90' lı yıllardı. Eşcinsellerin muhabbet amacıyla da olsa biraya gelip grup oluşturan ilk üyelerinden biriydi. Kaportacılık yapıyordu ama kadınlığına-transseksüelliğine Denizli dar gelmişti. Uzun yıllar haber alamamıştık, ta ki İstanbul'da seks işçiliği yapıp, ailesinin transseksüelliğinden vaz geçme koşuluyla memleketine getirmesine kadar. Tekrar eski mesleğine döndü transseksüelliğini askıya alıp. Ama heteroseksizmin dayattığı hayat biçimi ona uymadığı için bu sefer İzmir'e gitmiş seks işçiliği yapmak üzere.
Bugün İzmir'de bir transseksüel öldürüldüğüne dair haber okumuştum. Ne kadar LGBT bireyi de olsak, ne kadar çok acı da çeksek yasal olarak LGBT'ler için bir şey yapılmadığından elimiz-kolumuz bağlı olduğu için nefret cinayetleri uzaktan gelen bir haber olmaktan öteye gidemiyor. Geçen ay öldürülen transseksüel de dün öldürülen transseksüelin oda arkadaşıymış, hastanede yaralı olarak yatan da son öldürülenin arkadaşı. Ertesi gün de sıranın yaralı olarak yatanın arkadaşına gelmeyeceğinin hiçbir garantisi yok. Ölen aslında sadece bir transseksüel değil, bir insan, insanlık, doğanın bir parçası, içimizden bir parça-kendimiziz heteroseksizm tarafından sadece seyredilen, bu seyretme yüzünden cinayetlere zemin hazırlanan.
Biliyorum ölen LGBT'ler için aileleri-yakınları da bir şey yapmıyorlar, yapamıyorlar, yap(a)mayacaklar. Cenazelerinin bile kaldırılmadığına şahit oluyoruz. En son öldürülen arkadaşımızın da belki cenazesi ailesi tarafından alınmayacak transseksüel olarak kabul edilmediği için. Nereden mi biliyorum? Çünkü son öldürülen transseksüel benim arkadaşımdı. Ufacık-tefecik bir buçuk metre boyunda minyon bir arkadaşımızdı. Belki adını Narin koyması da bundandı.
Bugün İzmir'den ortak transseksüel arkadaşımızdan geldi haber öldürülenin Narin olduğuna dair. Denizli'ye gelmesini söyledim ona da, başına bir şey gelmemesi için kendimle çelişerek. Heteroseksizmin de amacı yıldırmak-sindirmek değil mi zaten. Boşuna mı tanımlamıyor hükümet cinsiyet kimliğini, cinsel yönelimi. Ölsünler ve ölmek istemeyenler de korksunlar diye. "Nereye geleyim, beni bu halimle ailem kabul etmez ki. İş yok-güç yok açlıktan oralarda ne yaparım. Bizler zaten yaşarken ölüyüz-yok sayılıyoruz, kelle koltukta yaşayarak ikinci defa ölmekten başka çaremiz yok" dedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder