21 Mayıs 2014 Çarşamba

Bunun adı aşk değil, hükmetmektir


Akıllara durgunluk veren bir erkek egemenliği var ülkemizde. Erkekler zorla sevdirmek istiyorlar kendilerini. Sevilmeyince de öldürüyorlar kendilerini sevmeyenleri. "Niye beni sevmiyorlar?" diye düşünmüyorlar. Mutlaka sevilmeleri gerektiğine inanmalarının sebebi erkeklikleri, erkek olmaları. Yani sevilmek için yeterli bir sebep erkeklik. İkinci sınıf olarak gördükleri kadınların, birinci sınıf olan erkekliği sevmemeleri diye bir durum olmazmış gibi. Tabi böyle yetiştiriliyorlar, böyle öğretiliyorlar, böyle de yaşamsal pratiklerle pekiştiriliyor erkeğin mutlaka sevilmesi gerektiği, erkeğe hayır diyilemeyeceği.

Bugün iki haber dikkatimi çekti gazetelerde. Birinci haber; genç bir erkek, üniversite öğrencisi sevgilisini, kendisini sevmediği için sokak ortasında kurşunlayarak öldürüyor. Polisler yakalamak isteyince de kendi kafasına kurşun sıkıyor. İkinci haber; bir erkek, kendisinden boşanmak isteyen karısının evini iş makinesiyle yıktırıyor. Şimdi bunun adı saygı zaten yok da, sevgi mi oluyor, aşk mı oluyor? Hayır, sevgi de olmuyor, aşk da olmuyor. Erkeğin güç yeterliliği oluyor, kabalığı oluyor, düşüncesizliği, duyarsızlığı oluyor, saygısızlığı oluyor.

Direkt erkekliğe yüklemeyelim de, bana göre zaten aşk-meşk yoktur. Çünkü karşındakine saygı duymayanın aşkı-sevgisi gerçek olamaz. Bu, yani aşk denilen, sevgi denilen şey, kişinin kendi aşkı ve sevgisine karşısındakini malzeme etmesidir. Yoksa insan gerçekten sevse karşısındakini öldürmek yerine onu korumaya çalışır. İnanan gene inansın ama ben sadece kendime olan aşkıma ve sevgime inanıyorum, kendime olan saygımı korumaya çalışıyorum. Ben kendime saygımı koruyarak da, birileri odaklı sevgiye alet olmaktan, sevgiye esir olmaktan da kurtulmuş oluyorum. Sevgi ve aşk denilen şey, tatmin edilmek istendiği zaman biraraya gelinip gerçekleştirilen bir şeydir. Bunun uzun vadesi veya garantisi yoktur. Seversin, tatmin olursun, biter ve yeniden başlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder