Baskıcı bir toplumda düşüncelerimizi ifade edemiyorken, bir de baskıya maruz kalanlar da dahil olmak üzere tanıdıklarımız falan alınmasın diye kendi inandıklarımız doğrultusunda düşüncelerimizi açıklayamamamız, düşünmemizi bile köreltiyor. Mesela ben ekmeği seviyorum, sağlık açısından karbonhidrat çok önemli veya şeker de vücudun ana maddelerinden biri ve şekersiz çay acı geldiği ve de midem kabul etmediği için içemiyorum demek sanki ayıp bir şeymiş gibi karşılanıyor diyemiyorsun. Bakınız bu yaz rejim falan yapmadım ve yıllık kontrollerimde kan tahlili değerlerim çok normal çıktı. Eskiden kan değerim normalin altında çıkardı, şimdi normalin üstünde çıktı. Ağzım kokar soğan yemeyeyim, gaz yapar fasulye yemeyeyim, kollesterolümü yükseltir patates yemeyeyim demeyeceğim artık. Canım ne isterse, günlük kalori ihtiyacım kadar her şeyi yiyeceğim. Yemek için yaşamıyorum zaten, bari sağlıklı yaşamak için yiyeyim. Seviyorum kardeşim ekmeği, gofreti; gözüm açık mı öleyim? Bir de şeker ve ekmek kullanmıyorum diyenler bana samimiyetsiz geliyor. Ekmek yenmiyorum diyip de simiti veya pastaları börekleri hüpletenleri mi görmedik, çayımda şeker kullanmıyorum diyip de baklava vesaire tatlıların hastası olanları mı görmedik. Bakınız ben günde yarım veya en fazla 3 çeyrek ekmek yiyiyorum ama simit, kurabiye, pasta, makarna vesaire hayatımda asla yok; ekmek yemeyince karbonhidratı nereden alacağım; kas yapısı için bir numaralı madde karbonhidrat, bunu bilmiyor musunuz? Hayatım boyunca asla pastaneye gidip de tatlı tattırmış biri değilim. Çünkü çok tatlı yiyemem. Kahvaltıda bal, reçel vesairem de yoktur. Günde 3 bardak içtiğim 3 küp şekeri mi çok görüyorsunuz bana? İçine şeker koymadıktan sonra, benim için çayın önemi yok ki; hayatım boyunca içmem şekersiz çayı! Şekerin hatırına içiyorum çayı, kahveyi. Şekersiz çay ve kahveden "bööö" oluyorum!
Gelelim ikinci konuya. Sayın seyirciler ben, doğaya inanan, doğanın yarattığına saygı ve minnet duyan bir eşcinselim. Benim hemcinsimi sevmeme engel değil ki, beden bütünlüğümü koumayı savunmayayım, yani trans geçiş ameliyatının benim için gereksiz olduğunu savunmayayım. Evet içime bir kasın var ki erkeklerden hoşlanıyor ama bunun için vajinalı olmam şart değil ki, cinsel tatmin için penisli olarak erkeklerle beraber olmak dışında bir alternatif olamaz. Cinsel organların, yanlış bedende doğdum diye yok edilmesi, kişinin kendini hadım ettirmesinden başka bir şey değildir. Biraz mantıklı olun lütfen. Siz o bölgeyi yok ettiriyorsunuz; mantıken nasıl tatmin olacaksınız; o bölgedeki hazza duyarlı bütün dokuları sinirleri yok ettirmenin başka bir açıklaması olamaz ki. Ne için bütün bunlar? Toplumun tanımladığı cinsiyet kavramlarına uymak için mi? Cinsiyet kimliği kavramı bana göre toplumsaldır. Bir biyolojik-bedensel cinsiyet vardır, yani penisli veya vajinalı olmak, bir de cinsel yönelim vardır eşcinsellik veya heteroseksüellik gibi. Benim cinsel veya duygusal varoluşum için penisli veya vajinalı olmamın, hangi cinsiyetten hoşlandığımın ne önemi olabilir ki? Hangi organa sahip olursam olayım, kendimi istediğim cinsiyet ile cinsel anlamda gerçekleştirebilir, tatmin edebilirim. İnsanın beyninin neyi nasıl istediğini cinsle uzuvları belirlemez ki? Beynin kendi isteğidir bu. beden de buna uymak zorundadır ve bunu gerçekleştirmek için de hangi cinsel uzuva sahip olduğunun önemi olamaz. Benim olmuyor mesela. Sonra bu düşüncelerimi açıklayınca da transfobik, bifobik oluyorum; hadi yaa! Gerçekten mi? Bakınız, insanların bedenlerinden nasıl tasarruf ettikleri beni alakadar etmez ve toplumun cinsel farklılıklara karşı çıkmasına karşıyım, transfobi veya bifobiye de karşıyım ama benim doğanın varoluşunu savunmam veya bütünlüğüne inanmam, çünkü doğa yanlış bir şey yaratmaz, çünkü yaratılan her şeyin kendi ölçütleri içersinde gerçekleştirme şansı vardır, eğer varoluşunuzla kendinizi gerçekleştiremiyorsanız, bu doğasal değil toplumsaldır, beni transfobik veya bifobik yapmaz ama benim düşüncelerime karşı çıkmak sizi homofobik yapar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder