Hayatta herkesin öncelikli hassasiyetleri farklı olabilir ama nezaket herkesin sabit önceliği olmalıdır diye düşünüyorum. Öyle harfiyen uyulması gereken görgü kurallarından falan bahsetmiyorum. Hani yeme-içme, oturma-kalkma kurallarını falan demiyorum. İnsanın içinde bir art niyet yoksa, karşısındakine de bir saygısızlık arzetmiyorsa, yapılacak çok da şey yok zaten. İnsan kendine yakıştırabliyorsa da ne denilebilir ki. Ama insanları küçümseyen, onları azarlayan bir kabadayılık söz konusuysa, ben bunu erkek egemen kültün-heteroseksizmin normal hanesine yazamam. Herkes bu dilden anlasa da ben bu dilden anlamam, anlamak istemem. Açıkçası, "Ananı da al git!" veya "Lan" gibi konuşan bir Başbakan'ımın olmasını istemem. Böyle insanı döven bir dille konuşan Başbakan'la anlaşılabilir mi? Anlaşılamıyor da zaten. Anlaşanlar da her şeye "Evet" diyenler olabilir mi? Böyle sert bir dille, insanların eşitlik, özgürlük taleplerinin önünü en baştan kesiyor zaten. Onunla konuşacaksan, onun muhafazakar demokratlığının sınırlarını aşmayacaksın. Demokrasinin ayarını halk değil, kendisi veriyor. Kullandığı dil de bunun en güzel göstergesi. Özgürlükçüler derdini nazik bir şekilde anlatamayınca, onun anlayacağı dilden-sert konuşmak zorunda kalınca da dilleri kopartılıyor! Aslında konuşma dili bir karakter meselesi desek yanlış anlaşılır mıyım? Mesela ben çok şiddetli kavga ederken bile karşımdakine hakaret etmem, onu asla küçümsemem ve öfkeliyken bile nezaketi elden bırakmam. Derdimi anlatamıyorsam susarım onunla ortak bir dilde buluşuncaya kadar. Çünkü tek taraflı nereye varılabilir ki. Tek taraflı gidilmek isteniyorsa ayrı mesele zaten!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder