7 Ekim 2013 Pazartesi

Homofobiye rağmen hayatı yaşamaya çalışmak çok güzel


Kış mevsimi kısa bir süreliğine ara verse de çok ani bastırdı bu yıl.
Bu yaz benim için çok güzel geçti yalnız. 
Okuldayken yaz tatilini yazdırırlardı kompozisyon dersinde.
Oysa benim hiç yaşanmışlığım olmazdı anlatacak yaz tatili olarak.
Bu yıl yaz sezonunda bu yaştan sonra pinpon, tenis, badminton ve tenis sporlarıyla uğraştım. 
Hem de gençlerle. Çünkü onlar da tatildeydiler okullara ara verildiği için. 
Yaşanması gerektiği gibi yaşayamadığım dönemlerimi fırsat buldukça gerçekleştiriyordum bir analmda.
Ben kendisine zaman yetmeyen ve hiç boş vakti olmadığı için canı hiç sıkılmayanlardanım. 
Çünkü hayatta mutlaka yapılacak bir şey, öğrenilecek tonlarca şey vardır. 
Ve üstelik ekonomi gerektirmeyen fırsatlar...
Modern dansa uğraşmıştım 2 yıl önce. Salsa, tango, batchata, çaça, rock and roll...
Şu anda ücretsiz bu tür bir faaliyet olmadığı için, ben de halk danslarını da denemeye karar verdim.
Zaten yıllardır Karadeniz oyunlarını öğrenme isteğim vardı.
Bu Pazar ritim duygusunu ölçmek amacıyla 5 yöreden figürler öğrettiler. 
Ben sadece Karadeniz istememe rağmen, hocalardan biri ana figürleri öğren, diğerlerine katılmazsan katılma dedi. 
Kafkas, Doğu yöresi, Zeybek falan da vardı.
Katıldım. 
Hepsini yaptım ama zeybeğe geline yapabilmeme rağmen homoseksistliğim mi tuttu ne, kendimi tuhaf hissetmeye başladım. 
Zeybek öğretmeni de demez mi, "Bu oyun benim için çok özeldir. Bu oyunu oynarlen ruhunu vereceksin. Yoksa oynanmaz". 
Kızlara feminen bir şekilde gösterdi, erkeklere olabildiğince erkeksi. Kolları falan kabartıyorsun maço bir şekilde. 
Kalabalıkta kimse kimseyi fark etmiyor ama ileride çok iyi öğrensem bile kendimi gene de tuhaf hissedeceğimden hiç şüphem yok. 
Bir dahaki buluşmamızda öğrendiğimiz figürlere yatkınlığımıza göre yörelere seçileceğiz ve zeybeğe katılmayacağım tabi.

Spor faaliyetlerinde gençlerle birlikte olduğumdan bahsetmiştim ya, ben ne kadar sosyal olursam olayım, ne kadar utangaç olmamaya çalışırsam çalışayım, eşcinselliğim anlaşıldığı için, ne kadar da faaliyetlerdeki çocuklar okumuş-yazmış kişiler de olsalar, araya mesafe koyuyorlar ne yazık ki. Homofobiyi iplememeye kendimi koşullandırmama rağmen, bazen bazılarından vebalı muamelesi görmek, bütün direncime rağmen beni heteroseksit ortamlardan soğutuyor. Tabi bu soğukluk sadece içimde kalıyor. Çünkü bunu dışarıya yansıtarak homofobi konusunda kimseyi haklı çıkarmak istemiyorum. Davranışlarından dolayı utanacak ve ortamı terkedecek olanlar, ayrımcılık yapanlar olmalı. 

Bilmiyorum, belki onlar da bile isteye böyle davranmıyorlardır. Sonuçta heteroseksist bir toplumda yetişmenin önyargısı var eşinselliğe karşı ama eşcinsellere karşı mesafe koymayanları nasıl açıklayacağız eşcinsel olmamalarına rağmen? İnsan olmak sanırım koşullanmışlıklardan sıyrılmakla mümkün. Belki de homofobik olmayanlar ayrımcı ortamlarda yetişmemişlerdir. 

Ama emin olduğum bir şey var. Heteroseksist ortamlarda eşcinsel olarak bulunmanın, bütün olumsuzluklara rağmen önyargıları kırarak eşcinselliğe artı olarak döneceğini çok iyi biliyorum. En azından insanlar, eşcinsellerin de heteroseksüellerden bir eksiklerinin olmadığını görecekelerdir. 

Bir çok eşcinsel arkadaşım ayrımcılığa maruz kalma korkusuyla kendilerini toplumsal yaşamdan soyutluyorlar. Oysa o toplumsal yaşama biz de katılmazsak hiçbir zaman dönüşmez ki. Hayatın heteroseksist olmasında eşcinsellerin suçu olmasa da, değiştirmek için çaba sarf etmemek de bir suç sayılmaz mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder