İnsan hangi amaçla, kim veya ne olursa olsun, istediği zaman ve mekanda dışarıya çıkamaz mı? Çıkmaması için haklı bir gerekçe olabilir mi? Kaldı ki herkesin çıktığı saat ve mekandaysa bu dışarıda bulunma hali, tutup birileri "seni burada istemiyoruz" diye/anlamında laf atıyorsa, fiziksel yollu tacizde bulunuyorsa, kimse de sesini çıkarmıyorsa, güvenlik güçleri dahil ilk önce adaletin yolunu göstermeyip uzlaşma yoluna bile gidiyorsa, hak ihlalinde bulunanları desekliyor anlamı taşıdığı gibi, saldırganlara da cesaret verir bu ayrımcı davranış. Direkt işbirliği yaparak ayrımcılığı gözümüzün içine sokanları ise anlatmaya bile gerek yok.
Ne için yapılıyor bu ayrımcı davranışlar, hakaretler, tacizler (Taciz denilince de lütfen hemen herkesin aklına direkt cinsellik gelmesin ama getirenlere de hak vermek gerek. Çünkü her türlü taciz önce toplumun gözünde cinsel olarak özgür olanların başına geliyor.), şiddetler, tecavüzler, linç girişimleri, cinayetler, tehditler, haksız alıkoymalar...Çoğunluğa, heteroseksist topluma benzemediği, benzemedikleri için. Kimler? En başta farklılıklarıyla göze çapanlar. Bir eşcinsel olarak da ayrımcılığa maruz kalanlar olarak eşcinselleri, travestileri, transseksüelleri konu etmem kaçınılmaz değil mi?
Herkes için yasa çıkartılıyor ama bu yasalar egemen yapıyı korurken, egemen yapıya dahil olmayan farklılıkları koruyamıyor ne yazık ki? Korumadığını da sokaktaki vatandaşından, güvenlik güçlerine kadar herkes biliyor. Bildikleri için hiç kimse ayrımcılığa maruz kalanlar için bir şey/görevini tam anlamıyla yapmıyor, daha yok etmek veya sindirmek için sessiz kalıyorlar veya işbirliği içinde oluyorlar ya.
En çok da uzlaşma yoluna gidilmesine gıcık oluyorum. Birileri yanlış yapıyor. Üstelik bile-isteye yapıyor. Yanlış yapanlar için yasalar şikayetçi olunsa da, olunmasa da niye devreye girmiyor ki? Yanlış yapanların bir daha yanlış yapmayacaklarının garantisi var mı? Olsa bile niye yapılan yanlışlar yapanların yanına kar kalsın. Yoksa onlar heteroseksist sistemin gönüllü fedaileri sessiz kalınan?
İnsanlar vicdani sorumluluk yetisinden yoksunsa, yasaların savsaklanması bu sorumsuzluğu toplumsal boyuta taşıyıp sorumsuzluk kültürünün oluşmasına sebep olur ve çözüm heteroseksizme endeksli geleneksel yapıda karşılık bulur. Bu yapıda da önemli olan insan hakları ihlali değil, heteroseksizmi besleyen manevi unsurlardır. Onun dışındakiler halledilebilecek basit şeylerdir veya yapının olması gerektiği şekilde hallettiği ve üzerinde durulmaması gereken şeylerdir. Erkeklik gibi, namus gibi, ahlak gibi, din gibi heteroseksist manevi değerler dışındaki yanlışlar affedilebilir, affedilmelidir affedilmesine lüzum varsa!!!
Heteroseksist, kendini hep küçüklüğünden-küçük hissetmesinden dolayı büyük göstermeye çalışan kompleksli yapıda affetmek büyüklüğün şanındandır. Affederek kompleksini tatmin eder çünkü. Sanki yargı karşısına çıkılıp da yanlış yapan cezasını çekmiş gibi affeden teselli bulur. Çünkü heteroseksizmin gözünde büyümüştür o artık yanlış yapanların özür dilemesiyle. Oysa bu sadece hata kültürünün biraz daha kökleşmesine katkı sağlamaktan başka hiçbir şey değildir. Bir yanlış varsa cezasını çekmelidir ki, insanlar birbirine karşı, haklarına karşı saygılı olmayı öğrensin. Eğer yasalar da bu noktada durmuşsa, yasalarımız ne yazık ki her zaman sağlıklı işlemeyebilir, kağıt üzerinde kalabilir ve insanların da yasalara pek güveni kalmaz, yanlış yapanlar da daha bir cesur yanlışlara, hatalara bile-isteye devam ederler.
Biz eşcinseller de bir anlasak seksimizin heteroseksüellerinki kadar doğal ve hakkımız olduğuna da, bir şeyleri gizli saklı yaşayarak var olma yerine açık LGBTT bireylere karşı yapılan ayrımcılıklara, şiddetlere, linç girişimlerine, tehditlere, hakaretlere karşı biraz duyarlı olup birbirimize destek versek. Her gün kaç eşcinselin başına neler geldiğinden haberi var mı diğer eşcinsellerin? Kaç eşcinsel eşcinsel gündemin takipçisi veya eşcinsellik adına bir şey yapıyor? Pardon eşcinseller de açık eşcinselliğe karşılardı değil mi? Onların heteroseksist özel hayatları var korumaları gereken!
Konuyla, konu başlığı çok alakasız gibi ama o kadar bağlantılı ki birbiriyle aslında. Kimlerin homofobik veya kimlerin eşcinsel haklarına karşı duyarsız olduğunu çok güzel açıklayan örneklerden biri. "Bu eşcinsel" ataerkil de olabilir, gece alkol alıp eşcinselliğini gizli-gizli yaşayıp gündüz vakti erkek geçinen de ama tam anlamıyla bir eşcinsel işte. Çünkü yolda karşılaşan iki eşcinselin birbirini anlayabildiği-tanıyabildiği gibi anlayabilenlerden ve selamını cinsel organın kaşıyarak/karıştırarak verenlerden.
Çünkü eşcinsel olmayan iki erkeğin bakışları asla biribirine kilitlenmez, asla bir erkek bir erkeğe eşcinsel olmadığı sürece iki kere ve anlamlı bir şekilde bakmaz. Anlamlı derken dikkatli bir şekilde bakıp da bir şey anlatmak istemez. Hele bir de dönüp arkasına bakıyorsa eşcinselliği konusunda şüphe yoktur.
Bir erkek bir erkek arıyorsa bakışlarıyla, karşı tarafta da bir arayış varsa karşılık bulur. Eğer arayış tepki olarak da karşılık buluyorsa, gene bir eşcinsellik bakışması söz konusudur. Yoksa bakılmak güzelliğe bir iltifattır arzuyla da olsa. Eğer bu namus meselesine dönüşmüşse altında bir korku, dolayısıyla bastırılmışlık yatar. Yoksa, bir sorun-bastırılmışlık yoksa kişinin bilinç altında, saniyelik bakıştan ne çıkar veya o saniyelik bakış niye fark edilir.
Diyor ki "bu eşcinsel", "Ben tam anlamıyla kendi cinsimden hoşlanıyorum ama sevişmeden sonra asla boşalmıyorum. Çünkü boşaldıktan sonra çok pişman oluyorum."
Duyguların, arzuların, cinsel yönelimi ne olursa olsun, önüne hiç kimse, hiçbir şey geçemiyor. Çünkü o kadar gerçek/doğal, o kadar güzel ve gerekli ki, her ne şekilde olursa olsun, kişi bunu kendi yapısına uygun şekilde gerçekleştirmeden duramıyor ama içselleştirdiği erkek egemen yapıyla hem dışsal, en önemlisi de içsel olarak çatışmak da kaçınılmaz oluyor kişi kendisiyle barışmayıp, kendisini toplumla barıştırmaya çalışmadığı sürece.
Bu eşcinselimiz içsel çatışmadan dolayı pişmanlık yaşamamak için sevişmeden sonra boşalmama yolunu seçmiş. Ama neden pişmanlık yaşadığını kendisi de bilmiyor tam olarak. Belki de bilmek istemiyor. Bildiği eşcinselliği öğrenilirse dışlanacağı, kendini cinsel olarak kendi cinsiyle orgazma ulaşma noktasına kadar tatmin ederse, içselleştirdiği heteroseksizmin maneviyatı nedeniyle pişman olacağı.
Demek ki temel ihtiyaçlarımızdan biri olduğu için, bedensel ve ruhsal arzularımız aracılığıyla kendimizi gerçekleştirme yollarımızdan biri olan, yönelimi ne olursa olsun cinselliğimizden hiçbir şey daha önemli değil ki, gerçekleştirilmediği sürece maneviyat önüne geçemiyor. Tatmin edilince ancak içselleştirilen heteroseksizmin fiziksel veya manevi baskısına maruz kalıyor.
Aslında boşalmayıp, sevişmek kültürümüzdeki eşcinsellikle biraz çelişiyor. Çünkü sevişmek kişiyi eşcinsel sınıfına sokar düşüncesiyle, genellikle erkek geçinen gizli-bastırılmış eşcinseller sevişmeyip, sadece cinsel ilişki yaşayarak tatmin olurlar, cinsel yönelimlerini ucundan-bucağından, kıyısından-köşesinden gerçekleştirirler. Hasrettir kendileriyle barışmış eşcinsellerimiz de erkek-erkeğe sevişmeye.
Sevişmek hem sevilmenin göstergesi olduğu için, hem de heteroseksizm yüzünden engellenen bir eylem olduğu için çok önemli galiba eşcinseller için. Sevişmenin eşcinsellikten pişman olmamak için cinselliğin orgazmsız bir eylemi olduğunu da deneyimlemiş olduk bu arada. Kendisi olamayanların-eşcinselliğiyle barışamayanların sevişmemek de bir kaçış kendilerinden, sevişip boşalmamak da. Herkes heteroseksizme karşı madden veya manenen kendini kurtaracak bir yol bulmuş ama ne yazık ki eşcinselliği kurtaramadığımız sürece, LGBTT ayrımcılıklarına duyasız kaldığımız sürece kendimizi bu şekilde kurtarışlar geçici ve yalancı kurtarışlar ki kurtulmamız gereken kendimiz değil heteroseksizm zaten.
Haberiniz var mı son birkaç gün içinde Antalya'da, Bursa'da, İstanbul'da travestilerin, transseksüellerin başlarına gelenlerden, linç edilmeye kalkışılmasından, şiddete maruz kalmalarından, ahlak veya çevreyi rahatsız etme-trafiği aksatma gibi bahanelerle keyfi olarak tutuklanıp tehdit edilmelerinden. Başınıza gelince mi anlamanız-anlamamız gerekiyor illa ki? Sanki LGBTT'ler kendi içimizde bile çok uzak bir köyde yaşayan ötekiler. Oysa hepimiz dünyadayız, hepimiz aynıyız ister heteroseksüel olsun, ister eşcinsel.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder