Alternatif başlık: Bir başbakan, "ben eşcinselim" diyebilmelidir
Not: Bu başlığı kullanırken de kesinlikle ülkemizin başbakanı düşünülmemelidir. Neme lazım, bana da hakaret davası falan açar.
Bir-iki cümle daha edip bu konuyla ilgili bir daha konuşmayacağım. Çünkü insanlar birarada sevgi içinde yaşamak istemedikten sonra birbirini anlamak dinlemek istemezler ve ötekileştirme devam eder, nefret devam eder, şiddet devam eder...
LGBTİ aktivisti Levent Pişkin'in Başbakan için kullandığı eşcinselliğin argo hali mahkeme tarafından hakaret olarak görülüp cezalandırılmış. Sorun burada gerçekten Levent Pişkin'in Başbakan'a kullandığı kelime midir, yoksa eşcinselliğin hakaret olarak algılanıp, bu algının mahkeme tarafından onaylattırılması mıdır? Yani halledilmesi gereken insanların birbirine eşcinsel kelimesini kullanmasının önüne geçmek midir, eşcinselliğin bir cinsel yönelim olduğunun kabul edilmesi midir? Eğer eşcinselliğin heteroseksüellik gibi doğal bir cinsel yönelim olduğu kabul edilirse, kabul edilmesi için yasal çalışmalar yapılırsa, eşcinsellerin ötekileştirilmemesi için halk bilinçlendirilirse, eşcinsellik hakaret kelimesi olmaktan çıkar ve sorun kökten çözülmüş olmaz mı? Eşcinsellik kelimesini hakaret olarak kullananla, eşcinselliği hakaret olarak algılayan arasında hiçbir fark yoktur. Çünkü eşcinselliği hakaret olarak algılayan da eşcinselliği normal görmemektedir.
Ben başbakan olsaydım, olaya insanlık açısından bakardım ve heteroseksüellik dışında da insanların olduğunu düşünerek, ona göre bir yönetim, devlet biçimi ve yasalarını oluştururdum. Eğer iktidara gelme şansı yakalanmışsa, herkes için eşitlik ve özgürlük adına çalışmalar yapılmalıdır. Sadece kendin veya/hatta çoğunluğun inancına göre bir sistem oluşturmaya çalışırsan, o zaman bunun adı demokrasi olmadığı gibi, sağlıklı bir yönetim şekli de pratiğe asla ve asla geçirilemez. Bütün insanlar eşit ve özgür olmadığı sürece mutlaka çatışma olacaktır. Kendi bildiklerini, öğrendiklerini ve inandıklarını herkese dayatırsan, o zaman farklılıklar da hakaret olarak algılanacak ve kullanılacaktır. Bu sadece cinsel yönelim değil, başka dinden, dilden, ırktan olanlar da hakaret kelimesi olarak kullanılacaktır. Yani yani, insanlar farklılıklarından dolayı kabul edilmediği ve ötekileştirilmeye devam edildiği sürece, kimlikler hakaret kelimesi olarak kullanılmaya ve hakaret gibi davranışlarla birbirlerine olan nefret ve düşmanlıkları pekiştirilecektir.
Şimdi Başbakan bu davayı kazanmakla neyi kazanmış oldu; kendine hakaret edildiğini mi onaylattı, yoksa eşcinselliğin hakaret olduğunu mu; ikisi de aynı kapıya çıksa da bence asıl ikincisi tabiki de. Artık eşcinsellik yasal bir hakaret kelimesidir, eşcinseller de hakaretin sembollerinden ötekilerdir. Ve Levent Pişkin değildir burada asıl suç işleyen ve cezalandırılması gereken, Başbakan'dır. Çünkü Levent Pişkin eşcinsellik kelimesini hakaret olarak kullanmış olsa dahi, bir ülkenin başbakanı, toplumun eşcinselliğe bakış açısıyla kendini kurtarmak yerine, milyonlarca eşcinseli kurtarması gerekirdi. Demesi gerekirdi ki, "Toplumda eşcinsellik kelimesinin argosu hakaret olarak kullanılır ama eşcinseller de birer insan oldukları için bizlere, heteroseksüellere eşcinsel denilmesi hakaret değildir, bir onurdur. Çünkü onlar da bu dünyanın vatandaşıdır, bu ülkenin vatandaşıdır ve hiç kimsenin onları cinsel yönelimlerinden, cinsel kimliklerinden dolayı aşağılaması, dışlaması, hor görmemesi gerekir. Eşcinsel olmasam bile, onların yanında olmak adına ben de eşcinselim!" Yani bir başbakan eşcinsellerin de yanında durabilmelidir, onları savunabilmelidir, herkesin olduğu kadar onların da başbakanı olabilmelidir.
Çünkü eşcinsellik ne olunan bir şeydir, ne de anormal veya doğa dışı bir şeydir. Eşcinselliği hakaret olarak görmek bir ayrımcılıktır, gelişmiş demokrasilerde de nefret suçu. Başbakan eşcinselliği normal kabul etmeyerek bir anlamda nefret suçlarını onaylamaktadır. Zaten eşcinsellere karşı işlenen suçlar, nefret suçlarına dahil edilmeyerek, nefret suçu olmadığı yasal olarak da onaylanmıştır. Yani bir eşcinsel olarak bana karşı, cinsel yönelimimden dolayı işlenen suçların karşılığı, yasalarımızda yoktur ve yargının keyfi insiyatifindedir, geleneksel değerlere göre değerlendirilmektedir. Yani ben nefret suçuna maruz kalacağım ama mahkeme bana yok öyle bir şey diyecek. Çünkü eşcinsellik diye bir şey yok ki yasalarımızda. Adımız bile geçmiyor daha yasalarımızda. Öyle olunca da hakaret kelimesi olarak kullanılmamız, hakaret olarak görülmemiz kaçınılmazdır, normaldir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder