Üniversiteli sevgilisini lezbiyen ilişki yaşıyor diye, uyarmasına rağmen dinlemediği için öldürmüş. Sonra da öldürücü bölgelerine yakın mesafeden kasıtlı öldürmek istediği için ateş etmesine rağmen, utanmadan " Öldürmek istemedim" demiş. Bahaneleri de erkek katliamlarının tıpa tıp aynısı.
3 yıl karı-koca hayatı yaşadıklarını, ancak, 6 ay önce sebepsiz yere öldürdüğü kızın kendisinden ayrılmak istediğini, gönül arkadaşlıklarının bitmesine karşın normal arkadaş olarak ilişkilerinin sürdüğünü ve erkeğe benzeyen başka bir kızla lezbiyen ilişkiye girdiğini iddia ederek "F. yapı itibarıyla erkeğe benzeyen, yine erkek gibi yaşayan, lezbiyen ilişkisi olan bir bayandı. Ben muhtelif defalar P'yi bu kızla gezmesinin yanlış olduğu, okuduğumuz bölümde, hatta üniversitede F. ile olan arkadaşlığının yanlış algılandığını, lezbiyen olarak bilindiğini, kendisine de aynı damganın vurulacağını söyledim. İkazıma kulak asmadı. P'nin F. ile olan arkadaşlığı zoruma gidiyordu. Kendi arkadaşlarım bile zaman zaman bana gülüyor, ’ P. sende bulamadığını, onda buldu’ diye alay ediyorlardı." demiş.
" Bana ’ Sen karışma. seninle evleneceğimizi mi zannediyorsun? Benim hayatımda sana yer yok. Ben evli bir erkekle ilişki yaşıyorum. Benim tüm ihtiyaçlarımı karşılıyor. Senin gibi çulsuz, şerefsiz birine hayatımda yer yok. İstediğimle ilişkiye girerim, gerekirse kızlığımı da diktiririm. Ne yaparsam yapayım, kimse benim namussuz olduğumu anlamaz. Benim ihtiyaçlarımı sen mi karşılıyorsun?’ diye hakaret etti. Şeker hastasıyım, iğnemi de yapmamıştım. Sinirlendim ve tabancayla ateş ettim."
Karı-koca hayatını boş ver, karı-koca olsanız bile, hiç kimse, hiç kimsenin tapulu malı değildir. Heteroseksizmin kanunlarının, kurumlarının onayı kocalara, erkeklere, diğerlerine istediği gibi davranma hakkı mı veriyor?
Tabi bu toplumda hiç kimse kendisi olamadığı için eşcinselliğini de bastırmak zorunda veya gizli yaşamak zorunda kalıyor. Bakanı da eşcinsellik hastalık dediğine göre, heteroseksizmin bireylerinin hastalık olarak düşüneceği cinsel yönelimi öldürmek için bahane bile etse normal karşılaması beklenemez değil mi? Nasıl olsa adalet sistemi de erkekliğin tahrik olmasını göz önünde bulunduracaktır.
Kızın başka bir kızla arkadaşlığı zoruna gidiyormuş ve okudukları bölümde arkadaşları onunla dalga geçiyorlarmış " Sende bulamadığını o kızda buldu" diye. Sende bırak gitsin zoruna gitmesini istemiyorsan. Yoksa erkekliğinden şüphen mi var!?
Kadınların erkeklerde bulamadığı şeyin neden hep cinsellik olduğunu düşünür erkekler ve erkekliklerine hakaret olarak algılarlar bu terk edilmeyi? Kadınların derdi sadece cinsellik olsa bir kişiyle uzun süreli bir beraberlik düşünmezler. Hayatın cinsellikten ibaret olduğunu zanneden erkekler, neden diğerlerinin de kendisi gibi olduğunu zannederler? Erkeklik sadece penis ve de onun gücü kadar mıdır? Erkekler erkekliği ne yazık ki böyle, bu kadar tanımlıyorlar ve kendilerini terk edenlerin de bu yüzden terk ettiğini sanıyorlar. Hemcinslerine karşı olan fallus komplekslerinin acısını şiddetle ve cinayetle tatmin etmeye, erkekliklerine dair şüpheyi de erkek egemen topluma erkekliklerini bu şekilde ispat ederek gidermeye çalışıyorlar. Hayatın cinsellik dışında bölümlerinin de olduğunu bir düşünebilseler, karşılarındakilerin beklentilerinin cinsellik dışında da bir şeyler olabileceğini bir akıllarına getirebilseler. Çünkü onların aklı belden aşağı çalışıyor sürekli ve karşılarındakini sadece cinsel malzeme olarak görüyorlar.
Ah bu cinsellik, mülkiyet kavramı olmadan bir yaşanabilse, namus bahanesiyle ne cinayetler işlenecek, ne de erkeklerin sırtında heteroseksizmin kamburu olacak. Kendi kendilerini heteroseksizmin kölesi yapıyorlar, heteroseksizme de bedellerini kendileri ödüyorlar başkalarının da yaşama haklarını gasp ederek, hatta sonlandırarak. Herkesin kendi hayatından sorumlu olduğunu, olması gerektiğini bir öğrenebilseler, heteroseksizmden başlarını alıp o fırsatı bir yakalayabilseler. Kadınlar da erkekliğe teslimiyetçilikten bir kurtulabilseler, " Kocamdır, hem sever, hem döver" kolaycılığının eninde-sonunda kendi başlarında patladığını bir kavrayabilseler.
Erkekler sahip olmaya şartlanmış-şartlandırılmış, kadınlar da sahip olunmaya. Kaç tane kadın vardır kendisine hükmetmeyen erkeği koca sayan? Bırakın saymayı, kadının illa ki bir kocasının olması şart mı? Hayatı paylaşmak sahip olarak veya sahip olunarak mı mümkün sadece? Pardon, evlilik karşıtlığı da aile kurumuna hakaret sayılır mı erkek egemen bir kültürde, yoksa ifade özgürlüğünün göreceli olduğu bir demokraside dile getirilmesinin yeri var mıdır herhangi bir şekilde? Çünkü ifade özgürlüğü de sadece heteroseksizme hizmet ediyor. Etmiyorsa tahrik unsuru bahanesiyle suç kapsamında değerlendiriliyor.
Evlilik dışı ilişkilerin hangi gözle bakıldığı sabit olan bir toplumda evlilik karşıtlığı normal karşılanamaz. Çünkü hayatı paylaşma eyleminin gerçekleştirilebileceği tek yer olarak aileyi oluşturan evlilik kavramı dayatılıyor. E n'apsın erkek egemen toplumun bireyleri kendilerini gerçekleştirebilmek için evlenmek dışında, evliliğin kurallarını yerine, hatta bunu hedef haline getirmekten, davul-zurnayla onurlandırmakta başka?
Bu kadar önemli hale getirilirse, sorumluluğu da büyük oluyor dolayısıyla evlilik tarzı beraberliklerin? Çünkü erkekliğin namusunun mabedi oluyor bu tür beraberlikler. Korumak da erkekliğin görevi, korunmak da kadınlığın güvencesi maddi-manevi anlamda. Ama insanlık hali hiç belli olmuyor ve bir gün bastırılmışlıklar pörtlüyor, kendi olası geliyor insanın kuralları-kaideleri göz ardı ederek. Faturası da heteroseksizm tarafından cinslerden birinden birine, genellikle erkek tarafına görev olarak verilerek kestiriliyor.
Aslında erkeklik ne biçim bir şey olduğuna dair kendi-kendini ele veriyor yaptıklarıyla, söyledikleriyle, farkında olmadan defodan ibaret olduğunu itiraf ederek.
Erkeklik erkekliğinden kurtulamadıktan sonra erkekler aslında kendilerine zarar veren övünç kaynaklarından-başlarına musallat edilen belalarından kurtulamazlar. Sorun erkek sorunu değil, erkeklik sorunu. Sen erkekliği bir marifet gibi gerim-gerinerek taşırsan, o erkeklik kaçınılmaz olarak senin başında patlayacaktır, önce başkalarının başında patlatsan da.
Örneğimizdeki erkeklik karşı cinsin ’ Sen karışma. seninle evleneceğimizi mi zannediyorsun? Benim hayatımda sana yer yok. Ben evli bir erkekle ilişki yaşıyorum. Benim tüm ihtiyaçlarımı karşılıyor. Senin gibi çulsuz, şerefsiz birine hayatımda yer yok. İstediğimle ilişkiye girerim, gerekirse kızlığımı da diktiririm. Ne yaparsam yapayım, kimse benim namussuz olduğumu anlamaz. Benim ihtiyaçlarımı sen mi karşılıyorsun?’ diye hakaret etti bahanesiyle kendini savunurken bile erkekliğin meziyetlerini, erkekliğin ne menem bir şey olduğunu yerin dibine batırarak anlatıyor bir erkek olarak.
Bu kızlarla yaşayan ve onların ihtiyaçlarını karşılayan evli erkekler, kadınlara maddi imkanlarıyla sahip olmaya çalışanlar kim acaba? Peki namussuz tabir edilen kadınları namussuz yapan erkekler kim? Bunlar bir kaç tane de kadınlar sadece onlarla mı namussuzluk yapıyorlar? Evlilik dışında ilişki sadece erkekler yapınca normal karşılanıyor, hatta marifet sayılıyor ve namussuzluk eylemi de ne yazık ki tek taraflı gerçekleştirilemediği halde kadınlara yükleniyor. Kızlık zarlarını kimler bozuyor da, kadınlar kimler için ve de neden diktirmek zorunda kalıyorlar acaba? Önce bozuyorsunuz, sonra da bozuk diye kabul etmiyorsunuz, başınızdan def ediyorsunuz ben bu kadar kolay elde edilen birisiyle evlenemem diye.
Kısaca erklerin namus kavramı tüm birimlerde olduğu gibi heteroseksist kurallara ters düşünce bahane olarak karşımıza çıkıyor erkek egemen toplumda erkekliğin şerefi olarak.
Erkeklik demenin sorumsuzluk olduğunu da içselleşirmişiz en fecisi. Erkektir yapar, erkektir affedilir, hatta erkekliğin erkekliği diğerleri tarafından düşünülür, korunulur. Örneğimizdeki erkek şeker hastasıymış ve iğnesini yapmadığı için öfkelenmiş de öldürmüş. Peki erkekliğin sorumsuzluğunun cezasını hep başkaları mı çekmek zorunda? Erkeklik demek sorumsuzluk demek de değil mi, özgürlük alanlarının daha geniş tutulması ve daha fazla hükmedebilmesi için!
Bir de ister filmlerde olsun, ister medya dünyasında, taraflardan biri eşcinsel çıkarsa "Aaaa!" oluyoruz. Günlük hayatta karşımıza çıkınca da hayal kırıklığımız kocaman oluyor, cinayetle neticelenebiliyor. Gerçek hayattan, doğal yaşamdan bu kadar kopuk olursak, kopartılırsak sadece eşcinselliğe şaşırmayıp, eşcinselliği reddetmeyip, istem dışı kendimizi gerçekleştirmemize bile " Değiştim, sapıttım" diye suçluluk duyabiliriz. İşte bu kadar gerçeklerden, kendimizden, doğal yaşamadan uzaktayız.
Eşcinseller yıllardır erkeklerin erkek geçinerek, gizli kalmak koşuluyla erkekliğe dahil ettikleri kendi cinsleriyle yatma hallerine şaşırmıyor ama heteroseksüeller hala eşcinselliğe alışamadılar bir türlü alışmak istemedikleri için.
Erkek geçinenlerin bastırılmış eşcinselliklerini travestilerle kamufle ederek tatmin ettikleri hallerine, travestilerin birebir şahitliklerinin dile getirilmesi bile sıradanlaştığı için, gece ve gündüz fakları da yadsınmıyor artık. Onlara göre erkekliğin cinsel fantezisi bu. Hem görsel olarak, hem de zihinsel olarak erkekliği temsil eden erkeklere göre bastırılmış duygular cinsellik başlığı altında tatmin edilebilir ama bu erkekliğe asla zarar vermez. Çünkü erkekliğin yaşama alanında bir erkek gibi olunduğu sürece ve o alana bu bireysel tatminler zuhur etmediği sürece ne bunun kimseye, ne de erkekliğe zararı vardır.
Erkeklik o kadar içselleşmiştir ki, kişilerin kendi olarak yaşamaları sanki kendilerine dair değildir. Erkekliğin öğretileri yerine getirilebiliyorsa, bu öğretiler onlara asla yük olmaz, hatta erkekliğin gurur kaynağıdır. Asıl sorun kendilerini gerçekleştirmelerinin duyulup öğrenilmesidir.
İşin içinde aşk yoksa, duygular yoksa bu bir değişikliktir onlar için terapi mahiyetinde ve cinsellik dışında başka bir şey yaşanamaz hemcinsleriyle. Erkeklere göre aşksal duygular sadece karşı cinse karşı duyulur. Hemcinsinle beraberlik ne aile kurdurduğu, ne de çocuk sahibi yaptığı için asla uzun vadeli düşünülemez . İçinde bulundukları, yaşamsal alanlarındaki erkekliğe karşı da çok aykırıdır sevgiye dair eşcinsel ilişki. O yüzden birebir erkekle beraber olmaktansa travestilerle kamufle olmak işlerine gelmektedir, öğrenildiği zaman bahane yaratabilecek savunun, hesap vermenin daha kolay olması bakımından "Ben onu kadın sanmıştım" yalanıyla. E onlar da zaten kadınlar ama transseksüel kadınlar, ama onların gözünde kadın değiller.
Bir de yanlış anlaşılmasın ama yanlış anlaşılan bir şey var. Açık eşcinsellerin, erkekliğin eşcinselliğine erkeklik yaptığı hiç bilinmiyor, bilinmezlikten geliniyor. Siz travestilerin, bedensel transferini gerçekleştirmeyenlerin, eşcinsellerin sadece kadınlık yaptığını mı sanıyorsunuz? Sonra da "Benimle aktif olarak ilişkiye girmek istedi, ben de kendimi korumak için öldürdüm" bahanesiyle kendilerini savunmaya çalışıyorlar. Bile bile kaza yapıyorlar, kazadan da eşcinselleri sorumlu tutuyorlar.
Açık eşcinseller, LGBT' ler erkekliğin eşcinselliğine hem malzemeler, hem de günah keçileri kendilerini ilk fırsatta aklayabilecekleri, ister iftirayla, ister cinayetle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder