Uluslararası turizm şehri olan Antalya'da, AB üyesi bir ülkede, misafirperverliği ve insanlığıyla, iyi niyetiyle övünen bir kültürde insanlar cinsiyet kimliğinden veya cinsel yöneliminden dolayı linç edilmeye kalkılıyor.
"İnsanlık nedir?" diye insanların aynanın karşısına geçip kendilerine bir sormaları gerekiyor. Sonra da yobaz, ilkel dedikleri zaman itiraz ediyorlar. Eşcinseller heteroseksüellere "Niye bize benzemiyorlar?" diye saldırsalar ne olacak peki? Tamam siz hakimsiniz, sayıca fazlasınız ama eşcinsellik diye bir gerçek olduğu için eşcinselliğiyle gurur duyan ve kendini ezdirmeyen, haklarını ölümü pahasına savunan eşcinseller de var?
Sahi kuzum siz heteroseksüel saldırganlar, caniler, derdiniz ne, halledemediğiniz ne? Kendinizi bir kontrol etseniz çok iyi olur? Size benzemeyenler size ne yapıyor? İçinizde uyuyan bir taraflarınızı mı uyandırıyorlar? Yoksa eşcinseller niye yoldan geçen heteroseksüellere saldırmıyorlar? Siz homofobik misiniz? Siz bastırılmış eşcinsel misiniz? Değilseniz bu dünya sadece heteroseksüellerin-heteroseksistlerin-eşcinsel düşmanlarının değil.
Peki bu nefrete, şiddete ve cinayetlere seyirci kalan devlet nerede? Neden yasalarda cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğini tanımlayarak, eşcinsellere ayrımcılık yapanlara karşı yaptırımlar uygulayıcı düzenlemeler yapmıyor? Devlet de mi ayrımcı, devletde mi homofobik, devletde mi eşcinsellerin veya çoğunluğa benzemeyenlerin yok edilmesini istiyor da bir şey yapmıyor?
Herkes heteroseksist yasalarla savunulamayacağı ve korunamayacağı için, eşcinsel nefretini münferit bir olaymış gibi, sıradan bir olaymış gibi, hatta tahrik unsuruymuş gibi değerlendirip heteroseksist figüranları cesaretlendirmek hukuk devleti olmakla bağdaşmaz.
Ne olacak peki şimdi? Al sana koskoca bir takipsizlik. "Kim saldırdı, nerede?" diye kim araştıracak? Dayak yiyen dayak yediğiyle, öldürülen öldürüldüğüyle kalıyor. Çünkü burada kimin nefret ettiği veya kimin şiddet uyguladığı, kimin cinayet işlediğinden öte, travesti veya eşcinsel olduğu için farklılığa tahammülsüzlüğe imkan, meydan ve cesaret verilmesinin gözardı edilmesi önemli olan.
Bir de "Eşcinsel olsa da herkes hakkını arasın, yasalar herkes için eşit şekilde işler" denir, laftan başka da hiçbir şey yapılmaz ama. Tabi ki her şeye-umutsuzluğa rağmen yasal haklarını eşcinseller sonuna kadar kullanacak, kullanmalı, kullanıyorlar da ama genelde ne kadar işe yarıyor tartışılır. Mahkemede eşcinsellerin aleyhine kararlar bile çıkabiliyor tahrik bahanesiyle.
Yasalarda eşcinseller için cinsel yönelimleri ve cinsiyet kimlikleri yüzünden yapılan saldırılar, ayrımcılıklar nefret suçları kapsamında tanımlansın, bak o zaman nasıl şikayet konusunda cesaretlenecek eşcinseller? Şimdi eşcinseller de, eşcinsel düşmanları da biliyorlar çünkü yasaların, toplumun, heteroseksist sistemin eşcinselliğin-eşcinsellerin karşısında olduğunu. O yüzden ne eşcinseller şikayet etmeye gerek duyuyorlar bir şey değişmeyeceği-kendilerine yapılan haksızlıklar cezalandırılmayacağı için, ne saldırganlar nefretlerini sorgulama ihtiyacı hissediyorlar, ne de yasalar sorgulama ihtiyacı saldırganları. Yasalar bir değişse belki eşcinsellerin şikayetine bile gerek kalmayacak saldırganlar ceza almaktan korkacakları için.
Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinin anayasada tanımlanması için eşcinsellerin, travestilerin, transseksüellerin veya diğer cinsiyet kimlik ve yönelimde olanların hepten ölmesi, heteroseksist nefretin eşcinselleri tamamen yok edip amacına ulaşması mı gerekiyor illa ki? Tabi eşcinseller sindirilerek veya öldürülerek yok edilince eşcinselleri koruyan bir yasanın çıkmasına da gerek kalmayacak?
Yaşanılan olaylar uzaktan sivrisinek vızıltısı gibi gelebilir eşcinsellere de, heteroseksist topluma da; İnsanın kendi başına gelmeyince ayrımcılığa maruz kalan sınıfa dahil olanlar duyarsız kalabilir, ayrımcılığa maruz kalan duyarlı kesim de önyargılı olabilir. Çünkü herkes içselleştirdiği heteroseksist yapının dışında kalmamak derdinde olduğu ve kendini çaresiz hissettiği için destekliyor en başta, en azından kendi canı yanıncaya kadar seyirci kalarak besliyor egemen yapıyı.
Çünkü ben de-biz de bu linç girişimlerine maruz kaldık. Ne oldu peki? Saldıranları biz bile tanımıyorduk ki? Ama saldıran zihniyeti biliyorduk. O zihniyet hala orada duruyor. Sadece "görevimizi yaptık" sorumsuzluğuyla içlerinden birini cezalandırmış gibi yaparak ne homofobi çözülebilir, ne de diğer farklılıklara yapılan ayrımcılıklar.
Burada iş-ayrımcı zihniyeti yargılatma görevi en başta ayrımcılığa maruz kalanlara-eşcinsellere düşüyor. Yoksa kendilerinin çıkarına olan düzenden ayrımcılık yapanlar niye rahatsız olsun ki? Rahatsız olma kapasitesi-duyarlılık-insanlık olsa, zaten ayrımcılık yapmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder