Sen su kabından içmediğin, musluktan içitiğin için susuz kalma diye musluğu hafif açık bırakıyordum. Musluğumuz gene hafif açık duruyor sen varken ki gibi. Aklıma gelirse tamamen kapatıyorum, gelmezse akmaya devam ediyor. Belki ben görmeden gelip sususluğunu, özlemini gideriyorsundur Kara'm. Ben ancak rüyalarımda gideriyorum özlemimi.
Annem yaşlı olduğu için çocuklarının manevi tatmin ve evlatlık görevlerini yerine getirmek için değil de, özleyip de geldiklerini zannetmesi, yaşlılık ne kadar zor dedirtiyordu. Oysa bu yaşlılık değil de sevilme arzusuymuş. Bir keresinde Kara'm sana da sitem etmişti hatırlıyor musun çağırınca yanına gitmediğin için: "Ben o kadar sevilmeyecek biri miyim de gelmiyorsun yanıma?" demişti sana. O laf insanlığa söylenmiş bir laftı yaşlılar adına ama bir sen duymuştun, bir de ben. Şimdi ben de yaşlılar gibi senin sevgine hasretim meleğim. Beni kimsenin anlamasını beklemiyorum zaten. Bu, insanları az seviyorum, sevdiklerimden seni çok seviyorum demek değil ama insanlar ya abartı sanıyor ya da kendilerine bir kedi kadar bile değer vermediğimi düşünüyorlar. Bu sadece aralıksız aylar geçen bir beraberliği baba-oğul gibi çok içten geçirmenin, hayatı ap-açık paylaşmanın alışkanlığının birden vaz geçilememesi. Sen de benim sorumluluk duygumu hatırlatanlardandın ama ben gene sorumsuzca saldım kendimi senin gidişinle, yokluğunla.
Bugün kursa gittim ve kursa gittiğimde sen öyle istediğin iççin, seni evde veya dışarıda bıraktığımda seni merak etmelerim aklıma geldi. Teneffüste sana bakmaya geliyordum bir şey oldu mu diye? Sen dışarıdayken her dışarıya çıktığımda aklım sende oluyordu zaten. "Ya geldi de beni evde bulamayınca gitti mi?" diye. Kış olduğu için odanın penceresini her zaman açık bırakamıyordum annem üşümesin diye. Bazen geldiğimde pencereyi açık bıarktığımda gelmiş, çek-yat'ın üzerinde uyuyor buluyordum seni veya benim sandalyede veya benim kıyafetlerin üzerinde. Senin tozlu- kirli halinle kıyafetlerimin üzerinde yatman bile hoşuma gidiyordu. Bazen de pencere açık olduğu halde gelmemiş oluyordun. Seni eve kapatıp gittiğimde, gece geç vakitte olsa mutlaka dışarı çıkıyordun Kara'm. Dışarıdan gelip pencerede göründüğün o an var ya, dünyanın en mutlu insanı oluyordum. Camı açtığımda nasıl neşeyle aktif bir şekilde atlardın içeriye. Hemen yemeğe koşardın acıktığın için. Sen yemek yerken seni okşardım ama sen bana hiç kızmaz daha mutluluk mırıltıları çıkarırdın. Karnının doyar doymaz hemen yalanmaya, temizlenmeye başlardın ve yatardın, uyurdun. Rahatladıkça içerisi çok sıcak olunca bacaklarını havaya veriridin. Senin şanslı bir kedi olduğunu düşünmek beni çok mutlu ederdi.
Ben yağmuru çok severim ya, her yağmur yağdığında kapıya çıkınca yağmurun kokusunu, sesini duyabilmek için seni de çıkarırdım ama dışarıya meraklı olmana rağmen ıslanmamak için sen de seyrederdin benimle yağmuru. Bugün de yağmur yağdı ve sensiz seyrettim üzüm gözlüm yağmuru. Yağmurdan sonra odaya giderken yakalamaca oynardık, sen beni yakalamaya çalışırdın veya evde mahsur kaldığın günlerde de seni eğlendirmek için salonda oynardık bu oyunu. Sen hiç yorulmazdın, oyuna doymazdın, beni nefes-nefese bırakırdın. Şimdi sensiz tutuyorum odaların yolunu, yasını tutuyorum içimden haykıra-haykıra. Sensiz çok sevdiğim yağmurun tadının kalmadığı gibi, artık yağmur demek de senin yokluğun, hüzün demek, göz yaşı demek Islak Kek'im.
Bugün kursta senin yokluğunu dile getirdi Zeki ama beklediğim gibi ne kimse anladı, ne de umursadı. Sadece senin yokluğunun bende yarattığı acıyı merak ettiler ama çok kısa süreliğine, herkes gene döndü eğlencesine.
23/02/2011
Kara'm dışarıdayken hala sen evdeymişsin gibi aceleyle eve gidiyorum. Sen hala varmışsın gibi hissediyorum Kara'm. Seni tanıyanlar soruyorlar ama ben hiçbir şey söyleyemiyorum. Annem de eve gelmediğini söylüyor onlara. Her gün aklına gelmese, gün aşırı o da seni anıyor, bana soruyor gelip-gelmedğini.
Hayat devam ediyor kaldığı yerden ama bu seni unuttuğum, unutacağım anlamına gelmez. Geceleri hala sensizlik çok ağır geliyor. Senin yokluğunun acısı hiç azalmıyor Kara'm. Oğluşum, seni çok özlüyorum.
5/023/2011
Karam yıkansalar da kıyafetlerimde tüylerin hiç eksilmiyor. Sevgi parçacıkları onlar benim için hala yokluğunu acıyla unutturmayan. Günler geçti sen gideli ama hala sen varsın zannediyorum Kara'm. Artık söyleyecek kelime de kalmadı seni anlatmak için. Seni çok özlüyorum kısaca. Sana kavuşabilmenin bir yolu olsa, sana tekrar sarılabilsem, seni tekrar öpüp koklayabilsem Kuşu'm. Ben sensizliği hiç hak etmemiştim. Benim bu dünyaya hiç borcum yok artık. Bu hayat seni benden alarak daha bana borçlandı hiçbir şekilde ödeyemeyeceği şekilde. Sensiz hayata karşı hiçbir insafım kalmadı, kurtarılacak bir şey de. Ben en değerli varlığımı çok vakitsiz kaybettikten sonra, sevgi yumağım elimden alındıktan sonra bu dünyanın enayisi ben miyim? Ben seni istiyorum Kara'm. Ben oğluşumu istiyorum. Sen hayatımdan alındıktan sonra şu çıkarcı dünyaya hiç inancım kalmadı. Kara'm seninle eninde sonunda kavuşacağım. Sonsuzlukta iyi olduğunu bir bilsem. Çünkü bu hayatta sen bensiz yapamazdın, beni aradığını biliyorum aşkım. Bana el sallasan bir yerlerden ben iyiyim Halil diye, belki acım hafifler masumum.
Seni tanıyanlar evde olmadığını görünce hala seni sormaya devam ediyorlar. Kaybolduğunu söylüyorum. Kara'm...
8 Mart 2011
Kara'm seni bugün gene rüyamda gördüm. Ölmemiştin, yaşıyordun, bir yanlış amlama olmuştu ama sonunda rüyamda da aynı hazin sonu yaşıyordun. Seni çok özledim Kara'm.
Kara'm bugün kar yağdı ve sen bu kar yağışını göremedin. Bu sene ilk kar yağdığında sen ilk defa kar görmüştün ve kar kalkıncaya kadar evde mahsur kalmış, dışarıya çıkamamıştın. Keşke bu sene ilk kar yağınca kar hiç kalkmasaydı ve sen de hep evde mahsur kalsaydın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder