İnsan bazen müzik gibi güzel duygular yaratan şeylerle ilgili bir şey anlatmak istemiyor dinlemekten başka... Çünkü müzik bana göre sanatın zirvesi değil, insan olmanın en yüce mertebesi... O melodiler öyle bir yan yana diziliyor ki... Bu notaların değil, duyguların ahenginden başka bir şey değil... Öyle mükemmel bir dizilim ki... Seni dipten alıp gökyüzüne çıkardığı gibi, ayaklarını yere çok sağlam bastırıp erdiriyor, duyguların ve hüznün en derinini yaşatıyor, çok empatikleştiriyor, kötü duygularından arındırıyor-bir terapi-en büyük terapi gibi. İnsan müzik dinlerken, "müzik olsunda isterse yanımda başka hiçbir şey olmasın" diyebiliyor. Yalnızlığını bile öyle sevdiriyor ki insana. Başbaşa kalıyorsun nüzik sayesinde kendinle, yüzleşiyorsun da gerçeklerle, bir çok şeyle. Müzik zaten insan duygusunun bir ifadesi; duygu da insan demek olduğuna göre, insan demek gibi bir şey müzik. Yani insanın beyni gibi bir şey. İnsanın en yalın hali, insanın en konsantre hali... O yüzden müzik dinleyen insan bana çok insan gelir, en insan gelir. Müziğe teslim olan bir insan sıfır tehlikedir. Çünkü o, güzel duyguların esiri olmuştuır ve ondan zarar gelmez. Müziği gerçek anlamda dinleyen bir insan farklı boyutların insanıdır. Soyuttur bir anlamda. Dünyevi şeylere kafayı takmaz. Güzel duygular için yaşar, güzel duygular içn savaşır. Gerçek müzikseverler o yüzden zorlanırlar materyal dünyada. Çıkarcı insanların maddesel kavgaları anlamsız gelir onlara ve yorar onları. Müzik aşktır, duyguların duygusudur, yüceleirn yücesidir benim için. O yüzden damarlarımdaki eritrosit ve lökositlerin şekli bile notadır. Müzik bir yaşam biçimi, hayatın kendisidir BENİM İÇİN. Ben müziğe en saygı duyduğumdan, notayla temas eden herkese saygı duyarım. O yüzden her şeyden güzel bir ölçü yakalamaya çalışırım. Ama bu işi aşkla yapan elbette çok yücedir, en yücedir. Onlar bu iş için gönderilmiştir dünyaya. Onlar hayatı güzelleştirmek için gelmişlerdir bu dünyaya, bu dünyayı hümanistleştirmek için gelmişlerdir hayata. Onlar bir duygu insanı, duygunun ta kendisi oldukları için en saygı duyulması gerekenlerdir. Biletsiz, araçsız bizi astral seyahata çıkarabiliyorsa, başka ne söylenebilir ki müzik ve müzik sanatçılarına. Hak ettikleri değeri göstermeyişimiz de, onların insani duygusuna erişemememizdendir büyük olasılıkla. Herkes müzik sanatçısı olsaydı... Düşünebiliyor musunuz... Ne nezaketli bir dünya olurdu. Tanrım böyle bir gezegen olsun, ben de oraya ışınlanayım! NEZAaKEEETT..! Daha erdemli bir davranış var mıdır; YOKTUR! Belki de müziği en çok sevmemin sebebi bu işte. Çünkü müzikle ilgili kişiler nazik oluyorlar, saygılı oluyorlar, ölçülü davranmasını biliyorlar... İstisnalar kaideyi bozmaz diye de not düşelim bu arada. Batı'nın daha modern olması da müzikal toplum olmasıyla alakalı değil midir? Müzik önemlidir orada ve Batı'daki hep gelişmiştir, hep deneyseldir, hep evrenseldir. Saygı vardır müziğe ve müzisyene. Müzik özgür memleketlerde benliğini bulmuştur, bulunduğu ortamları da özgürleştirmiştir. Barıştır müzik güzel ve yumuşak duyguların uzantısı olarak. Hayatı müzik üzerine kurabilmiş olsaydık, savaşlar olmazdı. Bu kadar net söylüyorum. Müziğin yanında politika hak getire barış konusunda. Müzik, anlat anlat bitmez. Ben sürekli müzikle yaşayan birisiyim işte ve o yüzden hayata müzikal gözle bakıyorum hep. O yüzden başka mücadele şekilleri falan yapmak zorunda kalsam da bana manasız geliyor. Sanatçılara bakın, mesajlarını silahsız dugularıyla hümanist bir şekilde verirler. Gerçekten müziğe azıcık önem verilse, barış içinde dönen bir dünyamız olurdu. Barış için müzik, müzik için savaş diyor ve başka bir şey demiyorum.
Bu satırları yazmama Sabahat Akkiraz'ın son albümü "Sabahat Akkiraz Ve Dostları 47" sebep oldu. Farklı tür ve tarzın sanatçılarıyla işbirliğiyle yapılan şarkılar-türküler sabahat Akkiraz'ın ne kadar çok yönlü ve ne kadar deneysel, hatta bu ülkede hak ettiği değeri görmeyen çok evrensel bir sanatçı olduğunu gösteriyor. Türünün önde gelen sanatçılarının tarzlarına bürünmüş Sabahat Akkiraz, şarkı ve türküleriyle. Etnik var, pop var, dans var, caz var, türkü var, alaturka var, Arabesk var... Ama ben en çok Bedük tarzıyla "disko türkü" formülünü sevdim. Bu ay çıkan bu albüm yılın albümü olmaya aday. Herkese tavsiye ediyorum.
Sabahat Akkiraz denilince benim aklıma hep etnik ve deneysel çalışmalar gelir, bir de travestiler..! Travesti bir arkadaşımız hep ona benzetilir..! Aslında müziğini çağa uydurabildiği için Sabahat Akkiraz müziğine "travesti" bile diyebiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder