Hollanda'da yaşayan Bir Türk çocuğunun, yetkililer tarafından koruyucu aile olarak lezbiyen bir çifte verilmesi ülkemizde gündem yaratmış, hatta Vatan-Millet meselesi haline gelmişti. Türkiye Başbakanı'nın Hollanda ziyareti sırasında konu Hollanda Başbakanı ile konuşulacaktı. Nihayet buluşma gerçekleşti ve açıklamalar yapıldı. Türkiye Başbakanı Türk ve Müslüman bir çocuğun kendi kültürüne uygun aileye verilmesi gerektiğini, eşcinsel bir aileye verilmesinin ahlaksızlık olduğunu söylemiş. Tam olarak, Müslüman toplumun ahlak değerlerine eşcinselliğin ters olduğunu söylemiş. Zaten hangi açıdan bakarsan bak, Başbakan'ın eşcinselliği ahlaksızlık olarak gördüğünün göstergesidir bu ifade. Eğer eşcinselliği ahlaksızlık olarak görmese, toplumun ahlak değerlerine ters der mi? Bu ne demek oluyor; "Eşcinsellik ahlaksızlık, eşcinseller de ahlaksız!"
Şimdi bir eşcinsel olarak ben ahlaksız mı oluyorum ülkemin Başbakanının gözünde? Öyle olmasaydı ne bir çocuğun eşcinsel bir aileye verilmesi bu kadar gündem yaratırdı, ne de Türkiye'de hem toplumsal, hem de yasal olarak eşcinseller yok sayılırdı. Peki bu eşcinsellik ne menem bir ahlaksızlık sayılıyor da, eşcinseller diğer insanlar gibi normal yaşayıp gidiyorlar? Tek yanlışları birbirlerini mi sevmeleri? Sevgiden bahsediyorum, nefretten değil, heteroseksistlerin eşcinsellere karşı olan nefretinden değil. Kime ne zararı var eşcinsellerin sevgisinin? Sevgi ahlaksızlık mı oluyor şimdi? Yani herkes sizin sevdiğiniz gibi sevecek öyle mi? Eşcinsel karşıtlığının mantıklı bir açıklaması yoksa, ahlaki değerler bahaneden öteye gidebilir mi?
Hollandalı gazetecilerden birisinin, Türkiye'nin eşcinselliğe bakış açısının Avrupa Birliği'ne girişini olumsuz etkileyip-etkilemeyceğini sormuş bizim Başbakan'a. O da, Türkiye'nn AB'ye girişine olumsuz bakış açısının Hollanda'ya ait olduğunu söylemiş. Yani "Biz ancak kendi ahlak anlayışımızla gireriz AB'ye" demek istiyor. Peki adamlar insan haklarını-eşcinsel haklarını çiğnetmek için mi eşcinsel karşıtı bir ülkeyi topluluğuna alsın? Adamlar bütün insanlara haklarını teslim etmeye çalışırken, eşcinsel karşıtı bir ülkeyle mi uğraşsın? Onlar eşcinsel karşıtlığını nefret suçu kabul ediyor, sen ifade özgürlüğü sayıyorsun. Bu kadar zıt iki kutup nasıl aynı çatı altında yer alabilir ki? Senin ahlaksızlık olarak gördüğün eşcinsellik, gelişmiş demokrasilerin insan hakları çerçevesinde vatandaşlarına verdiği hukuki gereklilik.
Hollanda Başbakanı o kadar güzel cevap vermiş ki, doğru söze ne denilebilir ki? "Bazı dini gruplarda yeterince koruyucu aile var da, o ailelere çocukları biz mi vermedik?" demiş, yani demek istemiş. Eşcinsel aileye verilen çocuk Müslüman ve Türk ailesinden daha 5 aylıkken kolu kırılacak, başı şişirilecek derecede şiddete maruz kaldığı için alınmış. Böyle bir aileye mi verilmesi isteniyor acaba çocukların? "Müslüman ve Türk olsun da, şiddetin lafı mı olur!" denmek isteniyor? Yani öyle düşünüldüğü gibi eşcinsel aileleri çocuk sahibi yapmak için, çocuklar ailelerinden kopartılmıyor. Hollanda Başbabakanı koruyucu ailelerin itinayla seçildiğini söylemiş. Zaten aksi bir durum olsa, çocuklar verildikleri ailelerde sorun yaşamazlar mıydı? Çocuklar koruyucu ailelerde de şiddete falan maruz kalıyor da sakladıklarını mı düşünüyorsunuz? Ne kadar saklanabilir ki?
Daha önceki yazılarımda dediğim gibi, çocuklar eşcinsel ailelere verilmeseydi, koruyucu aile meselesi Türkiye'nin umurunda bile olmazdı. Başbakan da zaten çocukların konumundan bahsederken, eşcinselliğin Müslüman bir toplumun ahlaki değerlerine ters olduğunu söylemiyor mu? Demek konu koruyucu aile veya çocuklar değil, eşcinsellik. Biz de kalkmış ülkemizde eşcinsellere haklarının teslim edileceğine dair umutlar besliyoruz. Eşcinseller haklarına sahip çıkmadıkları sürece, eşcinsellere gasp edilen hakları asla teslim edilmeyecektir. Eşcinsellerin haklarını söke-söke geri almaktan başka hiçbir çıkar yol yoktur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder