Kişiliğim beni yordu. Ama o yoran tarafım olmasaydı ben, ben olmazdım. Her şeyi yapmak isteyen bir kişilik ama bu mümkün mü? Doyumsuzluk mu bu, yaşam arsızlığı mı bilmiyorum. Yapmak istediklerimin arasında kaybolup gidiyorum. İnterneti düşünün... Bir sayfa açarsınız, o sayfadan ötekine, daha ötekine geçersiniz ve saatler, saatler geçmiş... Çok da keyif alıyorum aslında bundan biliyor musunuz ama dağılıyorsun, toparlayamıyorsun, sonra bu biraz yorabiliyor insanı, yarım kalabiliyorsun, tamamlayamayabiliyorsun başına geçtiklerini... Keşke daha çok vaktim olsa, mekanik biçimde yapabilsem işlerimi. Aslında hiç şikayetçi olmamam gerekiyor, değilim de sanırım; kısır bir hayatın olacağına yetişemeyeceğin bir hayatın olsun ki dolu dolu yaşayasın. Dünyanın bütün müziklerine sahip olmak istiyorum mesela; tüketince ne olacak sanki? Bir de benim hiç kimseye muhtaç olmak istememek gibi bir huyum var; onur, gurur, kibir, vesaire mi desek buna acaba? İçimde çok kişilik gibi çok kişi var diye de güveniyorum sanırım kendimie. Ben aslında özgüvensiz, utangaç birisiyim yapısal olarak ama hayat insanı güçlendiriyor sanırım. Hayat demişken... Evet insanı var eden hayatın ta kendisi ama varolmak isteyen bir kişiliğe, bu şekilde oluşturduğun bir karaktere bağlı bu. İnsanı vareden kolay hayatlar değil, zor hayatlar. Hayat kolay olsaydı prefabrik olurdum, asimilasyonuna uğrardım toplumsal hayatın. Herkes toplumsal bir biçimde varolabilir, varolmak isteyebilir ama beni vareden toplum dışılık, sıradışılık. Her şey kolay olsaydı, ben raydan gene çıkardım mecera için. Çünkü doğa çok çetrefilli, çok renkli, sıkıcı olmaması için sınırsız bir armoni var içinde. Yani hayatta sınırsız eğlence var envai çeşit. Saçma gelecek bazıalrına ama bazen düşünüyorum da homofobi falan benim için oluşturulmuş gibi sanki. Beni eşcinsel olarak var eden homofobi biliyor musunuz? Eğer insanlar eşcinsellere nefret kusmasalardı, ben eşcinselim deme ihtiyacı zerre kadar hissetmezdim. Eşcinsel varoluşum homofobiye bağlı. Homofobi bazılarının veya büyük çoğunluk eşcinselin kabuğuna çekilmesi için bir gerekçe ama benim için dışarıya çıkmak, açılmak ve de arkasında onurla durmak istediğim bir varoluş şekli. Yani açık eşcinsel olmanın önünde bir engelken homofobi eşcinseller için, benim için bir kendimi gösterme, varolma sebebi. Tabi homofobi olmasaydı ben başka bir engelle, başka bir hak mücadelesiyle gene var ederdim kendimi. Çünkü mücadele etmeyi, hayatın doğasını değiştirenlerle kavga etmeyi seviyorum. Ay bir haksızlık olsa da adrenalimi yükseltsem gibi bir şey yani benimki sanırsam. Bu gece terapisi nereden çıktı derseniz... Aslında rutin halim... Yapmak istediklerim, dolayısıyla yapamadıklarım kafamı çok meşgul ediyor. Bir müzik parçası beni heyecanlandırıp hemen yeni bir projeye heveslendiriyor. Mesela tek kişilik eşcinselliği anlatma projemi hep erteledim. İşte dinlediğim bir şarkı birden arka fon müziğim oluveriyor ve kendimi sanki her şeyi yapabilecek güçte grandiyöz hissediyorum. Hayaller güzel, umutlar güzel, ütopyalar güzel, heves etmek güzel, heyecan güzel... Ben hiç "of sıkıldım" modunda olmadım. Nedir o? Var mı gerçekten öyle bir şey? Benim için yok. Ben bu hayata yaşamak için gelmişim ve yaşama arzusundan daha normalite ne olabilir ki? İyi geceler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder