Ben size milyonlarca estetik erkek bedeni gösterebilirim ama vücuttaki o deformatik kabarıklıklıklar, heteroseksizmin özelikle erkeklerde oluşturduğu güç kompleksinden başka bir şey değildir. Göbekteki fazlalıkları yok etmek, o bölgenin engebeli hale getirilmesini gerektirmez ki. Yağlar eritiliyor, kaslar çoğaltılıyor. Oysa kassız dümdüz bir karın estetizmin kurallarına daha uygundur.
Cinsiyetçilikle kafamı bozduğum düşünülebilir ama hiç düşünmüyor musunuz kadının narin olması gerektiğine, erkeğin daha güçlü olması gerektiğine dair bir inancın olduğunu, bu inancın pekiştirilmeye çalışıldığını ve bu inanca göre bedenlerin şekillendirildiğini? Hatta bazıları-heteroseksistler kadın sporcuların falan erkekleştiğinden şikayet ederler. Narin erkeklere de hep çok yemesi öğütlenir daha güçlü olmaları için.
Ben şuna inanıyorum. Eğer beyinlerde erkeklerin güçlü olması gerektiğine dair bir algı olmasa, erkekler ne kas yapmaya çalışırlar, ne de yağlı göbeklerinden şikayetçi olurlar. Gücü paraya endekslemiş erkeklerin mesela hiç göbek derdi olmuyor. Erkeklik, gücü mutlaka bir yerden yakalamaya çalışıyor. Ya göbekten kasla, ya cepten parayla.
Kadınlar da hep güçsüzlüğe endekslenmişler; hep güçlü tarafından seçilmek içim narin-güçsüz ve erkeğin beğenisini kazanmak için güzel olmaya. Kadınların güzellik anlayışı da güçsüzlük üzerine yani. O yüzden hep evde zengin ve de yakışıklı-güçlü beyaz atlı prenslerini beklerler ya.
Her anlamda özgürlüğünü kazanan kadın asidir, düzen bozucudur ve aile yapısına, heteroseksist sisteme uygun değildir. Güçlü kadın tercih edilmez heteroseksist sistemlerde.
Kadınlığın güçsüzlüğüne koşullandırılmış kadınlar da heteroseksizmin maddi-manevi kurallarına tabusal bir şekilde riayet ederler, hatta bunun özgürlük olduğuna inanırlar. Heteroseksiszmin başlarına getirdiklerine bile doğanın kanunu gözüyle bakarlar. Erkekliğin gücüne teslim olmuştur kadınlar.
Kabalığın estetizmle alakası olamaz ama erkekler buna rağmen kaslarını güçlendirerek kabalaşmaya çalışmaktadır. Estetizmin de cinsiyeti olmaz. Bir şey güzelse güzeldir. "Erkek şöyle olmalıdır, kadın böyle olmalıdır" bir koşullanmadır. Koşullanmalar üzerine de estetizm olmaz. Güzellik anlayışı cinsiyetler ve koşullanmalar üstüdür.
Estetizmin ayrıca bir oranı vardır ve toplumsal varoluşa, iktidar olmaya, güçlü olmaya göre şekillendirilemez. İnsanlar her dönem kendi estetik-güzellik anlayışını yaratmış. Bunun estetizmle alakası olamaz. O bir varoluş meselesidir, kendini kabul ettirme meselesidir. Etrafımıza bakarsak, insanlar hep kendine benzeyenleri güzel bulur, hatta kendine benzeyenleri seçerler güzelliklerini varoluş adına tescillemek için.
Fiziksel estetizmden bahsediyor olmam, hayata sadece fiziksel açıdan baktığım anlamına gelmesin. Sadece heteroseksizmin cinsiyetçi algısına göre oluşturulan estetik anlayıştan rahatsız olduğum için konuyu irdeledim, yoksa ruh güzelliğini es geçtiğimden falan değil. Hatta ben kusursuz fiziksel güzelliği fabrikasyon olarak gördüğüm için ruhsuz bulurum.
Gerçek güzellik anlayışı, karakterdeki güzellikleri fiziksel arızalarla özdeşleştirdiğimiz zaman ortaya çıkar; siz hiç, birisinin içindeki hayvan sevgisini, doğa sevgisini, eşitlik, özgürlük anlayışını, onun kemerli burnunda veya şehla gözlerinde yakalamaya çalıştınız mı, veya özürlü bir bacakta güven duygusunu, kel kafada umudu, görmeyen gözlerde zeka pırıltısını, gülünce ortaya çıkan kırık dişte barışı, yanmış bir yüzde aşkı... görebildiniz mi? Gerçek güzellik sevgiyi gülle değil, külle köpürtebilmektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder