da çok hafiftir. Hani derler ya, "Kulağının dibinde top atılsa, gene uyanmaz.", öyle bir durum hiç olmamıştır bende.
Bugün Facebook'ta "arkadaşlar"dan biri transseksüel ameliyat video'larından birini paylaşmış. Zaten göz ucuyla birazını izleyebildim. Çünkü neredeyse bayılacaktım. Ter bastı, gözüm karardı, karnıma ağrılar girdi ve kapattım. İzlediğim kadarıyla resmen bir bez parçası gibi bistüriyle(Ameliyat bıçağı), makasla kesitiler biçtiler. Resmen o bölgeyi oyarak kan-revan içinde bıraktılar. Operatör-ameliyat doktoru olmak ne zor bir şey Tanrım! Bu hastaya iğne yapmak veya serum takmak gibi bir şey değil ki. Üstelik ben kandan falan da bayılmam ama bu ne korkunç bir şey böyle?
İnsan kendine nasıl yaptırabilir bunu bile-bile? Ben vücudumu-kendimi çok sevdiğim için, çok saygı duyduğum için ne dövme yaptırmak geçmiştir aklımdan, ne de aksesuar için kulağımı veya başka bir yerimi deldirmek. Şiddetlere maruz kaldığım zaman da hiçbir zaman "geçer" diyememişimdir morluklarım için. Ruhum kadar bedenime de üzülmüşümdür. Şükürler olsun ki bugüne kadar ne kırık-çıkığım, ne de yaralanmam olmuştur. Sadece çok sevdiğim kedilerim tırmalamıştır, onların da sevgisi hatırına katlanmışımdır. Zaten kedi tırmalamalarının hiç izi kalmıyor.
Trans ameliyatlarında bırakın bedenin kesilip-biçilmesini, hiçbir şey için bedenimin bir parçasını dahi feda edemeyeceğimi anladım bu görüntülerden sonra. Benim ne olduğumu, kendimi nasıl hissettiğimi sevgili bedenimdeki eksiklikler veya fazlalıklar mı belirleyecek? Ben yeri geliyor kadın gibi, yeri geliyor erkek gibi, yeri geliyor olduğum gibi, kendim gibi hissedip hiçbir cinsiyet gibi hissetmiyorum. Her kendimi bir şey hissettiğim de toplumun belirlediği şekilde bedenimle beynim paralel olmak zorunda mı?
Bir kere benim ne hissettiğime bedenimin öyle veya böyle olmasının nasıl bir etkisi olabilir ki? Çünkü her iki cinsiyeti de hissediyorum kendimde ama erkek bedenime sahip olmama rağmen hiç bilindik anlamdaki kadın bedenine sahip olmak istemiyorum. Çünkü erkek bedenim her iki cins duygularımı tatmin etmeme yetiyor da artıyor bile. Ben hangi cinsiyetten olursam olayım, hangi cins bedene sahip olursam olayım o beden bana yetecektir. Yetmeyenlerin kendileriyle ilgili bir problemi olduğuna inanıyorum.
Eşcinsellerin, transseksüellerin, diğer LGBTT'lerin de heteroseksizmle olan problemlerinin heteroseksizmle beraber kendilerinden de kaynaklandığını düşünüyorum. Çünkü erkeklik ve kadınlık heteroseksizmin dayattığı şekilde olmasaydı neye benzemeye çalışacaktık LGBTT'ler olarak. Kadın ve erkek bedenlerinin tam tersi olduğunu düşünün; Erkek vajinalı, kadın penisli. Bu sefer trans kadınlar kadın bedenine, trans erkekler de erkek bedenine mi sahip olmaya çalışacaklardı. İnsan düşünmeden edemiyor, "transseksüellik heteroseksizme mi dahil?" diye. O yüzden mi muhafazakar-heteroseksist toplumlarda transseksüellik eşcinselliğe yeğleniyor, ameliyatlarına katkı sağlanıyor, kolaylık gösteriliyor?
Mutfak tezgahının çizilmesi bile canımı yakarken, bedenimizden rahatsız olmamız, ondan kurtulmaya çalışmamız bana hiç mantıklı gelmiyor. Bu tamamen kendimizi sevmemekle, kendimizle barışık olmamakla alakalı bir şey diye düşünüyorum.
Transsesküel kadınlar kendilerinin-cinsiyet kimliklerinin bedensel uyumsuzluğunun başkaları tarafından anlaşılamayacağını iddia ediyorlar. Bu uyumsuzluk heteroseksizme uyumsuzluğun bedene kesilen faturası olmasın? Kendinize karşı bu kadar psikopat olmayın diyorum. Biliyorum transsesküeller benden nefret edecekler transseksüellerin heteroseksizm tarafından dışarıda kalmasını besler nitelikteki düşüncemden dolayı ama düşüncelerimin transfobiyle uzaktan yakından alakası yok. Sadece kendimizi hak ettiğimiz kadar sevmemiz gerektiğini savunuyorum. Eğer penis veya vajina o kadar nefret edilecek uzuvlarsa, niye onlarla beraber oluyoruz veya onlara sahip olmaya çalışıyoruz. Nefretimiz özgüven eksikliğimizden dolayı heteroseksimizn dışında kalma korkusunun oluşturduğu kendimize olan sevgisizliğimizden, nefretimizden, kendimizle barışamamamızdan.
Kendimizi heteroseksizmden soyutlayabilseydik belki gene tam anlamıyla barışamayacaktık veya barışsak bile geçici bir barış olacaktı bu. Çünkü bir insan genetikselse eğer çoğunluğa dahil olma zaafından asla kurtulamayacaktır. Buna ister "kader" diyin, ister "yapı" diyin, içinde bulunduğumuz heteroseksist yapı değişmediği, eşcinsellik normal karşılanmadığı sürece LGBTT'lerin kendileriyle olan küslükleri, savaşları, kendilerine olan nefretleri devam edecektir.
Heteroseksist yapıyı değiştirmek de sadece ve sadece kendimizle-cinsiyet kimliklerimizle ruhsal olduğu kadar bedensel olarak da barışabilmekle mümkün. Bizim bedenlerimizden kaçış gözle görünür olduğu için heteroseksizm tarafından kendimizi inkar olarak algılanacaktır ve kendilerine inanmayanlar da reddedilmeye mahkumdurlar.
Bazı transsesküelller diyecekler ki, "biz eşcinsel değiliz, biz erkeğiz, biz kadınız", zaten sorun da bu ya-kendinizi bir kategoriye sokmanız ve bunun altını çizerek heteroseksizmi beslemeniz. Herkes her şey olabilir, olsun da ama "biz buyuz" diye egemen sisteme dahil olmanız, dahil olmayan ve olmak istemeyenleri otomatikman ötekileştiriyor ve ne yazık ki sonradan çoğunluğa dahil olanların dahiliyetleri de geçici oluyor.
Bu yazıyı yazmamın altında hiç bir art niyet yatmadığı gibi, sadece ve sadece onları-transseksüelleri çok sevmem yatıyor, kendilerini çok sevmelerini istemem yatıyor. "Herkes kendi işine baksın." diyebilirsiniz ama işte bakamıyor insan işin içine sevgi ve duyarlılık girince. Bu yazı ayrıca araştırma yapılmadan ve sadece izlediğim trans ameliyat videosunu izledikten sonra bende oluşan düşüncelerin, hiçbir satırının değiştirilmeden direkt ifadesidir. Transsesküellerin anlayışına sığınıyorum. Sevgiler ve saygılar bütün transseksüel kardeşlerime.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder