Bu seneki Eurovision Şarkı Yarışması Türkiye için erken bitti. Bu yarışma eşcinseller için bir yarışma olduğundan Eurovision komitesi Türkiye'nin Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ibarelerine Anayasa'da yer vermediğinden dolayı, önce Türkiye'nin homofobik olduğuna dair propaganda yaptı, yarı final gecesinde de Türkiye'ye sıra geldiğinde ses sisteminde bozukluk yarattı her zaman olduğu gibi. Grubumuz da homofobik olmadığımıza inandırmak için ne kadar feminen giyinse de eşcinsel gönülleri ikna edemeyi başaramadı:
Hayatımda gördüğüm en kötü şarkıların olduğu bir yarı finaldi. Sadece Yunanistan'ın solistinin yorumunu ve repsiz bölümlerden oluşan vokalli melodik bölümü fena değildi. Bir şarkılık bile iyi bir tarafı yoktu. Türkiye'nin gruptan çıkamamasının sebebi de Türkiye'ye oy vermeyen ülkelerin çoğunlukta olduğu bir gruba düşmesi-ymiş. Zaten Türkiye finallere çıksaydı kesin birinciydi. Çünkü diğer yarı finallerde de öyle ahım-şahım şarkılar yok; Belçika'nın sadece vokallerden oluşan şarkısı, Estonya'nın sound olarak dans şarkısı, Slovenya'nın Taylor Dyne gırtlaklı şarkıcısının olduğu şarkı iyi değil, iyi sayılır. Uluslararaso boyband Blue'nun şarkısı falan hikaye.
Tabii ki Dana İnternational'ı destekleyiyorum Transseksüel olduğu için yarışma ruhuna uygun olarak. Eurovision'dan dinelenecek şarkı mı çıkmış bugüne kadar? Waterloo - ABBA mı? Geçiniz.
Gazete başlıklarına baktım Eurovision'un milli davaya dönüştüğü yıllardaki gibi "Hayal Kırıklığı", "Hüsran", "Şok" gibi başlıklar vardı. Tanrı aşkına birinci olsak ne yazar, sonuncu olsa ne yazar? Müzik-sanat anlayışımıza bir katkısı mı olacak Eurovision birinciliğinin? Görsel dünyada eğlenmesini bile beceremeyip kültürlerin kaynaşmasını milli ego savaşına dönüştürmeyi ihmal etmiyoruz her şeyde olduğu gibi. Ben hayatında evrensel müziğe algılarını kapatıp da, Eurovision gecelerinde müzik otoritesi kesilenleri biliyorum, tıpkı sporu sevmeyip de fanatik futbol seyircisi olanlar, futbol haberleri için gazete okuyanlar gibi.
Bu arada Eurovision geyikleri de dönmeye başladı. Gazete yorumcularından birisi "Eurovision'da ÖSYM'nin parmağı var, aslında 420 puanla Türkiye birinci" diyerek yerinde bir teselli vermiş. Hayal kırıklığına uğrayan Eurovision fanatiklerine Türkiye'nin elenmediğinin haberini umarım gece yarısı uyandırıp verir ÖSYM. Armağan Çağlayan, "Nihat Doğan adadan dönünce hepimizin intikamını alır Yüksek Sadakat'tan. Siz nasıl üzersiniz benim milletimi der! Bir de döver! Rahat olun."demiş. Ebru Polat, "Bunu Nihat'a nasıl anlatmayı düşünüyorsunuz. Sabahtan beri bunu düşünür oldum. Çok kızacak... " demiş. Demet Akalın, "Allah'ın sopası yok" demiş Yüksek Sadakat popçulara laf ettiği için. En trajiği ise Davut Güloğlu'nun ki: "Müzikten anlamayan adamları gönderirseniz olacağı bu." Biri de "şifreyi Yüksek Sadakat'e vermemişler" demiş. ÖSYM' de kendini savunmuş "Asıl şifre Eurovision'da uygulanmıştır" demiş.
Bir kere bu şarkı yarışmasında temsilcileri eleştirmek kimsenin haddi olamaz. Adamlar öyle ya da böyle müzik yapıyorlar. Sen o tarzı seversin, bu tarzı seversin kişiseldir. Senin sevdiğin tarzın doğru olduğunun garantisi mi var? Hem Yüksek Sadakat "Türkiye'yi ben temsil edeyim" diye başvuruda mı bulunmuş? Kim uluslararası bir arenayı kendini tanıtmak için kullanmak istemez? Daha önceki temsilcilerin de belki bu yarışmaya katılmak akıllarından geçmemiş olabilir. Üstelik bu temsilcilerin müziği yarıştırmak gibi kaygıları da hiç olmamış olabilir. Bunu Mor ve Ötesi'nde de gördük. Yüksek Sadakat' de tarzına uygun bir şarkıyla katıldı bu organizasyona. Ne formül üzerine kurulmuş gibi bir havası vardı, ne de cenge gider gibi bir hali vardı şarkının. Hatta bugüne kadar ki Sex Pistols'ın şarkısına benzerliği dışında en şahsına münhasır, soundu en yüksek bir şarkıydı. Grubun solistinin sesi ve yorumuna ise hiçbir şey söylenemez olumsuz. Hatta çok keyif verici bir vokal dinlerken.
Yanlış olan TRT'nin halkın ve yarışmanın beklentileriyle çelişen kasıtlı yanlış bir seçim yapması. TRT çok mu rock ruhuna sahip bir kurum da ısrarla cinsiyetçi bir yaklaşımla erkek rock'çıları seçiyor acaba? Tamam seçsin, seçtikleri de bu işi ellerinden geldiğince en iyisini yapanlar. Ama öyleyse birinci olmak gibi kaygı taşımayacaksın ve halka da diyeceksin ki, "Bu, TV kurumlarının yılda bir defa bir araya geldikleri bir müzik organizasyonudur, yapımıza-yönetime uygun seçim yapma hakkımızı kullanıyoruz, işinize gelirse izleyebilirsiniz.". Sen milleti savaşa gidiyormuş gibi ateşle, cephaneni mücadeleye uygun halde seçme, sonra da yenilginin faturası temsilcilere kesilsin. Temsilcilerin de zaten üzülmemesi gerekiyor. Önce formatınız organizasyona uyuyor mu-uymuyor mu ona bakacaksınız? "Biz kendi tarzımızla bile-bile müzipolitik bir organizasyona katıldık, demek ki anlaşılamadık." diyip yolunuza devam edeceksiniz.
Yarışmanın politik olduğunu söyleyenleri eleştirenlerin de Müziğin beşiği İngiltere'nin oylamanın televotinge dönüşmesinden sonra aldığı derecelerden haberleri yok galiba. Direkt yarışmaya katılma hakkı olmasa belki onlar da yarı finalde elenecekler. İtalya'nın sırf yarışmanın politikleşmesinden dolayı yıllardır yarışmadığını da bilmiyorlardır büyük ihtimal. Bu yarı finaldeki 19 ülkenin Türkiye'ye yarışma tarihi boyunca hiç puan vermediğinin hiçbir önemi olamaz mı? Her sene politik olarak birbirine yakın olan ülkelerin birbirine puan verdiğini nasıl inkar edebilirsiniz?" Hakkıyla hiçbir şarkıda mı derece alamıyor diyorsanız Alıyor ama politik oyların üzerine eklenen sadece bir kaç puan şarkı için verilen oylar. Sertab Erener mesela bütün ülkelerden yüksek puan alarak birinci olmadı. Politikanın dışında kalan oylarla derece yapabildi. Yani her ülkenin garanti olan belli bir oyu var zaten. Bunları inkar edenlerin algısal olarak problemleri var demektir. Burada örnekler vererek kelime kalabalığı yapmanın hiçbir anlamı yok. Sadece daha önceki finallerde Türkiye'ye oy veren ülkelerin neden oy verdiğine bir bakarsanız cevabını almış olursunuz? Televoting sistemiyle oylama yapılmadan önce Türkiye'ye oy veren ülkeler daha önceki yıllarda kaç puan vermişler acaba? Türkiye neden her yıl Azerbaycan'a en yüksek puanı veriyor? Diğer ülkelerin de bu durumdan farklı mı davrandığını düşünüyorsunuz?
Gülseren'den sonra en kötü temsil olduğunu söyleyenler de müziğin politikaya alet edilmesini onaylayanlardan başkası olamaz. Gülseren'i ve Yüksek Sadakat'i de hiç iyi tanımadıklarının bir göstergesi bu. Göz önünde olmamak ve popüler işler yapmamak o kişilerin kötü iş yaptığını değil, algısızlığı gösterir. Ayrıca bu yarışmada derece almak iyi iş-iyi müzik yapmak demek midir? Hele bu yarı finalde Azerbaycan'ın oy veren ülkelerde msn oylarını para ile satın aldığını öğrenince elenmenin çok onurlu bir şey olduğuna kanaat getirdim. Grubumuzun sahnesinde beğenmediğim, gölgede bırakacak kadar abartılı ve uygunsuz bir koreografinin şarkının dikkatlerden kaçmasına sebep olmasıydı. Ama politik oyunlar olduğu sürece ne yapsan boş. Oysa elemeler olmasa şarkılar üç gün üst-üste yayınlansa, final gecesi kısa hatırlatmalar yapılsa oylamadan önce daha adil olur bence.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder