Eskiden eşcinselliğe yasal olarak nasıl bir ceza veriliyordu bilmiyorum ama geleneksel değerlere göre sanki bir suçmuş gibi muamele edilir, cezası da kişinin eşcinselliği öğrenildiği zaman zaten aşağılanarak, dışlanarak verilmiş olurdu. Devlet ve birimleri, görevlileri de geçmişe dönük yapılan araştırmaların yazılı kaynaklarında okuduğumuza göre keyfi davranıyorlarmış yasalardan bağımsız. Eskiden yasalar, birisinin birisine "ibne, top" ifadesini kullandığı zaman nasıl değerlendiriyordu onu da bilmiyorum. Şimdilerde birisine eşcinsel demek hakaret sayılıyor. Ama sadece heteroseksüel birisine eşcinsel demek suç sayılıyor sanırım. Eşcinsellere eşcinsel demek suç mu sayılmıyor, yoksa eşcinseller, "Nasıl olsa eşcinseliz, yargı bizi niye kaale alsın" diye şikayette mi bulunmuyorlar? Zannetmiyorum ki, eşcinseller kendilerine hakaret babında söylenen argo eşcinsel tanımlamalardan, kimliklerinin farklı bir söylemi olduğu ve rahatsız olmadıkları için umursamıyorlar. Gerçekten eşcinseller yargının adil davranacağını bilseler, kendilerine "ibne,top" diyen herkesten şikayetçi olurlar. Hem aşağılanıp dışlandıkları için şikayette bulunurlar, hem de eşcinsellikleriyle kendileri de barışamadıkları için eşcinsel olarak tanımlanmak istemedikleri için. Eşcinseller en fazla çevrelerinden uzakta gay olarak tanımlanmak isterler. Çünkü direkt eşcinsel olmayı aşağılayıcı buluyorlar hala.
Aslında eşcinselsen eşcinselsindir. İbnelik de aynıdır, topluk da, gay'lik de. Yani gay olarak tanımlanınca daha saygıyla karşılanmayacaktır heteroseksist bir toplumda eşcinseller. Eşcinseller hakkındaki önyargılar, eşcinsellerin kimliklerine her şeyiyle sahip çıkmasıyla yıkılacaktır, eşcinsellik o zaman aşağılık durumdan kurtulacaktır.
Başbakan'ın Alevilere karşı duyarlılığının ifadesi olarak "Dört dörtlük Aleviyim" demesi üzerine, bir LGBT aktivisti de (Levent Pişkin) aynı duyarlılığın LGBT'lere de gösterilmesi için, Başbakan'ın kendisini eşcinsellerden biri gibi tanımlamasını istemiş. Başbakan da eşcinselliği hakaret olarak algılayıp, bu LGBT aktivistini mahkemeye vermiş.
Eşitlikten, özgürlükten, demokrasiden bahseden bir Başbakan, iş eşcinselliğe gelince ahlakçı kesiliyorsa, eşcinseller gibi ötekileştirilmiş kesimlere geleneksel yapıya, dine, ahlakçılığa göre bir demokrasi uyguluyorsa, kendi ve kesiminden başka kim inanır böyle bir hukuk sistemine, eşitliğe, demokrasiye... Tabi muhafazakar iktidarın demokrasisi de muhafazakar olduğu için, herkesi kapsamaması olağan sayılacaktır. Sadece muhafazakar demokrat Başbakan değil, ona prim veren, cesaret veren toplum da aynı zihniyette, "Burası Türkiye, demokrasisi de Türkiye kadar" olur düşüncesinde. Yeri gelir Türkiye kocaman bir ülke sayılır ama insan hakları söz konusu olunca ahlakçı olur, geleneksel olur, muhafazakar olur, olur da olur.
Her zaman söylüyorum, eşcinselliğin hakaret sayılması, en başta eşcinsellere hakarettir ama bunu düşünen kim. Eşcinselliğin olmaması gerektiğine inanan, eşcinselliği hastalık, sapıklık, ahlaksızlık olarak gören bir zihniyetten eşcinselleri düşünmesi beklenebilir mi? Ne kadar eşcinsellere yapılanları homofobi olarak görmese de bu muhafazakar kesim, burada bir nefret vardır ki, kendilerine yapılan eşcinsellik tanımını hakaret olarak algılamaktadır. Eşcinselliğin hakaret olarak düşünülmesi, eşcinselliği reddetmektir. Ve varolan bir şeyi yok saymak, hakaret olarak tanımlamak da yasalardan önce bir insanlık suçudur. Bir insanı her ne şekilde olursa olsun-ister doğuştan olsun, ister sonradan olsun, sırf yapısından-kimliğinden dolayı toplumsal, dini, ahlaksal gerekçelerle kabul etmiyorsan, o kimliği kendinden uzak tutmaya çalışıyorsan, benimsemiyorsan, özellikle bir Başbakan olarak sırtını dönüyorsan onlara, bu suç değil de nedir. Bir Başbakan "Ateistlere BİLE haklarını, hukuklarını vereceğim" diyip de eşcinselliği hakaret sınıfına sokuyorsa, bu eşitliğin, özgürlüğün inandırıcılığı olmaz. En ötekini kendinden saymadığın sürece de demokrasi diye bir şey olmaz.
Eskiden eşcinseller yok sayılıyordu, şimdi nefrete hedef gösterilerek yok edilmeye çalışılıyorlar. Ama ben gene de umutluyum. Nefret politikasına rağmen eşcinseller varolabiliyorlarsa, heteroseksizmi rahatsız edebiliyorlarsa, doğru yoldayız demektir. Tek eksiğimiz, bütün eşcinsellerin utanmadan kimliklerine sahip çıkmamaları. Her şeye rağmen, hepimiz "ibneyiz, topuz" diyerek veya eşcinselleri için kullanılan en aşağılık tanımlamaları benimseyerek, heteroseksizmin bize doğrulttuğu nefret silahlarını elinden almalıyız. Kendimize olan küslüğümüz yaratıyor bu nefreti. Kendi içimizdeki barışla kazanabiliriz biz eşcinsellere karşı yapılan nefret savaşını.
Bir Başbakan "ben eşcinselim" diyemiyorsa, eşcinsellik karşıtı olduğu içindir. Yoksa bir insan eşcinsel olmadıktan sonra, "eşcinselim" demekle veya birilerinin ona "eşcinsel" demesiyle eşcinsel olmayacağı aşikar. Hem niye alınılır bundan. Biz eşcinseller ne yapalım öyleyse? Tabi kolayı var. Çakma heteroseksüel olalım. Aktivistin burada Başbakan'dan beklentisi de Aynı Aleviler gibi eşitlik, hak, hukuk. Mahkeme nasıl hakaret olarak değerlendirecek bu durumu çok merak ediyorum. Eğer suç sayarsa, gerçekten aktivistin dediği gibi, bu da eşcinsellere karşı işlenen bir suçtur. O zaman eşcinselleri aşağılayan, dışlayan herkes yargılansın. Hatta eşcinselleri tanımayan Anayasa yargılansın. Gelişmiş demokrasilerin başbakanları eşcinsellerin yanında oluyor, hatta bazı ülkelerin başbakanları eşcinsel oluyor ama biz daha eşcinselliği hakaret olarak değerlendiriyoruz, sonra da eşitlikten, özgürlükten, insan haklarından bahsediyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder