Benim bu konuda anlayamadığım tek şeyse, sevişmenin doğal bir hak olduğunu kavrayamayan kadınlar. Yani erkeğin neden tekelinde olduğunu sorgulayamayan beyinler, erkek egemen düşünce "namus" diyince namusu kendilerinde arayan kadınlar. Kadınlar namusu kendi üzerlerinden inşa ettirdikleri sürece, namusun temsili olmaya, erkekler tarafından denetlenmeye devam edileceklerdir.
Başbakan ne diyor: "Aileler şikayet ediyor, biz de müdahale edeceğiz." O aileler kim? Namusu erkekliğe teslim etmiş kişiler, özellikle kadınlar. Namus, ahlak denilen şey nasıl benim, yapınca mutluluk duyduğum temel ihtiyacım üzerinden etiketlenebilir ki? Erkek öyle emrediyor, kadın da onaylıyor, pekiştiriyor. Tamam erkek egemen sistemin temel taşı erkekler suçlu ama erkekler kadınlardan aldıkları cesaretle hüküm sürüyorlar kadınlar üzerinde.
Artık cinselliğin mahremiyeti yıkılmalı. Baş başa yemek yenilebiliyorsa, cinsellik de utanmadan yaşanılabilmeli. Müdahale edene "sana ne" denilebilmeli. Eğer "burada bizim kurallarımız geçerli" deniyorsa, sevişebileceğimiz yurtlar, evler inşa etmeliyiz, mekanlar yaratmalıyız. Hiç olmadı yaşadığımız coğrafyayı açık yatak odalarına dönüştürmeliyiz. Herkes özgürce, utanmadan sevişmek gerektiğinin bilincine varsa, müdahale edenlerin de özgürce sevişmeye başlayacağından eminim. Cinsel tabuları sevişgenlerden başkası yıkamaz.
Hilal Cebeci'nin "Gençler nerede sevişecek?" demesi aslında o kadar çok şey anlatıyor ki... İktidarın gericiliğinden, sevişmenin en basit canlıdan gelişmişine kadar yaşanmasının çok normal bir şey olduğuna kadar... Yani demek istiyor ki, "Sevişmek tartışmasız normal bir şey de, engellemekteki amacınız ne, siz cinselliği olmayan canlılar mısınız?"a kadar. Hilal Cebeci de her şeyin farkında, anlamaz ayaklarına yatıp dalgasını geçiyor kuşkusuz.
Bana deseler ki "Hilal Cebeci mi Başbakan olsun, Tayyip Erdoğan mı?" Ben hiç düşünmeden "Hilal Cebeci" derim. Ben biyolojimi gerçekleştiremedikten sonra iyi yönetilmişim neye yarar? Cinselliği tutmak veya kurallar çerçevesinde yaşamaktansa, ahlaksızın da ahlaksızı olmayı tercih ederim. Çünkü ahlaksız olmuyorum sonuçta, sadece birilerinin baskısını bertaraf etmiş oluyorum.
Muhafazakar toplumlarda özgürlük adına toplumsal ahlaksızlık her canlının kaçınılmaz bir davranışıdır. Sahi cinselliğe indirgenmiş ahlakçılıkla ne geçiyor ele, ne kazanılıyor? Ahlakçılığın faydalarını birileri bana anlatabilir mi? Cinsel ahlakçılık gerçekten hastalıklı bir durumdur. İnsanlar ahlaklı uyku, ahlaklı yemek yemek diye bir şeyler üzerinden baskı altına alınmıyorlarsa, cinsellik üzerinden de baskı altına alınmaması gerekir.
Bana ahlakçılık, doğal düzeni bozup da, düzeltici işgüzarlığına soyunmak gibime geliyor. Herkes cinselliğini özgürce yaşasa, ne ahlaksızlık olur, ne namussuzluk olur, ne de taciz tecavüz. Tabi bu da erkek egemen sistemin işine gelmez. Çünkü iktidara ihtiyaç kalmaz o zaman. Neden mi? Herkes özgürce sevişsin, savaşa dövüşe gereke kalacak mı bakalım.
İnsan kendini tatmin edince, daha verimli olur üstelik. Çünkü aklımız aşağıdan yukarı çıkacaktır o zaman. O yüzden Hilal Cebeci Başbakan olsun, IMF'ye trilyon borcumuz olsun, öderiz!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder