26 Mayıs 2011 Perşembe

Comanchero, Comanchero, Comanchero, Comanchero!

Dün gece emek-emek yazdığım bir yazı bilgisayarın kendisini kasması nedeniyle bir anda uçtu gitti sanal alemin derinliklerine. Üzüldüm, hem de takıntılı yapıma uygun olarak çook. "Keşke başına geçmeseydim bu yazının" dedim. İnsanın kendini ifade etmesinin boşa gitmesi sinir bozucu. Düşüncelerimi, o an düşündüklerimi unutmadım ama aynı kelime dizilimi, aynı cümleler olmayacak ki bir daha. Ben belki o yazıdan hiç keyif alamayacağım tekrar yazınca. Hani kendim beğenmeyip silsem, giden hiç bir şeye üzülmeyeceğim. Çünkü bile-bile kendimin yaptığı bir "iptal etme" durumu, sorumlusu kendim olduğu için o kadar koymaz. Çok olsa beceremedim derim. Ama burada sinirimi bozan, kontrolümün teknoloji tarafından elimden alınması.

Tamam teknoloji bir harika, hatta deniz-derya ama hükmedilmek kaldırılamayacak kadar ağır bir şey. Bu kaçıncı veri kaybı! Akıllanıp-akıllanmamakla, önlemini alıp-almamakla da çok alakalı bir şey değil. Bilgisayar bazen şeytanca, aklına gelmeyecek şekilde kurnazlık yapıp seni avlayabiliyor. Tabi başta pes edip vazgeçiyorsun ama karakterin kaybolmuyor ki bilgisayara yüklenen veri gibi. O anki öfken geçince gene yapmak istediklerini hayata geçiriyorsun, vazgeçmiyorsun yapmak istediklerinden. Giden yazımı da mutlaka bir şekilde yazacağım fırsatını bulunca. Şimdi hemen yazarsam eskisini tutturmaya çalışmak gibi olacak.

Oysa ben yazarken karşımdakine anlatır gibi, akışını bozmadan, aralara değil de aklıma geldikçe sonuna ilaveler yapmayı seven birisiyim. Çünkü hayatın akışında bandı başa sarıp, aralara ilave etmek yok ki. O anki ruh halime uygun olmalı her şey. Yoksa içimde kalsın daha iyi. Yaptığım her şey taklit de olsa o an içime sinmeli, kendim gibi olmalı, kendimi ifade etmeli. Paylaşımlarım da kendim gibi olmalı. Tabi ki önceki yaşamlardan-yaşanmışlıklardan esintiler olacak ama o imrenmeler de kişinin kendi yapısına uyduğu için olmalı. Yoksa 120 santimlik bir karınla, göbeği açıkta bırakan tişört giymek gibi kompleksli, sırıtık bir ifadeden başka bir şey olmaz bu.

Konu açılmışken, konuyu yıllar önceki teknolojik başka bir veri kaybıyla noktalayalım. Eskiden TRT 3'te Tülay İlter'in hazırlayıp-sunduğu Müzik Bahçesin'den programında, yılda iki defa dinleyicilerin kayıt yapabilmeleri için anonssuz yılın en iyi şarkılarının yer aldığı bölümler olurdu. Bir keresinde de yaptığım bu kayıtlardan birisinin girişi yanlışlıkla çalma tuşu yerine, kayıt düğmesine bastığım için silinmişti. Orjinali bozulmasın diye de kaydettiğim bandın güvenlik tırnağını kırmamıştım. Başı silinen şarkı da Raggio Di Luna'nın Comanahero şarkısının girişiydi. Ah Comanachero! O şarkıyı yıllar-yıllar sonra tabi ki ortak paylaşım sitelerinin birinde bulup indirdim ama o anki yaşadığım ıstırabı düşünüyorum da çok ağırdı bir müzik manyağı için. Her şeye rağmen teknolojinin eksileri artılarının yanında milyarda bir bile sayılmaz. Seni çok seviyorum İnternet.

O program da her hafta dinleyicilerin belirlediği üç aday şarkı ve geçen haftanın üç adayından en iyisinin seçildiği "haftanın şarkısı" olurdu. Ben de bu haftaMın şarkısını yeni keşfettiğim Brit Pop grubu Trial Kennedy'nin "Arrest Room" şarkısını seçiyorum. Keyifli dinlemeler.

Bu bir kendi-kendimi teselli yazısıydı bedava terapi yaptığım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder