24 Haziran 2011 Cuma

Aklın Yolu ve Zamanı

Gizlisi-saklısı yoktu aşkımızın. Çünkü ikimiz de o kadar güveniyorduk ki eşcinselliğin doğallığına, doğruluğuna, ne o aile içi homofobiden korkuyordu, ne de ben homofobinin sokağa kadar cesaret veren politizminden. Heteroseksizm bizi de alıştırmaya çalışıyordu kendisine ufak-ufak da olsa bizi yalanlara iterek, daha rahat nefes alırsınız kandırmacasıyla ama bizim bu dünyada tek yaşamımız olduğundan ne zamanı boşa harcama lüksümüz vardı, ne de homofobiye cesaret olmaması için papuç bırakacak göz.

Heteroseksizm egemenlik kuramadığı bireylere karşı kaşlarını çatıp dişlerini gösteriyordu ama bizim gibi bireylerin kendi aralarındaki anlaşmazlıklarını kendi güçlerine verip memnun kalıyorlar, kaale alınmayınca da dalga geçildiklerini sanıp öfkeden köpürüyorlardı.

Aslında heteroseksizmin egemenliğinin ne testosteronun içgüdüselliğiyle, ne de östrojenenin pohpohlamasıyla alakası vardı. İçinde bulunulan kültürlerin geliştirmediği bireylerinin çaresizliğinden başka bir şey değildir. Öyle şartlandırılmışlardı ki başına buyruk olamayacaklarına, sevişmek bile kuralara bağlıydı. Hatta heteroseksizmin en büyük silahıydı insan psikolojisinin bam teline endeksli temel ihtiyaçlarından en bastırılamayanı. Çünkü bağımsız giderilemiyordu. Sahip olduğunu kaybetmek heteroseksizmin yapısına tersti.

Heteroseksizmi ayakta kalabilmesi için iktidarda olması gerekiyor zorba bir şekilde olsa da. En küçük birimi ailenin temsilcileri görevlerini yerine getirirse ancak var olabilirdi. O yüzden hep çocuklar anne-babaların evlatlarıydı ya koruma bahanesiyle. Oysa korudukları, içselleştirdikleri heteroseksizmdi maddi ve manevi kaygıları yüzünden. Hesap verecekleri bir toplum vardı. Mahçup olmamalılardı, başları dik olmalıydı.

Değiştirmeyecekleri eşcinsellik gibi bir gerçek varsa, bunu gizli tutmalıydılar. Çünkü öğrenen çok küçük bir kesimin bile olumsuz tepkileriyle ağızlarının paylarını almışlardı.

Homofobik olmayı asla kabul etmiyorlardı ama eşcinsellik yakınlarından geçmemek koşuluyla. Kaçınılmazsa eğer eşcinsellik, sadece adı olmalıydı kendi aralarında ancak kelime olarak telaffuz edilebilen. Çünkü eşcinsel bireyler cinselliklerini yaşarlarsa en başta çocuklarının heteroseksüel olabilme umutları tamamen kaybolacaktı. Umut olmayınca yaşam olmayacağına göre, heteroseksizmi de ayakta tutan aile olduğuna göre eşcinselliğin bir sınırı olmalıydı, her an bitirilebilecek kadar izin verilmeliydi.

Sözde bu aileler moderndir, aydındır, heteroseksizmi hiç kafaya takmayacak kadar bireysel haklara önem veren demokrat insanlardır ama onların empatileri sadece ve sadece eşcinselliğe kadardır. Ondan ötesi yoktur. Or'da durmak gerekir. Or'da bahaneler çoğalır. Or'da sapıklık vardır, hastalık vardır, hijyen sorunu vardır, or'da şekiller ve kurallar olmalıdır. Ama homofobik değillerdir! Eşcinselliği de en doğru onlar bilirler kariyer yaptıkları için. Herhangi bir alanda uzman olmak yeterlidir en doğrusunu bilmek için.

Onlar eşcinselliğin varlığına inanırlar ama çocuklarının eşcinselliklerini en fazla kabul ediyorlarmış gibi yapabilirler. Hatta evlensin çoluk-çocuğa karışsın, belki düzelir, düzelmese bile artık başları dik olacaktır, çevrelerine hesap vermeyeceklerdir. Elin oğlu veya kızı da kendi çocuklarının eşcinselliğini görmezlikten geliversin. Gül gibi çocukları var nasıl olsa, katlanıversinler çocuklarının ilgisizliğine, sevgisizliğine el kızı veya oğlu. Gerekirse güdümlerinde bir partner bulabilirler eşcinselliği kendi sınırlarında yaşatabilmek için çocuklarına. Onlar çocukları için varlardır, çocukları için de en iyisini, en doğrusunu kendileri bilirler!!!

En önemlisi sevişmesin çocukları ötekilerle! Kendileri aşık oldu, sevdiler seviştiler de ne oldu sanki, elde avuçta ne kaldı değil mi sorunlardan başka. Ama sevdiniz, seviştiniz işte. Siz anne-baba olarak çocuklarınızın sevişme hakkını hangi hakla elinden alırsınız? Alabileceğinizi mi sanıyorsunuz sonsuza kadar veya alabildiğinizi mi sanıyorsunuz? Homofobinizle kendinize yazık ediyorsunuz. Hadi bunu başardınız diyelim, başınız göğe değecek mi gerçekten? Ama heteroseksizme karşı başınız eğilmeyecek değil mi?

Güç yeterliliğiyle sonsuza kadar çocuklarınızın eşcinselliklerini baskı altına alabileceğinizi sanıyorsunuz? Hayatta kaldığınız sürece heteroseksizmin uşaklığını yapmakla duygusal ve bedensel olarak yıprandığınızın fakında değil misiniz?

Doğanın yapısında eşcinsellik oldukça, sevişmeler de heteroseksizmin kontrolü dışında kişiye özel olmaya devam edecektir. Baskılar da bunu daha da ateşleyecektir.

Eşcinsel ilişkileri heteroseksizme tahrik unsuru oluyor bahanesiyle kabul etmeyen toplumsal yapı eşcinselleri sadakatsizlikle suçlayarak çelişmiyor mu? Neden sadece bedensel ve duygusal ilişkilere indirgeniyor sadakat? Yaşamın küçük bir birimini oluşturan duygusallık ve cinsellik sıradan, özgürce yaşanabilecekken neden çeşitli bahanelerle sınırlandırılmaya çalışılıyor? Neden diğer temel ihtiyaçlar kişilerin özgür iradeleriyle gerçekleştirilebilirken, cinsellik ve aşk heteroseksist ritüellere bağlanıyor? Neden yaşamımız kaybetme korkuları üzerine kurulu? Sahip olmasak ve elimizdekilerle o anı değerlendirsek! Tek taraflı sahip olmak yerine, kısa vadeli sahip olunma fırsatı verip, uzun vadeye uyum ve güvenle ulaşsak özgüvenimizi de kazanmış olmaz mıyız?

Not: Bu da eski bir karalama.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder