19 Nisan 2018 Perşembe

Adli Tıp ve Aile Hekimliği eşcinsellere karşı işlenen nefret suçlarını araştırıyor!


Bugün Pamukkale Üniversitesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı ve Adli Tıp Anabilim Dalı'ndan uzmanlarla eşcinsellere karşı işlenen nefret suçlarını konuştuk. Eşcinsellere karşı yapılan saldırıların nefret suçları kapsamına alınmamasından dolayı, üniversitede konuyla ilgili araştırmaların yapılması eşcinsellere yapılan bu tür saldırıların gelecekte nefret suçları kapsamına alınabileceği umudu doğuruyor insanda.

Nefret saldırısına maruz kalıp-kalmadığım, kalınca hukuki mücadele verip vermediğim, ailede-toplumda ne tür arımcılıklara maruz kaldığım-ız, hukuki süreçte ilgili makamların bana nasıl davrandıkları, eşcinsellere nefret saldırısında bulunanların hangi yaş aralığında olduğu, saldırganların ceza alıp almadığı, LGBTİ bireylerinden hangi gruba daha çok saldırıda bulunulduğu, nefret saldırısında bulunanlara karşı benim nefret duygusu duyup duymadığım, saldırılara karşı LGBTİ'lerde bir birlik beraberlik olup olmadığı, eğitimin eşcinsellere karşı tutumlarda ne derecede belirleyici olduğu, saldırganların eğitimli olup olmamasının saldırı boyutuna etkisi, LGBTİ'lerin sağlık erişiminde bir sıkıntı yaşayıp yaşamadığı gibi sorulara cevap vermeye çalıştım.

Evet, bir eşcinsel olarak nefret saldırılarına maruz kalmamak mümkün mü? Sözlü saldırıların psikolojimizde açtığı yaralar bile bir nefret suçu değil mi? Çünkü nefretle aşağılayıcı bir dil kullanılıyor. Ama içinde yaşadığımız kültürü gözönünde bulundurduğumuzda, çünkü insanların farklılıkları anlamaya çalışmaması, farklılıklara hoşgörülü davranmaması, eşitlik ve özgürlük de yeterince olmayınca, insan nefret cinayetleri ve nefrete dayalı fiziksel şiddeti düşününce ayrımcı bir dil o kadar umrunda bile olmayabiliyor. Tabi sözlü şiddetin bile ruhta ağır yaralar açtığı LGBTİ bireyler mutlaka vardır ki, zaten o yüzden de haklarının peşinde koşamayabiliyorlar korktukları için. Tabi koşsalar bile kolluk kuvvetlerinden adliyeye kadar uzanan süreçte, eşcinsellerin maruz kaldığı saldırılar kaale alınmayabiliyor ve mahkemelerde toplumun önyargılı bakış açısına paralel değerlendirmeler hakimlerin insiyatifine kalabiliyor. Çünkü eşcinseller anayasada ne tanımlanıyor, ne de onlara yapılan saldırıların nefret suçu olarak bir karşılığı var anaysada. Normal bir insana karşı yapılan saldırı kapsamında değerlendirme yapılıyor veya tahrik unsuru gerekçesiyle ceza indirimi uygulanıyor, bazı durumlarda tahrik gerekçesiyle eşcinseller haksız bile çıkartılabiliyor. Mahkemelerin veya resmi birimlerin eşcinsellere karşı takındıkarı alaycı ve dalga geçici tavırların da altını çizmek gerekiyor. Çünkü eşcinsellerin resmi olarak bile güvenecekleri bir limanlarının olmaması onları çok çaresiz bırakabiliyor. Bu saldırılar sonrasında her eşcinselin psikolojik olarak etkilenme derecesi tabi kişiden kişiye değişiyor. Çünkü herkes aynı psikolojik dayanıklılığa sahip değil. Destek alıyor muyuz; benim hiç ihtiyacım olmadı. Saldırılar karşısında elbette bireysel olarak saldıranlara karşı bizim de nefretimizin olması kaçınılmaz ama ben kendim olarak bunları takmamaya çalışıyorum moralimi bozmamak adına. İnsan canını yakan insana elbette öfke duyar ama bu saldırıların tek sorumlusu onlar değil ki bireysel olarak suçlu olsalar da. Onların homofobik bir toplumun uzantısı sadece. Toplumda homofobi olmasa onlar nereden cesaret bulacaklar ki eşcinsellere saldırmaya? Ama bir birlik beraberlik de yok bu saldırılara karşı kendi içimizde. Eğitimli olmak elbette saldırganlardaki nefret seviyesini düşürebilir eğer kişinin psikolojisinde psikopatlık yok ise. Çünkü cahil insan öldürebilir ama eğitimli insanın nefreti o boyutta olmayabilir. Benim ailemin eğitim seviyesi yüksek değildi ama eşcinselliğimi öğrenmelerinden sonra bana karşı tavırlarında bir değişiklik olmadı. Bunu yapılarına da verebiliriz, eşcinselliği çok bilmemelerine de verebiliriz, belki de toplumsal baskıyı hissetmeyecek bir konumda olmuş da olabilirler, belki de benim eşcinselliğim sosyo ekonomik bağımsızlığımı kazandığım ve onların yanında yaşamadığım için üzerilerinde bir baskı hissettirmediğinden olabilir. Toplumun homofobsinde yaşanılan bölgesel kültürel farklılıklar, eğitim gibi faktörler elbette belirleyicidir. Sağlık haklarında eşcinsellikle ilgili rahatsızlıklarımızı direkt dile getirememiz bile aslında homofobinin üzerimizde yarattığı baskıdan kaynaklanıyor. Çünkü içselleştirmişiz bazı şeylerin ayıp ve söylenemeyecek olduğunu. Her şeye rağmen nefret saldırılarını hukuki sürece taşımalıyız ve gereken cezaları aldırmalıyız. Çünkü aldırılan cezalar; toplumun, saldırganların, polisin, hukuğun belleğinde bir referans olacaktır daha sonraki süreöte ve konuyla ilgili davalarda. Ben de her bana karşı yapılan saldırıyı hukuki sürece taşımış ve saldırganlara ceza aldırmışımdır. LGBTİ içersinde nefret saldırısına maruz kalan kesimin lezbiyenler olduğunu söyleyebiliriz sorulduğu üzere. Çünkü transların görünür olması kaçınılmaz olduğu için en isabetli hedef, eşcinsellik de heteroseksizmi tehdit eden 1 numaralı unsur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder