21 Şubat 2011 Pazartesi

Erkekliğe Kaldıysak Yandık!

Tecavüz meselesinin sadece kadınların meselesinin olmasının sebebi, kadınların başına gelmesinden, getirilmesinden dolayı tabii ki. Çünkü kasıtlı olarak tecavüze musallat ediliyorlar ve musallat edildikleri sorunla baskı altına alınıyorlar, bu baskıyla erkekliğin var oluşu için erkekler tarafından. Hiç işleri güçleri kalmadı, bir de kendi yarattıkları sorunu halletmeye çalışıp, kadınlarla mı uğraşsınlar. Onlar orada oturdukları yerde otursunlar, erkeğin biçtiği kadınlık rolünü layıkıyla yerine getirsinler! Tecavüz, aşağılama, dışlama, bilmem kaçıncı sınıf muamelesi zaten bile isteye yaptıkları bir davranış. O yüzden onların sorunu olamaz taciz-tecavüz.

Kendi yakınlarının başına gelince köpürmelerinin, kabarmalarının sebebi de, yakınındaki mağduru düşünmek değil, erkekliğin şerefini-namusunu korumak, kurtarmak. Zaten başka bir erkeğe teslim edilerek namus-şeref kurtarılmıyor mu, emin ellere bırakılmış gibi erkeklik huzura kavuşmuyor mu? Erkeksiz kalmak namussuzluğun nedeni oluyor ve namusun korunması için de tecavüzle korkutuluyor. Görünür olmak da tecavüze uğramak için yeterli sebep oluyor!

Radikal'den Ezgi Başaran erkeklerin tecavüz mağdurlarına karşı sorumsuzluklarını hatırlatarak, olaya fazla iyi niyetli bir pencereden bakarak bu sorunun sadece kadınların sorunu olmadığını dile getirmiş. Ve de kadınlara sadece cinsel malzemeymiş gibi bakarak, kolay tahrik olarak, dolaylı da olsa erkekliğin cinsel organdan ibaretmiş gibi altını çizerek, erkeklerin kendi kendilerine hakaret ettiklerini konusunda uyarıda bulunmuş. Tecavüzün ne menem bir şey olduğunun anlaşılması için de illa ki erkeklerin mi tecavüze mi maruz kalmaları gerektiğini soruyor. Tecavüzün erkekler tarafından sorunsallaştırıldığı, soruna maruz kalanların da bu durumu içselleştirdikleri bir düzende kim bu kadar ince ve detaylı düşünebilir ki? Dünyanın penisin üzerinde döndürüldüğü, erkekliğin de öyle algılandığı, bununla-erkeklikle, erkek gücüyle gurur duyulan bir düzende yaşıyoruz acı da olsa.

Erkeklik öyle bir şey ki, çıkarına uygun düşerse hakaretlere sessiz kalır, çıkarına ters düşerse iç güdüselliğiyle her halükarda gene halletmeye çalışır işini. Şahsına yapılan hakareti karşı taraftan direkt gelirse ancak öyle hakaret olarak algılar. Mağdur bıraktıklarına karşı yapılanlar sessiz kalınarak pekiştirilir daha, böylece mağdurlar da bu mağduriyeti içselleştirerek heteroseksizmi karnı patlayıncaya kadar beslerler.

Ne yazık ki erkek egemen sisteme karşı mücadele heteroseksizmin ötekileştirdikleri tarafından yapılmak zorunda ama bir başlata bileseler akıllarını başlarına toplayarak. Çünkü en aktif geçineni dahi erkekliği yüceltiyor bu toplumda. Çünkü onlar da bilgi yoksunu, dolayısıyla bilinçsiz.

Bir de mücadele şekli çok önemlidir. Karşındakinin anlayacağı dilden olmalıdır. Birisi çimlere basan cinsinden, birisi çiçek uzatan cinsinden. Birisi başka bir dilden konuşup küfür ediyor, birisi imla kurallarına ve hakaret içermemesine dikkat ediyor. Yani haksızlığa uğrayanların mücadelesi havada kalıyor. Emeğe yazık. Artık yaptırım gücü yüksek faaliyetlerde bulunmak gerekiyor bir şeyler halledilmek isteniyorsa. Bu da ancak örgütlenip sesin yüksek çıkartılmasıyla mümkün kaale alınmak için.

Düşünsenize, 75 milyonluk ülkede heteroseksizmden mağdur olanlar ve erkek! olmayanlar birlik beraberlik içinde olsalar ve düşünseler, heteroseksistler azınlık olarak kalmazlar mı? Demek ki neredeyse hepimiz erkekleşmişiz, erkekliği seviyoruz, erkekliği yüceltiyoruz. Cesaretin kaynağı asıl kendimiziz ama bunu heteroseksizm tarafında kullanıyoruz. Milletin kadın vekili dahi "Kılık-kıyafetin şekli ne kadar tecavüzün tek geçerli sebebi olmasa da, hayatın akışı içinde neyin nerede giyileceğine dair bir genel geçer kural vardır" demesi bile sorunun çözümüne içimizden başlanmasının gerektiğini göstermiyor mu? Üstelik milletin vekili hayatın akışının erkekliğe göre aktığını bile-bile söylüyor bunu.

Şikayetimize önce kendimizden başlamamız gerekiyor. Her gün insan kendine sormalı, heteroseksizm aleyhine bugün ben bir şey yaptım mı diye? İlla ki sıranın kendimize mi gelmesini beklemeliyiz. Evet kendimize gelmesini bekliyoruz. Çünkü heteroseksizmin nimetlerinden faydalanmak herkesin işine geliyor. İdareten yaşamak ve sıranın kendine gelince düşünmek günümüz bilgi toplumu olmadığımızın en büyük göstergesi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder