Haftalık buluşmamızı gerçekleştirdik, gerçekleri masaya yatırıp acımasızca opere ettik!
Söylemesi ayıp(!) dün Lut kavminden bahsedildi gene bir ortamda türbanlı biri tarafından. Lut kavmine inanmak ve bunu dile getirmek nedir biliyor musunuz; dile getirenin sevgisizliği, saygısızlığı, içindeki nefreti kusması, nefretle beslendiğinin göstergesidir. Allah aşkına lanetli şehir mi olur; sen hayata nasıl bakarsan, öyle görürsün. Nefretle bakarsan, lanetlersin tabi senden olmayanları, sana benzemeyenleri, doğanın farklılıklarını. Nefretinize niye bir de manevi duyguları alet ederek onu kirletiyorsunuz; nerden biliyosunuz Tanrı'nın eşcinselleri heteroseksüellerden daha çok sevmeyeceğini, hatta ayrımcılıklardan dolayı heteroseksistleri hiç sevmeyeceğini? Eşcinselliği lanetliyorsan o Tanrı'nın bir ifadesi değil, senin nefretinin bir ifadesidir. Lanetli olsa bile bir şeye lanet etmek kimin haddine; bu bir sevgisizliktir. Sevilmeyecek bir şeyi ben düşünmem bile onu nefrete işaret etmektense, eğer içimde sevgi varsa. İnsanlar nefret dolu kalplerine sevgi maskesi takıyorlar; hiç kimsenin içi dışı bir değil. O yüzden ters geliyor ya bana heteroseksist dünya. Dürüst olanı, şeffaf olanı, içi dışı bir olanı sevmiyor bu ayrımcı dünya.
Aslında konuyu 12 yıllık bir eşcinsel aşka bağlayacağım. Aşka inanıp inanmamak da kişisel bir meseledir. Tecrübelerime dayanarak ben aşka inanmayanlardanım. Herkesin sevgisi aşkı bile çıkarı giderilinceye kadar... Sevmek de bir çıkardır; tatmin edilince biter! Bu mu aşk denilen şey? Beklentisiz, çıkarsız sevmek diye bir şey varsa, benim inandığım aşk imkansız aşk olsa gerek. Her neyse konumuz aşkın ne olduğu değil. Eşcinseller de bilindik anlamdaki aşkı yaşıyorlar, ömürlerini aşka vakfedebiliyorlar... Heteroseksüeller de aynı tarz bir aşk yaşamalarına rağmen eşcinsel aşka karşı saygısızlıkları hat safhada ama bunun sebebi eşcinsel aşka inançsızlık değil de inanmak istememekle alakalı olabilir. İnsanların gerçeklerle yüzleşme cesareti olmayınca ve açıkta defo bulamayınca, nefretini kusamadığı anlar da olabiliyor eşcinsel aşklara karşı falan. Konunun öznelerinin de 12 yıllık aşkı çevreleri tarafından bilinmesine rağmen, bir türlü yüzlerine haykırılamıyor gerçekler. Aşıklardan biri hayata veda ettiiğinde ve geride kalanının mefta konumuna düşmesi durumunda bile geride kalana, siz eşcinsel miydiniz, eşcinsel aşk mı yaşadınız? denilemiyor da, neden gidenin ardından bu kadar üzüldüğü sorulabiliyor ancak. Oysa bu bal gibi eşcinsel aşk ve herkes biliyor, tahmin ediyor bunu. Ama geride kalanın üzüntüsü kabul edilemiyor, hatta reddediliyor, üzülmeye bile layık görülmüyor eşcinseller. Anne, baba, çocuklar, eşler vedalarda üzülebilir ama eşcinseller sevdiğinin arkasından yas tutmazmış gibi acımasız bir tavır sergileniyor. İnsanın acısına, duygusuna bile saygı duyulmuyor. Oysa bir gerçek var; acaba eşcinseller kadar yoğun duygu yaşayabiliyorlar mı heteroseksüeller sevdiklerine karşı?! Aşkı, sevgiyi sadece heteroseksüellerle özdeşleştirmek kimin haddine? Sonra da insanlıktan, eşitlikten, özgürlükten, demokrasiden, "maneviyat"tan behsediyorlar. Gözlerim doldu!!!
İçim sevgiyle alakalı olarak fıkır fıkır aslında; belki layığıyla boşaltamadığımdan sevgimi, belki yapı meselesi ama insanlar, dokununca parmaklarımı yakacak bir soba gibi geliyor bana. İnanın bir samimiyet, bir sıcaklık göremiyorum. Ben şeffaf oldukça, dürüst oldukça suratlar suretsiz ve derindondurucu gibi, ağızlar yay çizmiş emoji sembolleri gibi. Sevgimi muhafaza ediyorum ama sevmek gelmiyor artık içimden kimseyi. Bırakın sevgisini, insanların hayatları samimiyetsiz hepten. İdareten sosyalleşiyorum resmen.
Eşcinseller de kandırsınlar kendilerini... Aşk var diye, seviliyoruz diye falan. 1. Eşcinselleri veya kendisiyle barışamayan eşcinseller olan travestileri sevenler gizli, samimiyetsiz, dürüst olmayan, ikiyüzlü homofobik eşcinsellerdir unutmayın. Gerçek eşcinsel aşk nedir biliyor musunuz; ben eşcinselim, ben de eşcinselim diyebilen açık eşcinsellerin birbirini sevmesidir. Eğer toplumsal cinsiyet rolleri benimseniyorsa bir eşcinsel aşkta, yani biri kadınlık diğeri erkeklik rolü oynuyorsa, orada bir sahtekarlık vardır ve yıkılmaya mahkumdur. 2. Eşcinsellik potansiyel bir kurbanlık olarak görüldüğü için, eşcinsellere de potansiyel kurban muamelesi yapılmaktadır. Neden bütün çıkarcı ve acımasız oyunlar eşcinseller üzerine oynanır... Hep bir maddi beklenti içersinde herkes eşcinsellere karşı. Herkes jigola kesiliyor eşcinsellere karşı. Kim bunlar; sahtekar eşcinseller..! Erkek kılığına bürünüp seviyorum numarası yapıyorlar; saf(ım) eşcinseller de açlar ya sevgiye; bile bile lades diyorlar. Gizli eşcinsellerin şekilci beyinlerine açık eşcinselleri alet etmelerine detaylı olarak girmeyeceğim bile. Çünkü çok çocukça, çok aptalca, çok gülünç. Yani eşcinselin kurdu, kendini kurnaz sanan eşcinsel-ler...Eşcinselliğe bulaşmayan homofobikler de aslında eşcinsel. Dünya ne zaman kabul eder gerçekleri, o seviyeye gelir mi ondan da şüpheliyim gidişatı baz alınca.
Neden böyle, ne yapılabilir derseniz..? Bütün bu olan olumsuzlukların tek sebebi tabiki de kendimiziz. Dünyada milyonlarca eşcinsel var ama eşcinselliğinin arkasında net bir şekilde durabilen milyonda bir. Herkes aktivist ama eşcinselliklerine kendileri bile inanmıyorlar. Bir hayır gelir mi bu durumdan. Daha önce bir yazımda da değinmiştim... Her türlü haksızlığa sesimizi yükseltebiliyoruz ama homofobiye karşı sesimizi yükseltemiyoruz. Bu homofobiden korkmakla falan alakalı değil; eşcinselliğimize inançsızlığımızdan dolayı eşcinselliğimizden utanmamızdan. Kimimiz eşcinselliğin yatak odamızda kalmasını savunuyoruz, kimimiz transseksüel oluyor. Çok mu ağır geldi gene; gerçekler ağırdır ne yazık ki. Hal böyle olunca da yalnız kalıyoruz, kurbanlığımıza davetiye çıkartıyoruz yanlış davranışlarımızla, bizi enayi yerine koydurtan saçma sapan fedakarlıklarımızla. Durduk yerde kurban görülmüyor eşcinseller. Kullandırtıyorlar kendilerini eşcinseller madden ve bedenen. Hele seks işçiliği yaparak para kazanıp kocam diye yanlarında asalak barındıran travesti kılıklı eşcinsellere irite oluyorum. Eşcinselliğe leke sürenler asıl bunlar işte. Yani homofobiyle mücadele etmediğimiz gibi, bir de heteroseksizmin cinsiyetçi formülünü eşcinselliğe uyarlıyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder