Çift taraflı % 100 aşk olmaz. Çünkü heteroseksist toplumlarda heteroseksizmi içselleştirmeyen, içselleşmiş homofobisi olmayan bir eşcinsel de olmayacağı, dolayısıyla eşcinseller aşık olacakları kişileri erkeklerden seçeceği, erkekler de eşcinselleri, eşcinsellerin istediği kadar sevemeyeceği için ancak tek taraflı aşk olabilir.
Aslında hiçbir heteroseksüel, hele ki heteroseksist bir dünyada eşcinsele aşık olamaz doğası gereği. Ancak kendini eşcinsellere erkek olarak yutturan gizli, gerçek cinsel yönelimin bastırmış, eşcinselliğiyle tam olarak barışamamış, heteroseksist toplumda erkeklik taslayarak erkeklik kompleksini yenmeye çalışan iki yüzlü eşcinseller aşık rolü yaparak arızalı bir birliktelik yaşamaya çalışır, açık eşcinsel de buna inanarak sunulanla kendini avutmaya çalışır. Açık eşcinseller de farkındadır kendilerine heteroseksüel bir erkeğin aşık olmayacağının ama n'apsınlar kendilerini tam anlamıyla sevecek bir erkek olamayacağı için.
Eşcinsellerin homofobisinin altında da toplumsal rolleri içsellerştirme yatar. Onlara göre de iki toplumsal rol vardır ve kendilerini toplumun kabul edeceği sınıfa sokmak zorunda hissederler. Heteroseksizmi dolaylı da olsa savunarak kendi bindikleri dalı keserler, eşcinselliğe zarar verirler, erkek egemen yapıyı beslerler. Açıkça savunurlar da. Onlar da erkeklikten tam anlamıyla erkeklik beklerler, erkeğin dışında kalanlardan da kadınlık. Rolünün dışında olduğu için kendisiyle tam anlamıyla barışmış, toplumsal rol kategorisi dışı bir eşcinselle, heteroseksist-toplumsal bir eşcinselin beraberliği ancak "kaza" sonucu olabilir.
Transseksüeller kadın oldukları için % 100 erkek-heteroseksüel beklentilerinde haklılar ama toplumsal rolleri benimsemiş ve kendilerini bu role adamış eşcinsellerin böyle bir beklenti hakları olsa bile, aşksızlıktan şikayet haklarının bir geçerliliği olmayabilir. Çünkü hiçbir heteroseksüelin kendi cinsiyle eşcinsel ilişki yaşama mecburiyeti olamaz. Yaşayanlar yaşayabilir gizli eşcinsel olmayıp tam anlamıyla heteroseksüel olsa da ama bu istisnalar eşcinsellerin tamamını mutlu etmeyeceği için bir önemi olamaz.
Eşcinsellikte aşkın oranı eşcinsellerin, eşcinsellikleriyle barışabilme oranıyla paraleldir. Heteroseksist, toplumsal kadın-pasif rolü benimsemiş eşcinseller, ancak karşılarındaki eşcinsellerin eşcinsellikleriyle barışabilme oranı kadar aşk yaşayabilirler. Mesela eşcinselliğiyle % 20 oranında barışabilmiş erkek geçinen bir eşcinselle ancak % 20 oranında aşk yaşanabilir, % 80 oranında acı çekilir. Çünkü % 80 eşcinselliğiyle küs olduğu için "erkek geçinen" % 20 oranında gösterebilir eşcinselliğini, o da aktiflik şeklinde. İşini görür çeker gider.
Zamanla bu oranı yükselebilir ama bu sefer de tam eşcinselliğe doğru yol alabileceğinden, toplumsal eşcinsel bundan rahatsız olabileceği gibi, kendisi de zamanla karşısındaki kadın rolündeki eşcinselden sıkılıp, eşcinselliğiyle daha az oranda barışabilmiş başka bir eşcinsel aramaya başlayacaktır içindeki kadınlık uyanacağı için.
Örneğin davranış olarak çok kabalık sergileyen erkekimsi eşcinseller metroseksüellik kılıfı altında bastırılmışlıkları patlak verir ama, her iki tarafın da idare etmekten, iki yüzlü davranmaktan-gerçeklerden kaçmaktan başka şansları yoktur heteroseksist bir toplumda, bu durumu yani heteroseksizmi normal kabul ettikleri için. Çünkü bu oyun bozulursa, gerçeklerin görmezlikten gelindiği idareten aşk da sekteye uğrayabilir, tamamen bitebilir hatta.
Bu savunularımı çürütecek tek tez, eşcinselliğiyle tam anlamıyla barışmış, heteroseksizmden kendini soyutlayabilmiş eşcinsellerin, cinsel yönelimleri dışında da paylaşım oranlarının yüksek olmasıyla mümkündür. Bu heteroseksüeller aşklarda da böyledir aslında. Sadece cinselim yönelim belirleyici değildir aşklarda. Bu sadece sekstir kısa vadeli olan ve kısa süreli tatminin olması gerektiği gibi.
Zıt kutupların çekiciliği falan bedenlerin keşfedilinceye kadar süren yabancılığıdır. Keşif biter, aşk gider. Mutlu aşk yoktur dedikleri de budur. Aşk arızalıdır. Bir taraf çok sevmelidir, bir taraf imkansız olmalıdır. Tek taraflıdır yani. Çünkü karşılıklı olunca geleneksel toplumlarda, heteroseksizme uymadığına dair şüpheler oluşmaya başlar. Erkeğin duyarsızlığına, hoyratlığına, bencilliğine alışılmıştır. Erkeğin doğasına-heteroseksizme aykırı davranışlar bitirecektir bu aşkı.
Erkek gibi olunca da onlara sahip olmak mümkün olmayacağı, onlar da samimiyetsiz ve de uzun vadeli sevemeyecekleri için gene aşk olmayacaktır. Heteroseksizm beklentilerle, yaşanılanlar arasında çelişki yaratacağı için, aşk hiçbir zaman olmayacaktır, tam anlamıyla yaşanmayacaktır. Yarım aşk şikayet edilse de aslında normal bir aşk olarak acı çeke-çeke zevkle yaşanacaktır.
Hereroseksist bir toplumda da tam anlamıyla barışmış eşcinsellerin karşılaşma oranı düşük olacağı için % 100 aşk hiç kimseye isabet etmediği gibi, eşcinsellere isabet etme oranı da çok düşük, imkansız seviyesinde olacaktır.
Örneğin ben % 10'dan % 100' e kadar sevilmiş olabilirim ama benim oranlarım bunlara ne kadar parelel olmuştur, ne kadar sevilmelerime karşılık verebilmişimdir? Açık eşcinsellerin bile heteroseksist yapıyı içselleştirmediğinin kanıtı var mıdır?
Ben de % 100 sevdim ama karşımdakilerin oranları da bana uymadı. Zaten çok yönlü paylaşım yaşayabileceğim % 100 erkek bir eşcinselle karşılaşmadığım gibi, ben ne beklediğimi, ne istediğimi tam olarak bilebilir miyim ki bu koşullarda?
Gerçek aşk toplamda % 200 olmalıdır ama heteroseksist bir toplumda eşcinseller arasındaysa bu imkansız ötesidir.
Not: Yanlışlarım, yanlış fikirlerim olabileceği için, düzeltmeler, eklemeler, çıkartmalar olabilir ama hemen paylaşmak istedim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder