10 Mart 2011 Perşembe

"Ne Diyim ki, ne diyim ki!" Oscar Goes To Bülent Seyran!

Herkesin bir hikayesi vardır, varmış, anlattıklarına göre öğreniyoruz. Saygı duyuyoruz da, ön yargılarımızdan utanıyoruz sonra. Öfkelerin, kötülüklerin altında geçmişten kalan bir haksızlık yattığını görüyoruz, benim inanasım gelmese de. Çünkü bir insanın genetiksel yapısında ne varsa, çevresel faktörlerin onu ortaya çıkardığına inanıyorum, inanacağım da. Referansım da kendim, bir eşcinsel olarak heteroseksist bir toplumda onca ayrımcılığa, şiddetlere maruz kalmış biri olarak kötü olmadığım, olamadığım için. Bu bir övünme veya objektif olamama durumu değil, sahte dünyada, heteroseksist dünyada eşcinsel olabilmenin kendinden emin olma cesareti. Herkes kendine göre haklıdır ama kötülüğün haklılık sebebi olamaz, olmamalı. Heteroseksist unsurlar haklılığın sadece bahanesi. Evet, kötülüklerin sebebi de heteroseksizm, şizofreni heteroseksist unsurları beslediği halde varoluşu için buna-kendi yapısına sesini çıkarmadığından (Çıkaramadığı için de haklı sayılıyor ayrı mesele). Heteroseksizm bir boyutta şizofrenidir bence. Çünkü sağlıklı düşünebilen bir beyin empati kurabilir. Kötülük yaparsın, pişman olursun, aklını başına alırsın. Ama insanları kendine acındırıp bildiğinden şaşmıyorsan, bunun çevreyle, geçmişte yaşanılan haksızlıklarla hiç alakası olmaz. Her haksızlığa maruz kalan bunun acısını başkalarından çıkarsaydı, heteroseksist dünyada psikopatlık normal bir kişilik olurdu, herkes psikopat olurdu. Geri kalmış, cahil toplumlarda şiddete maruz kalmayan kişi var mı acaba? Onlarınkini de cesaretsizlik olarak tanımlayabilir heteroseksist psikoloji! Cesaret dediğin ne ki? Vurup-kıran öldüren, deli gibi içinden geçeni dışa vuranlarınki mi? Asıl bu korkaklığın ve deliliğin dışa vuru mu değil mi?

Aslında bu yazıya başlayacağımda gene inanmıştım herkesin bir hikayesi olduğuna ama gene yanılınca özüme döndüm. İnanmıyorum kötülerin iyi olabileceğine hala ama gene kandırılabilirim her an, her şeye rağmen. Çünkü insan gerçekten yedisinde ne ise, yetmişinde de o oluyor.

"Fatma Gülün Suçu Ne?" Dizisinde Mukaddes yengenin göz yaşlarına bile inandım ama gene yanıldım, gene bildiğinden şaşmadığı için kadın? Bu yazıyı yazdıransa Rahmi karakterini oynayan Bülent seyran oldu. Ben hayatımda böyle bir oyunculuk görmedim. Tamam rolünü bu kadar gerçekçi oynamasının altında gerçek hayatta halasının ikizlerinde aynı bu roldeki gibi zeka geriliğinin olup, onlarla birlikte büyümesi ve çok iyi gözlem yapması olabilir ama, sadece gözlemle açıklanamaz bu başarı? İyi bir oyuncu olmak için ne yapılması gerekiyorsa yapmış bu adam.

Karısının sevdiği adam tarafından çaresiz bırakılmasına kendisinden daha fazla üzülüp ağlaması, "Bu akıllı çocuk nasıl benden olabilir diyordum" samimiyeti, kendisinden olmayan çocuğu kendi çocuğu gibi sevgiyle kucaklaması, gözlerindeki onu kaybetme korkusu, hele Mukaddes'in "bi' şey demeyecek misin?" Rahmi demesine, "Ne diyim ki, ne diyim ki!" diyişi yok mu, öldürdü beni, ne diyim ki?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder