Dersimiz Psikoloji ve ikinci dönem konusu olarak Abraham Maslow'un "Gereksinimler Hiyerarşisi" ve bu piramitte eş-cinselliğin yeri ve önemi. Piramitin en altında temel gereksinimler olan açlık, susuzluk, nefes alma, uyku gibi temel fizyolojik gereksinimler var. Maslov'a göre temel gereksinimler giderilemeden sosyal gereksinimler ve kişinin kendini gerçekleştirmesi mümkün değil.
Peki eşcinseller temel gereksinimlerden eş-cinselliklerini giderebiliyorlar mı, giderebiliyorlarsa ne kadar ve nasıl giderebiliyorlar? Bu gidermeler-tatminler sağlıklı bir psikolojiyle sonuçlanabiliyormu da, eşcinseller sosyalleşebilsinler, kendilerini gerçekleştirebilsinler?
Heteroseksizmin eşcinselliği yok saymasını bir kenara bırakırsak, eşcinsellerin gizli-saklı bir şekilde eşcinselliklerini yaşasalar da, erkek egemen yapının dayatılması sonucu hiç de sosyalleşemediklerini ve kendilerini gerçekleştiremediklerini görüyoruz.
Eşcinsellik her ne olursa olsun, eşcinseller bir canlı olarak temel gereksinimlerini gerçekleştirme haklarına sahip değiller midir? Eşcinseller eşcinselliklerini yaşayamadıkları gibi bir de ayrımcılığa, nefrete, nefret cinayetine kurban gidiyorlar. Psikolojik olarak maruz kaldıkları durumlarsa tamamıyla göz ardı ediliyor zaten psikoseksüel olarak hasta kabul edildikleri için. Eşcinselliği hastalık olarak ilan edenler de "kendileri", eşcinselleri dışlayan, aşağılayan, asosyal yapan da "kendileri". Sonra da eşcinselleri toplumun düzenini bozmakla suçluyorlar, başlarına getirilen olumsuzluklara da işlerine geldiği gibi seyirci kalıyorlar.
20 yaşındaki bir eşcinsel, "Ben eşcinselliğimi bilmek-öğrenmek istemiyorum. Aileme, sevdiklerime, arkadaşlarıma, kız arkadaşıma haksızlık ettiğim bu olumsuz durumdan-eşcinsellikten kurtulmak istiyorum. Eşcinsellik bana göre değil. İleride bu şekilde çocuklarıma nasıl bir baba olabilirim. Bunu vicdanım ve aldığım eğitim kabul etmiyor." diyor.
Burada heteroseksizmin kendi saflarına katmak için hazır beklediği, heteroseksizmi besleyen ve savlarını destekler nitelikteki çıkmaza soktuğu, kendinden kaçan, gerçekleri öğrenmek istemeyen, doğasında var olan gerçekle toplumsal kimlik dayatmasının çatışmasından çevresine karşı haksızlık yaptığını düşünen ve bundan pişmanlak duyan, gelecek kaygısı daha şimdiden omuzlarına yüklenmiş, vicdanına hesap vermek zorunda bırakılan, en önemlisi de eşcinselliği var olan değil de olunan bir şey zanneden bir örnek var.
Bu aşamadan geçmemiş, kendisiyle barışabilme şansına sahip kaç tane eşcinsel vardır heteroseksist toplumda? Bunun sebebi, sorumlusu ve suçlusu, hesap vermesi gereken erkek egemen sistemden başka bir şey olabilir mi?
Abraham Maslow'un piramitinin diğer basamaklarında, ailenin, işin, sahip olunan kaynakların güvenliğinin gereksinimi, aile, sosyal grup, yakın arkadaşlık gibi ait olma ve sevgiye ilişkin sosyal gereksinimler, değer, başarı, saygının takdir edilmesi gereksinimi, yaratıcılık, problem çözme gibi kendini gerçekleştrime gereksinimleri var.
Bunları kim kaybetmiş de eşcinseller bulsun değil mi? Bir de eşcinseller bile kendilerini bulamadıktan, buldurulmadıktan sonra; Aile kurmak sadece heteroseksüellerin hakkıdır! İş kurmak erkek adamın görevidir! Erkeksen arkadaş sahibi olabilirsin, sisteme ait-dahil olabilirsin! Erkek-erkeğe veya kadın-kadına aşk sevgi mi olurmuş hiç! Değer, başarı ve saygı sadece erkeğe aittir! Erkek adamın kafası çalıştığı için yaratıcılık ve çözümleyicilik de erkeklere aittir. E, geriye ne kaldı? Hiçbir şey. Bunun adı ne? Demokrasi diyorlar ama ne'yle yönetiliyor, nasıl yönetiliyor, kimler yönetiyor biliyoruz; Heteroseksizm Krallığı!
Ali Erol bir yazısında "Anadolu'nun Son Tutsakları" diye çok güzel tanımlamış eşcinselleri ama eksik olmuş bence. Heteroseksizmin son tutsakları eşcinseller aslında. Herkes bir yerde, bir şekilde özgürlüğüne kavuşabiliyor ama eşcinseller özgürlüğe kavuşanların bile zihinlerinde hala tutsaklar. Nefes alıyorlar, gereksinimlerini, kendilerini gerçekleştirebiliyorlar ama kendileri-eşcinsel olarak değil, heteroseksizmin bir tutsağı-kölesi olarak.
Dünya Sağlık Örgütü’nün eşcinselliği zihinsel hastalıklar sınıfından çıkardığı tarih olan 17 Mayıs 1990 tarihinin anısına Avrupa'nın neredeyse tüm kurumları bu günü uluslararası gün olarak kabul etmiş. Ne için; Homofobinin insan onurunun ihlali olduğu için. Eşcinseller cinsel yönelimlerinden ve cinsiyet kimliklerinden dolayı saldırıya maruz kalmamaları ve cinayete kurban gitmemeleri için. Eşcinsellerin de insan olup, bu dünyada eşit yaşama, eşcinsel olarak, transseksüel olarak kendilerini gerçekleştirme haklarına sahip oldukları için. Eşcinsel nefretine karşı olunması gerektiği ve eşcinsellikten korkmak anlamsız olduğu için. Cinsel yönelimi, cinsiyet kimliği heteroseksüel olmayanların da barış içinde yaşaması ve cinsler-cinsiyetler-cinsel yönelimler arası ayrımcılığın bitmesi için. Farklılığın bir ayrımcılık sebebi değil, ayrıcalık olması gerektiği için. Eşcinsellerin kendi içlerindeki homofobinin de bitmesi, kendimizle-eşcinselliğimizle barışabilmek için.
Türkiye'de 90'lı yıllardan beri eşcinsel hakları için mücadele veren Kaos GL' de dernek olarak eşcinselliğin görünürlük kazanması ve eşcinsel ayrımcılığına karşı homofobinin bitmesi için bu yıl altıncısını düzenliyor uluslararası Homofobi Karşıtlığı Günü'nün. "Bizim" resmi kurumlarımızın da Avrupa'daki gibi bu günü-homofobi karşıtlığı gününü kabul ettiği gün eşcinsel hakları için büyük bir adım atılmış olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder