21 Mayıs 2011 Cumartesi

Yaşsız ve Cinsiyetsiz

Ben hiç büyümedim, çünkü kendimi hep büyük hissettim. İçinde yaşadığım kültürden dolayı içselleştirdiğim heteroseksist yaşamın utangaçlığı çocuk hissettirdi ama kendimi kurtarıp zihinsel özgürlüğüme kavuşunca, cinsiyetsiz bir hayvan olduğumu anlayınca yaşımın da olmadığını öğrenmiştim. Yaşadıkça başkalarına zarar verecek demeyelim de üzecek-bencillik sayılabilecek taraflarımı törpülemeye çalışıyorum, yani akıllı bir hayvan olmaya, doğanın bana bahşettiklerini daha faydalı hale getirmeye çalışıyorum.

Kendimi çok seviyorum farklı olmadığımı unutmayarak ama kendimi harcarken çok bonkör davrandım ve hala davranmaya devam ederek fiziksel kredimi tüketiyorum. Bedenim ruhumun hızına yetişemedi ne yazık ki hiçbir zaman. Hor kullandım kendimi bir makine gibi. Ama öyle olmasaydım, bu sefer de ruhum huzursuz olacaktı. Hayatımı yaşıyorum keyfimce ama, keşke daha profesyonel olabilseydim hayatı ve kendimi dengeli kullanmak adına, kendimle-doğayla çelişme pahasına.

İnsanlar doğasına uygun yaşasalardı, kendilerini tutmayı-çıkarlarına uygun yarattıkları kurallara uymayı, büyümek-olgunlaşmak olarak düşünmeyeceklerdi. Kendilerini tutmaları da zaten kendi-kendilerine eziyet etmekten öteye gidemiyor. Ne zaman zorda kalırlarsa, kendi yapıları daha çocukça, fiziksel gelişmişlikleriyle daha vahşice ortaya çıkıyorlar. Sonra da bunun adına tahrik olmak diyorlar. Oysa kendilerini büyüdük bahanesiyle pörtletmelerinden başka bir şey değil bu.

İşte o yüzden, yani kendilerini büyüdük zannetmelerinden, kendi doğasında yaşayanlara, kendisi olabilenlere şaşırıyorlar, kabul etmiyorlar, içten-içe hayranlık besleyip hazmedemiyorlar. Yaşsız, cinsiyetsiz, kuralsız-doğal olanlar büyümemiş, kimi zaman manyak, duruma göre hasta, çıkarlara ters düşünce ahlaksız falan oluyorlar.

Doğanın projesini reddedip kendilerine başka bir doğa yaratmaya çalışanlar zamanlarını, enerjilerini boşa harcayıp çocukluklarını bile yaşayamıyorlar. Büyüdükçe-yaşlandıkça o yüzden mi çocuklaşıyorlar-doğalarına dönüyorlar ne?

Şekilci soruların zararından çok faydasını gören oldu mu hiç; Fiziksel yaş, hangi cinsiyetten olduğun, hangi iklimden, hangi kültürden olduğun, saçının-gözünün-teninin rengi, nasıl bir meditasyon yaptığın...?

Kendini tanımlamaların ayrımcılıktan başka neye yaradı? Doğadan başka bir dünya yaratıyorsun, sonra da oraya ait olmaya çalışıyorsun kısaca. O yaratılan dünya keyfi olarak döndürülünce de hızına yetimeyip dışında kaldım diye paralanıyorsun. Oysa doğada sana "kaç yaşındasın, memleketin neresi" diye soran mı var? "Çirkinsin, giydiklerin moda değil" diye dışarıda bırakan mı var? Ahlak başta olmak üzere bütün heteroseksist unsuların yok birbirinden farkı.

Egemen olmayan cinsiyetlerin ve cinsel yönelimlerin kendini göstermek istemelerinin sebepleri heteroseksizminki gibi görgüsüzlükle alakalı değil. Sadece yaşanamamışlıkla alakalı. Şekilci heteroseksist sistem olmasa ne kimsenin cinsel kimlik veya cinsellik sorunu olur, ne de yaş veya biçim sorunu olur. Hayat ancak takıntısız yaşanınca güzel olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder