O iktidarı seçen kimdir, seçilen iktidarlar seçenlerin kafasıyla aynı değil midir?
İktidarlardan sadece dert yanmak, sorunları çözmez; kendimizi değiştireceğiz ki, bu değişim paralelinde bir iktidar olsun.
Biz değişmezsek, maruz kaldığımız sorunlara biz vesile oluyoruz demektir.
Çünkü iktidarlar, bizim yapımıza göre bir idare uygulamaktadır.
Eğer bizler onlara cesaret vermezsek, yani bize ters gelirse uygulamaları reddedersek, onlar da bu uygulamaları tekrar etmeye cesaret edemezler.
Bu noktada kendimizi sorgulamalıyız;
Biz ne kadar eşitliğe inanıyoruz, özgürlüğe inanıyoruz, demokrasiye inanıyoruz, ne kadar duyarlıyız, ne kadar empatiğiz, ne kadar insan haklarına saygılıyız (Biliyor muyuz acaba insan haklarını?), ne kadar vicdanlıyız, ne kadar halden anlıyoruz, ne kadar insancılız, vesaire..?
Eğer bu saydıklarıma sahip bir toplum olunsa, iktidarların uygulamaları taşa çarpar gibi geri teper, tepki görür...
Acaba biz yapılan yanlış davranışları onaylıyor muyuz da, iktidar da bundan yüz buluyor?
Mesela yapılan yanlışlara, bize dokununcaya veya canımıza tak edinceye kadar sessiz kalmamızın nasıl bir açıklaması olabilir?
Her gün bir sürü yanlış yapılırken gıkımızı çıkarmıyoruz da, ne zaman akrep bizi soktu mu, o zaman ciyaklamaya başlıyoruz?
Bakınız, bugünlerde Denizli Göç İdaresi'nin önünde Suriyeliler dışındaki mülteci konumunda olan İran ve Afgan gibi yabancılar, kimlik sahip olma ve değiştirme problemi yaşıyorlar. Sabahtan akşama kadar sadece 15 kişinin işini yapıyorlarmış ve geceden sabahlara kadar kuyruklar oluşuyor, polis de bunu dağıtmaya çalışıyormuş; yani birisi kimlik vermiyor, birisi de niye burada işin var diyor gibi bir şey bu! Yerli vatandaşların ne kadar umrunda bu?
Suriyelilere vatandaşlık hakkı veren Türkiye, neden mültecilere zorluk çıkartıyor? Üstelik devlet, BM'den bu vatandaşlar için her ay 300 Dolar alıp, onlara vermek yerine Suriyelilere verdiği halde!
En çok da kanıma dokunan, gerçekler dile getirildiği zaman, insanlarımızın korkup bu gerçeklere kulaklarını tıkaması; bana dokunmayan yılan bin yaşasın dercesine. O yılan seni sokunca, Nasrettin Hoca gibi kimse sana da inanmıyor numarası yapacaktır, merak etme.
Mesela kötü ekonomi yönetiminden dolayı, sebze fiyatlarının 20 liraya dayanması, göz boyamaca tanzim satış kuyrukları oluşturdu, adına da devlet bunun varlık kuyruğu dedi. AKP'li seçmenler de, bunun varlık kuyruğu olduğunu kabul etti, AKP'ye teşekkürlerini sundu. Bakınız, açlık sınırının altında yaşıyorken, bu durumu yaşatanlara müteşekkir olmak, senin açlıktan ölmene bile sebep olacaktır unutma! Eğer topyekün tepki gösterilseydi, iktidar bu yokluk kuyruğunun adına, dalga geçercesine varlık kuyruğu der miydi? Suçu kendimizde aramalıyız önce.
Göç idaresi müdürlüğü önünde bekleyen mültecilere polis saldırısı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder