19 Mayıs 2011 Perşembe

Akademik Homofobiye Hedef Olmak

Prof.Dr. Sezen Ünlü, adınızı ilk defa AÖF Sosoyoloji Bölümü, Psikolojiye Giriş kitabından öğrendim. Ben bu bölüm öğrencisi olarak kitapların yazarlarına bakma ihtiyacı hissetmedim, taa ki bu kitabın son konusu olan "Normal Dışı Davranışlar" a kadar. Bu bölümde eşcinselliği ve transseksüelliği psikoseksüel bozukluklar sınıfına soktuğunuz yetmiyormuş gibi, bir de bilimsellikten uzak klasik ön yargılara dayandırarak tanımlamışsınız. Size göre; Erkek eşcinselliği, anne imgesinin kadınlara genelleştirilip karşı cinsten vazgeçilmesi, lezbiyenlik ise kadının karşı cinsle geliştirdiği ilişkilerde düş kırıklığına uğramasından dolayı kendi cinsine yönelmesi. Eşcinselliği sapma olarak tanımladıktan sonra yönelme kelimesini kullanmanızsa herhalde heteroseksizmle bilimsel değerler arasında kalmanızın bir çelişkisi olsa gerek.

Transseksüelliği ise cinsel kimlik bozukluğu olarak tanımlamışsınız. Size göre bu kişiler kendi cinsiyetlerinden memnun olmadıkları için karşı cinsten biriymişcesine hissederek ve davranarak, karşı cins kıyafetleri giyip cinsel doyum sağlama yoluna giden kişilermiş. "Bazı araştırmalara" göre de transseksüeller genellikle karşı cinse ilgi duyabilirlermiş. "Bazı araştırmalar" dediğiniz araştırmalar bilimsel araştırmalardır ama onları da ya eksik öğrenmişsiniz, ya da kasıtlı olarak bilmezlikten geliyorsunuz ki ifadeleriniz arkasında durulamayacak kadar muğlak.

"Eşcinsellik cinsel bozuklukların bir başka türüdür" diyorsunuz, ardından da 1973 yılında Amerika Psikiyatri Topluluğu (APA) nın eşcinselliği ruhsal bozukluk olmaktan çıkardığından bahsediyorsunuz. Bu ne demek oluyor; APA'nın varlığını kabul ediyoruz ama eşcinselliği de psikoseksüel bozukluk olarak görüyoruz. O zaman APA'yı tamamen reddederek insanları yanlış ve çelişkili yetiştirme gafletinde bulunmayın veya APA'yı kabul ediyorsanız heteroseksist bir şekilde "eşcinsellik psikoseksüel bozukluk" demeyin.

Sizinki resmen insanlara heteroseksüel cinsel yönelim dayatması olan bir ayrımcılıktır. Günümüzde Avrupa-Amerika gibi eğitim düzeyi olarak gelişmiş Batı Medeniyetlerinde, eşcinsellikle ilgili bilgilendirici kitaplar İlköğretim döneminde Milli Eğitim tarafından maddi ödeneklerle desteklenip tavsiye edilirken, üniversitelerimizde hala heteroseksist unsular doğruymuş gibi, bilimsel resmi araştırmaların "bazı araştırmalar" başlığı altında "fazla kaale almayın" dercesine tereddütlü ifade edilmesi eğitim sistemimizin ne kadar cinsiyetçi olduğunun ap-açık bir göstergesidir.

Bazı eşcinsellerin topluma yönelik saldırgan davranış ve tutumlar geliştirmelerini çevresel-toplumsal faktörleri göz ardı ederek, normal dışı davranışlar içerisinde eşcinselliğin yerinin nerede olduğuna dair tartışmaları beraberinde getirdiğini söylemenizse, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği konularına bilimsellikten uzak ne kadar duyarsız yaklaştığınızı gösteriyor.

Bu bölümde ne kadar öğrenci okuduğunu bilmiyorum ama binlerce kişiye "eşcinsellik psikoseksüel bir bozukluk" diye öğretmeniz uzun vadeli ve kalıcı bir şekilde olduğu için, homofobinin nereden geleceği belli olmayan salsolara karşı "bilimsel, eğitsel ve kurumsal" telafisi mümkün olmayan tam isabet hedef göstermeleridir. Bilimsel verilerden uzak ifadelerle bile-bile dolaylı da olsa hedef göstermek ise bir suçtur, suç sayılmalıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder