1 Mayıs 2011 Pazar

Mimlenmek Varoluş İçin Zahmetsiz Bir Fırsattır

Mimlenmek varoluş için çabasız bir fırsattır ama o fırsatı heteroseksistçe kullanmazsan, heteroseksizmi sessiz kalarak beslemezsen, bütün ön yargılara, bütün dayatmalara, bütün engellemelere rağmen kendin gibi durabilirsen, yılmazsan, kolaycı bir şekilde verilen şıkları değil de, kendi şıkkını yaratırsan eğer.

Aktivizmi doğuran aslında eşcinsellerin haklarının ellerinden alınmasından çok pasifliği, bilgisizlikleri, bilinçsizlikleri ve dolayısıyla korkaklıkları ama en çok kendilerinden olan korkaklıkları. Eşcinseller bu kadar sessiz kalmasa bu kadar üstlerine gelinmez, belkide eşitlik çok fazla bir mücadeleye gerek kalmadan kazanılır. İnsan var olmak yerine neden kendinden korkan bir kaçağa dönüşür ki? Zaten yoksun, kaçınca nasıl huzurlu bir şekilde yaşayacaksın? Bunun sebebinin karşı tarafın baskısı olduğunu söyleyebilirsin ama karşı tarafa fırsatı veren sen değil misin? Sen de bir insansın, o da bir insan. Üstelik sen daha avantajlısın kaybedecek bir şeyin olmadığı için. Çünkü kaybetmiş konumundasın ve haklısın üstelik. Karşı tarafın haklı hiçbir tarafı yok. Dahası suçlu, cezalandırılması gereken. "Kendin olma, var olma" davanın neden takipçisi olmayasın? Sen kendi kaderini kendin çizmek yerine, kaderini başkalarının eline teslim etmişsin! Başka çaren yok mu? Kaderini başkalarına teslim etmek sorununa çare oluyor mu peki?

Sen mimlisin bir ibine olarak kendine kör, sağır olan ama herkes tarafından bilinen ve üstelik ibineliğini yanlış bir şekilde tescil eden ön yargılara itiraz etmediğin için. Yok sayılan bir ibine! Ben de bir mimliyim ama ibineliğini kabul eden ve bundan hiçbir zaman sakınmayan, kendini olduğu gibi kabul eden-ibineliğinin arkasında durabilen ve bu ibineliğinin hiçbir kimseye, hiçbir şeye zararının olmadığını bilincinde olan.

Sen kendini reddeden bir mimlisin, bense kendini kabul eden, korkak olmayan bir mimli ve bu yüzden hem dışarıdan daha az zarar görüyorum uzun vadede, hem de içim rahat. Hadi diyelim sen gizlenerek, saklanarak, fiziksel olarak daha az zarar görüyorsun  heteroseksist homofobiklerin saldırısından bir süreliğine de olsa. Peki ya geri kalan zamanda kendi-kendine verdiğin psikolojik savaşın zararları ne olacak? Bu keşke sadece eşcinselliğinin ortaya çıkma korkusu falan olsa. Her kendini gizli gerçekleştirmenden sonra, içselleştirdiğin heteroseksizm yüzünden pişmanlıkların, arada kalmışlıklarının çıkmazları ne olacak?

İnsanın hayat boyu kendine küs olması kadar ağır bir şey olabiliri mi? Çuvaldız gibi sürekli dürter durur insanı içinde bastırdığı gerçek kendisi. İnsan hayat boyu nasıl hapsedebilir ki kendisini toplumsal kimliğe, üstelik anahtarları kendi elindeyken. Bütün kimliklerin kilitlerinin açıldığını bir düşünseniz ya. Milyonlarca kendinden kaçanın olduğunu görünce cesaretinizi kazanabilir misiniz? Kendinizle, eşcinselliğinizle barışabilir misiniz? Eşcinselleri bilmem ama heteroseksizm tırsar be! İrtifa kaybeder kendi içindekiler de eşcinselliğe dahil olacağından.

Sabah-sabah gene bu aktivist havalar nerden esti diye merak edilebilir? Dün gece Kaos GL dergisinin arşiv bölümüne bakarken, '94 yılında çıkan ve fotokopi yoluyla çoğaltılan nüshaları aklıma getirdi. Ben de bir kitabevindeki o örneklerden birisiyle karşılaşınca haberdar olmuştum Kaos GL'nin varlığından. 17. yılının içerisindeler ve her geçen gün büyüyerek, gelişerek, dönüştürerek varlıklarını devam ettiriyorlar. Dergiden, internet sitesine, derneğe, uluslar arası buluşma günlerine dönüşmüşler ulusal buluşmalardan. Kaybettikleri hiçbir şey kazandırdıklarından başka. Ya hala kıyıda-köşede daha kendisiyle barışamayanlar? Heteroseksist bir kılıfla paslanıp gidiyorlar işte. Bütün bu gelişmelere rağmen hala eşcinsel mücadeleye yüzsüz bir şekilde "ne geçiyor elinize" diyen hazırcı eşcinseller var, dünyasından bi' haber, ayakta uyuyan, gerçeklerine uyanması milyonlarca yıl alabilecek olan, eşcinselliğe asıl darbeyi vuran, korkak mimliler.

Ben bulunduğum şehirde en ve de tek açık eşcinselim. Bununla övünmüyorum ama eşcinselliğimi reddedmediğim için diğer eşcinseller gibi, bununla gurur duyuyorum. Eşcinselliğini reddedmeyen başka eşcinseller de çok ama sadece kendi aralarında reddedmiyorlar. Ailesinden, çevresinden, or'dan-burdan gizliyorlar işte. Mimliler ama inkarcı mimliler. Karakola giderler inkar ederler, mahkemeye çıkarlar inkar ederler. Neye yarıyor bu inkar baskıdan başka. Sonra da ben eşcinselim! Nasıl bir eşcinsel ama? Burası da çok önemli. Heteroksist şekilci bir eşcinsel. Şekilci derken de toplumsal rollerden birisine kendisini ait hissetmek zorunda kalan kolaycı mecburilik.

Damgalı olmak için illaki Hitler dönemindeki gibi alnımıza kızgın üçgen şablonları basmaları gerekmiyor. Adın çıktı mı ibine olarak damgalısındır, mimlisindir, müsvettesindir. Varoluş için bu güzel bir fırsattır bu damgalanma ama değerlendirebilirsen, tepkisiz kalarak değil.. Herkes ister tercih olarak, ister hastalık olarak kabul edilsin, eşcinsellik diye bir yönelimin varlığından haberdar. 75 milyonluk bir ülkede 10 milyon olarak piyasaya çıksak bir şeyler değişmez mi? 3-5 kişinin 20 yılda yaptığı mücadeleyi bir günde yaparak eşcinsel haklarını elde etmek işten bile değil.

Aslında bu o kadar kolay bir şey ki. Ama insanın içinde olması gerekiyor hak-hukuk denilen adalet. Bilgi olmayınca, bilmeyince, insanlar haklarının bile farkına varmadığı gibi kendi-kendine bile adil olamıyor, kendi-kendilerine haksızlık ediyor eşcinseller önce. Bağımlılar cahilliğe, yönetilmeye. "Ben bugün şunu yapacağım, yapmalıyım, yapabilirim bile diyemiyorlar ki" açıkça? "Ya o, şu, bu, ailem, el alem, ailem ne der" diye korkuyorlar.

Zaten diyeceklerini gene diyorlar ama sen duymuyorsun, duymazlıktan geliyorsun kendini gizli gerçekleştirdiğin için. Sen kendini açık gerçekleştir, onlar da yüzüne karşı söylesinler ki ibineliğini, eşcinsellik denen gerçek derin bir nefes alsın artık. İki yüzlü eşcinseller yüzünden eşcinsellik bunamlıma girdi be! Bu gidişle yakında intihar edecek heteroseksizmin istediği gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder