Çevresel olduğu tartışılması gereken eşcinsellik değil, heteroseksizm kaynaklı transseksüellik gibi kişilerin kendilerini nasıl tanımladığıdır!
Şu noktada ayrılabilir. Bedeniyle barışanlar eşcinsel oluyor, barışamayanlar karşı cinse geçiş yapmak isteyen bedeniyle barışamamış eşcinseller oluyor ve kendilerine transseksüel diyorlar. Bakınız, kendini transseksüel olarak tanımlayanlarla, eşcinsel olarak tanımlayanlar arasında duygu açısından bir fark yok. Çünkü ben o kesimin bir parçasıyım ve ne hissettiğimin bilincindeyim ve kendilerini eşcinsel ve transseksüel olarak kategorize edenler arasında bir fark olmadığını da birebir tecrübe ediyorum. Erkek olarak geçinip erkeklerle beraber olan gizli eşcinseller, kendini kadın olarak tanımlayan transseksüeller, benim gibi kendilerini eşcinsel olarak tanımlayanlar arasında bir fark yok ve bu konuda cinsel çeşitlilik diye bir şey söz konusu bile değil. Bu elbet bir gün anlaşılacak. Kişilerin kendilerini heteroseksizme göre/heteroseksist baskı ve içselleşmeye göre nasıl tanımladıkları belirliyor bu kategorileri, orjinalinde ne oldukları değil. Heteroseksist bir toplumda yaşamasaydık, böyle tanımlamalar olmayacaktı hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
Eğer bir insan bedenine kafasını takıyorsa veya kendini toplumsal cinsiyet normlarına uydurmaya çalışıyorsa; bu yapısal bir şey değil, çevresel olan budur işte. Çevresel olduğu tartışılması gereken eşcinsellik değil, kişilerin kendilerini nasıl tanımladığıdır. Evet transseksüellik çevresel bir şeydir. Çünkü erkeklik ve kadınlık formları, bedeniyle barışık olmayan eşcinseller üzerinde baskı oluşturmaktadır. Kendini transseksüel olarak tanımlayan eşcinsellerin kafasını karıştıran işte bu baskıdır. Zaten bedensel geçiş, adı üstünde toplumsal cinsiyete uydurmak değil midir kendini. Doğada sayılı miktarda "eşcinsel-erkek bedeninde kadın veya kadın bedeninde erkek" yok ki bu yanlış bir şey olsun ve düzeltilmeye çalışılsın.
Zaten ne değişiyor ki bedensel geçiş yapınca; duyglar mı değişiyor, tatminler mi artıyor; her şey heteroseksist topluma kendini kabul ettirme çabası bedeniyle barışamamış özgüvensiz eşcinsellerin. Eğer içsel bir meseleyse bu "şey" bazılarının transseksüel dediği benimse eşcinsel dediğim; o zaman bırakınız bedeninizi deforme etmeyi, tam insan olmaktan yarım insan olmaya geçmeyi. Evet transseksüellik insanları yarım yapar. Heteroseksizme dahil olacağız diye doğal fonksiyonlarımız kaybetmek yarım inan olmayı seçmektir. Kendimizi hadım ederek ne toplumu tatmin edebiliriz, ne de kendimizi. Sadece kendimiz kandırırız.
Anayasa mahkemesinin, kişilerin "pat diye transseksüel olma kararı" yerine belli bir deneme-tedavi sürecinin olmasını destekliyorum. Bu süreçte kişilerin psikolojik durumları için tedavi görmeleri de faydalı olacaktır kendileriyle barışmaları için. Yanlış kararları destekleyen dernekler falan da bir gün pişman olacaklar mıdır acaba insan sağlığıyla oynadıkalrı için?
Bütün söylediklerimi kısaca ifade etmek gerekirse, eşcinseller üzerinde bir cinsiyet baskısı mevcuttur. Bu baskıya homofobi de dahildir, geçiş ameliyatı için kısırlık şartının aranması da dahildir-erkek doğdun erkek kal kadın doğduysan kadın kalacaksın der gibi, çocukluktan itibaren dayatılan ve içselleştirdiğimiz toplumsal cinsiyet rolleri de dahildir... Vel hasıl bu cinsiyetçilikten dolayı cinsel yönelim ne görülüp bilinmektedir, ne de kabul edilmektedir heteroseksist cinisyetçiliği tehdit ettiği düşünüldüğü için.
Eğer cinsiyetçi bir dünyada yaşamasaydık, eşcinsellik doğasını muhafaza edebilirdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder