Mary ise onun ellerini tuttu, gözlerinin içine baktı ve ‘Hayır Freddie, sen biseksüel değilsin.’ dedi. O an ikisi de Freddie Mercury’nin aslında eşcinsel olduğunu resmen dile getirmiş oldular ve çift her ne kadar aşık olsalar bile ayrıldılar.
Ner'den aklıma geldi? derseniz... Beraber olduğum bazı erkekler yanımdaki kadınlara sulanıyor ve sanki kendileri eşcinsel değillermiş gibi homofobik bir tavır sergilemiş oldukları için, onlara kendimden uzaklaştırma cezası veriyorum ve haftalarca reddederek süründürüyorum. Diyebilirsiniz ki, eşcinselse bile dünyada senden başka erkek mi yok? Homofobik bir toplumda, içselleştirilmiş homofobisi olan eşcinseller için durum hiç de öyle zannedildiği gibi kolay değil. Bunlar öteki olmayı asla göze alamayacakları için erkek geçinmek zorundadırlar ve çok yayılamazlar ve buldukları kişi güvenilir çıkarsa kaybetmek istemezler. Eşcinselliklerini gizli yaşarlar ve heteroseksüel, yani kadınlarla evlilik falan yaparlar, kadınlara ilgi duyuyormuş gibi ilişkilerini anlatarak hem toplumu kandırırlar, hem de kendilerini. Cinsel yönelimi sadece cinselliğe indirgedikleri ve toplumda da böyle algıladığı için, hem toplumu hem de kendilerini kandırmaları bir karşı cinsle ilişkiye bakar. Bir de çocuk yaparlarsa, erkekliğe dair ispat edilecek bir şeyleri kalmamıştır artık. Sosyo ekonomik konumu iyi olup toplumdan bağımsızlığını ilan edebilecekler bile bu şekildedir. Çünkü özgüvensizlik psikolojisine dayalı içselleştirilmiş homofobinin statüsü yoktur. İçselleştirilmiş homofobisi olan eşcinsellerin kendileriyle-doğalarıyla barışma kapasiteleri düşük olduğu için, topluma karşı erkekliklerini ispat etmekten hayatları boyunca vazgeçmeyebilirler ve ben 45-50 yaşında evlenen eşcinselleri bile bilirim. Bazı eşcinseller vardır; toplumun, çevrenin, ailenin heteroseksüel evlilik baskısına hayatları boyunca direnen. Bunlar da tam barışamamışlardır eşcinsellikleriyle, yani tam anlamıyla çevrelerine karşı açık eşcinsel olamazlar ama heteroseksüel evlilik baskısına da direnirler. İşte homofobisi yüksek olan eşcinseller, birileri evlilik konusunda baskı yapmasa bile, içselleştirilmiş homofobilerinin baskısı sebebiyle, evlilik yoluyla eşcinselliklerini ört bas etmekten ve heteroseksüelliklerini ispat etmeye çalışmaktan vazgeçmezler. Ama sonuçta ne olur; eninde sonunda boşanırlar veya mutsuzluk üzerine bir birliktelik inşa ederler; kupkuru; aşksız ve sekssiz. Bu durum eşcinselin kamburu, evlendiği kişinin de aşksızlığa ve sekssizliğe mahkumiyeti olur. En sonunda da eşcinsel ilişki, eşcinselin (Bastırılmış eşcinsel veya biseksüelim diyen) tek yolu olur. Bu bir laf değildir; tecrübeye dayalı ispatı olan bir gerçektir. Bugün bunun bir örneğini yaşamam üzerine dile getirdim konuyu. Yaşı 50'ye merdiven dayamışken evlendi, çocuk sahibi oldu ve boşandı. Kendini eşcinsel olarak tanımlamasa da, erkek erkeğe yaşanan cinselliğin adı ne olabilir ki eşcinsellikten başka? Diyeceksiniz ki biseksüellik; HAYIR. Öyle bir şey yok. Biseksüellik diye bir şey yok. Biseksüellik özgüvensiz erkeklerin kendilerini ve çevreleirni kandırmak için bir kaçamaktır. Ben şahsım adına biseksüellik denilen şeye inanmadığım gibi, bir ifade biçimi dr olsa, çok yanlış buluyorum. Mağdur olmalarına rağmen hiçbir eşcinselin hem kendi psikolojisini tatmin etmek, hem de toplum baskısını bertaraf etmek için olsun, böyle bir şey yapmaya hakkı olamaz. Bu, hem eşcinselliğe bir saygısızlık, hem de beraber oldukları kandınları kandırıp mutsuz olmalarına sebep verdikleri için çok büyük bir haksızlık. Bunun örneklerini de-kocası eşcinsel çıkıp mutsuz kadınların örneklerini de çok yaşıyorum. Mağdur olmak, başkalarını da mağdur etme hakkını doğurmaz, doğurmamalı. Dolayısıyla ben, her zaman dile getirdiğim gibi, transseksüelliği de doğaya bir ihanet, homofobinin başka/hatta daha ileri bir boyutu olduğu için, doğuştan bir transseksüelliğe inanmıyorum. Bana göre hem biseksüellik kişinin kendi homofobisi ve toplumdaki homofobi sebebiyle oluşmuş, heteroseksist topluma uygun cinsiyetçi bir ifade biçimidir. Ama şöyle de bir gerçek var; doğru veya yanlış, her birey kendini istediği şekilde ifade etme hakkına sahiptir. Yanlışı veya zararı kişinin kendini bağlar. Ama ben eşcinselliğin, biseksüellik ve transseksüellikle yan yana anılmasına karşıyım. Çünkü herkesin amacı farklı. En önemlisi, bu amacın homofobiye dayalı olması. Homofobik eşcinsellerin bazıları biseküselim, bazıları da transseksüeim diye geçiniyor anlayacağınız. Tam bunları düşünürken Freddie Mercury ile ilgili bir yazı geçti elime. Yazıda diyor ki,
"Freddie Mercury hiçbir zaman bir heteroseksüel olduğunu düşünmemişti ama eşcinsel olduğunu da pek sanmıyordu. Mary Austin’e olan aşkı her zaman sabitti ama çevresindeki erkeklerden de hoşlandığı için kendisinin biseksüel olduğunu düşünüyordu. Freddie Mercury ve Mary Austin arasındaki ilişki gayet iyi gidiyordu. Freddie Mercury, 1974 yılında Mary’e evlenme teklif etti. Mary bu teklifi kabul etti ve ikili nişanlandılar. Fakat aslında ikisi de bu durumun uzun sürmeyeceğini biliyordu. Mary Austin yıllar sonra verdiği bir röportajda Freddie Mercury’nin erkeklere olan ilgisinin her zaman farkında olduğunu ama görmezden geldiğini söyledi. 1976 yılında bir gün Freddie Mercury, Mary’e biseksüel olduğunu düşündüğünü söyledi. Mary ise onun ellerini tuttu, gözlerinin içine baktı ve ‘Hayır Freddie, sen biseksüel değilsin.’ dedi. O an ikisi de Freddie Mercury’nin aslında eşcinsel olduğunu resmen dile getirmiş oldular ve çift her ne kadar aşık olsalar bile ayrıldılar."
Heteroseksist ve homofobik dünyada bunun örnekleri o kadar çok ki. Çünkü dünyada milyonlarca eşcinsel var ve bu eşcinsellerin büyük çoğunluğu içselleştirilmiş homofobileri dolayısıyla ve toplumun homofobisine karşı heteroseksüel evlilik yapıyor ve "Freddie olayı"nda olduğu gibi mutsuzlukla sonuçlanıyor. Üstelik Freddie ve eşi üst kültürden eşcinseller olduğu için, birbirilerine zarar vermeyecek şekilde sorunun üstesinden gelebiliyor. Oysa geleneksel toplumlarda çok ağır sonuçları olabiliyor bu tür vakaların.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder